Logo
< TKİP VII. Kongresi... Parti kongresi gündemi üzerine düşünceler

Dinci direniş akımları üzerine


TKİP II. Kongresi Bildirgesi’nden... (Kasım 2007)

Bunlardan ilki ve bugünkü koşullarda kendine özgü nedenlerle politik bakımdan en önemlisi, savaşa ve işgale hedef olan ülkelerdeki silahlı halk direnişleridir. Irak, Filistin, Lübnan ve Afganistan’daki direnişler bu kapsamdadır. Bu direnişlerin bugünkü koşullarda özel politik önemi, dünya halklarını dilediklerince köleleştirebileceklerini sanan küstah ve kibirli emperyalist-siyonist güçlerin ölçüsüz hesaplarına vurdukları darbelerden gelmektedir.

Dinci akımların önderliği bu direnişlerin kuşkusuz belirgin biçimde zayıf ve sorunlu yanını oluşturmakta, zamanında Vietnam direnişinin dünya ölçüsünde yarattığı türden bir devrimci etki ve yankının oluşmasını engellemektedir. Dahası Müslüman ülkelerin genelinde gerici akımların güçlenmesini kolaylaştırarak ayrıca olumsuz bir etkide de bulunmaktadır. Fakat yazık ki bugünün Ortadoğu’sunda halkların emperyalist köleleştirme girişimlerine karşı direnme istek ve iradesine bugün için ancak böyle bir önderlik yanıt verebilmektedir. Ve bunun böyle olması, bu direnişlerin emperyalist politika ve planlara vurduğu darbenin politik önemini ve dünya olaylarının seyri üzerindeki objektif olumlu etkisini ortadan kaldırmamaktadır.

Bu nedenle, bu direniş hareketleri bugünkü koşullarda ve yalnızca bu sınırlar içinde elbette desteklenmeli, fakat öte yandan onların temsil ettiği toplum projesinin gerici niteliği konusunda herhangi bir yanılsamaya da mahal verilmemelidir. Sınıflara dayalı sömürü ve mülkiyet ilişkilerinin dışına herhangi bir biçimde çıkmayan, bu nedenle bugünkü sisteme bir alternatif oluşturmak bir yana, onun kendine özgü gerici bir versiyonu olan bu projenin halklara sunacağı herhangi bir olumlu gelecek yoktur. İran’daki Molla rejimi ve Afganistan’daki Taliban rejimi, bu projenin sömürü ilişkileri temelinde ve baskı rejimi koşullarında, halklar için ne türden bir ortaçağ karanlığı demek olduğunu somut olarak göstermiş bulunmaktadırlar.

Öte yandan dinci akımlar, gerici doğaları gereği, direniş içinde toplumun farklı milliyetten, dinden ve mezhepten tüm kesimlerini birleştirebilme olanaklarından da büyük ölçüde yoksundurlar. Devrimci anti-emperyalist, demokratik ve laik bir program ve stratejik çizgi, farklı köken ve kültürlerden halk kitlelerinin birleşik devrimci direnişi için olmazsa olmaz asgari temeldir. Bundan yoksunluk ise halihazırdaki işgale karşı direniş hareketlerinin ortak özelliğidir. Bu yapısal zaaf direnişleri belirgin biçimde sınırlamakta, başarı şanslarını zora sokmaktadır.


Üste