Logo
< Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı birleşelim!

Direniş sürecek, saldırı püskürtülecek!


Faşist rejim katliam yolunu seçti...

Direniş sürecek, saldırı püskürtülecek!

 

Faşist Türk devleti kendisine yakışanı ve kendisinden bekleneni yaptı. Devrimci tutsaklara karşı ülke çapında bir katliam saldırısı başlattı. Şu an hapishanelerde bir kez daha oluk oluk devrimci kanı akıtılıyor. Hükümet yetkilileri faşist katliam saldırısının sonuç alınıncaya kadar sürdürüleceğini döne döne açıklıyorlar.

Uygulanan koyu sansürden dolayı katliam saldırısının şu anki sonuçları hakkında bilgi alınamıyor. Bu tür kanlı operasyonların borazanlığını yapmakla ünlenen sermaye medyası her zamanki gibi gerçekleri gizliyor, yalanlarla kitleleri ve kamuoyunu zehirliyor. Gelişmeleri hükümetin ve katliamcıların bakışaçısı doğrultusunda sunuyor. Yalana dayalı provokatif yayınlarla kitleleri ve kamuoyunu katliamın ağır sonuçlarına hazırlamaya çalışıyor.
Rejimin büyük bir katliamla sonuçlanacağı kesin olan bir saldırıya girişmesinin gerisinde son haftaların toplumu etkileyen devrimci sarsıntısı var. Devrimci tutsaklar en haklı ve meşru taleplerle Ölüm Orucu direnişini sürdürüyorlardı. Direniş ülkü çapında büyük bir sempati ve destek dalgasına yolaçmıştı. Rejimi paniğe düşüren de işte bu gelişme oldu. Son on gündür adım adım uygulanan karşı saldırı, Ölüm Orucu direnişinin yarattığı bu sarsıntıyı kırmak içindi. Şu an sürmekte olan katliam bunun son halkası ve doruğudur.

Faşizmin kanlı saldırısı devrimci tutsaklar şahsında emekçi halk hareketini hedeflemektedir. Kırılmak, ezilmek ve teslim alınmak istenen, işçilerin ve emekçilerin baskı ve sömürü düzenine karşı direnme isteği ve iradesidir. Devrimci tutsaklara karşı sonsuz kinin ve acımasızlığın gerisinde bu vardır. İşbirlikçi faşist rejimin büyük bir gözü dönmüşlükle, onlarca devrimcinin ölümüne malolacağı kesin olan bir kanlı operasyona girişmesinin gerisinde de bu vardır.

Faşizmin aşağılık birer piyonu olmaktan başka bir şey olmayan başbakan Ecevit ve bakan Türk, planlı bir vahşeti büyük bir arsızlıkla bir “devletin şefkat operasyonu” olarak niteleyebiliyorlar. Faşizmin hapishanelere yönelik “şefkat”inin ne olduğunu bu ülkede yaşayan herkes iyi biliyor. Bu “şefkat”in ne olduğu, Buca ve Ümraniye’de hunharca katledilerek, Diyarbakır’da kafaları parçalanarak, Ulucanlarda işkencelerden geçirilerek, Burdur’da kolları koparılarak ve tecavüz edilerek katledilen onlarca, sakat bırakılan yüzlerce devrimciden biliniyor. Şimdi bu kanlı katliamlar zincirine Türkiye çapında bir yenisi ekleniyor.

Zindanlardaki direniş geleneği Türkiye devrim tarihinin en büyük onurlarından biridir. Faşizmin 20 yıldır ısrarla sürdürdüğü teslim alma saldırısı her seferinde bu direniş geleneğinin sert duvarına çarpmış ve parçalanmıştır. Bu kez de öyle olacaktır ve fiilen de olmaktadır. Şu an devrimci tutsaklar birçok hapisanede büyük bir yiğitlikle direnmektedirler. Bazı hapishanelerden zorla hastahanelere götürülen Ölüm Orucu direnişçileri ise tedaviyi reddetmektedirler.

Devrimci tutsaklar sözlerini tuttular, ölümüne direniyorlar. Onlar bir kez daha “Öleceğiz ama teslim olamayacağız!” sözünün gereklerini yerine getiriyorlar. Devrim tarihimize yüzağartıcı yeni bir sayfa ekleyerek işçi sınıfının ve emekçilerin davasına güç veriyorlar.

Faşist rejim katliam operasyonunu F tipine geçiş için bir vesileye dönüştürmüştür. Adalet bakanı nakillerin başlatıldığını bildirmektedir. Bunlar beyhude çabalardır. Devrimci tutsaklar izolasyon ve ölüm demek olan o hücreleri hiçbir durumda kabul etmeyeceklerdir. Oldu-bitti yaptığını sananlar ne kadar yanıldıklarını göreceklerdir.

Tüm ilerici devrimci güçlerin önünde sürmekte olan vahşete karşı derhal harekete geçmek sorumluluğu durmaktadır. Hücre karşıtı direnişin faşist bir katliamla kırılması girişimine yanıtımız, hücre karşıtı mücadeleyi daha büyük bir güçle yükseltmek, bunu faşist katliamların hesabını sormakla birleştirmek olmalıdır.

Faşizme karşı omuz omuza!

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!

 

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP)

19 Aralık ‘00


Üste