Logo
< Türkiye’nin modern tarihi - H. Fırat

Özgürlük, devrim ve sosyalizm için...


1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!

İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kapitalist sistemin derinleşen krizi ve denetimden çıkan pandemi koşullarında karşılıyoruz.

Kapitalistler, sistemi pençesine alan çok yönlü krizleri yönetebilmek için dünya ölçüsünde sömürüyü yoğunlaştırıyor, zenginlikleri yağmalıyor, doğayı talan ediyor, savaş ve saldırganlığı günbegün tırmandırıyorlar. Kapitalizmin derinleşen krizlerinin sonu gelmeyen faturaları işçilere ve emekçilere kesiliyor, sömürü çarkları büyük bir acımasızlıkla döndürülüyor.

Üç milyonu aşkın insanın yaşamına mal olan pandemi ise krize yepyeni boyutlar kazandırmış bulunuyor. Zamanında gerekli önlemler alınmadığı için, nerede duracağı bilinemeyen insani yıkım her geçen gün büyüyor, milyonlarca insan salgının pençesinde kıvranıyor.

Türkiye’nin kapitalist düzeninin kriz ve salgın tablosu ise alabildiğine ağırlaşmış durumda. Ekonomik-mali cephede tam bir iflas yaşanıyor. İşsizlik, yoksulluk ve sefaletin kitleselleşmesiyle emekçiler büyük bir yıkımın eşiğine gelmiş bulunuyor. İyiden iyiye kontrolden çıkmış bulunan salgın ise tam bir “insan kırımı”na doğru yol alıyor. Çarpıtılmış rakamlara rağmen vaka ve ölüm sayılarındaki hızlı katlanmanın üzerini örtmek artık mümkün olamıyor.

Bugünün Türkiye tablosu, bu düzenin sadece bir yıkım değil aynı zamanda bir ölüm düzeni demek olduğunu tüm açıklığıyla ortaya seriyor. Dinci-faşist iktidar pandeminin başından bu yana sermayenin çıkarlarını esas alan bir politika izliyor, tam bir arsızlıkla sömürü çarklarını durdurmamakla övünüyor. Dahası pandemi fırsata çevrilerek işçi sınıfına kölelik uygulamaları bir bir dayatılırken, kamu kaynakları tam bir utanmazlıkla kapitalistlerin kasalarına akıtılıyor. Fabrikaları ölüm kamplarına çeviren kapitalistler ise esnek-kuralsız çalışmayı olağan çalışma rejimine dönüştürmüş bulunuyor. “Ücretsiz izin”, “Kod-29” vb. işçi sınıfına karşı sopa olarak kullanılıyor.

Kriz ve pandeminin emekçilere yüklenen faturası işsizliği, kitlesel yoksullaşmayı görülmemiş boyutlara taşıyor, toplumun önemli bir kesimi geleceksizlik sorunuyla boğuşuyor.

Saldırılar bunlarla da sınırlı değil. Ekonomik ve siyasal kriz nedeniyle hareket alanı alabildiğine daralan gerici-faşist iktidar çareyi baskı ve zorbalığı tırmandırmakta, dinsel gericilik ve ırkçı-şovenizmle toplumu zehirlemekte arıyor. Pandemiyi fırsata çevirerek en temel hak ve özgürlükleri yasaklıyor, toplum üzerindeki denetimi yoğunlaştırıyor. İlerici ve muhalif tüm kesimler terörize ediliyor. Mafya artıkları ve çeteler sokaklara salınıyor vb...

İşçi sınıfı ve emekçilerin yanı sıra kardeş Kürt halkı, Aleviler, kadınlar ve gençler de bu azgın saldırganlığın hedefi durumundalar.

Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlik istemlerini boğmak için saldırganlıkta sınır tanımayan ırkçı-faşist rejim, onun içeride ve bölgede elde ettiği kazanımlarını ortadan kaldırmak için kirli savaş aygıtlarını durmaksızın çalıştırıyor. Zindanlar Kürt siyasi hareketinin temsilcileri ile doldurulurken, sınır içi ve ötesi harekatlarla tam bir imha savaşı yürütülüyor.

Alevilere dönük ayrımcılık da yaşamın her alanına nüfuz etmiş bulunuyor.

Gerici-cinsiyetçi politikalar nedeniyle kadına yönelik şiddet, cinayet ve cinsel saldırıların sonu gelmiyor. Kadın işçiler üzerindeki çifte sömürü ve baskı her geçen gün katmerleşiyor.

Geleceksizliğin dipsiz çukuruna itilen gençlik kitlelerinin ise pandemiyle birlikte eğitim hakkı gasp edilmiş bulunuyor. Başta üniversiteler olmak üzere tüm eğitim-öğretim kurumları tam bir kuşatma altında. “Terör” demagojisiyle açılan soruşturmalarla eğitim alanındaki ilerici-muhalif birikim tasfiye ediliyor.

Bu tabloyu savaş ve saldırganlık politikaları tamamlıyor. Dinci-faşist iktidar emperyalist politikalar doğrultusunda ve yayılmacı heveslerle Ortadoğu’da savaş batağına saplanmış bulunuyor. Karadeniz’de tırmanan emperyalist güç mücadelelerinde üstlenmeye çalıştığı rol ve son Montrö tartışmaları da gerici-faşist rejimin ABD emperyalizminin planlarına koşulsuz hizmet edeceğini gösteriyor.

İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler!

Uzun bir dönemdir dinci-faşist ağırlığın toplumun üzerine bir karabasan gibi çökebilmiş olmasının gerisinde Türkiye’nin kapitalist düzeni, onun çok yönlü yapısal krizi ve çözümsüz sorunları duruyor. Orta çağ artığı ideolojiler ve ırkçı-şovenizmle işçi ve emekçiler sersemletilerek, bu ülkenin kokuşmuş ve yozlaşmış bir tek adam rejimine mahkum edilmesi bundan dolayıdır.

Bir avuç asalağın egemenliği demek olan bu düzen baskı, sömürü, eşitsizlik ve kölelik üzerinde yükselmektedir. Aşma imkanlarından yoksun olduğu krizlerinin ağırlaştırdığı bu kötülükleri yeniden ve yeniden üreterek varlığını sürdürebilmektedir. Dolayısıyla, bu düzen ayakta kaldığı sürece, insanın insan tarafından sömürülüp aşağılanması, emekçilerin ürettiği zenginliklerin asalak bir azınlık tarafından gasp edilmesi, hak arayanların baskı ve zorbalığa maruz kalması son bulmayacaktır. İkinci cins muamelesine tabi tutulan kadınlar ile ulusal, dinsel, mezhepsel baskıya maruz kalan ezilenlerin özgürleşmesi de ancak bu düzenin yıkılmasıyla mümkündür.

O halde, sadece asalak kapitalistler ile onların hizmetindeki gerici-faşist iktidarın saldırılarına karşı değil, sömürünün, eşitsizliğin ve her türlü zorbalığın kaynağı olan bu düzeni ortadan kaldırmak için de mücadeleyi yükseltmek gerekiyor. İnsanca bir yaşam özlemi duyan tüm işçi ve emekçiler için, çifte baskı ve sömürüye maruz kalan kadınlar için, geleceksizliğe mahkum edilen gençlik için, dizginsiz bir saldırının hedefi olan Kürt halkı için 1 Mayıs, bu mücadeleye katılma çağrısıdır. Baskıya, sömürüye, köleliğe, eşitsizliğe ve her türden ayrımcılığa karşı mücadele bayrağının yükseltildiği bir gündür.

Bunun içindir ki, pandeminin yol açtığı insani yıkım tablosuna, dünya rekoru kıran ölüm oranlarına rağmen fabrikalarda sömürü çarklarını acımasızlıkla döndürenler, 1 Mayıs’ta emekçilerin karşısına pandemi yasaklarını çıkarıyor, her türlü eylem ve etkinliği yasaklıyorlar. Kapitalistlerin kârlarına kâr katmaları kesintiye uğramasın diye işçi ve emekçilere ölümle burun buruna çalışmayı dayatanlar, 1 Mayıs sürecinde direniş çadırı kurmak, bildiri dağıtmak, pankart-afiş asmak, açıklama yapmak vb. en sıradan hakları bile “pandemi önlemleri”nin arkasına sığınarak engellemeye çalışıyorlar.

Partimiz, tüm işçi ve emekçileri, kadınları ve gençliği tüm bu yasakları boşa çıkarmaya; kapitalist köleliğe, emperyalist saldırganlığa, baskı ve teröre, koyulaşan gericiliğe ve Kürt halkını hedef alan kirli savaşa karşı 1 Mayıs’ın devrimci çağrısına sahip çıkmaya; sömürüsüz, savaşsız, insanca yaşanacak bir dünya için safları sıklaştırmaya çağırıyor.

1 Mayıs’ın mücadele geleneğini yaşatmak için, sermaye sınıfından ve onun gerici-faşist iktidarından hesap sormak için, krizin ve pandeminin faturasını ödemeyi reddetmek için, özgürlük, devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmek için 1 Mayıs yasaklarını boşa çıkaralım, bulunduğumuz tüm alanlarda mücadele bayrağını yükseltelim!

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Türkiye Komünist İşçi Partisi

Nisan 2021


Üste