Logo

Fabrika çalışması ve devrimci politika


Fabrika çalışması ve devrimci politika

Bugünün sınıf mücadelesi koşullarında işçilerin ücret sorununu ve çalışma koşullarını temel gündem olarak ele almayan bir fabrika çalışmasının başarı şansı yoktur. Bunun için fabrika merkezli devrimci sınıf çalışmamız, düşük ücretler, zorunlu mesailer, sağlıksız çalışma koşulları, gaspedilen haklar, istidam ve çalışma sistemleri, sosyal haklar vb. gibi işçilerin iktisadi sorunlarını fazlasıyla önemsemektedir.

İktisadi sorunların fabrikalarda süregiden mücadelelerde temel gündem olması nesnel bir olgudur. Bu olguyu sınıf mücadelesinin genel yasaları belirlemektedir. Dolayısıyla “fabrikalara dönük özel politikalar” esas dayanaklarını bu sorunlar üzerinden bulurlar. İşçilerin çalışma koşullarından kaynaklı sorunları işlemeyen, buradan işçileri mücadeleye çekmeye çalışmayan bir fabrika çalışması, bugünün koşullarında, ne derinlik sağlayabilir ne de genişlik kazanabilir. İşçilerin ekonomik haklarını koruma ve genişletme mücadelesine önderlik etmek, sınıf çalışmamızın en önemli başlıklarından biridir.

Kuşkusuz sınıf devrimcileri bu müdahaleyi siyasal bir bakışaçısıyla ele alır ve bunun sağladığı olanaklardan da yararlanarak her yolla işçilerin siyasal bilincini ve eylemini geliştirmeye çalışırlar. İktisadi sorunların bir araya getirdiği, mücadeleye sevk ettiği işçiler tam da bu aşamada siyasal propagandaya hiç olmadıkları kadar açık hale gelirler. Yaşadıkları iktisadi sorunların nedeni olan siyasal gerçekleri bizzat mücadele içinde sezip görmeye başlarlar. Kendilerine bugüne kadar döne döne anlatılan gerçekleri anlamaları kolaylaşır. Bu mücadele aynı zamanda işçilerin örgütleme ve mücadele deneyimini de geliştirir. Direniş dönemlerinde mücadeleci işçilerin yaşadığı değişim bu duruma en iyi örnektir.

Fakat ekonomik mücadelenin siyasal müdahale için sağladığı bu imkanlar, “siyasal propaganda-ajitasyonun ve teşhirin iktisadi mücadele ve örgütlenmeyi takip etmesi” gerektiği anlamına asla gelmez. İşçiler önce “iktisadi mücadele üzerinden hareketlendirilir, bunun yarattığı imkanlar üzerinden siyasallaştırılır” türünden aşamacı yaklaşımlar kesin olarak hatalıdır ve kaba bir ekonomizmin ifadesidirler. Bu tür yaklaşımlar siyasal görevlerin geleceğe ertelenmesi sonucunu yaratmakla kalmaz, aynı zamanda işçilerin gelişim sürecini tek yanlı ele aldığı için, onu zor ve çetrefilli mücadele süreçlerinde donanımsız bırakır. İktisadi zeminde yürüyen direniş süreçlerinde yaşanan zayıflıkların gerisinde de bu vardır.

 Öte yandan, işçilerin yaşam koşullarını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen her türlü toplumsal ve siyasal sorun da, işçilerin mücadeleye sevk edilmesi ve örgütlenmesinde iktisadi sorunlar kadar elverişli bir zemine sahiptir. İşçilerin kendi çalışma koşullarını da belirleyen toplumsal ve siyasal sorunlara ilgisiz olduğu düşüncesi, sınıf hareketinin mevcut durumundan beslenen son derece zararlı bir önyargıdır.

Bu yüzden devrimci bir fabrika çalışması, faşist baskı ve terörden savaş tehlikesine, sosyal politikalardan eğitim sistemine, yaşanan bir doğal felaketten çevre sorununa kadar her türlü toplumsal ve siyasal gündemi işleyebilen bir kapsama sahip olmak zorundadır.

Ekonomizm ile devrimci çizgi arasındaki ayrım

Devrimci bir fabrika çalışması ile ekonomizm arasında çok temelli farklılıklar vardır. Sanılanan aksine ekonomizm işçilerin siyasal olarak da eğitilmesi gerekliliğini açıktan reddetmez. Fakat bunun ekonomik-sendikal mücadelenin kendi iç süreçleri üzerinden sağlanabileceğini varsayar. Bu anlayışın doğal sonucu olarak da işçilerin eğitimi ve örgütlenmesinde siyasal sorunların önemini fiilen reddeder. Ekonomizm sendikal mücadelenin kendisine doğrudan bir siyasal nitelik addeder. Ve işçiler yürüttükleri ekonomik mücadelenin “bir ürünü ve yeni bir aşaması” olarak siyasal bir bilince ermeden, her türlü siyasal sorun ve müdahaleyi işçilerin “ekmekleri için yaptığı mücadeleyi” zaafa uğratan, hakları için kurdukları birliği zedeleyen ve bölen bir unsur olarak görür. Bu tür çabalara düşmanca yaklaşır.

Mevcut sorunların (konumuz sözkonusu olduğunda fabrikadaki sorunların) nereden kaynaklandığı konusu da esaslı bir ayrım noktası değildir. Bu açıdan her bir gündelik sorunun mevcut sömürü düzenine bağlanması, hatta işçilerin bu sömürü düzenine karşı mücadeleye çağrılması, kimseyi kendi başına ekonomizmden kurtarmaz. Mesele sömürü düzenine karşı mücadelede işçilerin ihtiyaç duyacakları siyasal bilincin nasıl gelişeceğine ve öncünün bu süreçte kendi görevini nasıl tanımlayacağına dairdir.

Ekonomizmin aksine devrimci sınıf çizgisi, kendisini asla iktisadi teşhir, mücadele ve örgütlenmeyle sınırlamaz. İşçilerin siyasal bilincinin tüm yönleriyle geliştirilmesi hedefiyle davranır, hangi kapsam ve şiddetle gerçekleşirse gerçekleşsşin, herhangi bir iktisadi mücadelenin bunu kendi başına sağlayamayacağını bilir. Yalnızca “ekonomik ezilmişlik” ile “politik ezilmişlik” arasındaki ilişkiyi gösterip bunun üzerinden propaganda yapmaz, aynı zamanda bu ilişkinin her bir somut örneğini ele alarak, ona karşı işçileri mücadeleye çekmeye çalışır. Ve doğal olarak bu ilişkinin kendini dışa vurduğu her türlü siyasal ve toplumsal olayı da temel gündem olarak ele alır. Devrimci sınıf çizgisi politik mücadeleyi esas alır ve diğer her türlü sorun ve imkana, dolayısıyla ekonomik-sendikal mücadeleye de, bu öncelikle yaklaşır.

 

Sınıf çalışmamız gelişirken...

Genelde sınıf çalışmamız, özelde ise fabrika çalışmamız son birkaç yıldır önemli bir değişim ve gelişim yaşıyor. Parti bugün onlarca fabrikada sistematik bir plan doğrultusunda çalışıyor. Dün en çok zorlanılan alanların başında, seçilmiş alanlara dönük sistematik ve ısrarcı bir çalışmanın ne yapıp edip örgütlenmesinin başarılması geliyordu. Bugün bu alandaki zorlanma belli ölçülerde hala sürse de, yaşanan gelişmenin de bir ürünü olarak, başka başlıklar da önplana çıkmaya başlıyor.

Parti gelinen yerde, siyasal faaliyetini fabrika birimleri üzerinden örgütleyebilen, bu alanları en geniş kitle çalışmasının zemini olarak değerlendirebilen yeni bir çalışma düzeyine ulaşmanın zorluklarını aşmaya çalışıyor. Bu doğrultuda daha çok fabrikalarda kalıcı mevzi ve örgütlenmeler yaratmak, en yakın hedefimiz olarak önümüzde duruyor.

Bugün, geçelim sınıf içinde kalıcı mevziler yaratmayı, sendikal çalışmada bile başarıya ulaşabilmek, siyasal gerçekler üzerinden aydınlanmış, devrimci mücadelenin gerekliliğine inanmış işçilere dayanmakla mümkün. Bu da ancak işçilerin çok yönlü eğitimiyle sağlanabilir.

Mevcut durumda fabrikalara özgü politikaların esas dayanaklarını sendikal çalışma üzerinden bulması gayet doğaldır. Daha çok fabrikaların kendi iç gündemlerine dayanan bu politikaların derinleştirilmesi, bunların dayandığı her bir başlığın fabrikalarda mücadeleye konu edilmesi de gereklidir. Başka türlü fabrikalarda bir genişlik yaratmak mümkün değildir. Ancak gerek sendikal çalışmanın siyasal amaçlarımıza bağlanması alanında, gerekse sendikal mücadelenin mevcut durumundan bağımsız toplumsal-siyasal gündemler üzerinden fabrika birimlerine müdahale etme planında, hala da belirgin bir kısırlık yaşanmaktadır.

Bu kısırlık sadece siyasal gündemler ile fabrika içi sorunlar arasında yaratıcı bağlar kuramamak vb. sorunlardan kaynaklanmamaktadır. Politik zayıflığın ürünü olan böyle bir sorun alanımız kuşkusuz var. Fakat bunun ötesinde, sınıf hareketinin, dolayısıyla sınıf kitlelerinin mevcut geriliğinden kaynaklı olarak işçilerin politik propagandaya gösterdiği geri tepkiler, çalışmamızı yer yer basınç altına almakta, siyasal sorunların gündemleştirilmesinin ve işçilerin siyasal sorunlar üzerinden eğitiminin ikinci plana atılmasına yol açabilmektedir. Eksik olan, fabrika zemininde yaşanan her bir sorunun derinleştirilip, işçilerin mücadeleye çekilmesinin manivelası haline getirilmeye çalışması değil, buna eşlik etmesi gereken siyasal propaganda faaliyetinin, işçilerin çok yönlü siyasal eğitiminin gereğince örgütlenmesinin fiilen ihmal edilmesidir. Önümüzdeki dönem sınıf çalışmamızın en çok yükleneceği alanlardan biri budur.

1 Mayıs ve fabrika çalışmalarımız

Yaklaşan 2012 1 Mayısı esas anlamını, sermayenin sosyal yıkım saldırısına, uyguladığı faşist baskı ve terör politikasına ve emperyalizmin taşeronu olarak komşu halklara karşı giriştiği saldırgan tutumlara karşı, başta işçi sınıfı ve emekçiler olmak üzere toplumsal muhalefetin vereceği yanıt üzerinden bulacaktır. Dolayısıyla, partinin 1 Mayıs çalışmasının genel başlıkları da bunlardır.

1 Mayıs çalışmamız esas olarak fabrikalar merkezli bir çalışma olarak örgütlendiğine göre, en önemli sorun alanlarımızdan biri bu başlıklara dayalı bir çalışmanın sözkonusu fabrikalarda hangi araçlarla nasıl işleneceği ve iç gündemleriyle nasıl bağdaştırılacağı sorusudur. Bu sorunun yanıtı her bir yerelliğin somut durumu üzerinden verilebilinir. Yukardaki hatırlatma ve uyarılar dışında ise ek olarak şunlar söylenebilir:

“Ekonomik mücadelenin daha belirgin bir tarzda siyasal hedeflerimize bağlanması” ve “siyasal gündemlerin fabrikalarda daha etkin bir biçimde işlenmesinin başarılması” sorunu bugünden yarına gereğince çözülemez. Çünkü bu sorunların arkasında bizim kendi kavrayış ve müdahale zayıflıklarımızı da aşan nesnel nedenler bulunmaktadır. Ancak 1 Mayıs gibi işçi sınıfı için fazlasıyla önemli olan bir günün tarihsel ve güncel anlamı üzerinden, ilişkide olduğumuz her bir fabrikada en geniş bir biçimde işlenmesinin, buraların 1 Mayıs kitle çalışmamızın temel alanları haline getirilmesinin önünde bir engel yoktur. Sadece bilinen gizlilik nedenleri ya da oradaki mücadeleyi ilgilendiren özel koşullar, şu veya bu fabrikada açık bir 1 Mayıs çalışması örgütlememizi sınırlayabilir.

2012 1 Mayısı’nda partinin başarı ölçütlerinden biri, kaç fabrikada etkin bir 1 Mayıs çalışması yürüttüğümüz olacaktır. Ve elbette, sahip olunan dayanaklara rağmen 1 Mayıs’ın böyle bir çalışmanın konusu haline getirilememesi ciddi bir biçimde sorgulanacaktır.


Üste