Logo
<  Yaklaşan emperyalist savaş ve devrimci gençliğin görevleri

Gençlik çalışmamızın güncel esasları


Gençlik çalışmamızın güncel esasları

Gençlik çalışmamızın güncel esasları


(Ekim, Sayı: 179, 15 Ekim ’97)

Toplumsal mücadelede alt sınıfların genç kuşaklarının tuttuğu çok özel yer, taşıdığı çok özel önem, marksist-leninistler için her zaman açık bir sorun olagelmiştir. Tüm devrimlerin ve büyük devrimci mücadelelerin somut deneyimi, gençliğin devrimci siyasal mücadelede taşıdığı çok özel önemi en açık biçimde göstermiştir. Türkiye’nin yakın geçmişi, büyük toplumsal çalkantılara sahne olan son 35-40 yıllık dönemi, bu gerçeği ayrıca doğrulamıştır. Türkiye’nin bu döneminde ilerici-devrimci siyasal mücadelenin yükünü çok büyük ölçüde alt sınıfların genç kuşakları üstlenmişlerdir. Yine Kürt ulusal uyanışı başlangıçta genç aydın kuşaklar içerisinde şekillenmiş, son 13 yıl içerisinde Kürt ulusal hareketinin yaşadığı muazzam gelişmenin esas yükünü de Kürt gençliği omuzlamıştır.

Komünistler başından itibaren gençliğe ilişkin bu temel gerçeğin bilinci içinde oldular. Devrimlerin ve devrimci siyasal mücadelelerin alt sınıfların genç kuşaklarına ilişkin ortaya koyduğu gerçeği özlü bir biçimde formüle eden, “Gençliği kazanmak geleceği kazanmaktır!”, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizmdir!” türünden şiarlar kullandılar. Popülizme ve öğrenci eksenli siyasal-örgütsel şekillenmelere yönelttiğimiz çok yönlü eleştiriler, hiç de tersinden gençlik sorununu küçümsemek gibi bir eğilime neden olmadı bizde. Halkçı ideolojiye ve pratiğe yöneltilen eleştiriye paralel olarak ve daha ilk çıkış evresinde, gençlik hareketinin geçmiş deneyimlerine ve güncel sorunlarına açıklık getirme çabası içinde olmamız bunun somut bir göstergesidir.

Bu çaba, aynı zamanda, çıkış dönemimizi önceleyen 30 yıllık evrede büyük bir mücadele enerjisi ortaya koyan, en ileri kesimleri şahsında sosyalizme belirgin bir eğilim gösteren devrimci gençlik hareketinin en temel zaafını (buna ihtiyacı da denebilir) ortaya koyma amacına yönelikti. Gençlik hareketinin geçmiş deneyimlerini ve sorunlarını ele alan çıkış dönemimize ait bir değerlendirmenin şu sözlerle bitmesi bu açıdan dikkate değerdir:

“İşçi sınıfı toplumumuzun en diri, en devrimci, en tutarlı sınıfıdır. Burjuvaziye karşı muzaffer bir devrimin başını çekebilecek, önünü tutabilecek nitelikte ve yetenekte olan biricik sınıf odur. İşçi sınıfı kendi ideolojik ve örgütsel sınıf kimliğine kavuşabildiği ölçüde, devrimci gençlik hareketi de bugüne kadarki birçok temel zaafından kurtulma olanağına kavuşacaktır.

“Gençliğin temel devrimci özlemlerine ve istemlerine ancak sosyalist proletarya cevap verebilir. Gençliğin devrimci eylemini doğru bir çizgide başarıyla ancak sosyalist proletarya yönetip yönlendirebilir.

“Devrimci gençliğin sonu gelmez bir ısrarla sürdürdüğü tutarlı bir dünya görüşü arayışını ancak proletaryanın dünya görüşü, Marksizm-Leninizm karşılayabilir. Devrimci gençliği tutarlı bir dünya görüşüyle ancak proletaryanın komünist sınıf partisi eğitip donatabilir.”

“... Komünistler ve sınıf bilinçli işçiler, proletarya sosyalizminin gerçek sınıf bayrağını yükseltebildikleri ölçüde, gençliğin ön saflarından bu bayrağın altına akacak önemli güçler bulacaklardır.” (Devrimci Gençlik Hareketi, 2. baskı, s.58)

Siyasal mücadele sahnesine çıkışımızın ilk aylarına, Nisan-Mayıs ‘88 yılına ait bu sözler, partili kimliğimizi ilan etmeye hazırlandığımız şu günlerde, çok daha açık, çok daha somut bir anlam taşımaktadırlar. Komünistler, Türkiye işçi sınıfının öncü devrimci partisinin inşası sürecinin ideolojik ve örgütsel cephelerinde temel önemde mesafeler katetmiş durumdadırlar ve bu gelişme gençliğin en iyi unsurlarının bir kesimi içinde daha şimdiden önemli bir etki ve yankı bulmuştur. Komünistler daha şimdiden gençlik çalışmasında önemli bir birikime ulaşmış durumdadırlar. Bugün ise, bu birikimi değerlendirerek, gençlik çalışmasında gerçek bir atılımı gerçekleştirmek azmi ve somut çabası içerisindedirler.

***

Gençlik çalışmamızın yeni bir atılım süreci içine girdiği bu evrede, bu çalışmanın güncel önem taşıyan bazı yönlerine işaret etmek ayrı bir önem taşımaktadır.

Burada amacımız gençlik hareketinin sorunları ve ihtiyaçları üzerinde durmak değildir. Gençlik hareketinin yeni dönem sorunları basınımızda bugüne kadar bir çok vesile ile yeterli açıklıkta ortaya konulmuş, tartışılmıştır. Bunu içinde bulunduğumuz özel evreye uyarlamak, bu özel evrenin kendine özgü yönlerini, ihtiyaçlarını, sorunlarını, bu sorunların çözümlerini ortaya koymak, özetle bu dönemin özgül politikasını üretmek, bugün artık gençlik kadrolarımızın görev ve sorumluluğu kapsamındadır. Gençlik yayın organımız, bu görev ve sorumluluğun gereklerinin asgari bir başarıyla yerine getirildiğine somut biçimde tanıklık etmektedir. Ki bu nokta, gençlik çalışmamıza ilişkin olarak öncelikle ve özellikle vurgulamak istediğimiz bir husustur. Gençlik birimlerimiz, gençlik çalışması içindeki önder kadrolarımız, gençlik hareketinin ve çalışmasının içinde bulunduğumuz dönemdeki özgül sorunlarına açıklıklar getirmek sorumluluğunun kendilerine ait olduğunun bilincindedirler. Bu doğal bir sorumluluktur. Eğer hareketimiz siyasal mücadelenin temel ve taktik sorunlarına gerekli ideolojik açıklıkları getirmeyi başarabiliyorsa, döneme ve genel siyasal süreçlere ilişkin isabetli tahlillere sahipse, bu durumda, bu açıklıkları gençlik çalışması alanına uygulamak ve bu çerçevede özgül politikalar üretmek için gerekli koşullar var demektir. Doğal olarak bunu da en iyi biçimde bu alanın içinde bulunan, içinde yaşadıkları ortamı ve sorunları en iyi bilecek durumda olan yönetici gençlik birimlerimiz yapabileceklerdir.

Gençlik yayın organımızdan da açıkça izlenebildiği gibi, gençlik çalışmamız giderek farklı gençlik kesimlerine yayılan bir kapsam kazanmaktadır. Başlangıçta neredeyse tamamen üniversite gençliği ile sınırlı olan, sonraki evrelerde sınırlı ölçülerde liseli gençliğe yönelen çalışma, son zamanlarda işçi ve emekçi gençliğine yayılmaktadır. Büyük önem taşıyan bu gelişmede gençlik içindeki yoldaşlarımızın kendi bağımsız inisiyatifi belirleyici olmuştur. Kuşkusuz gençlik sorununa ilişkin geçmiş değerlendirmelerimizde gençlik çalışmasını işçi-emekçi tabanına oturtmak hedefi sık sık vurgulanmıştır. Bu tutum ve kavrayış, “Komünistler sınıf çalışması içinde genç işçilere, gençlik çalışması içinde ise işçi gençliğe ayrı bir dikkat göstermek zorundadırlar” sözleriyle veciz bir biçimde ortaya konulmuştur. Fakat komünist hareketin son iki yıl içerisinde sınıf çalışmasında belirgin bir mesafe katetmesine paralel olarak ve elbetteki bunun da etkisiyle, gençlik çalışmamızı işçi-emekçi gençliğe yaymak hedefinin pratikleştirilmesi, tümüyle gençlik birimlerimizin kendi inisiyatiflerinde gündeme girmiş ve gerçekleşmiştir.

Bu gelişme ve pratik, gençlik çalışmamızın asıl sağlam ve sağlıklı eksenine doğru kaymakta olmasının ötesinde bir anlam ve önem taşımaktadır. Bu yönelimi öğrenci çalışması içerisinde kazanılmış genç yoldaşlarımızın bizzat yaşamakta ve örgütlemekte olmaları, onların, hareketimizin marksist ideolojik kimliğini, bu kimliğin sınıf özünü ve eksenini özümsediklerini göstermektedir. Bu onların marksist dünya görüşünü, bu dünya görüşünün sınıf karakterini ciddiye aldıklarını ve bunun gereklerini pratik olarak da gözeten bir tutumla hareket ettiklerini göstermektedir. Gençlik alanındaki pratik çalışmamızın tüm yükünü üstlenen genç yoldaşlarımızın teoriye gösterdikleri özel ilgi bu açıdan rastlantı değildir.

Geride bıraktığımız yaz dönemi çalışmaları bu açıdan önemli bir deneyim olmuştur. Denebilir ki, bir gelenek kırılmış ve yeni bir geleneğin ilk önemli adımları atılmıştır. Genç öğrenci yoldaşlar yaz dönemini işçi gençlik çalışmasına bizzat yönelerek, bilinçli bir tutumla fabrika ve atölyelere girip çalışarak değerlendirmişlerdir. Bunu, sosyalizm davasını benimsemiş genç aydın devrimcilerin sınıfa yönelme, sınıfla birleşme pratiğinin bir örneği ve göstergesi saymamız gerekir. Bu deneyimin gençlik yayınına yansıyan ilk örnekleri, bu yönelimin, ideolojik kavrayışın somutlanması için olduğu kadar, genel bir devrimcilikten sınıf devrimciliğine geçiş açısından da nasıl bir pratik önem taşıdığını çarpıcı bir biçimde göstermektedir. Gençlik birimlerimizin önünde, yaz çalışmasının bu açıdan tüm deneyimini toparlamak ve genellemek gibi bir görev, acil ve güncel bir sorumluluk olarak durmaktadır. Bu, önümüzdeki dönemde bu konuda daha bilinçli ve daha kapsamlı bir yönelim içine girebilmek bakımından ayrı bir önem taşımaktadır.

Fakat bu deneyimi önceleyen ve bu deneyimle daha da zenginleşen bir başka temel önemde olgu var. Komünistler, somutta öğrenci gençlik çalışmasına, yalnızca öğrenci gençlik hareketinin yakın geçmişteki kendine özgü ağırlığından hareketle değil, yanısıra, sınıf çalışmasının kadrosal ve pratik ihtiyaçlarını gözönünde bulundurarak, yıllardır bilinçli bir önem vermişlerdi. Nitekim öğrenci gençlik çalışması içerisinden kazanılmış çok sayıda yoldaşımızın bugün sınıf çalışması zemininde profesyonel devrimciler olarak yer alması bunun bir göstergesidir. Aynı şekilde, öğrenci gençlik çalışması içindeki militan taraftar potansiyelin sürekli olarak sınıfa yönelik propaganda-ajitasyon çalışmasının çeşitli pratik işlerinde değerlendirilmesi de bunun bir göstergesidir.

Öğrenci çalışmasından devşirilmiş genç kadroların, bilinçli ve sistemli bir biçimde, profesyonel devrimciler olarak sınıf çalışmasına yöneltilmesi tutumu ve pratiği, Türkiye devrimci hareketinde yeni bir geleneğin bir ifadesidir. Geleneksel akımlar, geçmişte ve bugün, öğrenci gençlik içerisinden sağladıkları militan kadro güçlerini, genel bir kural olarak, sınıf dışı kesim ve katmanlara yöneltme yoluna gitmişlerdir. ‘80 öncesinde bu yönelim semtlere ve taşraya doğruydu. Şimdilerde ise daha çok semtlere, büyük kentlerin varoşlarına doğrudur. Komünistler ise, küçük-burjuva devrimciliğine yönelttikleri ideolojik eleştirinin ve sınıf yönelimi biçimindeki pratik sürecin bir gereği olarak, bu komünist genç aydın potansiyelini fabrikalara ve atölyelere yöneltme yoluna gitmişlerdir. Bu yeni bir tutum, yeni bir pratik ve elbetteki yeni bir gelenektir. Bu, öğrenci gençliğin bünyesindeki marksist aydın potansiyeliyle, bağımsız bir ideolojik ve örgütsel kimlik kazanma ihtiyacı içerisinde olan işçi sınıfı hareketi arasında kurulmuş sağlam bir köprüdür.

Bu yeni tutum, pratik ve geleneği burada özellikle hatırlatmamız boşuna değildir. Amacımız, gençlik çalışmamızın, somutta öğrenci gençlik çalışmamızın, bunu çok daha bilinçli bir biçimde gözetmesi gerektiğine dikkat çekmektir. Hareketimizin partileşmesi, sınıf çalışmasının marksist eğitimli ve donanımlı profesyonel kadro ihtiyacını çok daha yakıcı bir hale getirmektedir. Ve biz bu ihtiyacın bir kısmını bizzat öğrenci çalışmasından sağlamayı sürdürmek durumundayız. Gerek bir bütün olarak hareketimiz, gerekse öğrenci çalışması içindeki kadrolarımız, bunu hep gözönünde bulundurmalıdırlar. Bu pratik bağ ve iletişimin, öğrenci çalışmamıza da sağlam bir zemin ve güçlü bir soluk kazandıracağını belirtmek ise gereksizdir.

Bu çerçevede, öğrenci çalışmamızın daha özgül bir alanına ve yönüne geçebiliriz. Bu, lise, fakat özellikle meslek liseleri çalışmasıdır. Yıllar öncesine ait bir gençlik metnimizde şunlar söylenmektedir: “Yüksek öğrenim gençliği içindeki çalışma önemli olmakla beraber, meslek liseleri başta olmak üzere, liselere yönelik daha kapsamlı ve daha ciddi bir faaliyetin yürütülmesi gerekmektedir. Liseli gençlik çalışması bir bakıma sınıf çalışmasına bir ön hazırlıktır. Çünkü bu kesim ana gövdesiyle yarının işçilerine (ve işsizlerine) dönüşmektedir.”

Bu sözlerde meslek liselerine yapılan vurguyu, çok daha belirgin bir biçimde öne çıkarmak durumundayız. Endüstri meslek liseleri, sanayi birimlerine kalifiye işçi yetiştiren kurumlardır. İşsizliğin çok büyük boyutlara ulaştığı bir ülkede, bu kalifiye genç işçi adayları, üstelik büyük sanayi birimlerinde, nispeten daha kolay iş bulabilecek konumdadırlar. Öğrenci gençlik çalışmamız bu olguyu çok daha dikkatli bir biçimde değerlendirmek durumundadır. Meslek liselerinde bulunan genç yoldaşlarımızın gençlik yayınımıza yansıyan değerlendirmeleri, bu konudaki bilinç açıklığının göstergeleridir. Bu bilinci örgüt çapında ve gençlik çalışmamızın toplamında genelleştirmeliyiz. Daha da önemlisi, ona gecikmeksizin pratik bir anlam kazandırmalıyız. Endüstri meslek liseleri öğrenci gençlik çalışmamızın en önemli ve en öncelikli alanlarıdır, öyle olmak durumundadırlar. Gençlik çalışmamız gecikmeksizin kendini buna göre uyarlamak, meslek liselerini hedef alan çok daha bilinçli ve planlı bir yönelim içine girmek zorundadır. Gençlik yayınımız ise bu konuda bugüne kadarki nispeten olumlu çizgisini daha da güçlendirmelidir. Sorunu döne döne işlemeli, bu alandaki deneyimleri döne döne aktarmalı, bu yönelimi sürekli teşvik etmelidir. Bu alana özgü propaganda materyalleri, özellikle broşürler hazırlanmalı, bilinçli ve yaygın bir dağıtımın konusu yapılmalıdırlar.

Gençlik çalışmamızın örgütlenme sorunlarına geçiyoruz. Bu alanda en acil görev, çalıştığımız her ilde, il çapında merkezileşmiş bir özerk gençlik örgütlenmesini yaratmak, varolanları bu açıdan güçlendirmektir. Bu görev doğal olarak il örgütlerimize aittir. Yerel gençlik örgütlerimizin özerk yapısına vurgu, bilinçli bir tutumun ürünüdür. Kuşkusuz bugünkü şekliyle il örgütlerimize bağlı olacak olan bu yerel gençlik birimleri, öte yandan alabildiğine geniş bir inisiyatifle çalışmak durumundadırlar. Özerk yapı tam da bu inisiyatifte kendini gösterebilmelidir. Bu, hem gençliğin kendine özgü enerji ve dinamizminin gereksiz ve aşırı bir örgütsel tabiyet içerisinde sınırlanmaması, bugünden kendini özgürce ortaya koyabilmesi için, ve hem de buna bağlı olarak, bu amaca daha uygun bir yapı olan bağımsız gençlik örgütlenmesine, komsomola geçiş için gerekli ve zorunlu bir adımdır. Partimizin kuruluşunu muhakkak ki bağımsız bir gençlik örgütlenmesi olarak komsomolun kuruluşu izleyecektir. Yarın bu adımın sağlıklı ve sancısız bir biçimde atılabilmesi, bugünden özerk yapıdaki yerel gençlik örgütlerinin inşası ve oturtulması ölçüsünde olanaklı olabilecektir. Yerel özerk örgütlenmeleri şahsında, yarının bağımsız komünist gençlik örgütlenmesinin temelleri, bugünden, bizzat yerel örgütlerimiz tarafından atılabilmelidir. Bundaki başarı ölçüsünde, ideolojik ve politik çizgi yönünden partimize sıkı sıkıya bağlı davranacak, bağımsız örgütsel varlığını ise tam da bu bağlılık çizgisinde en etkin biçimde kullanabilecek olan bir gençlik örgütü daha şimdiden adım adım inşa edilmiş olacaktır.

Kısaca gençlik yayın organına da değinmek istiyoruz. Gençlik çalışmamız yayın alanında kendine yeterli hale gelmekle kalmamış, bunu şu günlerde yeni bir adımla da birleştirmiştir. Gençlik yayınının hala önemli yetersizlikleri olmakla birlikte asgari bir başarı çizgisi yakaladığı bir gerçektir. Bununla birlikte, aracın amaca uygun düşebilmesi, aynı zamanda, bu yayının daha geniş okur kitlelerine ulaşabilmesiyle mümkündür. Gençlik yayınımızı yalnızca her türlü katkıyla zenginleştirmek değil, yanısıra onu yaygın bir biçimde dağıtmak da genç yoldaşlarımızın en önemli güncel görevleri arasındadır. Aynı görev bir yönüyle de tüm örgütümüzündür. Bu nokta özellikle önemlidir. Zira bugüne kadarki süreç, gençlik yayınının gençliğe, özellikle de öğrenci gençliğe ait bir yayın sayılarak, örgütlerimiz tarafından büyük ölçüde sahipsiz bırakıldığını göstermektedir. Anlaşılması güç bu davranışın bir an önce terkedilmesi gerektiği açıktır. Herşey bir yana, normal örgüt faaliyetimiz büyük ölçüde sınıfın genç unsurlarında yankı bulabildiğine göre, ve bizim işçi-emekçi gençliğin sorunlarını da kapsayan bir gençlik yayınımız bulunduğuna göre, bu ilişkilere gençlik yayınımızın da mutlaka ulaştırılması gerekir. Kendi çalışma alanlarında, gençlik yayınımızın okunmasını teşvik etmek ve satışını örgütlemek, tüm örgüt birimlerimizin ihmal edemeyecekleri bir sorumluluktur.

Gençlik çalışmasında yeni bir atılım sürecinin içindeyiz. Bunu güçlendirmek ve mümkün olan en ileri sonuçlarına vardırmak büyük bir önem taşımaktadır. Zira bu, partimizin başarılı faaliyeti için önemli bir rezervi bilinçli bir tutumla şimdiden hazırlamak anlamına gelmektedir.

(Ekim, /Sayı: 179, 15 Ekim ’97, Başyazı)


Üste