Logo

Toplumsal mücadeleye müdahale, yerel örgütler ve yayınlar


A. Eldes

Hızlı gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Gerek düzen siyaseti, gerek sınıf hareketi, gerekse de toplumsal mücadelenin diğer alanları her an yeni çalkantılarla yüzyüze kalabiliyor. Yolsuzluk operasyonları, Berkin Elvan'ın katledilmesi, Soma katliamı vb. örnekler, gelişmeler karşısında toplumsal mücadele dinamiklerinin nasıl harekete geçtiğini gösteriyor. Böylesi durumlarda devrimci bir partinin görevi, öfkeyi örgütlemek ve eyleme geçirmek, yönünü devrime doğru çevirmek ve “düzene karşı devrim” perspektifini kitlelerin önüne koymaktır. Bunu yapabilmek için de, gelişmeler karşısında refleks göstermeyi ve gündelik politika üretmeyi başarabilmesi gerekiyor.

Emperyalist-kapitalist sistemin karşısında işçi sınıfının devrimci programını ortaya koyan partimizin refleks gösterme ve gündelik politika üretmede zayıflık yaşadığı ortada. Ancak süreç bizi bu zayıflığı aşmaya, refleksleri güçlü ve inisiyatifli bir çalışma yürütmeye zorluyor.

 

Çözümün ana halkası politik önderliğe dayalı çalışma tarzıdır!

Partimiz bu düzende yaşanabilecek tüm gelişmeler karşısında programatik bir açıklığa sahiptir. Marksist-leninist dünya görüşü, bize her gelişmeyi devrimci bir tarzda yorumlamayı, onun sınıflar mücadelesi ile olan bağını görmeyi öğretmektedir. Parti programı bu süreçlerde yararlanılabilecek en temel kaynaktır. Partimizin politik platformu bu açıdan bir üstünlüğe sahiptir. Buna rağmen gündelik gelişmelere müdahalede yetersiz kalınması, sorunun programatik/politik değil, örgütsel bir zayıflık olduğuna işaret etmektedir.

Örgütsel cephede bu zayıflığı ortaya çıkaran bir dizi etken sıralanabilir. Ancak esası yönünden sorun politik önderliğe dayalı çalışma tarzı ve kadro sorununun bütünlüğü ile tarif edilebilir. Bu sorunun parti için kalıcı çözümü, 2009 yılında toplanan III. Parti Kongresi'yle gündeme gelen ve IV. Parti Kongresi’nde üzerinde ayrıca önemle durulan politik önderliğe dayalı çalışma tarzının hayat bulmasıyla mümkün olabilir. Zira gündelik politika üretebilme ve gelişmeler karşısında refleks gösterme becerisi, politik önderliğe dayalı çalışma tarzının iki temel ayağı olan inisiyatifli yerel örgütler ve güçlü bir yayın çalışmasının başarısı ile ilişkilidir.

 

Kitlesel tepki, devrimci müdahale ve refleksin önemi

Geçtiğimiz aylarda ülke gündemini doğrudan ilgilendiren bir dizi gelişme yaşandı: Yolsuzluk operasyonları, Berkin Elvan'ın aylar süren yaşam mücadelesini kaybetmesi, Soma katliamı, cam grevi ve ilk haftasını henüz tamamlamışken verilen grev yasağı kararı, Filistin’e yönelik siyonist saldırılar, gerici çetelerin Rojava'ya dönük saldırıları vb... Bunların yanında, lokal kalan ancak fazlasıyla önem taşıyan işçi direnişleri ve eylemleri (Yatağan, Seyitömer vb.) kendisini gösterdi.

Bu süreçler, bir biçimde toplumsal mücadeleyi yeniden ve yeniden fitillemiş, kitlelerin şu yada bu düzeyde sokağa çıkmasına neden olmuştu. Sokağa çıkmayanlarda dahi bir öfke birikimi ve tepki görmek mümkündü. Özcesi bu dönemler, devrimci partinin kitlelerle buluşabileceği, sermaye düzeninin etkin bir teşhiri ile birlikte devrim ve sosyalizm şiarını yükseltebileceği dönemlerdi.

Kuşkusuz komünistler bu dönemlerin açığa çıkardığı olanaklara yaslanarak devrim davasını büyütmek için çaba harcadılar. Ancak toplumsal mücadeleye müdahalede ve kitle eylemlerine önderlik etmede yetersiz kaldılar.

Bu sorunun aşılması büyük bir önem taşıyor. Zira sokağa çıkan kitlelerin yüzünü ilk çevireceği yer kaçınılmaz olarak örgütlü kesimler olur. Bu nedenle, bu gelişmelerin yaşandığı ilk anda sokağa çıkan kitlelere öncülük edememek, sonrasında yapılacak müdahaleyi de sınırlar. Siz olmadığınızda birileri “örgütlü yapısıyla” kitlelerdeki bu arayışı karşılamaya çalışır ve nihayetinde ya hareketi etkileyerek sığlaştırır, ya da kendisi marjinalleşerek kitle hareketindeki kendiliğindenci eğilimi güçlendirir.

Bu süreçte komünistlere düşen, ilk eylemli tepkileri örgütlemek, eylemli süreci büyütmek için çaba göstermek ve kitle hareketini devrimci önderlik sayesinde ileriye taşımaktır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bunun yerine getirilmesi için azami bir çaba harcanmıştır. Burada vurgulamaya çalıştığımız, zaten hayli zorlu bir iş olan önderlik sorununun refleks göstermedeki yetersizlik nedeniyle daha da zorlaşması gerçeğidir.

 

Refleksin belirleyicisi yerel örgütlerdir!

Sözünü ettiğimiz dönemlerde güçlü bir refleks gösterebilmek büyük oranda yerel inisiyatiflerin sorumluluğundadır. Birazdan değineceğimiz yayınlar sorununun ve bu kapsamda parti merkezi ile ileri kadrolarının ön açıcı müdahalesinin yanında, yerel örgütlerin inisiyatifli davranması, tepkiyi örgütleyecek ve eyleme dökecek yol, yöntem ve araçları belirlemesi, kitlelerle daha ilk anda buluşarak parti politikaları ışığında yön vermesi gerekmektedir.

Bunu yapabilmek bir yerel örgüt için çok yönlü zorluklar içermektedir. Olağan dönemlerde dahi yaşanan zorlanmalar düşünüldüğünde, bir anda gelişen olaylar karşısında yerel örgütlerin refleks göstermede zorlanması anlaşılır bir durumdur. Özellikle nitelikli kadro sorunu böyle süreçlerde yakıcılığını daha fazla hissettirmektedir.

İlk müdahalenin öneminin yanısıra, günlerce süren eylemli tepkilere konu olan bu gelişmeleri pratik bir faaliyete konu etmek, düzen teşhiri, sosyalizm propagandası ve eylemli tepkiyi örgütlemek, aynı dönemde yerel örgütlerin önüne görev olarak çıkmaktadır. Yer yer bu açıdan da eksik kaldığımız söylenebilir ne yazık ki.

Örneğin cam işçilerinin grevinin yasaklanmasının ardından bir yandan eyleme geçerken, bir yandan da dayanışmayı örgütlemeyi hedefleyen ve grev yasağının gerisindeki anlayışı teşhir eden bir faaliyeti örgütlemek gerekliydi. Cam işçilerinin bulunduğu alanlarda bu konuda yer yer anlamlı pratikler sergilendiğini söylemek mümkün. Oysa sınıfın toplamını ilgilendiren böylesi bir saldırı karşısında tüm alanlarda seferber olmak, işçi ve emekçileri eyleme çağırmak önemliydi. Yasağı püskürtmenin bir yanı cam işçilerinin ortaya koyacağı iradeyse, diğer yanı da cam işçileriyle yükseltilecek dayanışma olacaktı. Dayanışma cam işçilerinin iradesini de güçlendirecekti...

Başka bir örnek olarak İsrail'in Filistin'e yönelik son katliamını hatırlatalım. Siyonist devlet Gazze'ye bomba yağdırmaya başladığında, toplumsal mücadelenin bazı güçleri refleks göstererek sokaklara çıkmış ve siyonist saldırganlığı protesto etmişti. Parti örgütlerinin siyonist İsrail’in saldırganlığını pratik bir faaliyete ya da eyleme konu etmesi, saldırıların başlamasından çok sonraki bir zamana denk geliyordu. Oysa Filistin sorunu gibi köklü bir sorun konusunda yaşanan böylesi bir gelişmenin dünyanın gündemi haline geleceğini öngörmek mümkündü.

Dipnot olarak belirtelim. Her ne kadar sorunu genel gündemler üzerinden örneklesek de, yerel örgütler aynı refleks tutumu yerel sorunlar/gündemler üzerinden de gösterebilmelidir. Kimi yerellerden bu açıdan fazlasıyla anlamlı örnekler yansımaktadır. Sorun bunu genel bir tutum haline getirmektedir.

 

Yayınlar partiye yol göstermelidir!

Tartıştığımız sorunun çözümünde temel bir halka da parti yayınlarının rolüdür. Zira yayınlar sadece düzeni teşhir etmek ya da işçi ve emekçilere parti politikalarını taşımakla değil, parti örgütlerine yol göstermekle de sorumludurlar. Yayınlar, gündemleşen sorunun nasıl kavranması gerektiğini ortaya koymalı, parti örgütlerini ve kadrolarını harekete geçmeleri konusunda uyarmalı ve ön açıcı bir perspektif çizebilmelidir.

Gelişmeleri şu ya da bu düzeyde ele alan yayınlarımızın “yol göstericilik” konusunda zayıflık yaşadığını söyleyebiliriz. Bu zayıflığı gidermek ise herkesten önce parti merkezi ve yönetici kadroların sorumluluğundadır. Yanısıra, partinin kadro ve militanları yayınların bu açıdan taşıdığı önemi gözetebilmeli, müdahale edilmesi gereken gelişmeler karşısında yayını bir silah olarak kullanabilmeli, tüm partinin dikkatini ilgili konuya çekebilmelidir. Bu, yayınlar ile yerel örgütler/kadrolar arasında karşılıklı bir ilişkinin olması demektir.

Yayınların bu açıdan güçlü tutulması, ileri işçi kitleleri ve devrimci kamuoyu nezdinde de ilgi ile karşılanacaktır. Zira partimiz bu kesimler tarafından şu ya da bu düzeyde ilgiyle takip edilmektedir. Yerel örgütlere yayınlar üzerinden yapılacak her müdahale, bir yanıyla toplumsal mücadelenin belli dinamiklerine de müdahale anlamına gelmektedir. Bu müdahale partinin nitel birikimini daha önden temsil eden parti merkezi ve ileri kadrolar eliyle yapıldığında daha verimli sonuçlar üretecektir.

Önümüzdeki süreç çalkantılı olaylara gebedir. Sınıf hareketi, toplumsal muhalefet ve düzen cephesinde yaşanan gelişmeler her an yeni bir dinamiği tetikleyebilir. Bu nedenle parti örgütleri, burada hatırlatmaya çalıştığımız sorunları da gözeterek, yeni döneme çok yönlü olarak hazırlanmalıdır. Yeni dönemin kitle mücadelelerinde partimiz kurmaylık görevini yerine getirebilmelidir.


Üste