Logo

Emekçi kadın çalışmamız ve sosyalist propagandanın önemi - A. Ekin


Emekçi kadın çalışmamız
ve sosyalist propagandanın önemi

A. Ekin

“Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz!” sloganı devrimci sınıf mücadelesinin başlıca sloganları arasındadır. Emekçi kadınlar mücadeleye çekilmeksizin bir toplumsal devrimin olamayacağını döne döne vurgularız. Dolayısıyla, emekçi kadınları devrimci mücadeleye çekmenin, mücadelenin öznesi haline getirmenin devrimci bir parti için hayati önemi ortadadır. Bunu başarmanın öncelikli koşulu, doğru bir politik çalışma hattı, bunu uygulayacak kadrolar, çalışmanın sürekliliğini sağlayacak örgütsel mekanizmalar ile çalışmanın siyasal içeriğinin ve dilinin de bu amaca uygun bir tarzda şekillendirilebilmesidir.

Emekçi kadın çalışmamız bugün için, partinin yaptığı tüm çubuk bükmelere, kadın sorununda sahip olunan ideolojik açıklığa rağmen istenilen düzeyin oldukça gerisindedir. Bunda, çalışmanın sürekliliğini sağlamada yaşanan örgütsel sorunlar kadar yürütülen çalışmanın içeriği de önemli bir faktördür. Çalışmamız genel propagandadan çıkıp emekçi kadınların kendi sorunlarına devrimci yanıtlar üretebileceğimiz gündelik bir çalışma hattı ve buna dayalı sosyalist propaganda gücü ortaya koymakta zorlanmaktadır. Oysa bugünün Türkiyesi'nde sosyalist propagandanın imkanları her sorunda olduğu gibi kadın sorununda da fazlasıyla artmıştır.

Emekçi kadınları sosyalizm mücadelesine çekmeye, onları devrimcileştirmeye çalışıyoruz. Neden kadınlar sosyalizm için mücadele etmeli, neden devrimcileşmeli, kadınların sorunu neden bu sistem tarafından çözülemez?  En basitinden en karmaşığına emekçi kadınların karşı karşıya kaldığı her bir sorunun bu düzenle, onun sınıf ilişkileriyle bağı nedir, sosyalizm bunları nasıl çözecektir? Bu sorunların yanıtlarını her bir tekil sorundan yola çıkarak emekçi kadınlara taşımak çalışmamızın olağan davranış biçimi olmalıdır. Oysa en çok zorlanılan alan halen de budur. Somut sorunlara dayalı çalışmalarımız hem süreklilik sağlayamamakta hem de tekdüze kalmaktadır. Sosyalist propagandamız ise kendini indirgemeci bir içerikten kurtarmakta zorlanmaktadır.

Yaşadığımız topraklarda kadının mücadele etmesi için çok sayıda neden var. Kadının emeği, sosyal yaşamı ve bedeni sürekli saldırı altındadır. Dinci iktidar her yol ve fırsatla kadınlar üzerindeki denetimi artırmakta, öte yandan onun emeğinden ucuz işgücü olarak döne döne faydalanmaktadır. Şiddet, kadın cinayetleri, yoğun emek sömürüsü, yaşam tarzına müdahale vb., kadını mücadeleye çekmek için ciddi imkanlar sunmaktadır.

Haziran Direnişi’ne kadınların katılımının yoğunluğu, gösterdikleri militanlık bu açıdan tesadüf değildir. Üstelik bu direniş kadınların bilincinin gelişimi açısından önemli bir rol oynamış, mücadele kararlılığını artırmıştır. “Bir kere sokaklara çıktık, artık geri dönmeye niyetimiz yok” sloganı bunu anlatmaktadır. Sistemin dört duvara hapsettiği, ev ve çocuk bakımını üstüne yığdığı, medyanın gerici bombardımanına maruz bıraktığı, yaşamının her alanına müdahale ederek aşağıladığı emekçi kadınlar artık yeter demişlerdir. Bu emekçi kadınları devrimci saflara kazanmada ciddi imkanlar sağlamaktadır. Düne kadar zorlandığımız alan kadınların sokağa çekmekti. Bugün kadınlar çeşitli mücadele talepleriyle sokaklara çıkıyorlar. Şimdi önümüzde bu kadınları örgütlemek, henüz çıkmayanları da sokağa çekmek görevi durmaktadır.

Bu imkanları iyi görmeli, doğru sonuçlar çıkarmalı ve hedefli bir biçimde yaklaşmalıyız. Çalışmanın örgütsel ayağı kadar siyasal içeriğini de iyi düşünmeli ve belirlemeliyiz. Bunu yaparken de kadınların gündelik sorunları ile sosyalist propaganda arasında güçlü bağlar kurabilmeliyiz.

Bunu başarmak her şeyden önce gündelik mücadele ile sosyalist propaganda arasındaki ilişkiyi doğru kurmakla mümkündür.

 

Mücadele ve sosyalist propaganda

Kadın sorununun tarihsel ve sınıfsal bir sorun olduğunun bilinciyle, toplumsal koşullar değişmeksizin kadının kurtuluşunun gerçekleşmeyeceğini döne döne vurgulamalıyız. Ancak bunu her sorun üzerinden temel sınıf ilişkilerini açığa çıkaracak, kadınların yaşadığı sorunlarla sınıf ilişkiler arasında bağ kuracak biçimde yapabilmeliyiz. Bununla da yetinmemeli, kendimizi kapitalizmin teşhiri ile sınırlamadan, sosyalizmin neyi nasıl çözeceğini ortaya koyabilmeliyiz.

Kadınların başlangıçta mücadele atılacağı alan yaşadığı somut sorunlar alanlarıdır. Fabrikasında, mahallesinde, yaşamın diğer alanlarında karşısına çıkan somut sorunlar ve bu sorunlar etrafında şekillenen pratik mücadele süreçleri onları eğitir, saflaştırır ve devrimci mücadeleye çekme imkanları yaratır. Ancak her bir somut sorun kendi içinde ele alındığında bir çözümsüzlük ve umutsuzluk tablosu da yaratır.

Propaganda faaliyeti emekçi kadınların içerisinde bulundukları sorunlar yumağının etrafında dolanıp durmaktan sıyırmalı, kendi darlıklarını kırmaya hizmet etmelidir. Bunun için de emekçi kadına sosyal ve siyasal alanda kendine ifade edebileceği bir donanım katmalıdır. Cinsellikten şiddete, emek sömürüsünden ülkedeki herhangi bir siyasal gelişmeye uzanan bir genişlikte ona bir dünya görüşü kazandırmayı hedeflemelidir. Yoksa kendi içinde şu veya bu soruna karşı mücadele çağrısına sıkışmış bir yüzeyselliğin sınırları baştan bellidir.

Çalışmanın bir diğer ayağı ise, gerek çalışmayı yürüten güçlerin sistematik eğitimi gerekse kazanmayı hedeflediğimiz kadınların düzenli eğitimidir. Bugüne kadar yapılan eğitim çalışmaları kadın sorununa bakış üzerine yoğunlaştı. Saflarımızda bu açıdan asgari bilinç açıklığının yaratıldığından hareketle, önümüzdeki dönem eğitim çalışmalarının içeriğini çalışmanın güncel ihtiyaçlarına yanıt verecek tarzda düzenlemek gerekir. Tabii ki bu teorik eğitimin bir kenara bırakılacağı anlamına gelmez. Yapılan eğitimler hem çalışmanın ihtiyaçlarına hem de kadınların bilincinin geliştirilmesine hizmet etmesi açısından özenle irdelenmelidir. Tekdüze, herkese reçete gibi sunulan, bilinç düzeyi farklılığını gözetmeyen kolaycı anlayışlardan uzak durulmalıdır. Özellikle temel organlar ve kadın çalışma birimleri siyasal ve toplumsal gelişmelerin kadınlar ve kadın çalışmamız açısından ne anlama geldiğini incelemeli ve örgütü bu açıdan da donatabilmelidir.

Çalışmada hedef kitleyi iyi tanımak, onun önceliklerini anlayabilmek, bunun için onlarla canlı sosyal, kültürel ve politik bağlar kurmak ve tek düze ajitasyondan kaçınmak önemlidir. Devrim tarihi içinde kadınların örgütlenme mücadelesi ve deneyimlerinin incelenmesi, özellikle Ekim Devrimi öncesi ve sonrası deneyimler çalışmamıza bu açıdan güçlü bir birikim sağlayacaktır.

 

Araçlar ve propaganda

Kitlelere gitmenin bin bir türlü yöntemi ve aracı vardır.  Burada önemli olan aracın hizmet edeceği amaca göre saptanması, içeriğinin buna göre belirlenmesidir. Örneğin okuma alışkanlığının çok zayıf olduğu bir semte döne döne yazılı materyallerle seslenme çabanız fazla bir sonuç yaratmayacaktır.

Kadınlara özgün araçlar çıkarmayı önemsemeli, bunun için kafa yormalıyız. Bu tür araçlar emekçi kadınların özgün sorunlarını saptamak ve onlarla bağ kurmak açısından da ciddi imkanlar yaratacaktır. Kadınlara dönük araçların verimliliği hedef kitlemizin bu araçlara katkısıyla da doğrudan ilişkilidir. Aynı zamanda emekçi kadınların aydınlanması, kendini ifade etmesi ve çalışmanın öznesi haline gelmesi açısından da önemlidir.

Propaganda araçlarımızda halihazırdaki en önemli sorun dildeki darlık ve mekaniklik, temel sorunları popüler bir dille anlatmadaki zorlanmadır. Bunun en temel nedeni emekçi kadın çalışmamızın zayıflığıdır. Canlı bir çalışma hattından beslenemeyen propaganda dili kendini tekdüzelikten kurtaramamaktadır.

Bunun kadar önemli bir diğer sorun ise, özellikle çalışmayı bire bir yürüten güçlerimizin bu alanda yeterli emeği harcamamaları, okuyup araştırmamaları, yeterli yoğunlaşmayı sağlayamamalarıdır.

Bu sorun alanlarına yüklendiğimiz oranda kendini besleyen ve üreten bir çalışmayı örgütlemeyi başarabileceğiz.


Üste