Logo

Sınıfı devrime hazırlama sorumluluğu - B.Emek


Sınıfı devrime hazırlama sorumluluğu!

B. Emek

Kapitalizmin derinleşen krizi, emperyalistler arasındaki kızışan rekabetin ürünü olan savaş ve saldırganlık, döneme rengini veren temel gelişmelerdir. Toplumsal servetin ulaştığı boyut, servet-sefalet çelişkisinin alabildiğine derinleşmesi, kapitalizmin onulmaz çelişkilerinin tüm çıplaklığıyla dışa vurması, işçi sınıfının tarihsel misyonunu gerçekleştireceği “Yeni Ekimler”in yakınlaşmakta olduğuna işaret ediyor.

“Yeni Ekimlerin” partisi TKİP, gerçekleştirdiği IV. Kongre ile devrime çok yönlü hazırlığın somut sorunlarını ele almıştır. İçinden geçtiğimiz süreçte devrime hazırlık, devrimci parti ile sınıfın bütünleşme çabasında anlamını buluyor. Bu nedenle devrime hazırlığımızın ayaklarını bastığı esas zemin, kapitalist sistemdeki tek tutarlı devrimci sınıfı, yani işçi sınıfını temel alan devrimci siyasal faaliyetimizdir. Tüm zaaf ve yetersizliklerimizi aşma iradesiyle sınıf çalışmasına yükleniyor, sınıfı devrimcileştirmeyi hedefleyen bir siyasal faaliyeti örgütlüyoruz.

Kapitalizmin derinleşen krizinin faturasının işçi sınıfına ödettirilmesi anlamına gelen ağır sosyal yıkım saldırılarının ve  sınıfın emek gücünün vahşi sömürüsüne dayalı politikaların uygulandığı temel alan fabrikalardır. Artı-değer üretme sürecinde ücretli emek ile sermaye fabrikalarda karşı karşıya gelir, sınıfsal çelişkiler burada üretilir, sınıfa yönelik kapsamlı saldırılar en yalın ve acımasız biçimde burada uygulanır. Kapitalist üretimin temel karakteri tüm fabrikalarda yansımalarını bulur. Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, üretimde esnekleşme, hızlı çalışma, yoğun baskı vb., tüm fabrikalardaki ortak sorunlardır.

Değerlendirmelerimiz, sınıf çalışmamızın dayandığı eşiği aşmakta ve sınıf içerisindeki çalışmayı kazanılmış mevzilere dayandırmakta yaşanan zorlanmaya işaret ediyor. Bunu başarabilmek için 25 yıllık ideolojik, politik, örgütsel birikim ve kazanımlarımıza dayanmak, sınırlarımızı zorlayan bir pratik sergileyebilmek durumundayız. Bu noktada yerel parti örgütleri ile tüm kadro ve militanlarımıza önemli sorumluluklar düşmektedir.

Sınıf hareketinin geri seyrini kırabilecek dinamikler, sermayenin saldırılarına karşı yaygınlaşan irili ufaklı işçi direnişlerinde, sınıfın eylemli tepkilerinde, örgütlenme ve mücadele deneyimlerinde mevcuttur. Bu örgütlenme ve mücadele arayışları yaygınlaşmakla birlikte, henüz sermayenin kapsamlı saldırılarına karşı güçlü bir direnişi örebilecek düzeye ulaşamamıştır. Fakat, iktisadi, sosyal ve siyasal gelişmeler işçi sınıfı kitlelerini hızla mücadele içine çekecek, sınıf hareketini geliştirecek dinamikleri güçlendirmektedir. Bu dinamiklere zamanında ve doğru bir biçimde müdahale etmeyi sağlayabilecek bir hazırlığa yoğunlaşmak büyük bir önem taşımaktadır.

Sınıf hareketindeki tüm gelişmeler, işçilerin sermayenin kapsamlı saldırılarına karşı tepkilerinin içten içe biriktiğini ve güçlendiğini gösteriyor. Bu zeminde yaygınlaşan eylemler zemininde öncü bir işçi kuşağı yetişiyor. Ancak sınıf hareketinin zayıflığı nedeniyle bu kuşağın “öncü işçi” kimliği zaaf ve yetersizlikler taşıyor.

Sermayenin kapsamlı saldırıları, örgütlenme ve sendikalaşma eğilimini hızlandırarak, işçi sınıfının bilinç ve örgütlenme düzeyinde olumlu etkiler yaratıyor. Ancak bu eğilim devrimci önderlikten yoksun kaldığında yenilgi kaçınılmaz oluyor. Örgütlenme ve direniş deneyimleri, taban örgütlülüğünün zayıf olması ve öncü müdahalenin zamanında gerçekleşememesinden kaynaklanan iç zayıflıklarına yeniliyor.

AKP’nin pervasızca uyguladığı yıkım politikaları, sınıf kitlelerinin çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştırmakta, kölelik dayatmalarına karşı biriken öfke kendiliğinden dışa vurmaktadır. Ancak bu tepkilerin ürünü mücadele eğilimi işçilerin bilinç ve örgütlenme düzeylerinin geriliğine ya da sendikal bürokrasinin uzlaşmacı veya ihanetçi çizgisine takılmaktadır. Bu noktada komünistlerin öncü müdahalesi belirleyici bir önem kazanmaktadır.

Seçilmiş hedeflere odaklı fabrika politikamız, sendikalaşma hedefli komiteleşme çalışmaları, ancak sınıf kimliği asgari olarak gelişmiş işçilerin sabırlı ve soluklu çabası ile birleşebildiğinde hayat bulmaktadır. Bu açıdan belli bir zorlanma yaşayabiliyoruz. Ancak, hedeflediğimiz fabrikalarda halihazırdaki suskunluğun bakmaksızın, işçilerle sürekliliği olan bir ilişki geliştirmenin koşullarını zorlamalı ve her an bir hareketliliğin gelişebileceğini hesaba katan bir hazırlık içinde olmalıyız. Çalışma alanlarımızdaki çevre ve çeper ilişkilerimiz işçilerden oluşuyor. Bu ilişkileri fabrikalardaki süreçlere müdahalenin dayanağı olarak görmeli, onlarla sabırla ve gelişimlerini gözetecek tarzda özel olarak ilgilenmeliyiz.

İlişki kurduğumuz işçilerin kimliğindeki zayıflıkların üzerine gitmek durumundayız. Sınıfa güvenmeyen, mücadele etmekten uzak duran umutsuz yaklaşımların sonucu olarak, daha da artan fiziki yıpranma ve ahlaki-moral çürüme sınıf saflarında küçümsenemeyecek boyutlarda. Fabrikalarda çalışma yürütürken, olumsuz etki yaratacağı düşüncesiyle devrimci siyasal kimliğimizi gizlemek, sosyal ilişkiler üzerinden ilişki geliştirmek adına işçilerin geri eğilim ya da alışkanlıklarına tabi olmak yanlışlığına düşmemeliyiz. Fabrikadaki çalışma koşullarına tepki gösteren işçilerin karşısına devrimci taraf olarak çıkmak, dinsel gerici ideolojinin etkisi altında olan işçiler üzerinde dahi olumlu, zamanla güven veren sonuçlar yaratmaktadır.

İşçilerin geri bilincinin basıncı altında kalarak ağırdan almak, düşünsel bir darlığın ürünüdür. İşçilerin bilinç düzeyleri ne kadar geri olsun, onları mücadeleye çekmek için iradi müdahalelerimizi kesintiye uğratmamalıyız. Önemli olan, onlarla yakıcı sorunlar üzerinden bütünleşebilecek bir ısrar ve çabayı gösterebilmek ve işçi ilişkilerimizin her biriyle kimliksel özellikleri ve bilinç düzeylerine uygun bir tarzda ilgilenmeyi başarabilmektir.

Bugün işçi sınıfı her renkten burjuva ideolojisi ile kuşatılmakta, bilinçleri kötürümleştirilmektedir. Burjuva kuşatma ahlaki, kültürel vb. alanlarda da sonuçlarını üretmektedir. Bu, sınıf çalışmamızın gelişimini zora sokmaktadır. Ancak, örneğin mezhepsel ya da etnik ayrımlar, ağır baskı ve kölelik koşullarının hakim olduğu fabrikalarda hareketlilik geliştikçe etkisini yitirmektedir. Bugün bilinç düzeyi en geri bir işçi bile, fabrikada örgütlenen işçileri solla ilişkilendirmektedir. Düzenin gerici etkileri üzerinden oluşan bu algı, fabrikadaki hareketliliğin yaratacağı koşullar içinde avantaja çevrilebilir. Çünkü bu algı tersinden de fabrikada siyasal çalışmayı kolaylaştıracak faktörlerden biridir.

Burada önemli olan, örgütlenmeye açık ve öncü olarak tanımlanabilecek işçilerin, komiteleşmeye dayalı bir taban inisiyatifi kurmalarını sağlayabilmemizdir. Bu taban örgütlülüğünün fabrikadaki sorunlara karşı ortaya koyacağı mücadele işçiler arasındaki kolektif bağı güçlendirecektir. İşçilerin karar alıp uygulayan bir iç inisiyatifi geliştirebilmeleri, çalışma koşullarının ağırlaşması karşısında yoğunlaşan tepkilerle birlikte hızlanacak, daha çok işçi ile bağ kurmanın olanakları artacaktır.

Hedef fabrikalarda işçilerin eğitimi ve komiteleşmeleri doğrultusunda uzun soluklu ve sabırlı bir çaba gösterebilmeliyiz. Fabrika işgali, yemek boykotu, iş yavaşlatma, alkışlı protesto vb eylem biçimlerinin fabrikadaki gelişmelere bağlı olarak devreye sokabilmek için, işçileri önden hazırlamalı, öncelikle bilinçlerinde açıklık sağlamalıyız. Yeterli ön hazırlıktan yoksun eylemliliklerin çalışmayı zaafa uğratabileceğini unutmamalıyız.

Bugün bağ kurduğumuz işçilerin bilinç düzeylerinin geriliği, attığımız adımların yavaş ilerlemesine neden oluyor. Ancak sermaye iktidarının kapsamlı yıkım saldırıları tablonun hızla değişmesine yol açacak niteliktedir. İşçileşme süreçlerini henüz tamamlamamış, örgütlenme deneyimi olmayan işçilerin, gelişecek hareketliliğin özneleri olmasını kolaylaştıracak bir sürece girmekte olduğumuzun bilinciyle hareket etmeli, buna uygun bir hazırlık, yoğunlaşma ve yüklenme içinde olmalıyız.

Fabrikalar devrime hazırlığımızın mevzileridirler. Gerçek bir sınıf partisi olabilmek ve sınıf hareketiyle birleşebilmek, nesnel güçlükleri ve öznel zayıflıkları aşmak doğrultusunda etkin bir iradi çabayı gerektiriyor. Kazanacağımız her mevzi sınıf hareketi içindeki konumumuzu güçlendirecek ve işçi kitlelerinin daha geniş kesimlerine önderlik etmemizin önünü açacaktır.


Üste