Örgütçülük:
Kitle faaliyetinde zayıf halka
Sınıf faaliyetimiz çerçevesinde onlarca fabrikaya sesleniyor, yüzlerce işçiyle muhatap oluyoruz. Sayısız materyal kullanıyor, birçok insanla bu vesileyle ilişki kuruyoruz. Ancak davaya insan kazanmakta oldukça zorlanıyoruz. Bu zorlanma kitle faaliyetinin farklı yoğunlukları üzerinden tartışılabilir, fakat burada bu sorunla ilgili başka bir yöne, parti kadrolarının örgütçü yanının zayıflığına değinmek gerekiyor.
İçinde bulunduğumuz dönem hala da umutsuzluğun yaygın, sosyalizme inancın zayıf olduğu bir dönem. Burjuvazi onyıllardır bu zemini yaratmak için çalıştı. Belli noktalarda başarılı olduğu açık. Onun yarattığı sosyal, siyasal ve kültürel atmosferde yetişen insanları devrim ve sosyalizm mücadelesine kazanmak gibi bir iddiamız var. Bu hegemonyanın içinden çekip çıkartacağımız tek bir emekçi, tek bir genç bile mücadelenin geleceği açısından önem taşıyor.
Partimizin dönem üzerine yaptığı değerlendirmeler ve bu çerçevede girişilen hazırlıklar, kadroların yüzünü geleceğin toplumsal mücadelelerine çevirmeleri, sırtını ise marksist dünya görüşüne yaslamaları için. Gelişecek toplumsal mücadelelere yön vermeye, bu sürecin ihtiyaçları üzerinden düşünmeye ve tüm bunları marksist dünya görüşü temelinde gerçekleştirmeye dönük hazırlık tüm parti kadrolarının görevidir. Partimiz bu görevin altını çizerken aynı zamanda kadrolarının gelişimine verdiği önemi de ortaya koymaktadır. Kadroların çok yönlü gelişimi, gelecek süreçlere güçlü bir müdahale için her bakımdan silahlanmak demektir. Partimizin, ideolojik, politik ve örgütsel gelişimleri çerçevesinde tüm kadrolarını kesen güçlü bir uygulama içerisinde olduğunu biliyoruz.
Parti kadrolarının gelişimi konusunda bu kadar emek orta koyarken, kadrolar kendi kitle ilişkilerine aynı hassasiyeti ve önemi neden göstermiyorlar? Bu sorun basitçe bir sayıca artış sorunu değidir. Partinin toplum içerisinde maddi güç olabilmesi sorunudur. Bunun somut dayanaklara ulaşabilmesinin yolu kitleleri örgütleme hedefine kilitlenen etkin bir çalışmadır. Bahsedilen, bir propaganda çalışması, yaygın bir kitle faaliyeti değildir. Politik hedefler doğrultusunda belirlenmiş alanlarda çalışmaların sistematik bir şekilde yapılması ve bizzat bu alanlardan insan kazanılmasıdır. Kadrolarımız politik etki yaratacak bir çalışmayı çok iyi yapabilmekte ancak örgütsel karşılığı yaratılamadığında bu çaba boşa akmaktadır. Alınması gereken mesafe bizzat örgütçü yanımızın güçlenmesi ile ilgilidir.
Döneme göre azımsamayacak sayıda emekçi ile ilişkiye geçiyoruz. Fakat bunca süreci omuzlayan kimi kadrolarımız bir kitle ilişkisini sürdürürken inanılması güç hatalar yapabiliyor. Bunun yolaçtığı kayıplar bazen o alandaki çalışmanın geleceğini etkileyebiliyor. Kitle faaliyetine verdiğimiz önemi insan kazanmaya da vermeliyiz. Plansız bir biçimde “yoğun kitle faaliyetine” ayıracağımız enerjinin bir kısmını daha iyi planlayarak insan kazanmak, faaliyetin güvenceye alınmasını kolaylaştıracaktır. Nasıl ki kitle faaliyetinin propaganda yanı üzerinden “ustalaşmışsak”, örgütlenme alanında da bunu yapabiliriz. Çünkü propaganda alanındaki beceri bir yoğunlaşmanın ürünüdür. Aynı yoğunlaşma örgütlenme alanında da yaşanırsa, bu yanımız da güçlenecek ve zayıflıklar giderek geride kalacaktır.
Kitle ilişkilerimizden daha ileride olmamız, ne onların geri yönlerine seslenmeyi ne de onları küçük görmeyi gerektirir. Yer yer kadrolarımız şahsında bunlar yaşanabilmektedir. Burada yakalanması gereken halka, bu toplumun gerçekliğini, tarihsel, sosyal ve kültürel gelişimini etkileyen faktörleri anlamaktır. Bugün saflarımızda toplumun değişik kesimlerinden kadrolar bulunmaktadır. Eğer bir kadro toplumun gerçekliğini marksist bakışaçısıyla kavrayabiliyorsa, geldiği toplumsal kesim ne olursa olsun insanlarla iletişim kurmakta zorlanmaz. Böyle bir kadro, davaya hizmet etmek isteyen bir emekçiyi parti adına sahiplenir, önemser ve daha ilerden kazanmaya çalışır.
Bir insanı daha ileriden kazanmak, izlerini taşıdığı toplumun geri yönleriyle mücadele etmeyi gerektirir. Değiştirip dönüştürmek, zor olan, uzun soluk ve sabır isteyen bir iştir. Kadrolarımız bazen ilişkilerden çok çabuk umut kesmekte, bazen erken refleks göstermekte, bazen de bir eğitimci gibi davranabilmektedir. Bizler devrimci komünistleriz. Elbette kitleleri eğiteceğiz, bir takım reflekslerimiz olacak. Ancak muhatap olduğumuz insanların bu düzen tarafından çok yönlü olarak kuşatıldığını unutmamalı, sabırla kazanma ve dönüştürme çabasına yoğunlaşmalıyız. Her biri partimiz için, davamız için, insanlığın geleceği için önemlidir. Bunun için marksist bir devrimci ilişkileri kaybetmeye yol açacak refleksler gösterme, karşısındakini önemsiz hissettirme vb. tutumlardan uzak durmalıdır.
Organlar her kadronun ilişkilerini denetlemeli ve onların kazanılması için belirlenen politikayı gözden geçirmelidir. Denetim bilgi almaktan ibaret kalmamalı, ilişkinin gelişimi kollektif tarafından yakından izlenmelidir. Kadronun kitle ilişkileri yönünden gelişmesi ve kurulan ilişkilerinin niteliğinin ilerletilmesi bireysel inisiyatiflerle değil kollektifin müdahalesi ile sağlanabilir. İnsan kazanma konusunda yetersizliklerimiz bir veri ise, organlarımız soruna bu yönüyle yoğunlaşmalı, kadroların bu yönlü gelişimini dikkatle izlemeli ve yönlendirebilmelidir.
E. Yılmaz