Logo

Devrimcileşme sürecinde sorunlar ve tutumlar


Devrimcileşme sürecinde
sorunlar ve tutumlar

Değişme değiştirme, yenilenme yeni olanı yaratma istek ve iddiasının dışavurumu olan devrim ve sosyalizm mücadelesine katılma tercihi, bir süreci bitirme eğilimi olduğu kadar bir başlangıcı göze almaktır aynı zamanda.

Her yeni başlangıç gibi, devrimci yaşama adım atmak da kişiyi hem coşkulu duygulara hem kaygı ve şüphelere sürükleyebilir. Hayatın kendisi gibi ve onun bir kesiti olarak, karmaşık olduğu kadar yalın da olan diyalektik bir süreçtir bu.

Bu süreç, hem bir kopuş hem bir tutunuş çabasıdır. Bu yönüyle emek, disiplin, irade ve ısrar gerektirir. Bu çaba, bir yıkış ve inşa ediş olmakla birlikte, içererek aşma isteğidir de. Sistemin dayattığı sığlaştırıcı darlığı yıkarak yeni ufuklara açılma eğiliminin belirginleştiği bu dönemde, yerelde filiz veren bilinç ulusala uzanır, bu sınırlarda durmayıp evrensele açılır.

Devrimcileşme süreci, aşmayı içerdiği için biraz netameli, yeniye gebe olduğu için de sancılıdır. Bu süreç, geri düşünce, korku ve önyargılardan kurtulmanın kapılarını açtığı için rahatlatıcı, düşüncede ise özgürleştiricidir. Ancak bilinçte özgürleşmenin kişiye sorumluluklar yüklemesinden dolayı, bazı vazgeçişleri de kaçınılmaz olarak içerir. Çünkü, zorunluluklar çağında (ki en genel ifadeyle devrimcilik, özgürlükler çağına ulaşma mücadelesinden başka bir şey değildir) yaşayan kişilerin tercihlerini, çoğu zaman vazgeçişler tamamlar. Yaşam, kimi zaman iç içe geçen tercihler ile vazgeçişlerin belirgin olduğu bir süreçtir.

Marksist dünya görüşünü içselleştirerek kavrama ve pratik yaşamı buna göre yeniden kurma sürecinde zorunlu olanın farkına vararak bilinçte özgürleşmek, eylemde özerkleşmenin koşullarını da hazırlar. Bilinçli bir tercihle yeni bir yaşam kurma çabası, devrim ve sosyalizm mücadelesinde yer alışın belirgin bir hal alması olarak tanımlanabilir. Bu, kapitalizmin “amaçsızlık içinde hiçleşme” dayatmasının aktif bir reddidir aynı zamanda.

***

Devrimcileşme sürecinde birbirine zıt iki dünya görüşünün, farklı iki yaşam tarzının çatışması, son derece somuttur. Geçmişe ait bilincin kalıntıları ile inşa sürecinde olan yeni bilincin çatışmasını, hemen her kritik noktada sezmek mümkündür. Her gelişme içinde bu çatışmayı barındırır. Zira gelişim tam da bu çatışma üzerinden yaşanır. Çatışmanın olmadığı yerde gelişmeden söz edilemez.

Düne ait olan ile mücadelenin/çatışmalı bir sürecin içinde inşa edilen bilinç, sağlam temellere kavuşmuş demektir. Bu sürecin belli evrelerinde bazı sorunların yaşanması olasıdır. Şu veya bu sorunu içermekle birlikte, kararlı bir şekilde ve elbette pratikle iç içe ileriye doğru adımlar atabilen kişinin devrimcileşme süreci sağlıklı bir seyir izliyor demektir.

Burada kastedilen, sorunların yok sayılması veya çözümlerinin kendiliğindenci bir sürece bırakılması değildir elbette. Ortaya çıkışlarının anlaşılır, hatta kimi zaman kaçınılmaz olduğunun farkına varmak ve bu farkındalığı sorunlara çözüm üretmenin kapısını aralayan bir avantaja dönüştürebilmektir. Sağlam temeller üzerine inşa edilen bilinç bunu başarmakta zorlanmayacaktır. Çünkü o, hem önüne çıkan engelleri aşma hem kendi içinde boy veren sorunlara çözüm üretme gücünü ve iradesini de içeren bir bilinç olacaktır.

***

Hem kendisiyle hem de toplumsal koşullarla çatışmayı içeren devrimcileşme süreci sorunsuz ilerlemez. Zira aşılmak istenen yaşam biçimi ile inşa edilmek istenen yaşam biçimi arasındaki açıyı kapatma çabasında zorlanmalar yaşanması anlaşılır bir durumdur. Sürecin ilerleyişi her zaman pürüzsüz gerçekleşmez. Çatışmalı süreçler sorunlar üretmeye elverişlidir. Çatışma yeni sorun alanları üretirken, gelişme ise bu sorunların aşılması ile belirgin bir hal almaya başlar.

Kimi zaman düne ait olandan vazgeçmeden yeniyi kurma eğiliminin öne çıktığı görülür. Geçmiş bilinç ve davranışın izleri bu eğilimi tetikleyebileceği gibi, güncel planda düzenin kişi üzerindeki etkilerinin yankısı olarak da tezahür edebilir. Bir “ara yol” bulma çabası olan bu eğilim, özellikle zorlanma anlarında dışa vurur. Gerçekle yüzleşmeyi erteleme isteğinin yansıması ya da bazı alışkanlıkların aşılmasına ayak diremenin bir ürünü olarak karşımıza çıkan bu eğilim, dönüşüm sürecinin önemli sorun alanlarından  biridir.    

Bu tür sorunlar kolektifte de kendine özgü bir hal alarak dışa vuracaktır. Dolayısıyla komite veya kolektiflerde tüm bileşenleri etkileyen sorunlara yol açacaktır. Bu nedenle kolektiflerin de şu veya bu düzeyde sorunlarla karşı karşıya kalmaları şaşırtıcı olmamalıdır. Diyalektik süreç, salt kişiler değil kolektiflerin gelişip yetkinleşmeleri için de kaçınılmazdır.

Sorunlarla devrimci temelde hesaplaşılabildiği zaman, gereksiz tortuları atan kolektif de tek tek bileşenleri de güçlenecektir. O halde ilerleyen süreç, sorunsuz olmasıyla değil, sorunların üstesinden gelme kararlılığıyla belirgindir.

Kişinin hem kendi sürecinin hem bileşeni olduğu kolektifin şu veya bu nedenden dolayı sancılı dönemler yaşaması olağandır. Önemli olan, sancılı süreçlerin, karşımıza dikilen geçmişin bir yansıması olduğunun farkına varmak, onunla devrimci tarzda hesaplaşarak, gelişimin önündeki engelleri yıkabilmektir.

Süreçlerin sorunsuz/sancısız olacağı varsayımıyla hareket etmek, çoğu zaman kişiyi zorluklar karşısında hazırlıksız bırakır. Bu da sancılı dönemlerin daha acıtıcı etkiler yaratmasına yol açar. Hatta kimi zaman devrimcileşme iddiasının zayıflamasına veya terkedilmesine varan sonuçlar da yaratabilir. Bu nedenle sancılı süreçlere hazırlıklı olmak,   bu süreçlerden güçlü ve yenilenmiş olarak çıkmayı sağlayacaktır.

***

Bir kolektifin bileşeni olmak, o kolektifteki olası her sorunun da parçası olmak anlamına gelir. Sorun, fiilen şu veya bu bileşenin dışında çıkmış olsa bile, kolektif bilinç, kolektif çalışma bunu gerektirir. Kendini sorunun bir parçası olarak görmeyen bir bileşen, çözüm üzerine de gerektiği gibi kafa yoramayacaktır. Aynı şeyi partinin genel sorunları için de söylemek mümkündür.   

Kendini sorunların dışında gören, çoğu zaman çözümü de başkalarından bekler. Oysa her yönüyle kolektifin aktif bir bileşeni, yani öznesi olabilmek, ancak kendini hem sorunun hem çözümün bir parçası olarak hissetmekle ve buna uygun bir pratik tutum içinde olmakla mümkündür. Bu, devrimci dönüşümün sağlıklı ilerlemesini ve kişinin mücadeleye katılım düzeyinin de istikrarlı bir gelişim izlemesini sağlayacaktır.


Üste