Logo
< Merkez Komitesi (MK)

Parti Kongresi


Partimizin tüzüğü üzerine/6

Parti Kongresi

 

(lll. Bölüm/6. madde)

H. Fırat

Partimizin tüzüğünün III. Bölüm’ü “Partinin temel organları” genel başlığı taşıyor ve dört temel maddeyi içeriyor. 6-9. maddeler halinde sıralanan partinin temel organları şunlar: 6) Parti Kongresi, 7) Merkez Komitesi (MK), 8) İl Komitesi (İK) ve 9) Hücre...
Konuya bölümün ilk maddesini oluşturan (tüzüğün 6. maddesi)
“Parti kongresi” ile devam ediyoruz.

Parti kongresi: “Partinin en yüksek organı”

Maddenin tamamı şöyle:

“6) Parti Kongresi

a) Partinin en yüksek organı parti kongresidir. Olağan kongreler iki yılda bir toplanır. Zorunlu durumlarda kongreler Merkez Komitesi (MK) tarafından bir yıla kadar ertelenebilir.

b) Parti kongresi çağrısı ve gündemi en az üç ay önceden parti örgütlerine ve üyelerine duyurulur. Kongrede temsil edilme kuralları ve delege seçim yöntemi, MK tarafından belirlenir. Mevcut parti üyelerinin yarısından fazlası temsil ediliyorsa, kongre toplanabilir.

c) Olağanüstü kongreler, MK kararıyla veya mevcut il komitelerinin (İK) ya da üyelerin en az yarısının istemi üzerine, en geç 6 ay içinde toplanır.

d) MK’nın olağan ya da olağanüstü kongreleri zamanında toplamaması durumunda, mevcut İK’ların salt çoğunluğunca seçilen ve MK’nın yetkilerini devralacak olan geçici bir organ, parti kongresini toplama yoluna gider.

e) Parti kongresi;

- MK faaliyet raporunu değerlendirir ve sonuca bağlar.

- Parti program ve tüzüğünü gözden geçirir, gerekli gördüğü değişiklikleri yapar.

- Parti politikasının önemli sorunları üzerine taktik çizgiyi belirler.

- MK’yı seçer.

f) Kongrede parti program ve tüzüğünün değiştirilmesine ilişkin kararlar üçte iki oy çoğunluğu ile alınır. Tüm öteki kararlar için salt çoğunluk yeterlidir.”

Ben buradaki tek tek hükümleri ele almadan önce, öncelikle devrimci bir partinin yaşamında kongrelerin taşıdığı özel önemden başlamak istiyorum.

Kongre parti demokrasisinin
en temel kurumudur

Kongre, partinin en üst, dolayısıyla en yetkili organıdır. Kongre; partinin yönetici organı olan MK’yı seçme, parti tüzüğünü ve programını gözden geçirme, partinin temel ve dönemsel politikalarını saptama gibi temel önemde yetkilere sahip bir parti platformudur. Bu nedenle de partinin yaşamında temel bir öneme sahiptir.

Parti kongresi, aynı zamanda örgütsel demokrasinin gerçekleşmesinin en anlamlı platformlarından biridir. Bilindiği gibi devrimci bir parti, illegallitenin getirdiği zorunluluklardan dolayı, iç örgütsel demokrasisinin uygulanmasında belli güçlüklerle, bunun zorunlu kıldığı belli sınırlamalarla karşı karşıya kalır. Bu ise kendini en başta seçme ve seçilme hakkının uygulanması alanında gösterir. Oysa biz parti kongresinin oluşumunda bu sınırlamanın en aza indirilebildiğini kendi deneyimlerimizden biliyoruz.

Parti kongreleri, pekala seçim mekanizmasının en etkin, en verimli, en geniş bir biçimde uygulandığı bir sürecin ürünü olarak toplanabilirler, bu olanaklıdır. Partinin bütün üyeleri, seçmek ve seçilmek doğrultusunda, kendi irade ve tercihlerini etkin biçimde ortaya koyabilirler. Bizim üç konferansın yanısıra son kuruluş kongresi deneyimimiz, bunun pekala olanaklı olduğunu somut olarak göstermiştir.

Partinin seçilmiş temsilcilerinden oluşur kongre platformu. Ve bu şeklide oluşmuş bir parti platformu, partinin yaşamıyla ilgili en temel konularda, başta yönetici organı seçmek ve partinin temel çizgisini saptamak olmak üzere, karar alma yetkisine sahiptir. Kongrenin aldığı kararlar partinin bir sonraki kongreye kadar olan bütün siyasal ve örgütsel faaliyetinin genel çerçevesini belirler. Bir sonraki kongreye kadar geçen süre içerisinde, parti kongresinde saptadığı genel çizgi parti için esastır ve yol göstericidir. Tabii ki, kendi tüzüğünü, bu çerçevede kongrelerini ciddiye alan partiler için, somutta örneğin kendi partimiz için söylüyorum bunu.

Türkiye deneyiminden iki örnek

Kongre bir parti için temel önemde bir kurumdur, dedim. Buna ilişkin olarak yakın dönem Türkiye’sindeki uygulamalara baktığımızda, iki anormal uygulama ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

İlki, PKK örneğidir. Biçimsel olarak olarak alındığında, PKK’nın yaşamında kongrelerin önemli bir yer tuttuğu söylenebilir; PKK kongrelerini düzenli olarak toplamaya ve onları önemli kararların alındığı birer platform olarak değerlendirmeye görünürde fazlasıyla önem verdi. Ancak soruna biçimsel değil de öz ve içerik üzerinden baktığımızda, bunun parti içi demokrasinin bir gerçekleşmesi olduğunu söyleyecek durumda değiliz. Dahası, burada tam tersi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu bile söyleyebiliriz. Herşey bir yana, PKK’da lideri parti kongresinin üstünde gören akılalmaz bir anlayış var ve bu anormallik fiili bir durum olmanın ötesinde resmi bir tüzük hükmü haline getirilmiş. Buna göre, parti kongresinin kararları ancak parti başkanı tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girebilir. Bu onaya kongrede seçilmiş merkez komitesi de dahil.

Bu gerçekten olağanüstü anormal bir uygulama. Parti kongresi, bir partinin en üst, en yetkili organıdır. Geçtik başkanı, kollektif bir önderlik organı olarak merkez komitesinin de üstünde, onu seçme ve görevi süresince önderlik edeceği politik ve örgütsel faaliyetin genel çerçevesini belirleme yetkisine sahip bir organdır. PKK’da iç demokrasi sorununun içler acısı durumu az-çok bilindiği için, üzerinde fazla durmak istemiyorum, bu örnek üzerinden yalnızca bir noktaya işaret etmeye çalışıyorum.

Kongrelerin biçimsel olarak toplanmış olması, parti içi demokrasi açısından kendi başına çok şey ifade etmiyor. PKK kongreleri önemli bir siyasal olay haline getiriyordu; çünkü kongreler büyük harflerle yazılan “Parti Önderliği” tarafından saptanmış çizgiyi partiye empoze etmenin biçimsel bir platformu, bunun bir aracı olarak görülüyor, parti kongresinin işlevi bu oluyordu. Partinin kendi siyasal yaşamı ve süreçleriyle, ideolojik ve pratik durumuyla ilgili sorunlarda özgür tartışmaların yapılabildiği, demokratik tartışma süreci içinde kollektif düşünce ürünü kararların üretildiği zeminler değildi, PKK kongreleri. Tersine, önden saptanmış politikaların partiye etkili bir kampanyayla maledilmeye çalışıldığı bir zemin olarak iş görüyordu.

Diğer tarafta, Türkiye’deki köklü siyasal örgütlerden biri olarak bir DHKP-C örneğiyle karşı karşıyayız. DHKP-C’de konferans ve kongre şeklinde bir kurumsal oluşum bile kategorik olarak neredeyse yok denebilir. Neredeyse diyorum, bunu da ortada nasıl toplandığını fazlaca bilmediğimiz bir kuruluş kongresi olduğu için söylüyorum. Bu hareketin 25 yılı bulan bir siyasal yaşamı var. Ama bu nispeten uzun yaşamında, 90’lı yılların ortasında toplanan kuruluş kongresi dışında, bir konferans ya da kongre yok. Kuruluş kongresini saymazsanız, Devrimci Sol’un yaşamında bu türden bir üst platform göremezsiniz. Gerçekte bir Merkez Komitesi de yok, herşey baş harfi büyük yazılan “Önderlik”in elinde ve “Önderlik” bir bireyi anlatıyor. Parti kongresinde bunun teorisi de yapılmış. Bu özgün bir durumdur, Türkiye solu bunu anlayamaz vb. deniliyor, aynı “Önderlik” tarafından kuruluş kongresine sunulan raporda. Ortada bir parti tüzüğü de yok zaten, varsa da kamuoyuna açıklanmış bir tüzük değil bu. Bir programı var, ama yayınlanıp kamoyuna sunulmuş bir tüzüğü yok. Dolayısıyla örgüt yaşamını ve hukukunu tanımlayıp belirleyen nedir, partide yapı ve işleyişin, görev, yetki ve sorumlulukların, hak ve görevlerin çerçevesi nedir, bu konuda değerlendirme yapmak mümkün değil.

Bu da anormal bir başka örnek olarak duruyor karşımızda.

İstikrarlı devrimci önderliğin
 bürokratik kasttan farkı

Oysa bir parti kendisini örgütsel bir yapı olarak gösteren kollektif siyasal bir varlıktır. Bu yapı içersinde bütün örgüt üyeleri parti hukuku önünde eşittirler. Parti üyeliği hak ve görevleri sözkonusu olduğunda, parti hiyerarşisi gözetilmeksizin, bütün üyeler parti üyeliği hukuku içinde eşittirler.

Öte yandan, parti tüzüğümüzde de önemle formüle edildiği gibi (5. Bölüm, 20. madde), partide bütün üyeler için aynı ölçüde geçerli tek tip disiplin uygulanır. Bu da yine, bütün parti üylerinin, parti üyeliğinin getirdiği hak ve hukuk yönünden sahip oldukları eşitliğe yapılan vurguyu ifade eder. Bu böyleyse eğer, ve partide görev dağılımı yetenekler ve deneyimler temeli üzerinde oluşuyorsa, yetkili konumda olmanın bunun ötesinde bir anlamı yoksa eğer, partinin kendi iradesini kendi iç yaşamı ve iç işleyişi içerisinde demokratik tarzda ortaya koyabileceği platformlara ihtiyaç vardır. İşte kongre böyle bir platformdur ve bu türden plaformların en önemlisi, en belirleyicisidir. Bir partinin yaşamında demokratik bir temel üzerine oturan bir kongre yoksa, o partinin kendi devrimci iradesini ortaya koyma imkanı da yok demektir. Bu ise sözkonusu partide demokrasinin yokluğu ile aynı anlama gelir.

Elbette devrimci partilerde istikrarlı önderlikler olur; olması devrimci bir partinin gücüne ve istikrarına işaret eder. Uzun süreli deneyim ve sınanmışlığın getirdiği hakedilmiş konumlar olarak istikrarlı bir önderlik, devrimci bir partinin en önemli üstünlüklerinden biri sayılmalıdır. Ama bu böyle de olsa, bu önderlik organları partinin denetimine ve tercihlerine tam olarak açık olmak durumundadır. Parti kongresi partiye öteki şeyler yanında bu imkanı veriyor. Bir parti kongrelerini düzenli bir biçimde gerçekleştirir ve parti buna rağmen denenip sınanmış ve önderlik yeteneklerini ve başarısını kanıtlamış önderlik kadrolarını tekrar tekrar yeni yöneticiler olarak seçebilir. Ama seçmek veya seçmemek imkanına, bir kısmını ya da tümünü yenilemek imkanına sahip olabilmelidir bir parti. Ve bu imkan kendini düzenli toplanan kongreler üzerinden gösterir. Bunun olmadığı yerde, ya da bunun biçimsel bir gözboyamaya indirgendiği yerde, parti demokrasisi felce uğrar ve istikrarlı devrimci önderlik adına bürokratik bir yönetim kastı partide egemen hale gelir.

Kendi deneyimimizin anlamı ve önemi

Henüz çok kısa sayılması gereken kendi örgüt yaşamımız için söylüyorum; bizde en demokratik bir biçimde oluşan platformlardır kongre ve konferanslar. Çünkü her defasında mevcut tüm temel örgütlerimizin seçtiği delegelerin oluşturduğu platformlar olarak toplanmışlardır. Genel olarak da bunun böyle olması gerekir. Partinin çeşitli örgütleri belli temsil esaslarına göre delegeleri seçerler, platformlar oluşur. Bizde on yıl içerisinde üç örgüt konferansı, bir parti kongesi gerçekleşti. Bunların hepsi varolan örgütlerimizin seçtiği delegelerin oluşturdukları platformlardı. Oluşan bu platformların nasıl çalıştığı, sorunların nasıl bir ortamda ele alınıp tartışıldığı ise zaten büyük ölçüde biliniyor, yayınlanan tutanaklar sayesinde. Meselelerin nasıl tartışıldığını, fikirlerin nasıl oluştuğunu, karar süreçlerine nasıl ulaşıldığını, yayınladığımız tutanaklardan izlemek mümkün.

Bugün çeşitli yoldaşların parti programı üzerine basınımızda yayınlanan yazılarına bakıyorum, hemen hepsi, partimiz programını yoğun bir kollektif tartışma ve emek sonucu ortaya çıkarmıştır, diyorlar. Yayınlanan tartışma dökümanları insanlarda bu izlenimi net bir biçimde yaratıyor. Tartışmalara değişik bireylerin katkısının farklı düzeylerde olması son derece olağan. Neticede parti kongresi uzun süreli bir çalışmayla bir kollektif emek ve sonuçta irade ortaya koyabiliyor. Her konuda çok geniş ve özgür tartışmalar yapılıyor, kamoyuna sunulan belgeler bu konuda yeterli bir fikir veriyor. Partinin adı üzerine bile, uzun süren tartışmalara rağmen, üçte iki çoğunlukla ancak karar alınabiliyor.

Kendi kısa süreli örgüt yaşamımız bu açıdan olumlu bir pratik görünüm sergiliyor, bunu bir kazanım saymalı, örgütsel demokrasinin kurumlaşmasına bir gösterge olarak ele almalıyız. ‘87 yılı sonunda siyaset sahnesine bir yayın organı ile çıktık. Bir örgüt yaratmak istiyorduk; bu belli bir süreci gerektiriyordu ve yaklaşık olarak ‘89 yılı başında, asgari bir örgütsel yapı adım adım ancak oluşmaya başladı.

‘91 yılı başında, bu henüz şekillenmiş bulunan örgütün temsilcilerinden oluşan ilk konferansımızı topladık. Ardından, ‘92 yılı sonunda, partinin yaşadığı özel süreçlerin de etkisiyle, ikinci konferansımızı olağanüstü biçimde topladık. ‘95 yılı başında, yaklaşık iki-ikibuçuk yıl sonra, örgütün üçüncü konferansını topladık.

Parti kongresi dördüncü örgüt platformumuzdur. Üçüncü konferansımızdan üç yıl sonra gerçekleşmiştir; sürenin öncesine göre biraz uzamış olmasının gerisinde, parti kuruluş kongresi olarak toplanmak gibi önemli bir temel neden vardır. Parti kuruluş kongresi belirli nedenlerle biraz gecikmiştir. Ve parti kongresi toplandığından itibaren de, artık partinin bir tüzüğü ve tüzüğün hükümleri vardır. Parti tüzüğü, parti kongresi iki yılda bir toplanır, zorunlu durumlarda bu bir yıl kadar ertelenebilir, diyor. Toplamına baktığınız zaman, ‘90 başı üzerinden alırsak, Partinin kuruluş kongresi ile noktalanan toplam 8 yıl içerisinde dört genel örgüt platformu toplamışız. Ortalama iki-ikibuçuk yılda bir, örgütümüzün iradesi en üst platform üzerinden gerçekleşebilmiş.

Biçimsel değil öze ilişkin bir uygulama

Kendi deneyimimizden çıkarılması gereken olumlu sonuçlar üzerinden bir başka noktaya daha değinmek istiyorum. Dünya tarihine baktığımızda, komünist olmak iddiasındaki partilerin birçok durumda kongrelerini tüzüklerinde öngörülen süreler içerisinde topladığını görebiliyoruz. Ama belli bir tarihten itibaren de, ki bu genel bir bozulma ve iç çürüme dönemini de işaretliyor, bu kongrelerin daha çok biçimsel birer seremoni olarak gerçekleştiği de bir veridir bizim için. Genellikle dört yılda bir toplanıyor bu kongreler ve genellikle iki-üç günlük toplantılar olarak gerçekleşiyor. Parti merkez komitesi bir rapor sunuyor ve genellikle bu raporlar tartışılıp irdelenmeden olduğu gibi onaylanıyor? Başka birkaç mesele tartışılıyor, seçim yapılıyor ve iş öylece bitiriliyor.

Mesele hiç de biçimsel olarak bu türden platformaları az çok peryodik olarak toplamak değildir. Önemli olan; partinin kendi iradesini, düşünsel-politik enerjisini ve bunun ürünü olacak tercihlerini gerçekten ortaya koyabileceği demokratik koşulları her açıdan yaratabilmektir, bunu her zaman gözetebilmektir. Bu platformda, örgütün deneyim ve birikiminin açığa çıkabilmesinin koşullarına sahip bir kongre çalışmasını gerçekleştirebilmektir.

Tarihsel deneyimleri de gözeterek, temel önemde bir noktayı vurgulamaya çalışıyorum. Kongreler örgüt demokrasisinin gerçekleştiği en temel platformlardır; ama bu demokrasiyi biçimsel demokrasiye indirgememek, bunun gerçek bir demokrasi olarak gerçekleşebilmesinin koşullarını da yaratabilmek gerekir ki, bir anlamı olabilsin. Yoksa saptanan periyotlarla kongre ve konferanslar toplayabilirsiniz, sorun salt biçimsel konferanslar ya da kongreler toplamaksa eğer. İnsanlar orada düşünme, tartışma ve inceleme; tekrar düşünme ve tartışma imkanını bulamayacaklarsa, eğer dar bir zaman dilimine sıkıştırılıp bitirilecekse, bence böyle toplantıları yapmamak daha doğru olur. Zira sözkonusu olan hele de yasadışı bir örgütse, böyle platformlar toplanmanın getirdiği riske ve zahmete değmez.

Sorun bütün bunlarla birlikte kavranabilmeli.

Bu, bir partiye kişilik kazandırır. Partinin dinamizmini açığa çıkarmak partinin birliğini bozmaz, tersine partinin birliğinin daha ileri bir düzeye çıkarır. Öze uygun kapsamlı bir demokrasi diyoruz; bu hiçbir biçimde birliğe de, istikrarlı ve işlevsel bir devrimci önderliğe de aykırı değil, bununla çelişmez. Siz zeminini yaratırsınız, bu zemin üzerinde devrimci önderlik fonksiyonu kendini yine gösterir, üstelik en etkin ve verimli bir biçimde. Tabii ki tartışmaları, doğru eğilimleri her zaman birileri sürükleyecektir, ve tümüyle doğal olarak, genellikle de önderlik kadroları olacaktır bunlar. Bu her zaman böyle olur. Siz önderlik kadroları olarak bir tartışmayı sürüklediğinizde, bu hiç de tartışmayı noktalayıp oracıkta bitirmiyor; tersine, tartışmayı zenginleştirecek ve çözümleri kolaylaştıracak bir zemin yaratıyorsunuz ve bu zemin tartışmalarla daha da zenginleşiyor, sağlıklı çözüme ulaşmak kolaylaşıyor. Amaçlanan da bu zaten.

Parti kongreleri partideki gelişmeyi ve dinamizmi açığa çıkaran, kucaklayan, özümseyen platformlardır da aynı zamanda. Ve yine bizim kendi deneyimlerimiz üzerinden dikkate değerdir; yeterli zamanların ayrıldığı örgüt konferans ya da kongreleri, yeni dönemde partiyi yönetecek ekibin kimlerden oluşması gerektiğini de bizzat kendi çalışması içerisinde az çok netleştiriyor. Bizde de muhakkak ki önden partinin önderlik organında yer alabileceği düşünülen insanlar olmuştur, ama kesin tercihleri konferans ya da kongrenin tartışma zeminleri sağlamıştır.

Örneğin sekiz günlük bir zaman süresi bunu açığa çıkartmayı fazlasıyla kolaylaştırıyor. Günlere yayılan yoğunlaştırılmış bir çalışma, bu yükün kimlerle taşınacağını da konferans ya da kongre nezdinde açık hale getiriyor. Tercihler çok daha kolaylaşıyor. Bu tür tartışmaların olmadığı bir durumda ise; yasadışı bir örgüt olmak nedeniyle delegeler birbirlerini hiç ya da pek fazla tanımadıkları ölçüde, kimlerin olacağını en iyi eski merkez komitesi bilir, zira insanları o tanıyor deyip sunulan listeyi onaylar. Ama o zaman da parti kongresi seçme hakkı çerçevesindeki işlev ve anlamını yitirir.

Sonuç olarak; bu alanda bugüne kadarki örgütsel uygulamalarımızın bize kazandırdığı epeyce önemli bir deneyim var. Bunun en özlü sonuçları artık birer tüzük hükmü haline de getirilmiş bulunuyor. Yaşam içinde sınanmış önemli bir deneyim ve kazanımdır bu. Parti bu açıdan epeyce sağlam bir konumda duruyor.

Parti kongresinin toplanma kuralları

Buraya kadarki anlatımım 6. maddenin a şıkkında söylenenleri zaten fazlasıyla içerdiği için, sonraki şıkla devam ediyorum.

 “b) Parti kongresi çağrısı ve gündemi en az üç ay önceden parti örgütlerine ve üyelerine duyurulur. Kongrede temsil edilme kuralları ve delege seçim yöntemi, MK tarafından belirlenir. Mevcut parti üyelerinin yarısından fazlası temsil ediliyorsa, kongre toplanabilir.”

“En az üç ay önceden” deniliyor burada, bu makul bir süredir. Kuşkusuz bu bir asgari süre ve sınırlamadır, gerekli ve yararlı görüyorsa Merkez Komitesi tercihen bu duyuruyu altı ay önceden de yapabilir. Fakat bu süreyi çok erkene almak tercih edilemez. Yaratacağı güvenlik sorunlarını bir yana koysak bile, politik ve örgütsel nedenlerle bu fazlaca amaca uygun olmaz. Erken bir tarihte tutup bir partinin gündemine kongre hazırlıklarını sokmak, partinin politik çalışmasını zaafa uğratmaktan, onu içe kapatmaktan başka bir işe yaramaz. Ama en az üç, tercihen dört-beş ay önceden partinin önüne kongre gündemi konulur. Gündem tartışması yapılır, fikirler, eğilimler çıkar.

Bir yoldaşın deminki sorusunda varsaydığı türden bir durum ortaya çıkarsa; yani, partinin düzgün, iyi giden tempolu bir faaliyeti varsa ve ortada bir yeni kongrede acilen çözüme bağlayacağı önemli bir sorun gözükmüyorsa, (ki yoldaş, bu durumda yeni bir kongrenin getireceği risklere ve zahmetlere değer mi, parti söyleceklerini söylemek için başka yol ve yöntemler kullanamaz mı, peryodik kongre adına partinin tempolu faaliyetinde bir kesintiye gerek var mı vb., diye soruyordu), bu hiçbir biçimde kongrenin toplanma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Buna kapı aralamak, keyfiliğe kapı aralamak olur. Merkez komitesinin böyle bir yetkisi ve dolayısıyla tercih hakkı yoktur. Olsa olsa kongrenin zamanlamasını (bu örneğin tüzükte belirtilen erteleme süresini azami ölçüde kullanmak olur), katılımın genişliğini (terihen daha dar bir katılım), yerini ve çalışma süresini bunu gözeten (nispeten daha kısa bir süre ve buna göre bir toplanma mekanı) bir tutumla saptama yoluna gider.

Bizde parti kuruluş kongresine neden çok geniş zaman ayrılmıştır? Çünkü kuruluş olayı çerçevesinde ortada çok kapsamlı gündemler vardır. Ama bir ikinci kongrenin gündeminde program ve tüzükle bağlantılı temel meselelere ilişkin tartışmalar fazlaca olmayacağı için, büyük ölçüde dönemin taktikleri, örgütsel görevleri, örgüt yaşamının bazı sorunları tartışılacaktır. Parti bu çerçevede üç günlük, beş günlük, bir haftalık bir sürenin yeterli olduğuna karar verecektir muhtemel olarak. Gündem buna göre saptanacak, katılımın sınırları saptanırken bu gözönünde tutulacaktır. Gündem gerçekten katılımı etkileyebiliyor. Partinin dönemsel taktiklerinin tartışılacağı bir kongreyi, illegalitenin güçlükleri ve riskleri nedeniyle, çok geniş tutmanın fazlaca anlamı olmayabilir. İllegal bir partide her kongre her zaman önemli bir risk demektir, geniş katılım ve uzun çalışma süresi bu riski çok yönlü olarak çoğaltır.

Parti kongresi çağrısı ve gündemi en az üç ay önceden parti örgütlerine ve üyelerine duyurulur, deniliyordu tartışmakta olduğumuz hükümde. Partinin kongreye hazırlanması için bu önemlidir. Ardından, parti kongresinin toplanması yöntemine ilişkin olarak MK’nın yetkilerine işaret eden, teknik bir husus geliyor. “Kongrede temsil edilme kuralları ve delege seçim yöntemi, MK tarafından belirlenir. Mevcut parti üyelerinin yarısından fazlası temsil ediliyorsa, kongre toplanabilir.” deniliyor. Üzerinde konuşulacak fazla bir şey yok bu konuda. O andaki merkez komitesini ilgilendiren bir özel tasarruf alanıdır bu, genel planda bir yorumlanmayı gerektirmez.

Olağanüstü kongreler

“c) Olağanüstü kongreler, MK kararıyla veya mevcut il komitelerinin (İK) ya da üyelerin en az yarısının istemi üzerine, en geç 6 ay içinde toplanır.”

Bu, örgüt içerisinde demokratik bir hak ve imkandır. Devrimci bir parti siyasal yaşamında birliğini hep korumak ve yoluna engelsiz yürümek ister, bunu arzu eder. Ama siyasal yaşam maalesef sorunsuz olmuyor ve yürünen yol engel çıkarmayan düzlüklerden oluşmuyor. Bu yol yürünürken büyük sıkıntılarla, büyük engellerle, problemlerle boğuşmak gerekebiliyor.

Parti böyle durumlarla her an karşılaşabilir. Örneğin parti ağır bir darbe yer, bu nedenle parti kongresi bir ihtiyaç haline gelir. Ya da parti içinde ciddi bir görüş ayrılığı ortaya çıkar ve sorunu çözmek için olağanüstü kongreye gitmek ihtiyacı doğar. Beklenmedik bir darbeyle merkez komitesini kaybeder ve yenilemek için olağanüstü kongreye ihtiyaç duyar vb. Bu çok değişik nedenlerle olabilir, bir ihtiyaç haline gelebilir. Parti tüzüğü böyle bir durumda, olağanüstü durumların gerektirebileceği olağanüstü kongrelerin toplanmasına ilişkin hükümleri saptamış oluyor. Bunları kendi içinde ele almak çok gerekli değil, zira yeterince açık ve daha çok teknik mahiyette hükümler bunlar

“d) MK’nın olağan ya da olağanüstü kongreleri zamanında toplamaması durumunda, mevcut İK’ların salt çoğunluğunca seçilen ve MK’nın yetkilerini devralacak olan geçici bir organ, parti kongresini toplama yoluna gider.”

Bunun üzerine açıklamalara gitmek de çok gerekli değil. Bu sorun parti kongresinde ve tam da tüzüğün bu hükmü çerçevesinde yeterince tartışılmıştır. Böyle bir durum nasıl doğabilir, doğarsa ne ifade eder, böyle bir hüküm ne sağlar? Tüm bunlar sözkonusu tartışmalarda var. (Bkz. Parti Tüzüğü Üzerine, Eksen Yayıncılık, s.96-97, 128-132)

Parti kongresinin görev ve yetkileri

e şıkkı parti kongresinin görev ve yetkilerini ortaya koyuyor:

“e) Parti kongresi;

- MK faaliyet raporunu değerlendirir ve sonuca bağlar.

- Parti program ve tüzüğünü gözden geçirir, gerekli gördüğü değişiklikleri yapar.

- Parti politikasının önemli sorunları üzerine taktik çizgiyi belirler.

- MK’yı seçer.”

Bunlar da özel açıklama gerektirmeyecek denli açık hükümler. MK faaliyet raporunu değerlendirmek demek, bir önceki kongre ile başlayıp yeni kongre ile geride kalan dönemin derli toplu bir muhasebesini yapmak ve bundan yeni dönem için gerekli sonuçları çıkarmak demektir. Bu, parti kongrelerinin en temel fonksiyonlarından biridir. Aynı şekilde kongre, parti programı ve tüzüğünü gözden geçirir ve gerekli gördüğü değişiklikleri yapar. Parti programı ve tüzüğünü ancak ve yalnızca parti kongresi gözden geçirip değiştirebilir, bu çok önemli bir nokta.

Kongre parti politikasının önemli sorunları üzerine taktik çizgiyi belirler. Her parti kongresi, içinden geçilmekte olan dönemi genel çizgileriyle değerlendirir ve bu çerçevede partinin taktik çizgisin, somut görev ve yönelimlerini, öncelikli hedeflerini belirler. Ve son olarak, bir partide Merkez Komitesi ancak kongrede seçilebildiğine göre, parti kongresi bu en temel görevini de gerçekleştirerek çalışmasını tamamlar.

Ve son olarak f hükmü:

 “f) Kongrede parti program ve tüzüğünün değiştirilmesine ilişkin kararlar üçte iki oy çoğunluğu ile alınır. Tüm öteki kararlar için salt çoğunluk yeterlidir.”

Daha önce bir yoldaşın, “neden parti kongresinde tüzük ve program da salt çoğunlukla değiştirilemiyor?” şeklindeki sorusunu yanıtlarken, bu hükmü de fazlasıyla gerekçelendirmiştim, burada onları tekrarlamayacağım. (Bu sayıdaki yer sıkışıklığından dolayı ilgili sorunun yanıtını gelecek sayımızda yayınlayacağız -Ekim)

Böylece parti tüzüğümüzün “Parti Kongresi”ne ilişkin hükümlerini irdelemeyi tamamlamış oluyoruz.

(Ekim, Sayı: 220, Şubat ‘01)


Üste