Logo
< Ekim Devrimi ve kadın işçilerin örgütlenmesi

TEKEL Direnişi’nin ruhuyla emeğin baharına yürüyelim!


TEKEL Direnişi’nin ruhuyla emeğin baharına yürüyelim!

 

Baharın öngünlerinde ülkenin siyasal atmosferinde taze bir bahar havası esiyor. Bu esintiyi yaratanlar direnişçi TEKEL işçileri oldular. Kışın ayazında devlet terörüne maruz kalan, dondurucu sulara atılan TEKEL işçileri kararlılıkla direniş ateşini yaktılar. Bu ateş yıllardır mücadeleden uzak kalan/tutulan işçi ve emekçilerin yüreğini ısıttı. İşçi sınıfı uzun yılların ardından politik ve militan bir mücadele süreci içerisinde buldu kendini. Sonunda dayanışma grevinin gündeme gelmesini sağlayacak denli ileri bir noktaya ulaştı. Siyasal alanda hissedilir bir etkisi olmayan, sermaye ve uşakları tarafından dikkate alınmayan işçi sınıfı, şu sıralar siyasal yaşamın etkin bir öğesi haline gelmiş bulunuyor. Burjuva siyasetin muhalefeti TEKEL direnişini istismar etmeye çalışırken, siyasal kudreti konusunda kendinden emin görünen hükümet ise zor günler geçiriyor.

TEKEL işçilerinin direnişi, toplumsal-siyasal yaşamın emek-sermaye ekseninde belirlenmesi bakımından son derece etkili bir rol oynadı. Böylece, uzun zamandır hep yokluğu hissedilen, ama maddi bir varlık olarak kendisini ortaya koyamayan işçi sınıfı, boşluğunu bir parça doldurmuş oldu. Bu kadarının dahi ne kadar önemli sonuçları olabildiğine, ne denli sarsıcı ve yol açıcı etkilerde bulunabileceğine tanık olunuyor. Bu da, toplumsal devrim iddiasının ancak ayaklarını sağlam bir biçimde işçi sınıfı zeminine bastığı ölçüde gerçek bir güç haline gelebileceğinin bir kanıtıdır.

TEKEL işçilerinin eyleminin anlamı ve değeri yeterince açık. Onlar, bilinç ve örgütlülük düzeyleri açısından bakıldığında, yapmaları gerekeni fazlasıyla yapıyorlar. Dolayısıyla, asıl olarak devrimci görev ve sorumluluklar alanına bakmak gerekiyor. Zira devrimcilik iddiası bugün her şeyden önce, TEKEL işçilerinin olanaksızlıklar içerisinde yarattıkları bu direniş mevzisine güç taşımayı ve bu mevziyi işçi sınıfının bağımsız-siyasal bir kimlik kazanması, örgütsel niteliğinin yükseltilmesi ve militan mücadele düzeyinin geliştirilmesi doğrultusunda değerlendirmeyi, tüm bu açılardan mesafe alabilmeyi gerektirmektedir. Bu süreci bu amaçlarla değerlendiremeyen, siyasal pratiğinin merkezine bu çerçevedeki görevleri yerleştirmeyen bir sınıfa devrimci önderlik iddiası havada kalmaya mahkumdur.

Buradan bakıldığında, sınıf devrimcilerinin önündeki en önemli görev, TEKEL işçilerinin direniş ateşiyle kışın ayazında estirdikleri bahar havasını, işçi sınıfı ve emekçi hareketi için yeni bir dönemin başlangıcı yapabilmek, içerisine girmekte olduğumuz bahar dönemini emeğin baharına dönüştürebilmektir.

İşçi sınıfının tarihsel mücadelelerinin mirası olan baharın devrimci günlerini bu çerçevede değerlendirmek büyük önem taşımaktadır. Bu tarihsel günler işçi sınıfının bir sınıf kimliği edinebilmesi açısından son derece önemdedir. Zira sınıf kimliği sınıfın kolektif hareketinin ürünüdür ve bu hareket ancak tarihsel bilince dayanarak kendi kolektif hafızasını oluşturur. İşte bahar döneminin devrimci günlerinin en önemli işlevlerinden biri budur.

Dolayısıyla, işçi sınıfının 8 saatlik işgünü, eşit işe eşit ücret vb. için verdiği büyük ve kanlı mücadelelerin sonucunda tarihe yazılmış bir gün olarak 8 Mart’tan öğrenmek bu bakımdan son derece önemlidir. Bu yılın 8 Mart’ında, 8 Mart’ın yaratıcısı olan kadın işçilerin militan mücadele ruhunu TEKEL direnişinin ön saflarında mücadele eden kadın işçilerin elinde bir bayrağa dönüştürmek ve işçi sınıfının geniş bölüklerini bu bayrak altına çağırmak 8 Mart’ın güncel çağrısıdır.

Elbette sınıf kimliği siyasal varoluştan bağımsız olamaz. TEKEL direnişi, toplumu emek-sermaye ekseninde bölerken, işçi ve emekçileri de bir araya gelmeye ve sermayenin karşısında sınıf kavgasını büyütmeye zorlamıştır. Dayanışma grevi bu bakımdan atılmış ileri bir adım olmuştur. Zira dayanışma grevi, kendi kesimsel talepleri için değil sınıf kardeşleri için kavgaya atılmak demektir. Bu anlamda siyasal bir bilinci ve bu bilince dayalı bir kimliği anlatır. İşçi sınıfı ve emekçilerin bilinç ve örgütlenme düzeyleri dayanışma grevinin sınırlarını da bir yanıyla belirlemiştir. Fakat siyasallaşma eğilimini ve ihtiyacını göstermesi bakımından son derece aydınlatıcı olmuştur.

Siyasallaşmanın en önemli belirtilerinden biri de, toplumun ezilen kesimlerinin sorunlarına karşı duyarlılıkta ve onların taleplerinin sahiplenilmesinde kendisini gösterir. İşte bahar döneminin tarihsel günlerinin bu bakımdan büyük bir işlevi vardır. 8 Mart’ta emekçi kadının ezilmişliğini gündeme almak ve bu sorun üzerinden düzeni mahkum etmek, erkek ve kadın işçilerin sermayeye karşı mücadeleye çağırmak son derece önemlidir.

Newroz’un da bu bakımdan önemi açıktır. Zira işçi sınıfının siyasal bir kimlik kazanması, sadece kendi sorunlarına değil aynı zamanda Kürt halkının sorunlarına karşı duyarlılığının geliştirilmesi açısından Newroz önemli bir imkandır. TEKEL işçilerinin direnişinde Kürt, Türk ve diğer milliyetlerden işçilerin aynı amaçlar doğrultusunda mücadelede birleşmeleri hem büyük bir kardeşlik örneği olmuş, hem de milliyetçi-şoven kışkırtmaların yoğunlaştığı bir dönemde zehirli havayı dağıtmıştır. TEKEL direnişinin devam etmesi halinde, direniş içerisinde yan yana gelerek sınıfsal bir mücadele zemininde birleşen tüm milliyetlerden işçilerin, bu kez Newroz vesilesiyle Kürt halkının ulusal hak mücadelesine destek olması, en azından Newroz’un isyan ruhunun TEKEL’in direniş alanına taşınarak direniş ruhuyla buluşturulması son derece anlamlı olacaktır. Bu hem işçi sınıfının siyasallaşması bakımından önemlidir, hem de işçi sınıfı siyasal alana kendi ekseninde müdahalede bulunmuş olacaktır.

TEKEL direnişi sona erse de, bu bahar döneminin Newroz’una sınıfsal bir eksende müdahale etmek ve Newroz’un isyan ruhunu işçi sınıfı ve emekçilerin saflarına taşımak özel bir önem taşımaktadır. Önümüzdeki baharı emeğin baharı haline getirmek bakımından ihmal edilemez bir görevdir bu. İşçi sınıfının mücadele ruhunun Newroz’un isyan ruhuyla kaynaştırılması devrimci bir görevken, diğer taraftan işçi sınıfının devrimci programının Kürt sorunundaki çözüm platformu sınıfın ve emekçilerin ileri bölüklerine taşınmalı ve güçlü bir propagandaya konu edilebilmelidir. Bu, işçi sınıfının siyasal temsilcileri üzerinden Kürt sorununda sözünü söylemesi anlamına gelecektir.

Baharın devrimci günlerinin sonunda ise 1 Mayıs vardır. 1 Mayıs, işçi sınıfının bir sınıf olarak alanlarda birleştiği ve sermaye dünyasına karşı gücünü gösterdiği bir gündür. İşçi sınıfının baharı haline gelmiş bir bahar döneminin 1 Mayıs’ı da hiç kuşkusuz, kitleselliği, coşkusu, kızıllığı ve militanlığıyla işçi sınıfının sermayeye meydan okuduğu bir gün olmalıdır. Böyle bir 1 Mayıs, TEKEL işçilerinin direnişleriyle açtıkları yoldan ilerleyen işçi ve emekçilerin her bakımdan toplumsal yaşama ağırlıklarını koydukları bir dönemin önünü açabilmeli, böyle bir dönemin başlangıcı olabilmelidir. Hem TEKEL’in direngen soluğunu taşımalı, hem TEKEL’in soluğunu ciğerlerine çekmiş sınıf bölüklerinin meydanlara çıkarak birlik, dayanışma ve mücadele ruhunu yükselttikleri bir 1 Mayıs olmalıdır.

8 Mart’tan 1 Mayıs’a uzanan bahar dönemini kazanmak, bu dönemi emeğin baharı haline getirmek iddiasıyla hareket edildiği ölçüde gerçek anlamını bulacaktır. Bu tarihsel devrimci günleri sınıfsal özü ve içeriğine uygun biçimde kavramak, buna uygun bir siyasal pratikle karşılamak ve işçi sınıfına mal etmek, işçi sınıfının siyasal ve örgütsel düzeyini yükseltmek, birleşik-militan hareketini geliştirmek için baharın devrimci günlerinden yararlanmak demektir. TEKEL direnişinin ateşini işçi sınıfının saflarına taşımak, “TEKEL işçileri gibi direnmek” düşüncesini yaygınlaştırmak demektir.

Bu baharı emeğin baharı haline getirebilmek hedefi doğrultusunda yüklenilmesi gereken görev alanı nedir denilirse, bu sorunun yanıtı hiç kuşkusuz, işçi sınıfı ve emekçi hareketi ile devrimci sınıf partisi arasındaki mesafenin kapatılması olacaktır. Bunun somut ifadelerinden biri, devrimci sınıf partisinin sınıfın eylemine önderlik edecek bir kapasiteye ulaştırılmasıdır. Bu çerçevede tüm partili güçlerin ve örgütlerin sınıfı eyleme çekecek bir inisiyatif ve yüklenme içerisine girmeleridir. Diğeri ise, TEKEL direnişiyle yaratılan olumlu atmosferi değerlendirerek, sınıfın birliğini sağlamak doğrultusunda somut pratik adımlar atmaktır. Bu hedef bahar döneminin tarihsel günleri çerçevesine oturtulduğunda, geçmişte değişik vesilelerle gündeme getirilen komite ve platformların her alanda oluşturulması, varolan komite ve platformların ise bu hedef doğrultusunda harekete geçirilmesi anlamına gelmektedir. Bu, partili güçlerin ve parti çeperinin, giderek sınıfın geniş bölüklerini harekete geçirmeye yönelik bir yüklenme içerisine sokulması demektir.

Partinin bu baharı emeğin baharı yapmak hedefi çerçevesinde tüm partili güçlere çağrısı, alan çalışmalarına yüklenmek, parti ile sınıf arasındaki mesafeyi kapatmak için siyasal bir seferberliği örgütlemek olmalıdır. Bu, alan çalışmalarında yoğunlaşmayı, işçi ve emekçileri maddi bağlar kurmayı, onları çeşitli komite ve platform zemininde örgütlemeyi, giderek işçi sınıfı içerisinde öncü haline getirmeyi ve en ileri olanlarını partiye kazanmayı gerektirmektedir. Bu görevler iç içe geçmiştir, çünkü işçi sınıfının bağımsız-siyasal bir düzey kazanması esas olarak onun partisine yakınlaşması, partiyle olan temas noktalarının artması, partinin sınıf ve emekçi hareketine nüfuz ederek onun eylemine önderlik etmesi anlamın gelmektedir.

Partili cüret ve disiplinle bahar dönemini kazanmak için harekete geçelim! Etkili, yaratıcı ve inisiyatifli bir bahar dönemi kampanyasını örgütlemek için ileri atılalım, emeğin baharına yürüyelim!


Üste