Gençlik hareketi yılları bulan bir daralma içinde. Son birkaç yıldır belki de en zayıf ve etkisiz dönemini yaşıyor. Uzun yılları bulan bu gerileme, gelinen yerde, devrimci/sol grupları gençlik mücadelesinin etkisiz özneleri haline getirmiş bulunuyor. Bu tabloya yol açan etkenleri ve ortaya çıkan sonucu tartışıp tanımlamak, sorunun çözümü doğrultusunda atılacak adımlarda hareket noktamızı da belirleyecektir. Zira halihazırdaki kısır ve hedefsiz pratikler hareketin sorunlarının çözümü önündeki en büyük engeldir.
Şimdi hareketin mevcut tablosunu kısaca da olsa tanımlamaya çalışalım.
Gençlik hareketi, olanaklar, sorunlar
Yıllardır devam eden neo-liberal saldırı politikaları eğitimin ticari bir faaliyete dönüşmesini hızlandırmış, öte yandan mesleki alanlarda yaşanan dönüşümler ve kamunun yaygın tasfiyesi gençliğin geniş kesimlerini işsizlik ve geleceksizlik sorunu ile karşı karşıya bırakmıştır. Tüm bunlar geçmiş dönemlerle kıyaslanamaz bir biçimde gençlik sorununu derinleştirmiştir. Bundan dolayıdır ki, yükseköğretim gençliği de bugün ‘70’li ve ‘80’li yıllarla kıyaslanamaz genişlikte mücadele olanaklarına sahiptir. “Yani gençlik sorununu siyasal planda geçici olarak çözen burjuvazi, aynı sorunu iktisadi, sosyal ve kültürel alanda geçmiş dönemle kıyaslanamaz ölçüde ağırlaştırmıştır.”(1)
Üniversite eğitiminin yaygınlaşması ile birlikte, bugün yükseköğretim sistemi içinde yüzbinlerce öğrenci bulunmaktadır. Çoğu zaman bu değişimin yönünün üst sınıflar gençliği lehine olduğu, yüksek öğrenim alanında işçi ve emekçi çocuklarında bir daralmaya yolaçtığı düşünülmektedir. Kuşkusuz üniversite sayısındaki artış yükseköğretimin niteliğini düşürmekte, fakat tam da bunun kendisi, özellikle taşra üniversitelerde emekçi çocuklarının sayısında artışa yolaçmaktadır. Üst sınıflara mensup gençlik elit üniversitelere, emekçi çocukları ise ağırlıkla taşralardaki niteliksiz üniversitelere kaymaktadır. Bu, gençlik mücadelesinin kitle tabanının genişlediğini göstermektedir.
Dolayısıyla, “yüksek öğretimde işçi ve emekçi çocukları gün geçtikçe azalıyor” yaklaşımı metropollerle sınırlı bir gerçeği tanımlamaktadır. Zira sistem “Gecekondu üniversitelerini tüm Türkiye’ye yaygınlaştırarak, taşradan büyük kentlerin üniversitelerine emekçi çocuklarının akışını büyük ölçüde sınırladı. Böylece geçmiş dönemlerde gençlik hareketinin merkezini ve lokomotifini oluşturan büyük kentlerin bu özellikleri belirgin biçimde zayıfladı.”(2)
Bu, hareketin sorun alanlarının başında gelmektedir. Zira sistem işçi ve emekçi çocuklarını yükseköğretim içine belli bir yaygınlıkta çekmekle birlikte, onları taşranın boğucu sosyal ve kültürel atmosferi içine hapsetmektedir. Bunun lise eğitimi düzeyinde bir “yükseköğretim”le ve sistematik bir baskı ve terörle birleşmesi, işçi-emekçi kökenli gençlik kesimlerini hareketsiz kılmaktadır.
Bu durum, temel bir çelişkiyi tanımlamak açısından oldukça önemlidir. Gençlik hareketinin kitlesel tabanı taşralara kaymış olmakla beraber, hareketin politik olanakları, gençlik mücadelesini aşan bir dizi toplumsal-sınıfsal nedenden kaynaklı olarak, hala da metropollerde bulunmaktadır. Hareketin kitle tabanı ile politik olanakları arasındaki bu çelişkinin çözümü, gençlik hareketini sürükleyecek bir sınıf hareketinin gelişmesine bağlıdır. Bugünün gençlik hareketi siyasal bir sınıf hareketinin önderliğine ekmek ve su kadar muhtaçtır. Ancak yine de bu veri, sorunu kendi içinde çözmese de, komünist bir gençlik örgütlenmesi için taşra üniversitelerinin önemini anlatmaktadır.
Gençlik mücadelesi açısından bir diğer önemli handikap, geniş gençlik kesimlerinin sol/devrimci söylemden belirgin uzaklığıdır. Sınıf hareketinin geriliği aşılamadan ve siyasal gericiliğin üniversitelerdeki etkisi kırılamadan bu sorunu çözmek, hareketin mevcut tablosunda belirgin bir değişim yaratmak olanaksızdır. Bu açıdan, bugünün gençlik mücadelesinin temel sorunu politizasyon sorunudur. Gençliğin toplumun diğer kesimlerinden dolaysız olarak etkilenen yapısı, özellikle dışsal gündemler üzerinden gençlik mücadelesinin eylemsel çıkışlarını zaman zaman sağlasa da, bu politizasyon dışsal hareketin kapsamına dolaysız olarak bağlı kalmaktadır. (Bu duruma en belirgin örnek Irak savaşı dönemindeki savaş karşıtı eylemsel süreçtir. Türkiye’deki ve dünyadaki savaş karşıtı eylemlerin etkisi ile ortaya çıkmış, bu hareketlerdeki geri çekilmeyle hızla sönümlenmiştir.)
Burjuva ideolojisinin gençlik üzerindeki etkisi, sol/devrimci siyaset ve muhalefet zeminini önemli ölçüde daraltmaktadır. Bugün denilebilir ki, yakın geçmişin ilerici olanaklarının önemli bir kısmı düzen ve onun sahte kutuplaşmasına bırakılmış durumdadır. Kemalist-ulusalcı söylemin üniversitelerdeki belirgin yaygınlığı, devrimci söylemle buluşabilecek bir duyarlılığı dolaysız bir biçimde düzene yedeklemiştir. Kendi gerici kimliklerini sahte bir anti-amerikancılıkla gizleyen bu ulusalcı-şoven kesimin etkinlik alanının yaygınlığı -örgütsel boyutları ile olmasa da-, aynı anlama gelmek üzere sol/devrimci söylemin darlığını ve etkisizliğini göstermektedir (şoven saldırganlık karşısında “halkların kardeşliği” eylemleri belli bir darlıkta kalırken, üniversite senatolarının ve ulusalcı örgütlenmelerin örgütlediği eylemler binlere ulaşabilmiştir). Öte yandan, önemli bir olanak olan Kürt gençliğinin siyasal önderliği tarafından gençlik sorununun dışına çekilmiş olması, mücadeleyi daraltan bir diğer önemli etkendir. Sonuç olarak, sol/devrimci söylemden etkilenen gençlik kesimleri üniversitelerde oldukça daralmıştır. (‘07 6 Kasım eylemlerine ülke çapında yaklaşık ikibin civarında öğrenci katılmıştır).
Geçmiş yıllarda siyasal gündemlerden ve eylemsel süreçlerden etkilenen belirli bir gençlik kesimi bulunmaktaydı. 6 Kasım vb. eylemlere katılan, anti-faşist süreçlerde yeralan bu unsurlar, siyasal gençlik gruplarına belirgin bir güvensizlik duymakla beraber, sol devrimci söylemden önemli ölçüde etkileniyordu. Ancak bugün sol duyarlılık açısından bu ilerici olanaklar önemli ölçüde yok olmuştur. Son dönemde yürütülen tüm çalışmalarda, politik söylem tarzı kadar, hatta zaman zaman daha belirleyici olarak kitleyle doğrudan iletişim kanalları (çeper örgütlenmeler, mesleki alan örgütlenmeleri, kulüpler, topluluklar vb.) faaliyetin başarısını belirlemektedir. Politik çalışmaların etkinlik alanındaki bu daralma, çok yönlü bir konumlanışı ve çalışmayı (politik kitle ajitasyonu, örgütlenme çalışması, sosyal ve kültürel çalışma) bir zorunluluk olarak karşımıza çıkarmış durumdadır.
Hareketi örgütleyeceklerin pratiği ve politik odaklaşma ihtiyacı
Yakın dönem değerlendirmelerimizde bu tartışma geniş bir yer tuttuğu için, siyasal gençlik gruplarının hareket içindeki konumlanışını ana hatları ile ele alacağız. Öncelikle siyasal gençlik gruplarının önemli bir kısmını kesen temel zayıflıkları tanımlamakla başlayalım.
Bugünün gençlik hareketi için tanımlanabilecek en temel zayıflık, politik kimlik alanında yaşanmaktadır. İlkesel olan herşeyi yok sayan, günün ihtiyaçlarını bile tanımlamaktan yoksun, bu açıdan apolitizmin ve ilkesizliğin içinde hızlı çürüyüşünü sürdüren bir siyasal gençlik grupları tablosu ile yüzyüzeyiz. Bu tablo içinde politik bir odaklaşma yaratmanın, ilkelere dayalı bir birleşik mücadele ve örgütlenme sürecini örgütlemenin oldukça zor olduğu açıktır. Geçtiğimiz yılların onlarca yerel ve merkezi pratiğinin ortaya koyduğu bir gerçektir bu. Özellikle Genç-Sen Genel Kurulu’ndan yansıyanlar, yaşananın sadece apolitizm olmadığını, bir dizi siyaset şahsında açık bir çürüme yaşandığını tüm açıklığıyla gösteriyor. Öyle ki, bu çürüme bir dizi siyaset şahsında artık geri dönülmez bir boyut kazanmıştır. Yapılması gereken, bu liberal kimliği, bu çürümeyi hareketin toplam kimliği haline getirmeye çalışanlara karşı hareketi devrimcileştirme mücadelesine yüklenmektir. İlkelere dayalı bir mücadele, birleşik kitlesel bir gençlik hareketini geliştirebilmek açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Günün temel devrimci görev ve sorumluluğu, geniş kitlelerle bağ kurmayı hedefleyen sistematik ve etkin bir politik faaliyettir. Bundan uzak durulduğu koşullarda, hareketin biriken sorunlarını aşmak, halihazırdaki tüm siyasal gruplar birleşse dahi, olanaksızdır. Zira, gençlik kitleleriyle bağları önemli ölçüde zayıflamış olan, çalışma yürütecek militan kadrolardan dahi yoksun bulunan grupların biraraya gelmesi kendi başına hiçbir sorunu çözemez. Bu elbette siyasal gençlik gruplarından başlayan bir birleşik gençlik mücadelesini ve örgütlenmesini önemsizleştirmek anlamına gelmez. Zira “görünür gelecekte bugünkü kısır döngüden çıkış için başkaca bir yol ve imkan görünmediğine göre, bu mücadeleyi inatçı bir biçimde vermekten başka da bir çözüm yolu yoktur ortada.” (3) Ancak bu birleşikliğin ilkelere dayalı, hareketin biriken sorunlarına müdahale eden, pratik-politik çözümler oluşturan bir birleşiklik olması gerekmektedir. Başarılı bir gelişme ancak böyle sağlanır. Bugün bir dizi siyasal gençlik grubunun başarısız kaldığı asıl alan da burasıdır.
Bugün güncel planda Genç Sen üzerinden ortaya çıkan birleşik örgütlenme pratiğini de bu temel önemde sorunlarla bütünlük içinde tartışmak zorundayız. Genç Sen halihazırda hareketin öznelerinin tutumu ve pratiği açısından bir turnusol işlevi görmektedir. Bu açıdan, yukarıda tanımladığımız sorunları aşmak, ancak ve ancak etkili bir politik mücadele ile sağlanabilir.
Genç komünistler, Genç Sen deneyimi çerçevesinde, hareketin sorun ve ihtiyaçlarına çözüm oluşturulması doğrultusunda etkin bir çaba sergileyeceklerdir. Birleşik devrimci bir gençlik hareketi ve örgütlenmesini hedefleyen örgütlenmelerin etkin bir taraf haline gelmesi için üzerlerine düşen sorumluluğun gereklerini yerine getireceklerdir. Halihazırda devam eden bu ortak çabanın başarısından kuşku duymuyoruz. Kendi liberal kimliklerinin hareket içindeki tek kimlik olduğunu sananlara, hareketin ihtiyaçlarına yanıt veren ilkesel bir taraflaşmanın ne anlama geldiğini anlatacağımızı da büyük bir güvenle ifade edebiliriz.
Her açıdan daha güçlü bir komünist gençlik örgütü için!
Komünist gençlik, gençlik hareketi içindeki özgün konum ve kimliğinin gereği olarak, kendi etkinlik alanını geliştirmenin çok yönlü sorunlarını mutlaka etkili bir biçimde tartışmak ve aşmak için çok yönlü bir çaba ortaya koymak durumundadır. Hareketin biriken sorunları, harekete devrimci öncü müdahalenin pratik-politik önemini gün geçtikçe arttırmaktadır. Bu müdahaleyi yapabilecek asli güç ise genç komünistlerdir. Komünist gençlik örgütlenmesinin her açıdan güçlendirilmesi, sadece kendisi için değil, daha önemlisi, hareketin sorunlarının çözümü için de belirleyici önemdedir.
“Bugün gençlik içindeki siyasal öznelerden yansıyan derin bir apolitizm ve kendiliğindenciliktir. Yıllardır hep gençlik kitleleri apolitizmle suçlanmış, bu durum siyasal örgütlülüklerin kendi apolitizmini örtmenin bir dayanağı haline getirilmiştir. İlerlemeyen, kendini üretemeyen geriye düşer ve yok olur. Bu, devrimci diyalektiğin temel ilkesidir. Bugün siyasal gençlik gruplarından yansıyan da bu yok oluştur.
Tüm yetersizliklerimize karşın bizi bu sürecin dışında tutan temel neden, örgütsel olanaklar değil politik-ideolojik üretkenliğimiz ve bunun ürünü ısrarlı ve hedefli pratiğimizdir. Bugün gençlik sorunu çerçevesinde güçlü bir politik konumlanışa sahibiz. Gençlik alanında taşıdığımız bu ideolojik- politik sürükleyici kimliği güçlü bir örgütsel kimlik ve gelişme ile bütünleştirmek... Sorun kendi adımıza bu noktada düğümlenmektedir. Bunu başardığımız koşullarda ‘dönemin devrimci önderliğini’ de yaratmış olacağız.” (4)
Komünist gençliğin yeni dönemde üzerine en fazla yoğunlaşacağı başlık, politik düzeyimiz ile örgütsel düzeyimiz arasındaki açı farkını kapatmak olacaktır. Bu noktada öne çıkan sorunları belli başlıklar altında tartışarak, yeni dönem çalışmasının yönünü ve örgütlenme hedeflerini temel yanları ile belirtmeye çalışalım.
Merkezi örgütsel düzeyimizi güçlendirme sorumluluğu:
Komünist gençlik örgütlenmesinin güçlenmesi herşeyden önce, onun politik-pratik önderliğinin ve merkezi müdahale kapasitesinin güçlenmesi demektir. Bu başarılamadan kalıcı bir gelişme sağlamak olanaksızdır. Bu sorunun çözümü ise etkin bir kadrolaşma politikasından geçmektedir. Bu komünist bir gençlik örgütlenmesi için bir kat daha önemlidir. Hem kendi faaliyetini politik-pratik olarak güçlendirerek sürdürebilmesi, hem de partinin çeşitli çalışma alanlarına donanımlı kadro aktarımını güvenceye alması ancak etkili bir kadrolaşma politikası ile sağlanabilir.
Merkezi bir örgütlenmenin yerel çalışmalara daha etkili müdahalede bulunması ancak kadrolaşma düzeyini güçlendirmesi ile mümkündür. Örgütsel gelişmenin tek yanlı bir yaygınlaşma olmadığı, bu yaygınlaşmayı güvenceye almak için niteliksel bir gelişme gerektiği açıktır. Tam da bu nedenle hedefli bir kadrolaşma politikasının sorunlarını genel ve yerel planda tartışmalıyız.
Kadrolaşma sorununu, bir kısım genç yoldaşımızı tek yanlı olarak sınıf çalışması pratiğine sokarak çözemeyeceğimiz açıktır. Elbette genç komünistlerin sınıf çalışması içinde deneyim kazanabilmeleri, bu yönde bir pratik içine girebilmeleri gerekiyor ki, son yıllarda bu yönlü pratiğimizde belli bir zayıflama yaşanmıştır. Seçim çalışmasının yoldaşlarımıza kazandırdığı çok yönlü deneyimin olumlu sonuçlarını gözönünde bulundurarak bu sorunu daha sistemli bir biçimde ele almalıyız. Fakat bunun kadrolaşma gibi çok yönlü ve kapsamlı bir sorunun çözümü için yeterli olmayacağını bilmeliyiz.
Çözümün en önemli yanı, sistematik ve çok yönlü bir eğitimdir. İdeolojik-politik eğitimden pratik ve örgütsel eğitime kadar devrimci eğitim sorununu çok yönlü olarak gençlik alanında sistematik bir biçimde çözmek durumundayız. Partinin bu yönlü müdahalesi ve değerlendirmeleri dikkatlice incelendiği, orada tanımlanan kapsam etkin bir denetimle hayata geçirildiği koşullarda sorunun önemli bir yanı aşılmış olacaktır.
Sorunun diğer bir yanı etkin bir organsal işleyiş ve bunun ürünü işbölümüdür. Zira kadrolaşmanın en önemli boyutu örgütsel kimlikteki gelişim ve bunu destekleyen bir politik kimliktir. Bu gelişimin sağlanacağı asıl alan ise örgüt ve onun organlarıdır. Bu nedenle organsal işleyişi geliştirmek sürekli bir eğitim ve kadrolaşmanın da güvencesi olacaktır.
Sorunun bir diğer boyutu ise ihtiyaca yanıt verebilen nitelikte bir organlaşmadır. Bu, çalışmanın yaygınlaşması için de kritik bir önem taşımaktadır. Sorunu şu şekilde tanımlayalım. Bir alanda bir politik kitle faaliyeti yütülüyor ve yeni güçlere ulaşıyorsunuz. Ulaşılan bu yeni güçleri örgütlemek, çalışmanın gelişmesinin temel adımıdır. İşte tam bu noktada, bu güçleri doğru tanımlayan, kimin nasıl bir örgütsel düzeye uygun olduğunu belirleyen ve bu yeni katılımlarla beraber çalışmamızı yaygınlaştıran bir çizgi ortaya koyabiliyor muyuz? Bugüne kadarki pratiğimiz bu alanda başarısız kaldığımızı gösteriyor. Bizde genel olarak genişleme, yeni faaliyet alanlarına açılmak, işbölümünü güçlendirmek için bir olanak olarak değerlendirilemiyor. Çoğu durumda yeni genç insanların önünü açacak örgütsel adımları atmakta, işbölümü yapmakta zorlanıyoruz.
Yeni dönemde kadrolaşma pratiği ortaya koyacaksak eğer, her örgütsel birim çeper örgütler sorununa doğru bir temelde çözüm bulmak durumundadır. 3 kişiyle yürüttüğümüz bir faaliyeti, örgütlenme sürecinin sonucunda 8-10 kişi olmamıza karşın geliştiremiyorsak, bu yeni katılımlar olanak olmaktan çıkacaktır. Bu nedenle çevresini iyi tanıyan, doğru müdahalelerde bulunan ve mutlaka her süreçte komünist faaliyetin can damarı olan çeper örgütlenmeler oluşturan bir bakışla hareket etmek zorundayız. Kalıcı bir gelişme de, kadrolaşma da ancak öyle başarılabilir.
Sorunun merkezi faaliyet açısından temel yanına da kısaca değinelim. Yukarıda bahsettiğimiz sorunlar önemli ölçüde merkezi faaliyet için de geçerlidir. Bu alanda da daha profesyonel bir işbölümü ve organlaşma acil bir ihtiyaçtır. Faaliyetin temel alanlarından (komünist yayın faaliyeti vb.) politik faaliyet biçimlerine kadar (Genç-Sen, mühendislik-mimarlık çalışması vb.) organlaşma ve işbölümü mutlaka başarılabilmelidir. Bu açıdan yeni dönemde temel hedefimiz, bu alanları etkili organsal işleyişlere kavuşturmak olacaktır.
Politik faaliyeti çok yönlü örgütleme sorumluluğu:
Politik faaliyet alanında önemli başarılar elde etmemize, anlamlı sonuçlar almamıza karşın belirgin bir yetersizlikle de karşı karşıyayız. Faaliyetimiz birçok çalışma alanında önemli ölçüde propaganda-ajitasyon çalışması olarak kalmakta, etkili bir örgütlenme süreci ile bütünleştirilememektedir. Öncelikle çalışmamızın bu tek yönlülüğünü mutlak suretle aşmalıyız. Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz gibi, bugün faaliyetin başarısı, her adımda örgütlenmek, kalıcı veya geçici örgütlenmeler oluşturmaktır. Bunun dışında “çok etki yaratan pratikleri” sınama olanağımız bulunmuyor. Sınayıcı alan örgütenmedir, başarı bu alandaki gelişmedir.
Sorunun bir diğer önemli yanı ise faaliyetin tek yönlülüğüdür. Yazımızın giriş bölümündeki tanımlamamızı hatırlatarak sorunu somutlamaya çalışalım: “Son dönemde yürütülen tüm çalışmalarda, politik söylem tarzı kadar, hatta zaman zaman daha belirleyici olarak kitleyle doğrudan iletişim kanalları (çeper örgütlenmeler, mesleki alan örgütlenmeleri, kulüpler, topluluklar vb.) faaliyetin başarısını belirlemektedir. Politik çalışmaların etkinlik alanındaki bu daralma, çok yönlü bir konumlanışı ve çalışmayı (politik kitle ajitasyonu, örgütlenme çalışması, sosyal ve kültürel çalışma) bir zorunluluk olarak karşımıza çıkarmış durumdadır.”
Yakın dönem çalışma pratiklerinin genel bir değerlendirmesi yapıldığında, çoğu durumda faaliyetin başarısının gerisinde, politik gündemden daha çok sosyal ve örgütsel ilişkileniş olduğu ortaya çıkmaktadır. Kısa bir örnek bu açıdan açıklayıcı olacaktır: Bir faaliyet alanı yaklaşık bir ayı bulan bir yerel kampanya yürütüyor. Bu süre zarfında neredeyse her aracı kullanarak yaygın bir kitle çalışması örgütlüyor. Faaliyetin sonucunda, ilerici güçlerdeki daralmadan ve sol söylemin gençlik alanındaki etkinliğinin sınırlarından kaynaklı olarak ancak 3-5 kişiye ulaşıyoruz. Öte yandan, hedefli bir biçimde alt sınıfların derslerine giren, burada açık bir kimlikle örgütlenme faaliyeti yürüten, kulüp ve topluluklar içinde çalışma yürüten yoldaşlarımız ise, bu aynı faaliyet döneminin sonucunda onlarca insanı çalışmanın parçası haline getirebiliyor.
Bu örnek oldukça önemlidir ve tüm çalışma alanları üzerine dikkatlice düşünmelidir. Son iki yıllık pratiğimiz politik ajitasyonun sınırlarını ortaya koyarken, yoğun bir emek harcayarak insanlara ulaşan, insanların yaşam alanlarına inen bir faaliyetin dinamik ve güçlü sonuçlarını onlarca örnek üzerinden göstermiş bulunmaktadır.
Yeni dönem çalışmamız, bu örnekleri mutlaka yaygınlaştırabilmelidir. Politik yeterliliklerimiz bu alanda etkin sonuçlar almanın da güvencesidir. Şunu açıklıkla belirtmeliyiz ki, kimileri bu önemli sorunu politik faaliyetin, gençlik hareketinin gündemlerinin dışına düşerek çözmeye çalıştılar. O dönem genç komünistler, bu tutumun ilgili güçleri hareketin dışına düşüreceğini, bunun ise bir yokoluş olacağını açık bir biçimde ifade etmişlerdi. Devrimci eleştirilerimizin haklılığını bugün bir dizi gençlik örgütlenmesinin düştüğü durum kanıtlamıştır. Öyleyse, politik çalışmamızı ve pratiğimizi zayıflatmadan, aksine bu güçlü yanımıza dayanarak, eksik kaldığımız alanlara yüklenmek zorundayız.
Taşra üniversiteleri, öğrenci yurtları ve meslek yüksek okulları:
Komünist gençlik çalışması açısından bugün en önemli alanları taşra üniversiteleri, meslek yüksek okulları ve yurtlar oluşturmaktadır. Komünist gençlik faaliyeti, diğer tüm akımların gençlik faaliyetlerinden farklı olarak, işçi ve emekçi sınıflardan gelen gençlik güçlerine ulaşmak zorundadır. Bu noktada özgün yanları ile bu üç alan -taşra üniversiteleri, yurtlar, meslek yüksek okulları- komünist gençlik faaliyetinin temel örgütlenme alanlarıdır.
Taşra üniversitelerine dönük tartışmalarımız elbette ki boşuna değil. Zira bugün bu alanlar, örgütlenmenin ve açık politik faaliyet yürütmenin tüm zorluklarına karşın, faaliyetin genişleyeceği, kitlesel olanaklara sahip olacağımız temel önemde çalışma alanlarıdır. Son yıllarda merkezi olanaklarımızın belirgin darlığı nedeniyle yaygınlaşmakta ve derinleşmekte zorlandığımız bu alanlara ilişkin daha güçlü ve etkili bir yönelim oluşturmanın sorunları mutlaka yeni dönemde çözümlenmek ve aşılmak zorundadır. Tüm ilgimizi bu alandaki olanakları güçlendirmeye vermek, buradaki politik-pratik örnekleri yaygınlaştırmak yeni dönemin başlıca hedefi olacaktır.
Taşra üniversitelerine yönelik çalışma iki yönlü bir önem taşımaktadır. Bir yanı gençlik çalışmamızın kitleselleşmesi ve yaygınlaşması, diğer yanı ise parti çalışmasının bu alanlara yaygınlaşmasında oynayabileceği roldür.
Taşra üniversiteleri çalışmasında diğer alanlara göre daha önemli olan insanlarla birebir ilişki kurma kanallarını etkin bir biçimde zorlamak (ev ziyaretleri, sınıflardaki politik çalışmalar vb.), olanaklar ölçüsünde bu zeminde çeper örgütlenmeler (eğitim grupları, çalışma grupları vb.) oluşturmaktır.
Önemle gözetilmesi gereken bir diğer yan ise, politik faaliyetteki darlığı iyi düşünülmüş araçlarla kırmaktır. Bunun en etkili araçlarından birisi yerel yayın faaliyetleridir. Doğru bir tarzda örgütlenmiş yerel yayın pratiklerinin yüzlerce öğrenciye dolaysız olarak ulaşan bir ajitasyon aracı, öte yandan da oluşturduğu kurumsal işleyiş (dağıtım ve yayını örgütleme) ile politik bir örgütlenmenin ilk adımı olduğunun bilincinde olmalıyız. Bu nedenle yerel yayın faaliyetlerine gereken ilgi mutlaka gösterilmelidir.
Bu alanda özellikle sosyal ve kültürel çalışma biçimleri belirgin bir ağırlık taşımak durumundadır. Politik olanakların darlığı, öte yandan bu alandaki çok yönlü kültürel ve sosyal olanaksızlıklar, kültürel ve sosyal üretimi bir kat daha önemli kılmaktadır. Taşraya yönelik çalışma bu alana gereken önemi göstermeli, bu noktalarda çözücü adımlar atabilmelidir.
Diğer iki başlık olan meslek yüksek okulları ve yurtlar ise, henüz faaliyetimizin en deneyimsiz olduğu alanlardır. Bu iki önemli çalışma alanına dair değerlendirmeleri çok yönlü bir deneyim oluşturmak için yayınlarımızda işlemek zorundayız. Nitekim bir ildeki MYO faaliyeti, diğer bir ildeki yurt faaliyeti ilk değerlendirmelerini yapmış bulunmaktadır. Bu örnekleri yaygınlaştırmak, ortaya çıkan ilk deneyimleri faaliyetimizin toplamına maledebilmek gerekiyor.
***
Yeni dönemde gerek gençlik hareketinin biriken sorunlarına, gerekse de birleşik örgütlenme ve mücadele olanaklarına daha etkin müdahale için temel şiarımız “Her açıdan daha güçlü bir komünist gençlik örgütlenmesi!” olacaktır. Bu, çalışmamızın niteliğini ve niceliğini güçlendirme çağrısıdır. Halihazırda bu sorunu çözmek için başlangıç olanaklarına sahibiz. Önemli olan, doğru bir yaklaşımla bu olanakları gerçeğe dönüştürmek, hareket içinde pratik olarak etkin bir güç olabilmektir.
Genç Komünistler
Şubat 2008
(1) (TKİP Merkez Yayın Organı Ekim, Sayı: 239, Ekim 2004, Başyazı)
(2) (TKİP Merkez Yayın Organı Ekim, Sayı: 216, Temmuz 2000, Başyazı)
(3) (TKİP Merkez Yayın Organı Ekim, Sayı: 239, Ekim 2004, Başyazı)
(4) (Ekim Gençliği, Sayı 105, Aralık 2007, Gençlik içinde işçi sınıfı devrimciliğinin bayrağını daha güçlü dalgalandırmak için!)