TKİP IV. Kongresi sunumları...
Sınıf çalışmasının sorunları
TKİP IV. Kongresi, saptanmış gündemlere bağlı olarak kongre öncesi süreçte Kongre Hazırlık Komisyonları tarafından hazırlanan sunumlar üzerinden çalışmalarını yürütmüştür. Sunumlar parti kongresine bir ön tartışma platformu oluşturmak üzere hazırlanmıştır. Dolayısıyla kongrenin kendi değerlendirme ve kararlarına yalnızca bir ilk hareket noktası oluşturmak işlevine sahiptirler. Burada yayınladığımız metin Sınıf Çalışmasının Sorunları'nı konu alan birden fazla sunumdan biridir...
Sınıf çalışmamızın öncelikli sorunları
Gençlik alanı bir kenara konulursa, sınıf çalışmamız demek toplam faaliyetimizin nerdeyse onda dokuzu demektir. Yalnızca bu açıdan bakıldığında bile, böyle bir değerlendirmenin oldukça geniş bir alanı ve birçok konu başlığını içermesi gerektiği düşünülebilir.
Sınıf hareketi halen geri bir seyir izliyor. Mücadele, bilinç ve örgütlülük düzeyi zayıf. Arkası kesilmeyen saldırılara karşı güçlü bir direniş örmekten uzak. İşçi sınıfı ve emekçiler sermaye düzeni tarafından ideolojik-politik bir kuşatma altında tutuluyor. Fiziki yıpranma ve ahlaki-moral çürüme sınıf kitlelerini de döne döne sarıyor. Sendikalar sermayenin hizmetindeki güçlerce işgal altında tutuluyor. Yaşanan kıpırdanmalara ve bunların birikimiyle gerçekleşen kalkışma denemelerine rağmen, sınıf hareketi mevcut cendereyi aşamıyor, vb...
Sınıf hareketinin sorunları ve bunun sonuçları üzerinde durmayan bir sınıf çalışması değerlendirmesinin temel eksiklikler taşıyacağı muhakkaktır. Kaldı ki partinin ve kongremizin sınıfın tüm bu sorunlarını irdeleme, çözümler üretme, bunları ortaya koyma görev ve sorumluluğu vardır.
Sınıf çalışması alanı bizim için herhangi bir alan değildir. Bütün ideolojik-politik-örgütsel iddiamızın maddi-toplumsal zeminidir. Bu zemine oturmada yaşadığımız zorlanmaların diğer bütün alanları kesen, hatta son tahlilde belirleyen yönleri vardır. Bu, mevcut çalışmamızın, yönelim ve pratiğimizin aynı zamanda bu hayati kapsam ve önem içerisinde de ele alınması gerekliliği demektir. Sorunun bu yanı partimizin, ama onun da ötesinde devrimimizin geleceğini ilgilendirmektedir.
Sınıf çalışması/örgüt-politika ilişkisinde daha güncel hususlar vardır. Bugün somutta kendi içinde tartıştığımız ve tartışmamız gereken birçok örgütsel ve politik sorun, sınıf çalışması alanıyla doğal olarak bağlantılıdır. Bazı politik ve örgütsel sorunlara yapılan çok yönlü müdahalelere rağmen gerçek çözümlerine ulaşmada yaşanan zorlanmada, sınıfla bütünleşme alanındaki sınırlılıklar etkili, hatta yer yer başat bir faktördür. Öte yandan, örgütsel ve politik yetersizliklerimiz de sınıf çalışmasında hedeflenen mesafeyi almayı zora sokan temel etkenlerden biridir.
Ardı arkası kesilmeyen sendikal örgütlenme arayışları, bu örgütlenme arayışlarına dayanan mevzi direnişler, bunların mevcut koşullar altında ezilmesi, bunun sınıf hareketinde yarattığı kısır döngü, bir başka sorun alanıdır.
Sendikalar sorunu ele alınması gereken temel önemde sorunlardan biridir.
Ele alınabilecek daha dar başlıklar da işaret edilebilir:
- Değişen istihdam biçimlerinin incelenmesi, bunun sınıf üzerindeki etkilerinin açığa çıkarılması ve sınıf çalışması alanında önümüze ne tür zorluklar çıkardığının saptanması ve bunların üstesinden nasıl gelinebileceğinin ortaya konulması önemli bir ihtiyaçtır.
- Halen yapılması planlanan yasal değişiklerde (grev yasakları, vb.) sınıfın örgütlenmesini zora sokan yeni yanları sözkonusudur. Bunlar dikkatle incelenmeli ve sınıf hareketinin gündemine taşınmalıdır.
- Dinsel gericiliğin toplumda ve işçi sınıfı içinde kazandığı geniş etki alanı, bunun örgütlenme ve mücadele süreçlerine etkisi üzerinde önemle durulmalıdır.
- Sol hareketteki önü alınamayan yozlaşmanın sınıf hareketine etkisinin ne olduğu ve bu etkiyi karşı mücadele görevi güncel olarak ele alınması gereken bir başka sorundur.
Liste daha da uzatılabilir. Fakat bir kısmı kendi içinde çok önemli görülen ve daha genişletilebilecek olan yukardaki başlıklara rağmen, kongremizin asıl yoğunlaşması gereken alan, süregiden fabrika-sektör çalışmalarımızın “pratik zorlanma alanları”dır. Bu ilk bakışta kongre gibi genel bir platformun yoğunlaşması için biraz fazla somut ve dar bir gündem olarak görülebilir. Ancak bunun nedenleri bu platform için az-çok açık olmalıdır.
Partinin sınıf çalışması, zaman içinde gelişip ilerlemesine rağmen, bir dönemdir ulaştığı eşiği aşmakta zorlanmaktadır. Sınıf hareketi ve işçi kitleleri içinde daha belirgin somut mevziler kazanmayı başarmak olarak tanımlanabilecek bu eşiğin aşılması, toplam parti çalışmasının yalnızca nicelik olarak gelişmesini sağlamayacak, aynı zamanda sınıf zeminine oturmuş, belli somut mevziler üzerinden siyasal faaliyetini örgütleyebilen yeni bir niteliğe ulaşmasının da önünü açacaktır.
Sağlanan ilerlemeye rağmen gelip dayanılan bu eşiği aşmada yaşanan zorlanma bugün en önemli sorun alanımızdır. Kongremizin en önemli görevlerinden biri, belki de en önemlisi, sınıf çalışmamızın yaşadığı bu zorlanmanın nasıl aşılabileceği üzerine yoğunlaşmaktır. Siyasal çalışmamızı fabrika zeminleri üzerinden varetmeyi başaran bir düzey yaratmak, aynı zamanda sınıf ve kitle mücadelesinin ortaya çıkardığı eski ya da yeni çok yönlü görevleri gereğince omuzlayabilmek gücünü de ortaya çıkaracaktır. Bu başarılamadan, partinin önce sınıf kitleleri içinde, sonra da tüm toplum nezdinde etkin bir politik taraf olmasının sağlanması zordur. En azından bugünün sınıf hareketi koşullarında...
Öncelikli sorun alanları noktasında ortak görüş birliği
Gelinen yerde sınıf çalışmamızın öncelikli sorun alanları ve bunların aşılması için yapılması gerekenler konusunda parti saflarında bir görüş birliği vardır. Kendi başına bu olgu bile önemli bir kazanımdır ve kongremizin işini belli açılardan kolaylaştırmaktadır.
Elbette sözkonusu başlıklar ilk kez bu kongre platformunda ele alınacak değildir. Hatta bir kısmının ilk ele alınışı hareketimizin ortaya çıkış dönemine kadar uzanmaktadır. Ancak bugün yoğunlaşılması gereken esas halka, II. Parti Kongresi’den bu yana daha somut olarak müdahale edilmeye çalışılan alanlardır.
Esasen 2005 tarihli 7. Yıl Değerlendirmesi ile başlayan süreç, ardından 2007’de toplanan II. Parti Kongresi’nde kapsamlı bir müdahaleye dönüşmüş, 2009’da toplanan III. Parti Kongresi bu müdahaleyi yeni bir düzeye çıkarmıştır. Her iki platformda da burada tartışılacak başlıklar ele alınmıştır. Dahası, tüm bu sürecin birikim ve deneyimleri, zorlanma alanları, geçen sonbaharda gerçekleşen iki Parti Okulu devresinde ve onları izleyen tam üyeli MK toplantısında, en somut biçimiyle tekrar ele alınmış, tam da bu tartışmalar üzerinden parti orta vadeli somut planlamalar yapabilme imkanı bulmuştur.
Ancak tüm bu süreçte alınan yolun bilinen sınırları bu başlıkları tekrar ele almayı gerektirmektedir. Ve aşılamayan her sorunun şu veya bu ölçüde tekrarlar içeren bir tartışmaya yol açması da kaçınılmazdır.
Partimiz henüz belli fabrika birimlerini elinde tutan, buradan sınıf hareketine genel müdahale yapma olanaklarına sahip bir güç değildir. Ve bugün sınıf çalışmamızın önünü açacak olan, ne yapıp edip sınıf içerisinde daha belirgin mevzilerin kazanılmasıdır. En son parti okullarında somut olarak tartışılmış sorun alanları, kongremiz tarafından bir kez daha, daha somut ve çözücü biçimde tartışılmak zorundadır.
Sözkonusu somut tartışma başlıklarına geçmeden önce, dünden bugüne (özellikle de II. Parti Kongresi’den bu yana) süregiden sınıf çalışmamızın durumuna daha yakından gözatmak, yapılacak tartışmalar için faydalı olacaktır.
II. Parti Kongresi’den (2007) bu yana sınıf çalışmamız...
II. Parti Kongresi öncesi süreç parti açısından belirgin bir gelişimin yaşandığı bir dönem oldu. Bu gelişim süreci kendini esas olarak, politik faaliyet kapasitesinin güçlenmesi, faaliyet alanının genişlemesi, partinin politik etkisinin büyümesi, sol hareket ve toplumsal muhalefet içerisinde kendine daha belirgin bir yer edinmesi üzerinden ortaya koydu. Kadrosal alanda yaşanan gelişme ise bilinen nedenlerden kaynaklı olarak tek yanlı ve böyle olduğu ölçüde de önemli zaaf ve eksiklikleri barındıran özelliklere sahipti.
II. Parti Kongresi esas ve öncelikli müdahalesini “örgüt ve kadro sorunları” üzerinden gerçekleştirmiş olsa da, bu alan ile sınıf çalışması ve onun gelişim düzeyi arasında güçlü bağlar kurdu. Kurumlar ve platformlar merkezli, dolayısıyla daha çok açık biçimler üzerinden şekillenen sınıf çalışmamızın bu durumdan çıkarılması, daha denetim dışı ve fabrika-sektör merkezli bir biçime kavuşturulması, üstünde en çok durulan konulardan biri oldu.
II. Parti Kongresi, genel etkisi güçlenen ve sınıf içinde daha belirgin olarak kendini ortaya koyan çalışmamızın daha ileriye taşınabilmesi için hareket içerisinde somut mevziler kazanmanın şart olduğunun altını çizdi ve bunun yolunun sınıf kitlelerini ve hareketini esas alan genel faaliyet sınırlarının aşılmasından, seçilmiş alanlara yoğunlaşan-kuşatan bir içeriğe kavuşturulmasından geçtiğini tespit etti.
Tabii ki “seçilmiş alanlar üzerinden yoğunlaşmış bir çalışma” ilk defa II. Parti Kongresi’nde vurgulanan bir yönelim değildi. Ancak II. Parti Kongresi sadece sözkonusu yönelimin gerekliliğinin altını çizmekle kalmadı, aynı zamanda karşı karşıya bulunduğu çok yönlü sorun alanlarına rağmen partinin, bu yönelimi hayata geçirmek için her zamankinden çok daha geniş imkanlara sahip olduğunu da ortaya koydu.
II. Parti Kongresi’nden III. Parti Kongresi’ne uzanan süreçte genelde esas müdahale alanı örgüt ve kadro sorunları oldu. Bu alandaki kapsamlı sorunlarda atılan ilk adımlar ve bunların sonuçları III. Parti Kongresi’nin (2009) gerek bu sorunları, gerekse sınıf çalışmasının sorunlarını daha kapsamlı ele alabilmesinin de önünü açtı. Her açıdan II. Parti Kongresi’nin devamı ve tamamlayıcısı olan III. Parti Kongresi’nde sınıf çalışması sorunları daha geniş bir biçimde tartışılabildi. “İstenilen yoğunlaşmanın henüz sağlanılamadığı”, bunda halen de önemli ölçüde varlığını sürdüren örgüt ve kadro sorunlarının yadsınamaz bir paya sahip olduğu, III. Parti Kongresi tespitleri arasında yer aldı.
III. Parti Kongresi platformu, 7. Yıl Değerlendirmesi ve II. Parti Kongresi’nde tespit edilen “alan ve ilgi” kayması sorununun aşılarak gelinen yerde bütün temel alanların sınıf çalışması yönelimine girdiğini vurgularken, bu yönelimin derinleştirilmesi ve toplam faaliyetimizin tam anlamıyla sınıf eksenine oturması gerekliliğinin üzerinde durdu. “Sınıf eksenli partiye geçiş!” şiarı ile ifade edilen bu yönelimin seçilmiş alanlara yoğunlaşan bir çalışma üzerinden ete-kemiğe büründürüleceği gerçeği bir kez daha ifade edildi. Bu çerçevede III. Parti Kongresi, “yoğunlaşma ve kuşatma” sorununu çok daha somut bir biçimde ele aldı.
Kongre seçilmiş alanlara yoğunlaşan bir faaliyetin istenilen tarzda gerçekleşememesiyle her düzeyde “politik önderlik sorunları” arasında somut bağlar kurdu. Merkezden yerele her bir organ değişik biçim ve düzeylerde de olsa fabrika merkezli çalışmalara yoğunlaşmadan, belirlenmiş hedefler üzerinden sonuç almak şöyle dursun, bu hedeflere dayalı sürekli ve sistematik bir faaliyetin örgütlenmesinin bile başarılamayacağı, kongrenin en önemli vurguları arasında yer aldı.
Genel gündemler ile yerel çalışma arasındaki gerekli bağların kurulması sorunu, bu sorunla da bağlantılı olarak fabrikalara dönük özgün politikaların oluşturulması, özel örgütlenme politikaları çerçevesinde işçilerin sosyal yaşam alanlarına daha kuvvetle girilip müdahale edilmesi, bütün çalışma alanlarının bazı darlaşmaları göze alarak kendi faaliyetine eksen teşkil edebilecek seçilmiş birimlere daha kuvvetle yüklenmesi, III. Parti Kongresi’nin somut kararları arasında yer aldı.
Kuşkusuz kongre bir dizi başka sorunu da ele aldı. Sınıf çalışmamızın niteliği, araçları, mevcut deneyimlerin toparlanmasında yaşanan zorlanma vb...
Kongrenin ele aldığı diğer önemli bir başlık sınıfın eylemlerine müdahalenin sorunlarıydı. Sorun sadece süregiden eylemlere önderlik etme kapsamında ele alınmadı. Kendi sınıf faaliyetimizin “propaganda ve aydınlatma” ekseninden çıkıp daha eylemli bir hatta kavuşturulması ihtiyacı ve bu yönde yapılması gerekenler tartışmasıyla birleştirildi.
Daha güçlü bir siyasal müdahale için sendikal mevzilerinin yaratılması, sendikal bürokrasiyle her alanda daha kapsamlı bir mücadeleye girilmesi ve tüm bunların yöntem ve araçları, III. Parti Kongresi’nin tartışma başlıkları arasında yer aldı.
Genel planda ve birçok yanını eksik bırakarak özetlediğimiz III. Parti Kongresi’nin “Sınıf eksenli partiye geçiş!” şiarı altında formüle ettiği bu yönelimler, kongreyi izleyen dönem içinde yoğun bir çabayla hayata geçirilmeye çalışıldı. Bu süreç zarfında hemen her alan şu veya bu ölçüde “seçilmiş hedeflere yoğunlaşan bir faaliyet” örgütlemeye çalıştı. Özellikle İstanbul çalışması, “propaganda-ajitasyona dayalı genel bir seslenmenin ötesine geçmeyi başarmak” açısından, o güne kadarki düzeyimizle karşılaştırıldığında, önemli sayılabilecek bazı adımlar attı. Bir dizi direniş ve sendikal örgütlenme girişimi parti tarafından bizzat örgütlendi. Kendi dışımızda gelişen eylemli süreçlerde de parti açık bir taraf olmayı başardı. Aynı dönemde özellikle metal sektörü üzerinden, henüz “somut fabrika mevzilerimiz”in sınırlı olması gerçeğine rağmen, partinin bir politik güç haline gelmeye başladığının göstergesi olan süreçler yaşandı. Parti her zamankinden daha belirgin bir şekilde sınıfla anılır hale geldi.
Gerek bileşimi gerekse tartışma düzeyi açısından bir kongreyi aratmayacak nitelikteki Parti Okulu etkinliklerinde öteki sorunlar yanında sınıf çalışmasının sorunları üzerine tartışmalar tam da bu gelişmelerin ışığında gerçekleşti. Parti Okulu tartışmaları ve aynı dönemde gerçekleşen tam üyeli MK toplantısı, “seçilmiş alanlara yoğunlaşan bir çalışma”, bunun öncelikleri, sorun alanları ve imkanları açısından somut tartışmaların yapıldığı platformlar oldu. Ve II. Parti Kongresi’nden bu yana yapılmaya çalışılan müdahale en somut biçimini bu sürecin arkasından buldu. Özellikle hedefler-öncelikler, genel çalışma-özgün politika, ideolojik-politik zayıflık-kadro-eğitim-sınıf çalışması ilişkisi, çok yönlü bir kuşatma için işçilerin sosyal yaşamına müdahale gibi konular en somut biçimiyle ele alındı.
Sadece varılan sonuçlarla yetinilmedi, aynı zamanda MK iki yıllık bir dönemsel planlama yaparken, bu sonuçları esas hareket noktalarından biri olarak kabul etti. Özellikle de yoğunlaşma sorununun önünde engel olarak görülen “genel politik faaliyetin yarattığı yükler” konusunda net tercihler tanımladı.
Gelinen yerde çalışmamızın durumu üzerine...
Toplamdan bakıldığında, henüz mevcut sınırlarımızı aşmamızı sağlayacak bir gelişme ivmesi yakaladığımızı söyleyebilecek durumda değiliz. Gene de toplama bakıldığında, bazı istisnalar dışında bütün alan çalışmalarımızın artık seçilmiş hedeflere yoğunlaşan bir düzey kazanmaya doğru yol aldığı görülmektedir. Ancak en ileri örnekler bir kenara konulup ortalama durum ele alındığında, bu yoğunlaşma düzeyi yer yer henüz istikrardan uzak ve daha da önemlisi politik niteliği açısından sorunludur.
Yoğunlaşmanın çok yönlü bir “politik kuşatma düzeyi” kazandığı örnekler sınırlıdır. Genellikle fabrika içi sorunlar ve sendikal çalışma öne çıkmaktadır. Bu durum, o da en ileri örnekleri şahsında, sadece 1 Mayıs ya da kapsamlı genel saldırılar gündeme geldiğinde kısmen zorlanabilmektedir.
Siyasal sorunların hergünkü faaliyete gereğince yedirilebilmesinde, iktisadi, sosyal ve siyasal sorunlara karşı yükseltilen mücadele çağrılarının etkin bir sosyalist propagandayla gereğince birleştirilmesinde halen de önemli bir zorlanma sözkonusudur.
Parti en ilerilerinden başlayarak çevre işçi ilişki ağının eğitimesinde daha belirgin ve hedefli bir çaba içerisinde olsa da, bu açıdan elde ettiği sonuçlar da sınırlı kalmıştır.
Çalışmanın daha eylemli bir tarzda örgütlenmesi açısında özelikle İstanbul çalışması son dönemdeki gelişim ivmesini sürdürmektedir. Fakat bu “eylemli hat” birçok handikapla içiçe yürümektedir. Kendini sendikal örgütlenme çabaları olarak dışa vuran eylemler, belli durumlarda gereğinden önce bir çatışmaya dönüşebilmektedir. Bizim tercihlerimizden öte sendikal çalışmanın kendine özgü niteliğinin ürünü olan bu durum, sınırlı sayıda işçinin gerekli iç örgütlülükten ve bilinç düzeyinden yoksun bir şekilde eyleme girmesine yol açmakta, bu eylemler partinin sınıf içerisinde politik etkisini güçlendirse de, sonuç olarak genelde fabrikalardaki dayanakların kaybedilmesiyle sonuçlanmaktadır. (İstanbul’da son dönemde birçok fabrikadan böyle atıldık). Bu durum bir yandan belli imkanların kaybına yol açarken, öte yandan sözkonusu alanlar üzerinden istikrar sorunları yaratmaktadır.
Diğer iller açısından ise henüz eyleme, direnişe ya da başarılı bir örgütlenmeye dönmüş örnek sayısı yok denecek kadar azdır. Bu durum ilden ile değişse de...
***
Değişik araçların aynı hedef doğrultusunda, ancak kendi özellikleri gözetilerek etkin bir biçimde kullanılmasında II. Kongre’den bu yana yaşanan zayıflama, son dönemde belli ölçülerde aşılmaya çalışılsa da hala sürmektedir. Dernekler ve kültür kurumları gibi araçlar kendi gerçek işlevlerinden uzaktır. Mevcut durumda en yaygın ve etkin araç olarak öne çıkan bültenler ise dil ve üslup alanındaki genel sorunların etkilerini şu veya bu ölçüde taşımaktadır. Araçların ortak bir politika etrafında, ama kendine özgü özellikleri öne çıkacak şekilde kullanılmasındaki sınırlar çalışmamızı tekdüzeliğe mahkum eden önemli bir faktördür.
Sınıf hareketinin genel gündemlerine müdahalede zayıflama sözkonusudur. Bu zayıflama her ne kadar “seçilmiş alanlara yoğunlaşma, tercih ve öncelikleri buna göre yapma” yönelimiyle ilişkili görünse de, yer yer hareketten ve onun gündemlerinden kopma sorunuyla bizi karşı karşıya bırakmaktadır. Kazanılmış bazı refleksler zayıflamakta, aynı zamanda fabrika çalışmaları da dahil olmak üzere bütün siyasal faaliyetimiz bu açıdan da tekdüzeleşmektedir. En son THY grevi ya da kamu alanındaki iş bırakma eylemleri, bu zayıflığın dışa vurulduğu güncel örnekler olarak önümüzde durmaktadır.
Kadrosal sınırlılıklar en önemli sorunlardan biri olmaya devam etmektedir. Bu özellikle çalışmanın politik muhtevasına ilişkin sorunlar yaratmaktadır. Çalışmayı bire bir örgütleyen güçlerin bilinen politik zayıflıkları ve merkezden yerele yönetici organların bu politik zayıflıkları ortadan kaldıracak, en azından dengeleyecek bir müdahale ve önderlik kapasitesi ortaya koymakta zorlanmaları, siyasal plandaki zayıflığın en önemli nedenlerinden biridir. Parti kendi kadrosunu donatıp eğitmekte zorlanmakta, çalışma tarzında aşılamayan sorunlar ise fabrika merkezli faaliyetin siyasal niteliğini düşürmektedir.
Öncelikler, hedefler, genel yoğunluk, özel çalışmalar vb. konularda gerek kongrelerde, gerekse son Parti Okulları’nda net tanımlar yapılmış olsa da, bu alanda belli sorunlar sürmektedir. Sorun büyük ölçüde yönelimlerin, önceliklerin, tercihlerin ne olması gerektiği tartışması olmaktan çıkmış, gündelik faaliyetin doğru planlanmasıyla ilgili yanları öne çıkan bir mahiyet kazanmıştır. Fakat bu, zorlanmaların halen de kavrayış ile ilgili yanların bulunmadığı manasına gelmemektedir.
Partide her ne kadar ortak sorunlara ortak çözümler noktasında güçlü bir görüş ortaklığı olsa da, bu görüş ortaklığına yön veren ideolojik-politik hattın kavranılmasındaki zorlanmaların ve bunun gündelik faaliyetimizde yol açtığı sorunların sürdüğü görünmektedir.
Bu görüş ortaklığının net bir ideolojik-politik kavrayış birliği düzeyine yükseltilmesinin başarılması, partinin önünde duran en önemli sorunlardan biridir. Kalıcı çözümünü kadroların ideolojik-politik gelişimi üzerinden bulacak olan sorunun daha kısa vadedeki müdahale alanı, politik önderliğe dayalı çalışma tarzının oturtulmasında alınacak mesafedir. Bu mesafe kendini sınıf çalışması alanında güçlü bir nitelik değişimi olarak ifade etmeden sorunlarımızın bir kısmı, en çok da siyasal faaliyetimizin niteliği ve tek yönlülüğü sorunu büyük ölçüde sürecektir.
Bazı öneriler:
* Sınıf faaliyetimizin, özellikle fabrika çalışmalarımızın mevcut muhtevası gözden geçirilmelidir. Sendikal çalışma ile siyasal çalışmanın birleştirilmesi alanında çubuk siyasal alana bükülmeli, bu doğrultuda genel siyasal çalışma ve seçilmiş alanlara yoğunlaşma ilişkisi yeniden tartışılmalıdır. Siyasal faaliyetimizin belli fabrika birimleri üzerinden kendini vareden bir düzeye ulaşması temel hedef olarak tanımlanmalıdır.
Bu doğrultuda;
a- Parti hedef işletmeler planlamasını yeniden gözden geçirmeli, imkan olan her alanda çalışmamız orta ölçekli işletmelerden siyasal kuşatma için daha uygun olan büyük ve stratejik işletmelere doğru kaydırılmalıdır. Gene aynı nedenlerle örgütlü işletmelere daha planlı bir yönelim gerçekleştirilmelidir.
b- Anti-emperyalizm ve ABD karşıtlığı, gericiliğe karşı mücadele, faşist baskı ve terör gibi toplumu saflaştıran gündemler daha güçlü işlenmelidir. Sağlık ve eğitim gibi temel hakların gaspına yönelik saldırılar, kadın sorunu gibi toplumsal olgular, sendikal hakların gaspı gibi konular sınıf çalışmamızın daha belirgin gündemleri olmalıdır.
c- Sosyalist propaganda açısından içinde bulunulan zayıflık mutlaka aşılmalı, merkezi organlar en temel sorumluluk alanlarından biri olarak bu alanı tanımlamalıdır. Değişik biçimlerde işçi eğitim grupları oluşturmak ve sürekliliğini sağlamak için azami çaba göstermek, temel toplumsal ve siyasal gerçeklerin işlendiği sosyalist propaganda broşürleri gibi kalıcı araçlar hazırlamak özel bir politika haline getirilmeli, yeni MK bu doğrultuda somut planlamalar yapmalıdır.
d- Yalnızca içerik açısından değil yaygınlık açısından da propaganda-ajitasyon çalışmamızda önemli bir zayıflama sözkonusudur. Yer yer “seçilmiş alanlara yoğunlaşma” yönelimine dayandırılan bu zayıflık aşılmalı, düne göre zayıflayan refleksler tekrar güçlendirilmelidir. Hedefsiz zayıf propagandaya duyulan tepki yer yer kendi sınırlarını aşmakta, propagandaya ilgisizliğe dönebilmektedir.
* Ana vurgunun siyasal çalışmaya yapılması gerekliliği sendikal çalışmanın özel önemini karartmamalıdır. Sendikal çalışma açısından mevcut yönelimler güçlendirilerek sürdürülmeli ancak bu alandaki yetersizlikler özel müdahalelerle aşılmalıdır.
Bu doğrultuda;
a- Parti bu alanda uzmanlaşacak özel ekipler oluşturabilmeli, bu ekipler kapsamlı ve çok yönlü bir eğitimden geçirilmelidir. Bölge ve alan bileşimleri oluşturulurken bu ekiplerin dağılımı gözetilmelidir.
b- Partiye son dönemde belli bir prestij kazandırmış olsa bile yeterince hazırlığa dayanmayan sendikal kalkışmalardan gelinen yerde mümkün mertebe kaçınılmalı, çubuk bir kez daha uzun erimliliğe, yeterli hazırlığa sahip olmaya bükülmelidir.
c- Ortaya çıkan mevzi direnişlere müdahalede “sendikacıların yapmadığı işleri yapmak- yaptırmak” çizgisine dayalı anlayış geri plana itilmeli, bu alan da ihmal edilmeden siyasal gerçekleri açıklamaya dayalı bir hat daha belirgin hale getirilmelidir.
* Kullandığımız araçlar açısından belirgin bir darlık içinde olduğumuz söylenemez. Sorun araçların kendine özgü özelliklerine dayalı bir biçimde kullanılmasının başarılmasıdır.
Bu doğrultuda;
a- II. Parti Kongresi sonrası süreçte belli bir zayıflama yaşayan dernekler, kültür kurumları, birlikler, platformlar türü araçlar tekrar güçlendirilmelidir.
b- Mevcut kadrosal sınırlılıkta öncelik kültür kurumlarına verilmeli, bu kurumlar bulundukları alanda yaşayanların sosyal yaşamını kuşatma bakışıyla hareket etmeli, örgütlenme çalışmasında kültürel araçların etkin bir biçimde kullanıldığı mevziler haline getirilmesi için çaba gösterilmelidir. Yeni MK bu açıdan da somut bir planlama yapmalı, belli ölçülerde de olsa bu kurumların yaygınlaştırılması gündeme getirilmelidir.
Tartışılabilecek diğer bazı konu başlıkları...
* Öncü işçi profili üzerine somut değerlendirme ve işçi sınıfı içinde kadrolaşmanın sorunları...
* Sendikal ayrımlar, sendikal platformlar ve 1 Mayıs ayrışmasının gösterdikleri üzerine...
* İşçi Savunma Birlikleri üzerine...
* Sınıf çalışmamızın genel gündemleri üzerine...
* Deneyimlerimiz ışığında sendikal ittifaklar politikamız üzerine...
* 25. yıl ve 15. yıl kampanyaları ile seçilmiş alanlara yoğunlaşan bir çalışma ilişkisi üzerine...
* Seçilmiş alanlara “darlaşan” bir çalışma ve partinin kitleselleşme sorunu üzerine..
Sınıf Çalışmasının Sorunları Komisyonu
Temmuz 2012