Siyasal yaşamda yayınlar
Siyasal yaşamda ortaya çıkan sorunlara yönelik somut, kalıcı, daha da önemlisi devrimci açıdan çözümler üretilebilmesi için, sorunların gerçek toplumsal ilişkiler içerisinde kavranması büyük önem taşır. En basitinden en karmaşığına tüm toplumsal-siyasal sorunlar için geçerlidir bu.
Fakat ne yazık ki, Marksizmin bu temel yöntemsel yaklaşımı çoğu zaman gündelik yaşam ve mücadele içerisinde gözden kaçırılır. Ortaya çıkan sorunlar “kendi içerisinde” anlamlandırılmaya ve o sınırlarda çözülmeye çalışılır. Böylelikle sorunların çözümüne dair ortaya konan pratik önermeler genellikle biçimsel, mekanik ve hayattan kopuk kalır ya da sorunların gerçek kaynağı yeterince kavranamadığı için ortaya çıkan sonuçlar etrafında dönülüp durulur.
Biz komünistler, toplumsal ve siyasal yaşamın önümüze çıkardığı tüm sorunları bu temelde kavramak ve çözümler üretmek durumundayız. Temsil ettiğimiz maksist dünya görüşünün devrimci dinamizmi ve diyalektik yöntemi bunu öngörmektedir.
Bu yöntemsel hatırlatmanın ardından parti olarak uzun bir süredir gündemimizde olan ve çeşitli yönleriyle tartışıp tanımladığımız “yayınlar” soruna geçebiliriz. Bugüne değin parti bu sorun alanına dair denebilir ki söylenmedik söz bırakmadı. Özellikle son üç kongre platformu ve bu süreçlerin tamamlayıcısı olan parti okulu tartışmaları üzerinden ele alındığında bile, yayınlar üzerinden söylenecek çok az şeyin kaldığını görülüyor.
Buna rağmen yaşanan zayıflık (işin görev ve sorumluluklar boyutunu bir kenara bırakırsak), bir bütün olarak parti saflarının bu konunun “esasları” üzerinden döne döne uyarılması ve yönlendirilmesi ihtiyacını ortaya koyuyor. Sorunun güncel boyutu kadar “genel çerçevesi” üzerinden partide açıklıklar sağlama gerekliliğini hayatın kendisi dayatıyor.
Yayınlar: Dünya görüşünün, ideolojik-politik çizginin taşıyıcısı ve temsilcisi
Siyasal yaşamda yayınlar, gazete, dergi, kitap, bildiri, broşür, rapor, radyo, tv, vb., her birisinin araç olarak farklı farklı işlevi olsa da, tümü de temsil ettiği dünya görüşünün ve çizginin en temel platformlarıdır. Kimisi teorik-ilkesel tutum ve yaklaşımları ortaya koyar, kimisi güncel politik gelişmelere açıklık getirir. Kimisi bilgilendirmeye ve eğitmeye yöneliktir, kimisi harekete geçirmeye ve örgütlemeye... Toplamında yayınlar, siyasal parti ve örgütlerin, en genel planda “sınıfların” dünya görüşlerini ve ideolojik çizgilerini ortaya koyduğu etkili ve işlevsel platformlardır.
Örneğin PYO’nun 10. yılı vesilesiyle kaleme alınan değerlendirmede ifade edilenler, siyasal mücadelede genel olarak yayınların işlevine de ışık tutmaktadır: “O bir programa, devrimci sınıf partisi programına dayanmaktadır; ‘etrafında birleşilecek ve uğrunda savaşılacak’ bu biricik tutarlı devrimci programı savunmaktadır. Ve elbette o, bu programdan çıkan devrimci stratejik ve taktik çizgiye dayanmakta, tüm yayın faaliyetini buna dayandırmakta, işçi ve emekçilere bunu taşımaktadır.”
Araç olarak yayınların bu işlevi başka tartışma ve değerlendirmelere gerek duymaksızın siyasal yaşamda tuttuğu yeri açıkça ortaya koymaktadır. Devrimci yayın faaliyetinin siyasal mücadeledeki bu temel misyonu, yani “dünya görüşümüzün, ideolojik çizgimizin ve politik tutumumuzun” temsilcisi olmaları üzerinden kavranması, bugün güncel planda yaşadığımız sorun alanlarının çözümü bakımdan büyük önem taşımaktadır.
Komünistler olarak parti yayınlarıyla olan ilişkimizi öncelikle buradan kurabilmek, yayınlara karşı sorumluluklarımıza bu genişlikte bakabilmek durumundayız. Gerek yayınlara katkı sunarken gerekse gündelik faaliyette kullanırken, yayınların işlevi ve anlamı, toplumsal-siyasal mücadelede tuttuğu yer asla gözden kaçırılmamalıdır.
Yayınlar: Devrimci dünya görüşü ile
kitleleri buluşturmanın araçları
Devrimi tarihsel-sınıfsal karakteri üzerinden kavrayan ve mücadelesini bu eksene oturtan bir parti, işçi sınıfıyla bütünleşmeye büyük önem verir, tüm çabasının merkezine işçi sınıfını devrimcileştirmeyi koyar ve her adımında sınıfı devrime hazırlamaya çalışır.
Bu çaba içerisinde sınıf ve emekçi kitleler ile devrimci fikirleri buluşturmanın, kitleler içerisinde sosyalizm bilincini geliştirmenin önemi tartışmasızdır. Zira bu olmaksızın, sınıfı devrimcileştirmek, işçi sınıfını “kendi düşünsel silahlarıyla buluşturmadan” devrimci bir sınıf hareketi geliştirmek mümkün olmayacaktır.
Devrimci fikirlerin ve dünya görüşünün işçi sınıfı içerisinde yayılıp kökleşmesinde devrimci yayınlar eşsiz bir yer tutmaktadır. Komünistler olarak yayınlar üzerinden yakalamamız gerek ikinci kritik halka budur. Devrimci ideoloji ve çizginin dolaysız taşıyıcısı olan yayınlarımız, tam da bu misyonu üzerinden sınıf ve emekçi kitleler içerisinde devrimci düşüncenin şekillenmesine de hizmet etmektedir. Programımızın, buna dayalı politik çizgimizin sınıf ve emekçi kitleler içerisinde vücut bulmasını istiyorsak eğer, parti yayınlarını etkili bir şekilde kullanmayı başarabilmeliyiz.
Bunun kendisi asla “materyallere dayalı” bir çalışma tarzı olarak algılanmamalıdır. Evet, yayınlar siyasal mücadelede içerisinde ideolojik-politik çizginin temsilcileridir ve bu işlevinden kaynaklı kitle çalışması alanında da büyük bir önem taşır. Fakat bu araçlar (materyaller) doğru ve işlevsel bir şekilde kullanılabildiklerinde sonuç üretirler. Genel olarak çalışma tarzınız (burada kitle çalışması sınırlarına ele alınabilir) politika merkezli şekillenmiyor ise, politikanın taşıyıcısı olan araçlar da işlevsizleşir. Ve sonuç üretmeyen çalışma tarzının suçu kestirmeden “araçlara yıkılacaktır”.
Kısacası, çalışma tarzına da bağlı olarak yayınlar, sınıf ve emekçi kitleler içerisinde devrimci düşüncenin şekillenmesine, maddi bir güce dönüşmesine hizmet eden kitle çalışmasının önemli araçlarıdır.
Eğitim araçları olarak yayınlar
Devrimci yayınlar üzerinden yukarıda tanımlanan misyonlar, dolaysız olarak onların birer eğitim materyalleri olduğunu göstermektedir.
Bu nedenle kadroların gelişim süreçlerinde yayınlar temel bir yer tutar. Mücadeleye adımını atan her bir devrimcinin uğruna dövüştüğü davayı kavramak ve bilince dönüştürmek için ilk başvurduğu araçlar kitap, gazete, broşür vb. devrimci yayınlar olmaktadır. Marksist dünya görüşüyle donanmak, bu temelde şekillenmiş olan devrimci programı içselleştirmek ve gündelik yaşamda karşısına çıkan olaylar karşısında politik tutumlar geliştirmek açısından yayınlar bir devrimci açısından vazgeçilemez eğitim materyalleridir.
Bu kadarı dahi -dünya görüşü, program ve pratik politika bağlamında- yayınların devrimci eğitimin her adımında yer aldığını ortaya koymaktadır. Deyim yerindeyse yayınlar devrimci bilincin ve eylemin şekillenmesinde çeliği döven çekiç gibidir.
Somut bir örnek üzerinden hareket etmek gerekirse, komünistler olarak uzun bir süredir partinin toplam birikimi ile kadrolar arasındaki mesafenin hızla kapatılmasını döne döne vurguluyoruz. Kadrolar şahsında ideolojik donanım ve niteliksel gelişim üzerinden mesafe katetmeyi özellikle son yıllarda partinin önüne koyduğu temel önceliklerden birisi olarak tanımlıyoruz. İşte bu yakıcı sorunun çözümünde partinin toplam birikiminin cisimleştiği, bir başka ifadeyle vücut bulduğu yayınlar çok temel bir yerde durmaktadır. Zira kadroların partinin ideolojik birikimiyle kuracağı en somut bağ parti yayınlarıdır.
Yayınlar ve güncel sorunlar üzerine
Parti yayınları üzerinden gerek kongre süreçlerinde gerekse parti okullarında yürütülen tartışmalar, bu alanda yaşadığımız sorunları tüm kapsamıyla ve ayrıntılı bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu açıdan burada sadece öne çıkan yönlerini vurgulamak yerinde olacaktır.
Yayınlar üzerinden tanımlanacak sorunlara dair yakalanması gereken ilk ve önemli halka, saflarımızın bu konudaki bilinç ve kavrayış planındaki zayıflıklardır. Zira tüm müdahalelere rağmen parti yayınları partili güçlerimiz ve kadrolarımız tarafından gereğince sahiplenilmiyorsa, bu aracın yukarıda bütünlüklü olarak tanımlanan işlevi ve misyonu yeterince kavranamıyor demektir.
İkinci olarak, nitelik ve donanım planında yaşanan yetersizliklere işaret edilebilir. Burada elbette vurgu kadrolara yöneliktir. Zira parti yayınlarına yansıyan niteliksel zayıflıklar bundan bağımsız değildir.
Bir üçüncü başlık yayınlarla kurulan ilişkinin tek yanlılığıdır. Partinin yayın faaliyeti -esasta katkı sunulması üzerinden- hala bir dizi kadro tarafından “başkalarının” sorumluluğu olarak görülebilmektedir. Kimi güçlerimiz tarafından yayınlar sadece kitle çalışmasının araçları olarak görülebilmekte ve o sınırlarda bir ilişki kurulabilmektedir.
Bütün bunlar bizi bir kez daha çalışma tarzı sorununa götürmektedir. Zira yayınların ideolojik-politik önderlik misyonunu yerine getirmesinden kitle çalışması içerisinde kullanımına kadar işlevsel ve amacına uygun bir şekilde değerlendirilebilmesi her şeyden önce partide doğru çalışma tarzını oturtmakla mümkün olacaktır. Bunun kendisi hala daha esaslı bir sorun alanı olarak önümüzde durmakta, dolaysız olarak partinin yayın faaliyetini de etkilemektedir.
Parti saflarında bütün bu sorun alanları üzerinden yeterli bir açıklık sağlandığı, parti yayınlarına dair güçlü bir kavrayış inşa edildiğinde ise, geriye davranmak kalacaktır.