Logo

Sınıfın siyasallaşması ve fabrika çalışması - D. Demir


İşçi sınıfı sermaye düzeninin saldırıları karşısında oldukça zayıf bir konumda. Tepkinin artıyor olması, sınıf kitlelerinin huzursuzluğunun daha görünür hale gelmesi bu gerçeği değiştirmiyor. İşçi sınıfı her dönem tepkisini belli yönleriyle dışa vuruyor, örgütlenme arayışını ortaya koyuyor. Toplumsal mücadelelerin en zayıf dönemlerinde dahi sınıf cephesinde hep bir hareketlilik yaşanıyor. Sermayenin sistemli saldırıları bu hareketliliklerin nesnel zemini. Fakat sınıfın saldırılara tepkisi daha çok ekonomik zeminde ve yerel düzeyde kalıyor. Saldırıya karşı doğal bir refleks tepki olarak gerçekleşiyor.

Bilinç ve örgütlülük düzeyinde zayıflık

Bu tablo kendi içinde belli bir dinamizm taşısa da, kendiliğindenlik ve yerellik mücadele deneyimlerinin toplam bir birikime dönüşmesini engelliyor. Dağınık ve parçalı süreçler sınıf mücadelesinin güç biriktirmesinin, giderek birleşik bir karakter kazanmasının önüne geçiyor. Mücadelenin gelişimini güvenceleyecek güçler yaratamıyor. Mücadelede sürekliliğin sağlanamaması, süreklilik sayesinde elde edilecek kazanımların güvencelenememesi, öncü işçi birikiminden bilinç planında yaşanacak gelişime kadar bir dizi olumsuz etki yaratıyor. Sınıf kitlelerini gerisin geri aynı noktaya dönme akıbetiyle yüz yüze bırakıyor.

Burada elbette sermayenin kuşatması, dinci-milliyetçi gericiliğin gücü, sendikal bürokrasinin üstlendiği uğursuz misyon vb. etkenlerin sınıf kitlelerine etkisi temel bir yerde duruyor. Oluşan birikimin sistematik olarak kıyımdan geçilip kötürümleştirilmesi bir başka önemli etken. Kısır döngüyü esas belirleyen ise sınıfın bilinç ve örgütlülük planında yaşadığı zayıflık. Yerel her mücadele süreci, kazanmak ya da kaybetmekten bağımsız olarak, bu alandaki zayıflığın duvarlarına çarpıyor.

Sınıfın devrimci temellerde siyasallaşması ihtiyacı

İşçi sınıfı siyasal bilinç planında gelişemediği, sınıfa karşı sınıf bakışı ile harekete geçmediği koşullarda saldırıları da püskürtemiyor. Mücadelesini güçlendirip, sürekliliğini sağlayacak kanallar yaratamıyor. Burjuva gericiliğinin çok yönlü kuşatmasını aşamıyor. Siyasal çatışmanın şu ya da bu gerici kanadının eklentisi olmanın yanı sıra, kimi zaman emek düşmanı politikaların destekçisi konumuna bile gelebiliyor. Gündemi gericiliğin etkisi ve siyasal kutuplaşmanın düzeyi belirliyor, sınıfın gündelik tutumu buna göre şekilleniyor.

Bugün gündemde olan kıdem tazminatının gaspı saldırısı ve bunun karşısında sınıf kitlelerinin aldığı tutum, ihtiyacı tanımlayabilmek açısından önemli bir örnek. Saldırı ciddi bir hak gaspını içeriyor ve tepkinin gücü buradan geliyor. Aynı zamanda iktidar ve muhalefetiyle burjuva partilerinin etkisi sınıfın bu gündeme yaklaşımını belirleyebiliyor. Gaspın karşısında yer alan işçiler AKP’ye tepkisini dile getiriyor, onun gitmesiyle herşeyin düzelebileceği yanılsamasıyla hareket ediyorlar. AKP’ye oy veren işçileri suçlayan bir tutum alıyor, siyasal kutuplaşmanın eklentisi olarak taraflaşıyorlar. Fon ile herkesin tazminat alacağı safsatasına inanan işçiler ise bunu gerekçelendirmeye çalışıyorlar. Saldırının gerisinde yatan temel gerçeği sorgulamadan, AKP’nin bu yasayı çıkartıyor olması içgüdüsüyle hareket ediyorlar. Her iki tutum da sınıfı bölüyor, ciddi bir saldırı karşısında güçten düşürüyor. Bilinç planındaki zayıflık nedeniyle, kıdem tazminatı gibi temel önemde bir gündem işçi sınıfını birleştirme rolü oynayamıyor.

İşçi sınıfı, düzenin partileri, devleti, medyası, sendikal bürokrasisi eliyle dayattığı kuşatma karşısında korumasız ve zayıf bir durumda. Yaşanan bir dizi mücadele süreci ve deneyime baktığımızda karşımıza bu gerçeklik çıkıyor. Metal Fırtına gibi on binlerce işçiyi kapsayan güçlü bir mücadele çıkışının geride bıraktığı sonuçlar, sınıfın bilinç ve örgütlülük düzeyinin çarpıcı bir göstergesi. Tüm bu deneyimler “siyasal müdahale esastır” belirlemesinin yakıcılığını ortaya koyuyor.

Fabrikalar: Siyasal müdahalenin somut alanı

Sınıfın bilincini ve örgütlülüğünü nasıl geliştireceğimiz sorununu döne döne tartışmamız gerekiyor. Sınıf hareketinin mevcut kısır döngüden çıkabilmesi, devrimci müdahalenin kendini güçlü bir zeminde ifade etmesinin önünü açacaktır. Fakat tam da bunun kendisi, öznel devrimci müdahale ile bugünden hedefli ve soluklu bir çalışma pratiği ile yarının mücadelelerine hazırlanmayı gerektiriyor. Bu çabanın ana eksenini ise fabrika merkezli çalışma oluşturuyor. Sınıfın deneyim ve güç biriktirebilmesi, üretim birimlerinde ne kadar bütünlüklü bir sürecin örgütlenebildiğine bağlıdır. Sınıfın bilincine ve örgütlülüğüne müdahale edebileceğiniz somut alan fabrikalardır. Sınıf mücadelesinin birikim yaratabilmesi, giderek birleşik bir karakter kazanarak gücünü açığa çıkartabilmesi, tek tek fabrika merkezli süreçlerin gelişimi ile doğrudan bağlantılıdır.

Fabrika zeminlerinin sınıf mücadelesi açısından taşıdığı bu kritik önem, devrimci sınıf çalışmasının zorlanma alanları, önemli noktaların altını bir kez daha çizmenin ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Fabrikalarda “Sınıfa karşı sınıf!” tutumunu geliştirme ihtiyacı

Fabrika merkezli çalışma fabrika gündemlerine sıkışmak değildir. Sınıfın geri tablosu, ister istemez fabrika merkezli çalışmaların gündemini sınırlıyor. Fabrikada yaşanan sorunlar üzerinden ekonomik talepler öne çıkıyor. Bugünün atmosferinde bu anlaşılır bir durum. Fakat devrimci sınıf çalışması müdahalesini bu dar sınırları kırma bakışı ile ele alabilmelidir.

Fabrika merkezli devrimci sınıf çalışması, sınıfa siyasal müdahalenin somut alanıdır. Bu müdahale temelde sınıfsal gerçekleri açıklama, ekonomik, sosyal, siyasal süreçler karşısında “Sınıfa karşı sınıf!” bakışını oluşturma eksenine oturmalıdır. Fabrikaları kuşatmak, işçinin bilincini ve bunun yansıması olacak örgütlülüğünü sınıf mücadelesinin siyasal eksenine yöneltme çabasıdır.

Sınıfa karşı sınıf bilincini geliştiremediğiniz, fabrika zemininde yaşanan tek tek sorunların sınıf mantığını bilinçlere kazıyamadığınız sürece, fabrikalarda anlamlı pratikleri örgütleseniz dahi, sınıf mücadelesinde esaslı bir değişim yaratabilecek zeminleri ortaya çıkartamazsınız.

Devrimci sınıf çalışması genel siyasal gündemlerle fabrika gündemlerini, ekonomik taleplerle siyasal talepleri bütünlüğü ile ele almak, gündelik çalışma içerisinde işleyebilmek durumundadır. “Sınıfa karşı sınıf” bakışı, kullanılan her aracın, gerçekleşen her etkinliğin içeriğini belirleyebilmelidir.

Sınıf mücadelesi biriktirerek ilerleyecek!

Önümüze çıkan önemli sorunlardan biri, sınıfın verili geriliğinin doğrudan yansıması olarak çevremizde toparlanan işçi ilişkilerinin niteliği sorunudur. Fabrika merkezli çalışmayı sınıfın içinde bulunduğu olumsuz atmosferde örgütlemeye çalışıyoruz. Yönelimlerimizi bu kapsamda belirlemeye, hedefli fabrika çalışması ile bütünlemeye çalışıyoruz. Hedeflediğimiz fabrikadaki ilişkilerimizle sistematik bir mücadeleyi örgütlemeyi hedefliyoruz. Ancak kendi başına “üç işçi”nin yan yana getirilmesiyle oluşturulan fabrika ekibi istikrarlı bir sürecin örülmesini sağlayamıyor.

Çalışmanın kendini üretebileceği nesnel zeminin sınırlayıcılığı bir noktadan sonra kırılmaları beraberinde getiriyor. Fabrika çalışmalarında istikrar, içerde yakıcı bir biçimde hissedilen gündem ya da taleplerin varlığı koşullarında sağlanabiliyor. Sergilediğiniz ısrara rağmen durağan süreçler, oluşturulan fabrika ekibinin istikrarlı bir gelişim yaşamasının önüne geçiyor. Örneğin TİS süreçlerinin hareketli atmosferinde örgütlenme çabasında belli bir mesafe alınabilirken, genel gündemler üzerinden bu belirgin biçimde zayıf kalıyor. Bu koşullarda fabrika merkezli çalışmada istikrar ancak devrimci bir bakış ve iradi yüklenmeyle mümkün.

İstikrarlı bir faaliyet yürütebilmek için çok yönlü müdahale ile ileri çekilecek öncülerin devrimcileştirilmesi çabasına yoğunlaşmak gerekiyor. Parti örgütlerinin içeriden ve dışarıdan sürekli ve çok yönlü bir müdahaleyi güvenceleyecek bir pratiği örmesi gerekiyor. Elbette tüm zayıflığına ve istikrarsızlık sonuçlarına rağmen içeriden dayanak yaratma uğraşıyla birlikte.

Bu çaba, bugün nasıl bir sonuç yarattığından bağımsız olarak, daha hareketli süreçleri devrimci sınıf mücadelesi açısından değerlendirebilmek için olmazsa olmazdır. Fabrika hedefinizi politik ve örgütsel olarak bugünden kuşatabilecek bir yöneliminiz yoksa, tüm olumsuz koşullara rağmen ısrarlı davranamıyorsanız, yarının hareketli süreçlerinin yaratacağı olumlu atmosferi değerlendirmeyi başaramazsınız. Sınıf mücadelesinin biriktirmesi konusunda oynayacağınız rolü oynayamaz, partinin sınıf ile devrimci bütünleşmesinde hedeflediğiniz mesafeyi alamazsınız.

Düne göre artan imkanlar!

Fabrika merkezli çalışmada içeriden ve dışarıdan müdahalenin gündemi, kapsamı, içeriği ve araçları büyük bir önem taşıyor. İçinden geçilen süreç, ekonomik krizin ağırlığı vb. atacağımız adımları kolaylaştıran bir yerde duruyor. Siyasal gelişmeler ile güncel yaşamda karşılaşılan bir dizi başlığın bütünlüklü işlenmesi açısından geçmişe oranla daha işlevsel veriler ortaya çıkıyor. Siyasal gerilimlere paralel olarak ekonomik-sosyal saldırılar bütünlüğü daha görünür hale geliyor. Bunlar karşısında sınıfın bütünlüklü tepkisel çıkışının zeminleri güçleniyor.

Bu koşullarda parti örgütlerinin oynayacağı rol giderek daha büyük bir önem kazanıyor. Olası gelişmelere politik, pratik ve örgütsel olarak hazırlanmak, gelişebilecek her süreci bütünsel bakış ve hedeflerimiz kapsamında güçlendirmeye çalışmak durumundayız. Ortaya çıkan her olanağı, yarının ihtiyaçları kapsamında titizlikle değerlendirmek her parti militanının temel görevidir.


Üste