Logo
< Örgütlenme aracı olarak yayınlar

Temel fabrikalara özgün müdahalenin önemi!


M. Ararat

Gerici-faşist iktidar son yirmi yılın en kapsamlı sosyal-siyasal saldırılarını hayata geçiriyor. Saldırıların yarattığı yıkım tablosu işçi ve emekçilerde büyük bir hoşnutsuzluk biriktiriyor. Bu hoşnutsuzluğun akacak bir kanaldan ve güçlü bir önderlikten yoksun olması, sınıfın mevcut saldırılara karşı duramamasının en önemli nedenidir. Ancak son yılların mücadele örnekleri göstermektedir ki, işçi ve emekçilerin tepkileri ortak talepler ve zeminler bulduğunda, güçlü bir çıkış da yaşanabiliyor.

Hem saldırılara karşı duracak hem de toplumun diğer kesimlerine öncülük edebilecek tek güç örgütlü işçi sınıfıdır. Ancak uzun bir dönemdir işçi sınıfı sermaye iktidarının çok yönlü bir gerici kuşatması altındadır. Bu kuşatmayı yarabilmek ise sınıfın bilinç düzeyinin yükseltilmesine, ileri öncü kesiminin partisiyle birleşmesine bağlıdır.

Komünistler uzun yıllardır temel çalışma alanı olarak sınıf içerisinde faaliyet yürütüyorlar. Karşı karşıya kaldıkları tüm zorluklara rağmen güçlü bir iradeyle bunda ısrar gösteriyorlar. Bugüne dek biriktirilen deneyimler ve mücadele süreçleri gösteriyor ki, sınıf çalışmasında başarının yolu, fabrika merkezli mevzilerin yaratılmasından geçiyor.

Bugün yaşanan sosyal yıkım karşısında birçok fabrikadan yükselen tepkilere ve öfke patlamalarına tanık oluyoruz. Komünistler olarak her tepkiyi örgütlemek ve ileri çıkarmakla yükümlüyüz. Bunun için yoğun bir çaba harcıyoruz. Ancak mevcut kadro niceliğimiz düşünüldüğünde, bugünün koşullarında buna yetişmenin, güçlü müdahalelerde bulunmanın güçlükleri ortada. Bu nedenle, çalışma alanlarında hedeflerin doğru saptanması ve güçlerin doğru kullanılması gerekiyor. Önceliğimiz, temel işletmelere daha hedefli ve daha sistemli müdahalelerle güçlü mevzilerin yaratılması olmalıdır. Çünkü temel işletmelerde yaşanan bir eylemlilik o bölgenin diğer fabrikalarındaki işçileri de hızlı bir şekilde etkileyebilmektedir. Metal Fırtınası süreci buna en iyi örnek olarak karşımızda durmaktadır.

Temel fabrikalar stratejik konumlarından kaynaklı sermayenin de üzerine titrediği alanlardır. Bu nedenle bu fabrikalar sermayenin sınıf içindeki ajanları olarak hareket eden sendikal bürokrasinin denetimi altında tutulmaktadır. Dolayısıyla komünistlerin karşısında sermaye, iktidar ve sendikal bürokrasi cephesi bulunmaktadır. Bu gericilik cephesi ancak fabrikalarda oluşturulacak güçlü örgütlülüklerle etkisizleştirilebilir. Bu örgütlülüğün yaratılabilmesi için, belirlenen hedefler üzerinden çalışmada ısrarın yanı sıra, her açıdan iyi düşünülmüş çok yönlü ve sistemli müdahaleler gerekiyor.

Hedeflediğimiz stratejik fabrikalarda içerden konumlanmak kuşkusuz etkili bir çalışma bakımından önemlidir. Ancak bunun koşullarının olmaması bizi yıldırmamalıdır. İçerden konumlanamadığımız için çalışmamız seslenme üzerinden şekillense bile, sürekli ve sistemli bir çabayla ileri çıkama potansiyeli taşıyan güçleri etkilemeyi başarabiliriz. Teknoloji ve iletişimin bu kadar geliştiği günümüz koşullarında, dışarıdan seslenme imkanlarının oldukça geniş olduğunu da unutmamalıyız. Nitekim bazı çalışma alanlarımızda bu sayede etkili müdahale imkanları yakalanabilmektedir. Yapılması gereken, bu iletişim imkanlarının iyi bir biçimde değerlendirilerek hedeflenen fabrikaların süreçlerinin dikkatle izlenmesi ve ısrarlı müdahalelerin sürdürülmesidir. İçerdeki her dinamik iyi gözlemlenebilmeli, her rahatsızlık müdahalenin konusu olabilmelidir.

Temel işletmelerde koşullar diğer fabrikalara göre görece daha iyi olabilir. İşçilerin durumlarından memnun gibi görünmeleri hiçbir biçimde bizi yanıltmamalıdır. Artı değer sömürüsünün olduğu her yerde sömürüye maruz kalanların içten içe rahatsızlıklar yaşadıkları bir gerçektir. Hele de köleliğin had safhada olduğu günümüz Türkiye’sinde. Önemli olan bunu açığa çıkartacak müdahalelerin sistematik olarak sürdürülmesidir. Fabrikayla ilgili yaşanan sorunla ve gelişmeler düzenli takip edilmelidir. Elbette fabrikada yaşanan sorunları sınıfın ve emekçilerin temel sorunları ile birleştiren bir hat çizilmelidir.

İşçileri harekete geçirebilmek için müdahalede hareket noktası doğal olarak fabrikada yaşanan sorunlar olacaktır. İçerde bir bölümde yaşanan bir sorunu tüm fabrikaya taşımalı, sorunları ortaklaştırmalı, çözüm yolunun neden sınıfın birliğinden ve örgütlülüğünden geçtiğini ortaya koymalıyız. En sıradan bir hak mücadelesine bile özel bir önem vermeli, tutulması gereken yolu göstermeliyiz. Örneğin bir bölümün taşınması ya da kapatılmasına karşı tüm işçilerin birlikte harekete geçmesi için çağrı yapmak, fabrikada ayrıcalıklarıyla da işçilerin tepkisini çeken sendika temsilcilerini teşhir etmek, temsilcilerin görevlerinin neler olduğunu ortaya koymak gibi bir dizi müdahale gündemi oluşturabiliriz.

Müdahalemiz elbette fabrikada yaşanan sorunların ötesine geçebilmek durumundadır. Fabrikada yaşanan sorunların gerisindeki sınıfsal gerçeklik, mevcut düzenin ancak işçi sınıfının azgın sömürüsü üzerinde yükselebildiği, mevcut iktidarın sermayenin çıkarlarının koruyucusu ve kollayıcısı olduğu, sınıfın genelini ilgilendiren sosyal yıkım saldırılarının büyük bir pervasızlıkla sermaye iktidarı tarafından hayata geçirildiği, en temel hak ve özgürlüklerin bir bir gasp edildiği, grev hakkının bile keyfi bir biçimde ayaklar altına alındığı vb., vb. üzerinden kapsamlı bir politik müdahale olmadan sınıfın bilincini geliştirme çabasında mesafe alınamaz. Dolayısıyla başarılı bir fabrika çalışması yürütülemez.

Güçlü mücadele örnekleri yaratılabildiğinde, buralardan alınan mesafe sınıfın diğer bölüklerini de etkileyecektir. Zira temel fabrikalardaki her hareketlilik ya da her kazanım, sınıfın diğer bölüklerini de tetiklemektedir. Dolayısıyla, devrimci ve birleşik bir sınıf hareketi yaratmanın yolu, temel fabrikalarda örgütlü mevziler yaratmaktan geçmektedir.

Hedefli ve istikrarlı bir müdahale planı ile hareket edilmesi, seslenme faaliyetinin sistematik olarak sürdürülmesi, bir süre sonra işçilerin yüzünü bize dönmesini sağlamaktadır. Bunu birçok çalışma alanımızda görüyoruz. Politik etkimizin güçlü olduğu birçok fabrika bulunuyor. Bunu örgütlü bir güce dönüştürmek önümüzde duran en önemli görevdir.

Komünistler olarak dün olduğu gibi bugün de bu doğrultuda yoğun bir emek harcıyoruz. Ancak önemli olan, öncelikle nereye yükleneceğimiz, nereye çubuk bükeceğimiz, ne kadar atak ve yaratıcı olacağımızdır.


Üste