Logo

Yeni bir düzeyin eşiğinde


Kampanya dönemi ışığında sınıf çalışmamız...

Yeni bir düzeyin eşiğinde

Yoğun bir kampanya dönemini geride bıraktık. Ön hazırlık süreci ile birlikte yaklaşık altı aylık bir zaman dilimini kapsayan bu dönemin her açıdan değerlendirilip irdelenmesi, gerekli sonuç ve derslerin çıkartılarak tartışılmak üzere partiye sunulması önümüzde bir görev olarak duruyor.

Kampanya sürecinde yapılan ara değerlendirmelerin yanı sıra, her alan, birim ve organ tarafından da değerlendirmeleri yapıldı, yapılıyor. Bugüne kadarki çalışmanın yansıyan tablosundan ve yapılan değerlendirmelerden yola çıkarak söyleyebiliriz ki, kampanya dönemi kazanımların sağlandığı bir süreç oldu ve çalışmamızın gelip dayanmış bulunduğu eşiğin aşılmasına bizi biraz daha yakınlaştırdı. TKİP III. Kongresi’nde “Sınıf eksenli partiye geçiş” hedefi ile ifade edilen bu eşiğin, yalnızca bizim öznel müdahalelerimizin ürünü olarak, dahası belli bir zaman dilimiyle sınırlı bir çalışma sonucunda aşılması elbette beklenmiyordu. Kampanya sürecinde hedeflenen, böyle bir eşiğin aşılmasından çok bu doğrultuda belli bir mesafenin alınması, “yeni bir düzeyin yaratılması” idi.

Bu açıdan eldeki somut veriler şunu göstermektedir: Alınan belirgin mesafeye ve yaşanan politik toparlanmaya rağmen, hedef olarak konulan ”sınıf çalışmasında yeni bir düzey yaratma” iddiası ile çalışmamızın mevcut durumu arasında hala da önemli bir açı vardır. Kampanya çalışmasının kazanımlarının, bu açının kapatılmasında oynadığı rol henüz sınırlıdır. Henüz diyoruz, zira kampanya kendi içinde 1 Mayıs’la birlikte sonlandırılmış olsa da, kazanımlarının toparlanması ve somut mevzilere dönüştürülmesi, kampanyayı izleyecek yeni çalışma dönemleri içinde başarılabilecek bir şeydir. Nitekim parti önümüzdeki dönem planlamalarını bu doğrultuda yapacak, mevcut imkan ve şartları zorlayarak sürekli ivme kazanan bir faaliyetle yönelimlerin somut mevzilere dönüştürülmesi çabasını kesintisiz olarak sürdürecektir. Bu açıdan önümüzdeki sürecin parti açısından yeni bir gelişme ve atılım dönemi olacağını bugünden söylemek mümkündür. Böyle bir gelişmenin gereğince yaşanabilmesi ise, her şeyden önce süregiden çalışmamızın kazanımlarının doğru tespit edilebilmesi, bu kazanımlara dayanarak eksiklik ve zaaf alanlarına çok yönlü bir yüklenmenin gerçekleştirilmesiyle mümkündür.

Her geçen gün ivmesi yükselen tempolu bir çalışma

Bugünün Türkiye’sinde çok az hareket süreklilik arzeden bir faaliyet temposuna sahiptir. Çoğu reformist bu hareketler dışarda tutulursa, genelde sol hareket belirgin bir atalet içerisindedir. Bu tablo sadece önemli tarihsel günlerde ve sınıf mücadelesinde yaşanan gelişmelerin sürükleyici etkisiyle bir ölçüde değişebilmektedir.

Sınıf devrimcileri ise her zaman yoğun ve tempolu bir faaliyet içerisinde olmuşlardır. Bu durum yalnızca özel yoğunlaşmaları ifade eden kampanya dönemleri için değil, olağan çalışma dönemleri için de geçerlidir. Gene de kampanya öncesi süreçte bir “durağanlaşma”dan sözetmek mümkündür. Yeniden inşa sürecinin içe dönük görevlerine yüklenmenin zorunlu bir sonucu da olan bu “durağanlaşma” kampanya dönemi boyunca aşılmış, çalışma temposu süreç içinde adım adım ileriye çekilmiştir. Özelikle kampanyanın son aşamasında (genel işçi etkinlikleri ve 1 Mayıs dönemi) faaliyetimiz hem niceliksel hem de niteliksel bir gelişim süreci yaşamıştır.

Bu tür kampanyaların siyasal faaliyet temposunda yarattığı olumlu gelişme bir kez daha görülmüş olsa da, bunun dönemsel hedeflerimize ulaşmada oynayacağı rol bellidir. Bu açıdan yakalanan temponun korunarak geliştirilmesi gerekmektedir.

Sistematik faaliyete ve işçi direnişlerine dayanan güçlü bir politik etki

Kampanyanın diğer bir kazanım alanı yarattığı politik etkidir. Sınıf hareketinin verili koşullarında ülkenin belli başlı sanayi merkezlerinde bu türden eş güdümlü bir çalışma yürütebilmek dahi kendi başına önemlidir. Aynı hedefler doğrultusunda ama yerel özgünlüklere dayanılarak örülen çalışmanın dışımızdaki siyasal ve sendikal güçler üzerinde hissedilebilir bir etki bıraktığını birçok veri doğrulamaktadır. Gene de sözkonusu güçlerin mevcut durumu düşünüldüğünde, bu etkinin sınırları, kampanyanın yarattığı sonuçlardan bağımsız olarak bellidir.

 Çalışma esas olumlu etkisini devrimci sınıf faaliyetinin kendi ilişki ağı üzerinde göstermiştir. Çalışmaya dair değerlendirmelerde çevre ilişkilerinin gözlem ve yorumlarının örgütlü güçlerimize göre daha olumlu olması bunun göstergelerinden biridir. Özellikle direnişler ve bu direnişlerde partinin tuttuğu yer, devrimci sınıf faaliyetinin nihayet sınıfla birleşme ve onu eyleme çekmede önemli bir yol katettiğinin somut göstergesi olarak algılanmaktadır. Yaratılan politik etkinin partinin sınıf içerisinde taban kazanması açısından önemi açıktır. Ancak onu güçlendirip örgütleyecek özel bir çaba olmadan bunun kendiliğinden gerçekleşmesi günün şartlarında mümkün değildir.

Mevcut ilişki ağımız derlenip toparlanmıştır

Partimizin kitleselleşme sorunu bulunduğu, sürdürülen faaliyetin sürekliliği, ısrarı, kapasitesi ve temposu ile karşılaştırıldığında, kitle tabanımızın fazlasıyla dar kaldığı açık bir gerçektir. Kampanya mevcut ilişkilere yönelimde fabrika merkezli bir yoğunlaşmayı esas alsa da, bu ilişkilerin geliştirilmesi hedeflerden biriydi.

Kampanya birinci açıdan kendi rolünü oynamış, fakat ikincisinde belirgin bir başarı elde edememiştir. Bu sonuçta mevcut ilişki ağı üzerinden fabrika merkezli bir derinleşme sağlama yöneliminin öncelik olarak belirlenmesinin kuşkusuz bir etkisi vardır. Fakat sorun bununla açıklanamaz. Kampanyanın finali kabul edilen 1 Mayıs eyleminin sonuçlarına bakıldığında, İstanbul’daki nispi gelişim dışında diğer alanların bu açıdan kendini tekrar ettiği görülmektedir. Birçok nedenden kaynaklanan bu durumun aşılabilmesi için, kitle çalışmamızın siyasal muhtevasının, araç ve yöntemlerinin, örgütleniş tarzının vb.’nin, baştan sona değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

Bu kapsamlı konuya girmeden şimdilik şunlar söylenebilir. Diğer birçok sorun gibi kitleselleşme sorununun da çözüme kavuşturulacağı esas alan fabrika çalışmalarıdır. Siyasal faaliyet kapasitemiz ve tempomuzla karşılaştırıldığında önemli bir darlık içeren kitle ilişki ağımızın ana gövdesini işçiler oluşturmaktadır. Siyasal faaliyetimizin etki alanı ise bu ilişki ağının kat kat ötesindedir ve gene ana ekseni işçi sınıfı olsa da toplumun değişik emekçi kesimlerine ulaşma gücüne sahiptir. Bu toplam etki alanı içerisinde kitle tabanını güçlendirmenin yolu, partinin kendi esas alanında, yani sınıf çalışmasında sağlayacağı başarıdan geçmektedir.

 Fabrika, hem en dar alanda en geniş ve hedefli kitle çalışmasının yapılacağı zemindir; hem de toplumun her kesiminden ilerici öncü güçlerin parti ile birleşmeleri, bizzat bu zeminde alacağımız yol ile sıkı sıkıya ilişkilidir, onunla doğru orantılıdır.

Henüz fabrikaları “en geniş kitle çalışmasının yapılacağı alanlar” olarak yeterince değerlendirebilme gücünden yoksunuz. Her şeyden önce sınıf hareketinin mevcut geriliği bu tarz bir çalışmayı zora sokmaktadır. Bu nesnel zorluğun ötesinde, çalışma yürütülen fabrikalarda iç dayanaklara sahip olmadan bu türden bir kitle çalışması yürütmenin, yürütülse bile sonuçlar almanın zorlukları kampanya vesilesiyle de bir kez daha görülmüştür.

Kitleselleşme sorunu ile sektör ve fabrika çalışmalarımızın mevcut durumu arasında sıkı bir bağlantı vardır. Sınıf çalışmasında yeni bir düzeye ulaşmayı henüz başaramadığımız bugünkü koşullarda, kitleselleşme sorununda da önemli bir gelişme gösterememiş olmamız şaşırtıcı değildir. Fakat bu alanda yeni bir düzeyin eşiğinde olduğumuz ve belli olanakları biriktirdiğimize göre, önümüzdeki dönemin bu açıdan da bir atılım süreci olabilmesinin önkoşullarına sahibiz.

Seçilmiş alanlara dayalı etkin bir çalışmada zorlanma

Kampanyanın en temel amacı fabrika merkezli bir derinleşmenin sağlanması, bu derinleşmenin ürünü olarak somut mevziler ya da mevzi haline döndürülebilecek zeminlerin yaratılması idi. Bu açıdan ilden ile, alandan alana değişen bir tablo olsa da, bütün alanlarda fabrika ve sektör yönelimlerinin daha sağlam temellere kavuşturulduğu söylenebilinir. Bazı bölge ve alanlarımızın, yaşadıkları örgütsel ve kadrosal sorunlar nedeniyle, bugün henüz bu düzeyin gerisinde bulunması bu durumu değiştirmemektedir. Fakat bu düzey hem genel olarak hem de mevcut güç ve olanaklarla karşılaştırıldığında fazlasıyla yetersiz kalmaktadır. Kadro ve örgüt sorunları gibi çok belirleyici etkeni dışarda tutarsak, hala siyasal gündemler, sınıfın genel gündemleri ve fabrika iç gündemleri arasında esnek ve yaratıcı bağlar kurmak açısından yaşanan zorlanma, temel önemde bir sorun alanıdır. Fakat sorun alanları bu zorlanma ile de sınırlı değildir. Atılan bazı adımlara rağmen hedef seçilmiş alanlar üzerinden çok yönlü bir kuşatma gereğince yapılamamakta, dönemsel olarak sağlanan yoğunlaşmalar aynı düzeyde sürdürülememekte, değişik araç ve yöntemlere dayalı yaratıcı bir tarz oluşturulamamakta, sonuç almaya kilitlenmiş daha tok ve yırtıcı bir yaklaşım fabrika çalışmalarımıza yeterince hakim kılınamamaktadır.

Bu zorlanmalara rağmen kampanya dönemi boyunca gene de anlamlı deneyimler yaratılmıştır. Bir dizi direniş örgütlenmiş, kendi dışımızda ortaya çıkmış direnişlere müdahalelerde bulunulmuş, bazı hak alma eylemlerine öncülük edilmiştir. Bugün somut duruma baktığımızda, partinin onlarca fabrikada doğrudan ve plan dahilinde çalıştığını, politik etkisi üzerinden yüzlerce işçiyle ilişki içinde olduğunu söyleyebiliriz.

Sürecin örgütlenmesinde genç güçlerimizin rolü

Kampanya sürecinin gösterdiklerinden biri de genç güçlere dayalı yeni bir kadro kuşağının yavaş yavaş oluştuğu gerçeğidir. Doğal olarak bu tablo belli bir zaman dilimiyle sınırlı bir kampanyanın sonucu olmaktan çok II. Parti Kongresi’nden bu yana yapılan ve III. Parti Kongresi ile birlikte yeni bir düzeye çıkarılan müdahalelerin ürünüdür.

Kampanya sürecinin çok yönlü görev ve sorumlulukları bu kuşağı bir yandan gelişmeye ve daha çok inisiyatif almaya zorlarken, öte yandan da kadro yapımızın mevcut sınırlarını, zaaf ve eksikliklerini bir kez daha göstermiştir.

Birincisi, değişik alanlarda görevli birçok yoldaş daha ileri sorumluluklar almış ve bu onlar açısından geliştirici olmuştur. Bu tablo içerisinde ileriye çıkanlar, mevcut kadro birikimi ile birlikte partinin omurgasında nicel bir büyümenin dayanağı haline gelmiştir.

İkincisi, bu süreçte en ileri çıkanlar dahil olmak üzere, bu birikim henüz nitelik olarak sorunludur. Gelişmenin esas dinamiği hala da yoğun politik faaliyetin ihtiyaçlarına yanıt olma çabasıdır. İdeolojik zayıflık ve bu zayıflığın yarattığı politik yetersizlik, “sıçramalı bir gelişim”i engelleyen en önemli faktör olmaya devam etmektedir. Bu durum aynı zamanda II. Parti Kongresi’nden bu yana yapılan müdahalelerden sonuç almada henüz yetersiz kalındığını göstermektedir.

Üçüncüsü, bu birikim nicel olarak da önemli bir darlık taşımaktadır. Oysa parti, politik kuvveti, faaliyet kapasitesi ve nihayetinde sınıf hareketi içerisindeki yeri ile her geçen gün biraz daha öne çıkmakta, bu öne çıkış yalnızca görev ve sorumlulukları değil beklentileri de artırmaktadır. Yeterli sayıda yetişmiş kadroya sahip olmadan bu beklentilerin tam anlamı ile karşılanamayacağı da, bu son kampanya vesilesiyle bir kez daha görülmüştür.

Yoğun ve başarılı bir politik faaliyet kadrolaşma için sadece uygun bir zemin sağlar. Özel bir kadrolaşma yönelimi ve bunun ürünü sistematik bir eğitim çabası olmadan, bu alanda belirgin ve güvenceye alınmış bir başarı elde edilemez. Parti önümüzdeki dönemde bu soruna bir kez daha ancak daha kapsamlı bir tarzda yüklenmek zorundadır. Fakat tek tek yoldaşlarımızın bu yönlü bir çaba ve iradesi bu müdahaleye eşlik etmediğinde, sorunun yeterli bir çözüme kavuşturulması mümkün değildir.

Politik önderlik kapasitesindeki gelişim
çözücü halka olmaya devam etmektedir

III. Parti Kongresi, politik önderlik kapasitesinde yaşanan gelişime dayalı bir çalışma tarzı değişikliği yaratılamadığı sürece, siyasal sınıf çalışmamızda hedeflenen sıçramanın yaratılamayacağını saptamıştı. O günden bu yana parti bu doğrultuda bir çalışma tarzı değişikliğine gitmeye çalışmaktadır. Geride kalan kampanyalar dönemine bakıldığında, bu yeni tarzın birçok izini bulmak mümkündür. Altı aylık bir zaman diliminin yukardan aşağıya doğru ayrıntılı olarak planlanması, bu planlamanın süreç içerisinde geliştirilmesi bile, doğru çalışma tarzı ve politik önderlik kapasitesi açısından belirgin bir gelişmeye işaret etmektedir.

Bu tabloya rağmen, kampanya çalışmasının sonuçlarına bakıldığında, esas aksama alanının gene de bu alan olduğu, partinin en tepeden en alt örgütlülüklerine kadar bir bütün olarak politik önderliğe dayalı yeni çalışma tarzına geçmekte zorlandığı, atılmış adımlara rağmen bu tarzın çalışmaya yeterince hakim kılınamadığı görülmektedir.

Partinin yeni dönemi

Parti yeni dönemde sınıf hareketi içerisinde daha belirgin bir yer tutmanın güç ve imkanlarına sahiptir. Önderlik boşluğu nedeniyle bir kısır döngü içinde gidip gelen sınıf hareketinin şiddetle buna ihtiyacı vardır. Partinin bu ihtiyaca ne kadar yanıt üretebileceği, her şeyden önce kendi iç sıçramasını ne kadar yapabileceği ile bağlantılıdır. Kampanya dönemi bir kez daha göstermektedir ki, sıçramanın belirleyici halkası hala da “nitelikli kadro” sorunudur ve sonuç bu alanda katedilecek mesafeye sıkı sıkıya bağlıdır.

Başka dönemlerde olduğu gibi bu kampanya döneminde de kendi pratik sınırlarını zorlayarak faaliyetin yükünü çeken yoldaşlarımızın, çok yönlü bir idelojik-politik gelişim yaşamadan bundan ötesini yapmaları belki mümkündür. Ancak sınıf hareketinin ve partinin gelişen ihtiyaçlarına yanıt vermeleri mümkün değildir.

Parti yeni dönemi dinamik, disiplinli, örgütsel ve devrimci kimliği gelişkin, ama aynı zamanda ideolojik ve politik kapasitesini ilerletmek için bilinçli bir çaba da harcayan yoldaşlar üzerinden kazanabilecektir.

EKİM


Üste