Logo

Sendikal bürokrasiye karşı sistemli mücadele


Bugün her türden gerici-milliyetçi ideoloji işçi sınıfının üzerine büyük bir ağırlık olarak çökmüş durumda. Sınıfın önemli bir kesimi burjuva dünya görüşü ve politikasının etkisi altında. Bu etki sermaye adına işçi sınıfını içerden denetleyen sendikal bürokratik mekanizmalar eliyle ayrıca tahkim ediliyor. Sendikalar büyük ölçüde sermaye düzeninin eklentisi haline dönüştürülmüş bulunuyor.

Sınıf cephesinde mevcut sendikal düzene yönelen kimi eylemli tepkiler, gerek işbirlikçi-ihanetçi sendikal çeteler, gerek icazetçi bürokrat sendikacılar, gerekse sermaye sınıfı ve devletinin çeşitli yol ve yöntemleriyle denetim altına alarak etkisizleştirmektedir. Bunun son örneklerine Metal Fırtına dönemi ve sonrasında yaşanan gelişmelerle tanık olduk. Metal Fırtına ile birlikte sendikal ihanet çetesine yönelen büyük öfke ve eylemlilik kendine “yeni” bir kanal bulamadığı ölçüde zaman içerisinde geriye çekildi. Böylece ortaya çıkan birikim de heba oldu.

Metal işçileri, Türk Metal çetesinin 1980’den bu yana metal işçisi üzerinde kurduğu ihanetçi sendikal düzene Metal Fırtına ile önemli bir darbe vurdu. Ancak bu darbenin sarsıcı etkisine rağmen Türk Metal çetesi mevzilerini sağlamlaştırmada belli bir mesafe almış bulunuyor. Zira metal işçilerinin büyük eylemli çıkışı çok yönlü bir kuşatmayla yüzyüze kalmıştır. Bir taraftan Metal Fırtına’nın öncü işçileri işten atılarak “öncüsüz” bırakılırken, öte yandan fabrikalar baskı cenderesi ile hareket edemez bir hale getirilmiştir.  

Sendikal alana daralmak!

Sınıf mücadelesini sendikal alana daraltan bakış ve bundan beslenen pratik solun temel bir zaafiyeti olagelmiştir. Sınıf mücadelesinin ekonomik ve politik alanlarının bütünlüğü üzerinden bir hat oluşturamamak kaçınılmaz olarak sınıf hareketini kısır döngüye sokarak zayıflatmaktadır. Buradaki temel zaaf, sınıf hareketinin mücadele potansiyeli ve dinamiklerinin sendikal alanın dar zeminine hapsedilmesidir. İşçi sınıfını gündelik ve parçalı bir mücadelenin sınırları içinde tutarak politik müdahaleden uzak durmak, sınıf hareketinin politik mecraya akmasını zora sokmaktadır.

Sınıf kitleleri, çalışma ve yaşam koşullarının her geçen gün daha da ağırlaştığı, sefalet ücretleri ile yoksulluğun dipsiz kuyusuna daha fazla itildiği, gelecek kaygısının giderek derinleştiği koşullarda doğallığında mücadele arayışı içine girmektedir. Ancak bu arayışın sendikal alana sıkışıp kalması, hareketin bir sınıra gelip dayanmasına yol açmaktadır. Bu sınırları esas alan bir bakış ve pratik, hareketin politik bir kanalla buluşmasını güçleştirmektedir.

Sınıfın bu cephedeki mücadelesi hiçbir biçimde sendikal rekabet ve tercihler temelinde ele alınamaz. Bu hareketin dar bir alanda sıkışmasına, her ileriye çıkışının kesintiye uğramasına ve gerilemesine neden olur.

Elbette sendikal ihanet çetelerine karşı kararlı bir mücadele ile icazetçi sendika bürokratlarına karşı yürütülecek mücadele farklılıklar taşıyacaktır. Ancak sınıf bölüklerinin ortaya çıkan tepki ve öfkesinin o dar alanda boğulması kabul edilemez. Farklı bir tutum ve pratik ortaya koyamayanların sınıf hareketinin önünde aşılması gereken engele dönüşmeleri kaçınılmazdır. Nitekim işbirlikçi-ihanetçi sendikal çetelerin alternatifi olarak ortaya çıkanların onları aşan bir çizgi ve pratiği temsil edemedikleri birçok olgu ve gelişmeyle açığa çıkmaktadır. Sendikal ihanetle yüz yüze kalan sınıf bölüklerinin farklı sendikal beklentilerle yola çıkmaları ve aynı akıbetle karşılaşmaları, sınıf hareketinin birikimlerinin heba edilmesine yol açmaktadır.

Sınıfın devrimci birliğinin tabandan örgütlenmesi

Mevcut sendikalar yıllardır “işçi sınıfını sermaye adına denetim altında tutmanın, düzene sağlamca eklemlemenin ve böylece devrimci sınıf mücadelesinden ve devrimden alıkoymanın etkili araçları” olarak iş görmektedirler. Sınıf kitleleri kendilerini sermaye sınıfına pazarlayan ve üç kuruşa satan bu ihanet çetelerine karşı büyük bir öfke duysalar da sendikal alanın dışına çıkamamaktadırlar. Sınıfın kendiliğinden mücadelesiyle bunun başarılabilmesi bugün olanaklı görünmemektedir.

Bunun içindir ki, işçi sınıfına döne döne ihanet eden bu işbirlikçi çetelere karşı sınıfın devrimci birliğinin tabandan örgütlenmesi çabası büyük bir önem taşımaktadır. İhanet eden bir sendikanın yerine bir başka sendikaya geçilmesine işaret etmekle alınabilecek bir yol yoktur. Sendikal ihanet karşısında farklı bir kanal bulamadığı ölçüde başka bir sendikaya yönelmek sınıfın bugünkü verili durumunun olağan bir davranış biçimi sayılabilir. Ancak bunun bir çıkmaz olduğu da artık bir veridir.  Kendini “sol” bir kimlikle alternatif gösteren icazetçi sendikacılık da pratikte işbirlikçi-ihanet çetelerinden kendini ayrıştıracak farklı bir tutum ve çaba içinde değildir. Son dönemdeki bir dizi gelişmeyle bu tablo açığa çıkmış bulunuyor.

Sendikal cephedeki bu durum sınıf kitlelerinde sendikalara karşı derin bir güvensizliği beslemektedir. Bu da sınıfın sendikal zemindeki örgütlülüğüne ve birliğine büyük bir darbe vurmaktadır. Ancak sendikal alandaki ihanet sınıf bölüklerini aynı zamanda yeni bir arayış içine itmektedir. Bugün için henüz zayıf bir eğilim ve yönelim olsa da, sınıfın farklı bölükleri içinde “işçi birliği” düşüncesi ve pratiği giderek yayılmaktadır.

Kuşkusuz bu eğilim sendikalara alternatif bir örgütlenmenin ifadesi değildir. Sendikal ihanetin artık hiçbir sınır tanımadığı, dahası düzen siyasetinin ve sermaye sınıfının çıkarlarının aktif savunucusu haline geldiği bugünkü koşullarda, sınıf kitlelerinin kendi öz örgütlülüklerini ve inisiyatifini geliştirecek bu eğilimi besleyip güçlendirmek, sınıfın sendikal çetelere karşı etkili ve kararlı bir mücadele yürütmek için güçlü dayanaklar oluşturmasına da hizmet edecektir.

Sendikal ihanete karşı sistemli bir mücadele

Sendikal ihanete karşı sistemli ve kararlı bir mücadele, devrimci bir sınıf hareketinin geliştirilmesi bakımından tayin edici önemdedir. Ve sendikal bürokrasiye karşı mücadeleyi sermaye sınıfına karşı mücadele ile birlikte yürütülmesi sınıf hareketinin geleceği bakımından kritik bir öneme sahiptir.

Komünistler bir taraftan sınıf kitlelerinin sendikalarda örgütlenmesi için kararlı ve inatçı bir mücadele yürütürken, öte yandan sınıfın tabandan birliğini ve örgütlenmesini yaratıp sağlamlaştırma çabasını kesintisiz olarak sürdüreceklerdir.  “Tabanda soluklu bir devrimci çalışmayla işçi sınıfı kitlelerini zamanla bürokratik aygıtın denetimden kurtarmak ve günü geldiğinde yerine devrimci sınıf sendikalarını geçirmek üzere bu bürokratik burjuva aygıtları parçalama” bakışıyla hareket edeceklerdir.

Bu çaba aynı zamanda sınıf hareketini geliştirip devrimcileştirme ve öncü kesimini partiye kazanma stratejik hedefi bakımından önemli imkanlar sunacaktır.


Üste