Logo

Kadrolaşmanın sorunları


Devrimci örgütün taşıyıcısı devrimci kadrolardır. Kadro sorunu ideolojik, politik, örgütsel, sınıfsal ve moral yönleriyle çok boyutlu ve bütünsel bir sorundur.

Kadrolaşmanın temel önemde bazı sorunları geçmişten beri partimizde tartışılmaktadır. Özellikle EKİM 3. Genel Konferansı değerlendirmeleri ile Parti Kuruluş Kongresi tartışmaları bu konuda yol gösterici niteliktedir. Bunlar kadro sorunlarıyla uğraştığımız her durumda bizim için vazgeçilmez başvuru kaynaklarıdır.

Öte yandan buraya kadar ele aldığımız hemen tüm örgütsel sorunlar, kadro sorununu doğru bir temelde çözmenin, aynı anlama gelmek üzere başarılı bir kadrolaşmanın da temel güvencesidirler. Parti elbette devrimci örgüt sorununu olduğu gibi devrimci kadro sorununu da devrimci sınıf zemininde, sınıfı devrimcileştirme çabası ve mücadelesi içinde, amaca uygun bir biçimde çözmüş olacaktır. Bütün bunlar konunun temel esasları kapsamındadır ve stratejik bir gelişme aşamasının değişmez sorunlarıdır.

Fakat yine de özellikle içinden geçmekte olduğumuz dönemde kendini gösteren sorunlardan hareketle, bu alanda daha özgün biçimde tartışılması gereken bir dizi başka sorunumuz da var.

Bugün partinin kadrolaşma planındaki en temel ve dolayısıyla öncelikli sorunu, yeterli sayıda ve nitelikte kadrodan yoksunluğudur. Parti halen kadrosal açıdan belirgin biçimde zayıftır ve bu zayıflık partinin genel siyasal etkisiyle kıyaslanamaz boyutlardadır. Tam da bu nedenle, bu siyasal etkinin sağladığı olanakları gereğince değerlendirebilmekte de parti belirgin biçimde yetersiz kalmaktadır.

Bu zayıflığı aşmayı özel bir sorun olarak ele almadığımız sürece de, sorun partinin yapısal bir sorunu olarak kalmaya devam edecektir.

Olağan siyasal çalışma ve genel akışı içinde bir örgüt yaşamı, kendi başına kadrolaşmak için hiçbir biçimde yeterli değildir. Bunlar kuşkusuz partiye önemli bir kadro potansiyeli sağlarlar ve bunu belli sınırlarda şekillendirirler de. Fakat sorun asla buna indirgenemez. Bu kadro sorununu kendiliğinden bir sürece bırakmakla aşağı yukarı aynı anlama gelir.

Kadrolaşmayı mutlak biçimde özel bir sorun olarak, örgüt sanatının temel önemde özel bir boyutu olarak ele almalıyız. Elimizdeki insan malzemesi ile sağlam ve çok yönlü bir kadrolaşmanın gerektirdiği bir tarzda ilgilenmeli, militanlarımızın her türden sorunlarına, eğitimlerine, çok yönlü gelişimlerine, sistemli bir biçimde bu gözle bakmalıyız.

Yineliyoruz, kadroların gelişimini salt genel siyasal çalışmanın ve örgütsel yaşamın kendiliğinden sürecine bırakırsak, böylece sorunu da sürüncemede bırakmış oluruz. Böyle olunca sorunu çözebilmek bir yana, eldeki militanların bir kısmını da zaman içinde kaybederiz. Nitekim geride kalan yirmi yıl üzerinden baktığımızda, bunun çok farklı ve belki birçok durumda bizi aşan nedenleri olsa da, arkamızda büyük bir siyasal insan mezarlığı bıraktığımızı görürüz. Saflarımıza sayısız insan katılmış ve kalıcı hale gelemeden düşüp gitmiştir. Bundan gerekli sonuçları çıkarabilmek durumundayız.

Parti, kadroların çok yönlü eğitimini ve gelişimini gereğince önemsemeli, bunu başlı başına ve sistemli bir iş edinmelidir. Saflarına akan her yeni insanla da bu bakış açısıyla ilgilenmelidir.

Bu kapsamda parti sempatizanı işçilerle özel bir tarzda ilgilenmek özellikle önemlidir. İşçi sempatizanlarımız kesin bir biçimde özel bir ilginin, eğitimin ve yönlendirmenin konusu olabilmelidirler. Bu olmadığı sürece partinin sınıf içinden gereğince kadrolaşması, saflarının proleter bileşimini iyileştirmesi olanaklı olamaz.

(…)

İçinden geçmekte olduğumuz dönemde kadrolaşma planındaki sorunlarımızdan biri de saflarımızdaki belirgin ideolojik eğitim yetersizliğidir. Gerek genel Marksizm eğitimi ve gerekse partinin düşünsel birikimi yönünden bu böyledir. Bu sorunu çözemezsek partinin birçok başka sorununu çözmekte de başarısız kalırız. Zira ideolojik düzey birçok öteki sorunu başarıyla çözebilmenin olmazsa olmaz koşuludur.

Son yıllarda, özel olarak da II. Kongre sonrasında, bu sorunun önemine döne döne işaret edildiği ve buna yönelik sınırlı bazı girişimler gündeme getirildiği halde bir ilerleme sağlayabilmiş değiliz. Her bir kadroda ideolojik eğitimin anlamı ve önemine ilişkin yeterli bir bilinç açıklığı yaratamaz ve kadroyu kendini sistemli biçimde eğitmeye motive edemezsek, dahası kadronun buna yönelik çabasını sürekli bir izleme ve yönlendirmenin konusu yapamazsak, bu sorunu çözemeden kalırız.

Belirleyici ve çözücü olan, elbette genelde partinin, daha somut olarak da organın denetimi ve yönlendirmesi altında, kadronun kendi bireysel çabasıdır. Tüm öteki yol ve yöntemler kadronun bireysel yönelimini ve motivasyonunu sağlamak bakımından kuşkusuz önemlidir. Fakat sonuçta kadronun kişisel çabası düzeyinin yükselmesi sonucunu yaratacaktır. Ve bu da, toplamda partinin ideolojik düzeyinin yükselmesine yol açacaktır.

Parti, Sınıf, Devrim! TKİP III. Kongresi Belgeleri (2009)
(Eksen Yayıncılık, s.50-54)


Üste