Mevzi kazanmada
sendikal bürokratik kastla mücadele
Sınıf eksenli partiye geçişin temel eşiklerinden biri olan sınıf zemininde kalıcı mevziler yaratma hedefine ulaşmak, pek çok engelle mücadele etmeyi zorunlu kılıyor. Sınıf hareketinin verili koşullardaki zayıflığı, kapitalistlerin pervasız saldırganlığı, sermaye devletinin kolluk kuvvetlerinin işçi düşmanı icraatları, sendikal bürokratik kastın oynadığı uğursuz rol, yasal engeller, vb...
Burjuvazi ve devleti ile işçi sınıfı içindeki dayanakları tarafından kurulan bu barikatlar, işçi sınıfının komünistlerle buluşmasını, dolayısıyla kölelik zincirlerini kırmasını önlemek içindir. Çünkü vahşi sömürü çarkının dönmesini güvence altına almanın yolu buradan geçiyor. Zira onlar da biliyor ki, işçi sınıfı hareketiyle bilimsel sosyalizmin örgütsel birliği sağlanmadığı sürece, kapitalist sistem ciddi bir tehditle karşılaşmayacaktır. Örgütlenme ve hak arama mücadelesinin daha ilk adımda boğulması için sergilenen gözü dönmüşlüğün arkasındaki temel nedenlerden biri de budur.
Bu çerçevede sendikalara egemen olan bürokratik kast sermayeye hizmette, aynı anlama gelmek üzere işçi sınıfına ihanette çok özel bir rol oynamaktadır. Bu “özel” konumundan dolayı, mevzi kazanmada bürokratik kastla mücadelenin ayrı bir önemi vardır. Dolayısıyla sınıf devrimcilerinin bu konuda ustalaşmaları büyük bir önem taşımaktadır. Partinin bu alanda ciddi birikim ve deneyimleri mevcut olsa da, sermayenin bu Truva atlarıyla mücadelede yaratıcı, atak, sonuç almaya kilitlenmiş bir tarzı tutturabilmenin hala da bir ihtiyaç olduğunu vurgulanmalıyız.
***
* Pek çok açıdan sermayeyle çıkarları çakışan sendikal bürokratik kastın sınıfsal duruşu, misyonu ve buna göre belirlenen uğursuz icraatları vardır. Bu kast homojen bir yapı oluşturmasa da, kritik anlarda çoğu zaman benzer tutumlar sergiler. Esasa ilişkin olmayan konularda farklı tutumlar alsalar da, nihai hedefleri, devrimci özne ile sınıfın öncü kesiminin örgütsel birliğini daha ilk adımda engellemektir.
Kimi sendikalarda bu sistemin dışında kalmaya çalışan kişi veya kişiler vardır. Hatta bu sistemden rahatsız olduğunu dile getirenlere de rastlamak olasıdır. Buna karşın sınıf devrimcilerinin mevzi kazanma çabalarını farklı yöntemlerle de olsa baltalamaya çalışmayana rastlamak kolay değil. Az da olsa örnekleri görüldüğünde ise, üst düzey yöneticiler baskı kurarak sınıf devrimcileriyle birlikte iş yapılmasını engellemektedirler.
Dolayısıyla ilk adımda yapılması gereken, bürokratik kastın duruşu ve misyonu hakkında bilinç açıklığı yaratmak, bu kastın yereldeki temsilcilerinin özgünlüklerini saptayıp ona göre hareket etmek, öncülerinden başlayarak bağ kurduğumuz işçileri uygun bir üslup ve yöntemle bu konuda bilinçlendirmektir.
* Bu kast sınıf devrimcilerinin önüne set çekmeye çalışırken, sendikaları asli misyonlarından uzaklaştırıp, işçi sınıfının bu temel örgütlerini sömürü ve kölelik düzeni kapitalizmin denetimine açıyor. Diğer bir ifadeyle, işçi sınıfının elinde etkili bir silah olması gereken sendikalar, burjuvaziye hizmet eden araçlar haline getiriliyor. O halde mevziler kazanmak, işçi sınıfının örgütleri olan sendikaları sermayenin Truva atlarından temizleme mücadelesidir aynı zamanda. Dolayısıyla sınıfın temel talepleri ile sınıf devrimcilerinin hedefleri örtüşmektedir. Bu bizi işçiler nezdinde meşru, bürokratlar karşısında güçlü kılan etmenlerden biridir. Bu gerçeğin işçiler nezdinde anlaşılır kılınması, öncülerden başlayarak eğitimin temel konularından biri olmalıdır.
* Bürokratik kastın kime saldırdığı, kime hizmet ettiği, hangi saiklerle tutum belirlediği, somut pratik içinde saptanıp açığa vurulmalıdır. Bu zihniyetin sendikalara egemen olmasının akıl dışılığı sınıfın gündemine taşınmalı, tartışılmalı ve mahkûm edilmelidir.
* Bürokratik kastın farklı eğilimlere sahip, farklı mevkilerde olan bileşenlerinin son tahlilde benzer tutumlar sergilemesi, ortada bir sistem olduğunu ve hemen herkesin bu sistemin kurallarına göre hareket ettiğini anlatır. Bu sistemi tanımlamak, sınıflar mevzilenmesindeki yerini saptamak, burjuvazi ve onun devletinin bu sistemin ayakta kalmasını istemesinin nedenlerini deşifre etmek, temel işlerden biri olmalıdır. Yanısıra, bu sisteme dahil olanların gayr-ı meşru duruma düştükleri hatırlatılmalı, işçilerin sendika bürokratları ile ilişkilerinde bu gerçeği gözönünde tutmaları istenmelidir.
* Bürokratik kastın sermaye ile karşılıklı çıkarlara dayalı, doğrudan veya dolaylı rezil ilişkileri vardır. Bunlar ekonomik, siyasi, ideolojik vb. alanları kapsar. Duruma göre şu veya bu yön öne çıksa da, bu gerici çıkar birliği daimidir. Bu işbirliğinin boyutları, bürokratik kastın gerçekte sömürü ve kölelik düzeninin organik parçası olduğunun kanıtıdır. Bu gerici işbirliğini işçiler nezdinde somut verileriyle oraya koymak, onları kurumlarına sahip çıkmaya çağırmak da temel önceliklerden biridir.
* Bürokratik kastın taktikleri duruma göre değişmektedir. Açıktan saldırdığı gibi daha ince yöntemlere de başvurur. Hatta çoğu zaman sınıftan yana olduğunu, sınıf adına çalıştığını iddia ederek işlerini yürütür. Bu iddialarla karşımıza çıktığında, buna uygun bir pratik sergilemeye zorlamalı, bundan kaçındığında ise söylem ile pratik arasındaki tutarsızlığı ortaya serip buradaki ikiyüzlülüğü somut olgular üzerinden ortaya koymalı, işçileri sınıf devrimcileriyle birlikte bu sahtekârlığa karşı mücadeleye çağrılmalıyız. Bürokratik kasttan bağımsız tutum alıp sınıfın çıkarlarını savunmayı başaranlarla birlikte çalışmak gerektiğini ise belirtmek gerekmiyor.
* Sınıf devrimcilerini işçilerden yalıtma çabası, “sınıf dışılık” demagojisi karşısında tok bir tutum almak, üstünde titizlikle durulması gereken bir noktadır. Bu tür durumlarda sözümüzü sakınmamalıyız. Gericilik yaparak işçileri sınıf devrimcilerinden uzaklaştırmaya çalışanların, sınıfın değerlerine yabancılaşarak “sınıf dışı” duruma düştüklerini özellikle vurgulamalıyız.
* Bürokratik kastın bir diğer gerici manevrası, örgüt/örgütlü mücadele düşmanlığı yapmasıdır. Buna karşı açık bir tutum alınmalı, işçi sınıfının emeği ve mücadelesiyle yaratılan sendikaları “sermayenin örgütü” yapma arsızlığı sergileyenler mahkum edilmelidir. İşçi sınıfının tepeden tırnağa örgütlü olan burjuvazinin karşısında durabilmesinin tek yolunun örgütlenmekten ve örgütlü mücadeleden geçtiği her fırsatta dile getirilmelidir.
* Siyaset üstü olduklarını iddia edip siyaset yasakçılığı yapan bürokratların bu gerici tutumu teşhir edilmelidir. Sermaye adına siyaset yapanların devrimci politikanın işçilere taşınmasını engelleme çabasının, sınıfı “köle sürüsü” gören gerici bir zihniyetin ürünü olduğu özellikle vurgulanmalı. Zira işçileri devrimci, yani kendi sınıf çıkarlarını savunan politikadan uzak tutuma girişiminin tek bir anlamı vardır; işçileri mülk sahibi sömürücü sınıfların iradesiz destekçileri konumuna düşürmektir. Bu çabanın, işçi sınıfına ihanetin en bariz biçimlerinden biri olduğu konusunda işçileri uyarmalı ve onları devrimci siyasete çağırmalıyız.
* İşçi sınıfının sermayeye karşı mücadelede mevziler kazanmasını engelleme girişimi, sınıfın iradesini kırma isteğinin dışa vurumudur aynı zamanda. Sermaye-bürokratik kast koalisyonunun bu irade kırma saldırısının hedefi işçilere anlatılmalı, buna karşı mücadele çağrısı yapılmalıdır. Kazanılan her mevzi, sermaye-Truva atları sisteminde gedik açmak anlamına gelecektir. Kapitalistler-bürokratik kast bunu önlemek için nasıl kararlı bir tutum alıyorsa, sınıf devrimcileriyle ilerici öncü işçiler de sistemde gedik açmak için en az o kadar kararlı olmalıdırlar. Fabrika/işletmelerdeki işçilerin çoğunluğunun bu yönde tutum almasını sağlamak için azami çaba sarf etmelidirler.
Unutulmamalıdır ki, sistemde gedikler açılmadan, bu gedikleri genişletip sistemi yıkma hedefiyle mücadele etmeden sömürü ve kölelik zincirini parçalamanın olanağı da olmayacaktır. Kazanılan her mevzi sistemde gedik açacağı gibi, sistemde açılan her gedik de yeni mevzilerin kazanılması için önemli olanaklar yaratacaktır.
***
Bu olgu, sınıf ile sınıf devrimcilerinin güncel plandaki hedef ve önceliklerinin çakıştığının göstergesidir.
Devrimci sınıf partisinin programı işçi sınıfının nihai kurutuluşunu müjdelediği gibi, bu programın ete-kemiğe büründürülmesi mücadelesi de sınıfın güncel talepleriyle uyum içindedir. İkincisi yönünde atılan her adım, birincisi doğrultusunda katedilen bir mesafe de olacaktır. Diğer bir ifadeyle, sınıfa karşı sınıf eksenindeki mücadele ile sağlanan her kazanım, sömürü ve kölelikten kurtulma yönünde atılan bir adım olacaktır. Bu mücadele, bilimsel sosyalizmin maddi toplumsal kuvvetiyle buluşmasını sağlayacağı gibi, işçi sınıfının da dünya görüşünü temsil eden devrimci öncü partisiyle buluşmasını sağlayacaktır.
Sömürü ve kölelik düzeninin efendileri ile bekçilerinin korkusu, işte asıl o zaman gerçekleşecektir. Zira örgütlülükten, özellikle de devrimci önderlikten yoksun işçilerin öfkeleri patlamalara yol açsa da, söz konusu zaaflarını aşamadıkları sürece, asalak kapitalistler ile bürokratik kastın saltanatına son vermenin koşulları oluşmayacaktır.
Komünistlerin sınıf zemininde kalıcı mevziler yaratma çabası, kendi içinde bir amaç olmayıp, işçi sınıfının burjuva sınıf egemenliğine karşı kavgada bilinçlenmesi, deneyim ve birikim kazanması ve partinin misyonunu oynayabilmesi için gerekli olan maddi-toplumsal zeminine kavuşturulması mücadelesidir aynı zamanda. Bir kez daha vurgulayalım ki, bu mücadelede kazanılacak mevziler, parti ve sınıfın öncülerinin organik birliğinin sağlanması yönünde atılmış tarihi adımlar olacaktır. Bu birleşme ise kapitalist sistemin yıkılması, sömürü ve kölelikten arınmış, emekçilerin eşitlik, özgürlük ve kardeşlik içinde yaşayabilecekleri sosyalist bir dünyanın kurulması mücadelesinde bir eşiğin atlanmasını da sağlayacaktır.