Logo
< Siyasal gelişmeler ve işçi hareketi - D. Taylan

Biriken mücadele potansiyeli ve devrimci müdahale ihtiyacı - D. Demir


Devam etmekte olan MESS Grup TİS süreci ve bu süreçte metal işçilerinin göstereceği refleks, sınıf mücadelesi açısından önemli bir yerde duruyor. Metal işkolunun kapitalist ekonomide tuttuğu özel yerin yanı sıra, metal işçilerinin mücadele deneyimi, birikimi ve potansiyeli göz önüne alındığında da ifade edilebilecek somut bir durum bu. Metal işçileri, sınıf mücadelesi içinde her dönem, bir dizi etkenin doğal sonucu olarak öncü bir rol oynamış, sınıf mücadelesinin motor gücü olarak sürükleyici görevler üstlenmiştir. Son elli yılın birçok deneyimi göz önüne alındığında, önemli mücadele süreçlerinde metal işçilerinin bu rolünü görürüz.

Türkiye ağır bir ekonomik kriz sürecinden geçiyor. Bu süreç toplumsal yaşamın bütününe çok yönlü olarak yansıyor. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin çalışma ve yaşam koşulları giderek daha da ağırlaşıyor. Sermaye düzeni bütünsel bir keşmekeşin içinde. Ekonomik tablo birçok açıdan bu keşmekeşi hem belirliyor hem de tamamlıyor.

Her geçen gün ağırlaşan krizin faturası işçi sınıfı ve emekçi kitlelere çıkartılıyor. Toplumsal yaşamı derinden etkileyecek bir mahiyette ilerleyen krizin tablosu ve sosyal yıkım anlamına gelen pervasız saldırılar, hemen her toplumsal kesimi etkilediği gibi temelde işçi sınıfını hedef alıyor. Bu tablonun mayaladığı tepki giderek artsa da, henüz kendine bir çıkış yolu bulabilmiş değil. Asgari ücrete sefalet zammı üzerinden somut olarak gözlemlenebilen bu durum, sürükleyici bir dinamiğin ortaya çıkmasıyla farklı bir boyuta evrilme dinamiklerini içinde barındırıyor.

Bu kadar ağır bir tablo karşısında sınıf kitlelerinin durağanlığı, mücadele süreçlerinin sınırlı ve zayıf olması çelişik bir durumu ifade etse de, anlaşılır bir yan taşıyor. Bu tablonun oluşumunda sermaye düzeninin çok yönlü ideolojik, politik ve kültürel kuşatmasının etkisi öne çıkıyor. Sermaye devletinin ve düzen partilerinin ideolojik manipülasyon araçlarının kuşatmasına, mevcut sendikal örgütlülüklerin bürokratik mekanizmalar ile üstlendiği denetleyici ve dizginleyici misyon ekleniyor. Tüm bunlar karşısında işçi sınıfının kendini koruyabilecek, mücadeleyi güçlendirebilecek bir örgütlülük ve birikimden yoksunluğu, tabloyu temel olarak belirliyor. Her dönem şu ya da bu ölçüde hareketliliğini koruyan fabrikalarda oluşan potansiyelin ve ortaya çıkan tepkinin sistematik olarak boşa çıkarılması, kendini farklı bir düzlemde ifade edecek dinamiklerin birikmesini engellerken, tablonun giderek ağırlaşmasını koşullayan yanlar olarak karşımıza çıkıyor. İşçi sınıfı hareketinin içinde bulunduğu kısır döngü ve saldırıların ağırlığı karşısında tepkinin belirgin zayıflığının yarattığı çelişik durum, bu zemin üzerinden hayat buluyor.

Sınıf hareketi ancak, etrafını saran gerici kuşatmanın temel dayanaklarını hedefleyen bir bakış ve mücadeleyle, bugün içinde bulunduğu bu kısır döngüden çıkabilir. Sınıf mücadelesini ilgilendiren en küçük ekonomik sorundan kapsamlı mücadele gündemlerine kadar atılacak her adım, bu temel gerçekliği gözetip, esas hedef olarak önüne koymadan, sınıf hareketinin devrimci gelişiminin önü açılamaz.

Metal Grup TİS süreci etkili bir müdahale, bu kapsamda önemli bir başlık olarak öne çıkıyor.

***

Mevcut tablodan çıkış ihtiyacı, bizi dosdoğru sınıfa devrimci müdahale ve bunun sorunlarına götürmektedir. Sınıf hareketinin nesnel zeminlerde ortaya çıkan çelişkilerinin aşılması, kendiliğindenlikten çıkarak bilinçli bir hedefe evrilen bir hareket karakteri kazanabilmesiyle mümkündür. Sınıf hareketine bütünlüklü devrimci politik müdahaleyle, öncüleri şahsında sınıfı devrimci politikaya kazanma başarısıyla doğru orantılı olarak ilerleyebilecek bir süreçtir bu.

İçinde bulunduğumuz genel atmosferin ağırlığı ne olursa olsun, bunun olanaklarını biriktirmekte, somut bir gerçeklik olarak kendini dayatmaktadır. Sınıf ve emekçi kitlelerde, sermaye düzeninin çok yönlü açmazlarının, krizlerinin yarattığı hoşnutsuzluk beraberinde çıkış arayışlarını getirmektedir. Bu arayış henüz kendiliğinden tepki düzeyindedir. Bu tepki dahi ortaya çıkacak kanallar yaratamamış durumdadır. Fakat sermaye düzeninin temel çelişkilerin üzerini örtecek, sınıf ve emekçi kitleleri denetim altında tutabilecek mekanizmalarının zayıflıyor olması önemlidir.

Sermaye düzeninin bu araçlarının zayıflaması, devrimci müdahalenin gözetmesi ve hesaba katması gereken önemli bir noktadır. Sermaye düzeninin uzun bir süredir yaşadığı rejim krizi, bunun toplum yaşamına yansımaları, AKP’nin yarattığı çatışma ve kutuplaşma ortamı ile ekonomik krizin etkilerinin bir arada düşünülmesi gerekiyor. Burjuva devlet mekanizmasının sarsılması, toplumda “güven” ilişkilerinin zedelenmesi, AKP'nin kitle desteğinin zayıflıyor olması, kitleleri manipüle edebilen burjuva medya ile sermaye düzeninin işçi sınıfı içindeki ajanları olarak hareket eden sendikal bürokrasinin giderek daha fazla teşhir olması vb., sınıfa devrimci siyasal müdahalenin zeminlerini güçlendiriyor. Yaşamın gerçekleri karşısında sermaye düzeninin sınıf kitlelerini etkileyebilmesi, denetimi altında tutabilmesi zorlaşıyor.

Sınıfı hareketlendirebilecek gündemlerin bu gözle irdelenmesi ve müdahaleye konu edilmesinin önemi açık. Asgari ücret, MESS Grup TİS süreci, ekonomik programlar vb. sınıf kitlelerinin daha fazla müdahil olduğu, söz söylediği başlıklar olarak öne çıkıyor. Elbette derinleşen sorunlar karşısında birtakım kırılmalar ve çıkışlar yaşanabilir. Fakat, bu kırılmaların yaratacağı atmosferi de arkasına alarak, devrimci sınıf partisinin bugünden hazırlıklarını yapması, sınıfı devrimcileştirme çabası içinde bu atmosferi en işlevsel bir biçimde değerlendirmesi önemli. Bugünden gerçekleştirilecek hedefli ve isabetli müdahaleler, biriken potansiyelin açığa çıkmasını kolaylaştıracaktır.

Sınıf kitlelerinde derinden derine bir tepki ve mücadele potansiyeli birikiyor olsa da bilinç ve örgütlülük planındaki zayıflığı yeterine açık bir olgudur. Geleceği kazanmanın ancak sınıfın siyasal bilincinde alınacak mesafeden geçtiği bir an bile unutulmamalıdır.


Üste