Logo

Propaganda ve ajitasyonun bazı sorunları


Propaganda ve ajitasyonun bazı sorunları


Sınıf mücadelesinin seyrine göre mücadele araçları ve yöntemleri değişkenlik gösterir.

İktidar perspektifiyle gündelik mücadele yürüten devrimci bir parti açısından, hangi araç ve yöntem kullanılıyor ya da öne çıkıyor olursa olsun, bunlar stratejik amaca hizmet etmek durumundadır. Bütün araç ve yöntemler işçi sınıfının bilincinin ve örgütlülüğünün geliştirilmesini ve iktidar bilinci kazanmasını hedeflemelidir.

Propaganda ve ajitasyon devrimci siyasal mücadelenin en vazgeçilmez araçlarından biridir. Sınıf mücadelesinin seyri, sınıfın bilinç ve örgütlülük düzeyi ne olursa olsun, mücadelenin hangi yönü (ekonomik ya da politik) öne çıkarsa çıksın, propaganda ve ajitasyonun önemi tartışmasızdır.

Bu açıdan pratiğimize baktığımızda, siyasal faaliyetin etkin birer unsuru olması gereken propaganda ve ajitasyon, sınıf mücadelesinin geriliğinin de bir ürünü olarak zaman zaman tekdüze bir görünüm kazanabilmekte, içeriği zayıflayabilmekte, böylece oynaması gereken rolü yeterince oynayamamaktadır. Oysa propaganda ve ajitasyon sınıf mücadelesinin en sıradan ihtiyaçları açısından bile büyük bir önem taşımaktadır.

Lenin “Ne Yapmalı?”da devrimci ajtasyona ilişkin şunları söylemektedir: “... siyasi ajitasyonun yürütülmesi, ‘durgun, barışçı’ her şart altında ve devrimci ruhun zayıflaması ne kadar belirgin olursa olsun her dönemde esastır. Üstelik böyle dönemlerde ve böyle şartlarda bu tür çalışma özellikle gereklidir.”

Komünist Enternasyonal ise, “Propaganda ve ajitasyonu tek tek komünist partiler için (farklı durumlarda özgün içerikler almasıyla birlikte) kapitalizme karşı sürekli yürütülmesi gereken bir mücadele ve yerine getirilmesi gereken zorunlu bir kural” olarak belirlemiştir.

Propaganda ve ajitasyon arasında teknik bir ayrım yapılacak olursa; propaganda işlediği konu hakkında emekçi kitleleri bilinçlendirir, sorunun politik arka planını ve muhtevasını anlatır, bu yönüyle kitleleri aydınlatır. Ajitasyon ise propagandanın ifade ettiği fikirlerin en özlü ve çarpıcı yanlarını öne çıkararak daha geniş kitleleri harekete geçirmeyi amaçlar.

Bu teknik ayrıma rağmen propaganda ve ajitasyon birbirinden kesin çizgilerle ayrılmaz. Biri kapitalizmi teşhir edip onun kötülüklerini gözler önüne serer, fakat işi burada bırakmaz, ortaya serdiği kötülüklerin devrimci alternatifini de ifade ederek kitlelere çıkış yolunu gösterir. Burjuva bilincin zincirleriyle bilinçleri kuşatılmış kitlelerin sınırlı bir kesimi propagandanın anlattıklarını kavrayabilirken, daha geniş kesimleri için ise ajitasyon devreye girer; propagandanın işlediği konunun en bilinen yanını çarpıcı, özlü ve ajitatif bir biçimde ortaya koyar, onların öfkesini kabartır, eyleme çeker.

Propaganda ve ajitasyonun devrimci siyasal faaliyet açısından önemi yeterince açık olduğu için, sorun bunun kavrayış düzeyine çıkarılması değildir. Sorun, etkin ve süreklileşmiş, kendi alanında siyasal faaliyete soluk katacak bir kuvvete dönüşebilmesi, partinin bu doğrultuda özgün bir planlama ve yönelim içine girebilmesidir.

Yazılı, görsel ve sesli olabilen propaganda-ajitasyon araçlarının başında, partinin tüm siyasal faaliyetine yön veren, gündemini ve içeriğini belirleyen politik yayın organı gelir. Sınıf mücadelesinin nabzını tutması ve hareketin sorunlarını tahlil edip çözümler üretmesiyle, örgütsel-politik faaliyete yön verir. Diğer araçlar ise, illegal ve legal afiş, bildiri, bülten, kuş, pul, yazılama, pankart, sinevizyon vb.’dir. Her birinin kendine özgü işlevine karşın, propaganda ve ajitasyonun en etkili aracı sesli yürütülendir.

Her tarafı devrimci materyallerle donatmak politik atmosferin oluşması açısından önemli olsa da, bunu kitlelerle temas kurabileceğimiz araçlarla tamamlayamadığımız ölçüde, etkisinin bir süre sonra dağılıp gitmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla, propaganda ve ajitasyon tek başına genel bir “alan donatma” çalışması değildir.

Propaganda ve ajitasyon, sınıf mücadelesinin seyrine bağlı olarak içerik değiştirse de, her koşulda güncel somut sorunlar üzerinden yürütülmek durumundadır. Sınıfın ya da hedef kitlenin gündemiyle doğrudan bağ kuramayan, bağ kurmayı kitle etkinlikleri ve birebir temaslara indirgeyen bir çalışmanın soyut ve etkisiz kalması kaçınılmazdır. Elbette propagandanın soyut bir yanı kendi doğası gereği vardır. Devrimi ve sosyalizmi, kurtuluşun burada olduğunu ve bunu ancak onların gerçekleştirebileceğini kitlelere anlatmaktır. Kuşkusuz zihinleri burjuva ideolojisiyle zehirlenmiş emekçilerin büyük çoğunluğunun bu söylemleri ilk karşılaştığında anlaması beklenemez. Fakat Lenin’in o ünlü örneğinden yola çıkılacak olursa, kapitalizmin yarattığı işsizliği ve açlığı, kapitalist bunalımların kaçınılmazlığını sıradan bir işçiye anlaşılabilir bir biçimde açıklayabilirsek, buradan devrimi ve sosyalizmi de zorunlu bir ihtiyaç olarak gerekçelendirebiliriz. Böylece propagandayı somutlaştırabiliriz.

Yazılı ve görsel araçların yaygın ve sistemli kullanımı, kitlelere güven vermek için bile önemlidir. En zor dönemlerde, kitlelerle bağ kurmanın en olanaksız olduğu koşullarda bile propaganda ve ajitasyon aracılığıyla devrimci mücadelenin varlığı kitlelere hissettirilebilir. Umutsuzluk içindeki kitleler sadece bu araçlarla karşılaştığında bile bir umut ışığı görebilecek, devrimcilerin varlığını bilebilecektir. Bugün değilse bile yarın bir şeyler yapmak için bir adım atmak istediğinde, güven duyacağı ve birlikte bir şey yapacağı muhataplarını bulabilecektir. Tersinden, bir dönem bir alanı birçok araçla kuşatan, bir fabrika bölgesi ya da bir emekçi semtinde politik bir atmosfer oluşturmayı başaran bir faaliyet, bir süre sonra kesintiye uğruyorsa, orada güçlü bir iddia ve güven veren bir tarzdan bahsedilemez. Bu tarz bir faaliyet, yarattığı atmosferin olumlu sonuçlarını toparlayamayarak kendi emeğini heba etmekten kurtulamaz.

Belli bir gündeme dayalı olarak yürütülen bir çalışmanın en önemli ayağı olan propaganda ve ajitasyon çalışmasının gücü, verdiği mesaj ve sürekliliği, çalışmamızdaki hedeflerimizin ne düzeyde hayata geçebileceğine dair de bir göstergedir. Eğer yaygın bir propaganda çalışması yürütmüşsek, seslendiğimiz kitleye ortaya koyduğumuz hedefi gerçekleştireceğimize dair güçlü bir mesaj verebilir, mücadele isteği taşıyan unsurları kendimize yakınlaştırmayı başarabiliriz.

Propaganda ve ajitasyon çalışmasının en önemli yönü sesli olanıdır. Bunu bir panel, seminer, miting ya da herhangi bir zeminde kitle önünde yapılan konuşmalar olarak ifade edebiliriz. Kitlelere derdimizi en dolaysız bir biçimde anlatabilme, onları ikna etme, devrimci politikaya kazanma, eyleme çekme ve örgütlemede sesli propaganda ve ajitasyonun yerini başka bir araç dolduramaz. Herhangi bir zeminde kitleler karşısında devrimci düşünceleri savunmak, her şeyden önce devrimci mücadeleyi meşrulaştırır. Sesli propaganda tartışılan soruna ilişkin çözüm önerileri ile kitlelere yürüyecekleri yolu doğrudan gösterir. Karşısındaki kitleye soru sorarak onu tartışmanın içine çeker ve anlatmaya çalıştığını bu yolla daha kalıcı bir biçimde kavratır. En keskin söylemlerle sözünü söyleyip gitmez. Yaptığı tartışmalarla kitleyi ikna eder, bunun gücüyle eyleme ve örgütlülüğe sevk eder.

Bu noktada özellikle ajitasyon konuşmalarına dikkat çekmek gerekir. Kitle etkinliklerinde daha çok işin propaganda yönü öne çıkmaktadır. Fakat fabrika önleri, işçi servisleri ve fabrikalardaki anlık gelişmelerin olduğu kimi durumlarda ajitasyon konuşmaları son derece işlevlidir. İşçilerin öfke duyduğu bir sorunla ilgili ya da işyerinde ani bir gelişme üzerine yapılacak ajitasyon konuşmaları işçilerin öfkesini daha da kabartmakta, bir takım gelişmelerin önünü açabilmektedir. Bu tarz bir müdahale, güven duyacağı bir kuvvet olarak bizi işçilerin yanında bir taraf haline getirmenin olanaklarını sunmaktadır.

Propaganda ve ajitasyonda altı kalınca çizilmesi gereken bir diğer nokta, kitlelerle kurulan birebir diyalogdur. Bu bir bakıma işçilerle temas kurana kadar yaptığımız işlerin ne düzeyde etkili olduğunun sınanacağı ve veriminin toplanacağı zemindir. Birebir diyalogda önemli olan insanımızın donanımıdır. Çünkü diğer propaganda ve ajitasyon araçları, özellikle yazılı ve görsel olanları belli bir düşünsel sürecin ürünüdür. Oysa birebir diyalog böyle değildir ve karşımızdakini hedeflediğimiz noktaya çekmek önemli oranda bizim donanımımıza bağlıdır. Bu vurgudan insanları bir çırpıda örgütlemek sonucu çıkmamalıdır. Bu orta vadeli bir iştir. Kısa vadede, işlenen gündem vesilesiyle muhatabımız olan insanları o sorun etrafında ve yapabileceği sınırlarda iş yapmak üzere harekete geçirmek hedeflenmelidir. Bu da sürekli ve sistemli bir çabayla mümkündür. İlişki kurduğumuz insanları belli periyodlarla görmenin yanı sıra belli gündemlere dayalı olarak görüşmeyi sürdürebilmek birebir diyalogu tamamlayan öğelerdir. Burada birebir ilişkide davranış ve konuşma tarzımıza da işaret etmek gerekir. Bu, insanlara öğretmenlik yapmayan ve onların düşüncelerini açıklamaya teşvik eden bir tarz olmak durumundadır. İlişki kurulacak insanların eğilimlerini, tartışmak isteyecekleri konuları bilmeden ve belli bir hazırlık yapmadan kurulacak her diyalog ise olsa olsa “insan görmek” olur. Bu hazırlıksızlık bir sonuç getiremeyeceği gibi, karşımızdaki insanda bizim bilgimiz, hakimiyetimiz ve onunla kurduğumuz diyalogun samimiyeti konusunda kaygıları oluşturacak, belki de gereken önemi vermediğimizi düşündüğü için güvensizliğe yol açabilecektir.

Propaganda ve ajitasyon çalışmasının etkin ve sonuç alıcı bir biçimde yürütülebilmesinin son tahlilde esas halkası, propagandacı ve ajitatörün niteliklerinin düzeyidir. Bu düzey ise gündelik çalışmada merkezi politikaların kavranışı üzerinden kazanılır. Süreçlere hakim, eğilimleri saptayan, gelişmeleri belli bir öngörüyle işaret eden ve buradan merkezi görevleri belli bir başarıyla ortaya koyan bir politik yayın organının varlığı gelişkin bir propagandacı ve ajitatörün en önemli silahıdır. Çünkü politik yayın gelişmeler hakkında perspektif sunar, olayları politik olarak temellendirerek sistemi teşhir eder. Bu, propagandacı ve ajitatöre birçok olanağın bir arada sunulması demektir. Propaganda buradan yola çıkarak söylem ve sloganlarını, ajitatör ise argümanlarını belirleyebilecek demektir.

Ek olarak, propagandacı ve ajitatörün kendi bireysel gelişim çabasına değinmek gerekir. Politik yayının belirleyici katkısı dışında sınıf mücadelesinin teorisi ve yasalarını öğrenmek, bunu güncel politikayı yakından takiple birleştirebilmek ve elbette sınıfa etle tırnak gibi bağlı olmak, siyasal faaliyet yürüten devrimci için vazgeçilmezdir. Hedef kitlemizi oluşturan sınıf bölüklerinin yaşadığı somut sorunların bilinmesi, etkili bir propaganda ve ajitasyon için büyük bir kolaylık demektir.

Toparlayacak olursak, devrimci propaganda ve ajitasyonun hedefi kitleleri devrimci politikaya kazanmak, onları devrimci mücadeleye çekmektir. Propaganda ve ajitasyon, öğreticiliği ve uyarıcılığının yanı sıra, asıl olarak kitleleri eylemli süreçlere çekmeyi hedeflemelidir. Propaganda ve ajitasyon çeşitli sorunlar hakkında kitleleri eğitir kuşkusuz. Fakat partili düzey açısından başarılı bir propaganda ve ajitasyon çalışmasının ölçütü, kitleleri ne ölçüde eyleme çekebildiğidir.


Üste