Gericiliğe karşı devrimci politika!
Geleceği kazanmak, geleceğin sosyal mücadelelerine önderlik yeteneği kazanmakla mümkündür. Bu da bizi sınıfla devrimci temellerde bütünleşmenin yakıcılığı gerçeğine götürmektedir. Burada temel halka fabrika eksenli siyasal çalışmadır. Bu çalışmanın bizleri aşan birçok nesnel zorluğu olmakla birlikte, çalışmanın sorunlarını ve engellerini görüp müdahale edebilme iradesini gösterebilmek durumundayız. Basınımızda fabrika eksenli siyasal çalışmanın bir dizi sorunu işlendi ve müdahale biçimleri tartışıldı. Burada sınıf çalışması içerisinde kimi siyasal unsurların yarattığı tahribat ile onlara karşı mücadele yöntemi üzerinde duracağız.
Politika “güç” ile yapılır ve “güç” haline getirir. Burada sadece kadrosal güçten bahsetmiyoruz. Hedeflediğimiz herhangi bir fabrikanın üretim kapasitesi, varsa taşeron oranı, çalışan sayısı, çalışanların sosyal ve politik tablosu, tepkiye yol açan uygulamalar vb. konularda bir hakimiyetimiz varsa, burada politika yapabiliriz demektir. Yani “güç”lüyüzdür ve “güç” haline gelebiliriz. Çalışmayı bu bakışla örgütlemeliyiz.
Çalışma yürüttüğümüz bazı alanlarda güç olmaya çalışan kimi siyasi çevreler karşımıza çıkabilmektedir. Burada çok yönlü düşünebilmek ve kendi gücüne güvenmek esastır. Öncelikle, fabrikadaki bir işçi başka bir siyasal hareketle birlikte davranıyor olsa da, onu politik bir işçi olarak o fabrikadaki mücadelenin bileşeni olarak görmek durumundayız. O fabrikanın yürüyeceği yol devrimci politikanın önderliğinde yürünecek yoldur. Meseleye bu özgüvenle yaklaşmalı, oradaki tüm işçileri devrimci politikaya kazanma iradesi sergilemeliyiz.
Burada soruna dönüşecek olan, zaman zaman karşımıza çıktığı gibi, farklı siyasal yaklaşımların yarattığı gerilimlerdir. Kadro devşirme niyetiyle ortaya atılan ve işçilerin geri bilinçlerini besleyen bir takım politikalar elbette gerilim nedenidir. Düne kadar düzen partilerine oy veren, burjuvazinin yarattığı bilinç bulanıklığında taraf olan işçileri devrimci politikalarla bütünleştirmeye çalışmanın bir yanı da, onları bekleyen bu yeni tehlikeye karşı tutum almaya zorlamaktır. Varsın böyle bir taraflaşma yaşansın, farklı komiteler kurulsun. Sınıf çalışmasının çıkarlarını gözetmeden atılan her adım etkisiz kalmaya mahkumdur. Biz politika yapacak güce sahipsek ve bu güç fabrikada bir ekibe mal edilebilmişse, kendimize güvenmeli ve yolumuzu yürümeliyiz. Bu yolda üretilmeyen her politika başarısız kalacaktır. İş irade koymaya, cüret göstermeye geldiğinde, devrimci politikanın üstünlüğü ortaya çıkacaktır.
Bugün sınıf içerisinde çalışma yürüten siyasi hareketlerin sayısı oldukça az. Karşımıza kimi sendikalı işyerlerinde alt kademede tuttukları yer üzerinden çıkabiliyorlar. Sendika yönetimlerinde tuttukları yer üzerinden sınıfın içinde olduklarını iddia ediyorlar. Bu iddiaya sahip kimi “örgütlü” sendikacılar, temsilciliğini aldığı fabrikayı sendikada tuttuğu yerin güvencesi olarak görebiliyor. Bu nedenle devrimci politikalarla yürütülen faaliyet gericilikle karşılanabiliyor. Çünkü bu politikalar işçilere iradesini hatırlatıyor. Bu durum söz konusu fabrikadaki “örgütlü” temsilciyi iki seçeneğe zorluyor. Birincisi, işçilerin iradesini tanıyıp sınıf sendikacılığının gereklerini yapmak; ikincisi, bu iradeyi törpüleyip konumunu zora sokacak faaliyetlerden işçileri uzaklaştırmak. Genelde ikincisi tercih ediliyor. Burada gözetilen sınıfın çıkarları değil, o hareketin küçük tekkesinin çıkarları oluyor. Bu sorunla karşılaştığımız fabrikalarda, süreç keskinleşmemişse, bir ihanetle karşılaşılabileceği düşünülmüyor. Bazen temsilcinin örgütlü olması iyimser bir bakışa bile dönüşebiliyor.
Bu konuda şu unutulmamalı. Benzer sorunlarla karşlaştığımızda, bir fabrikada “temsil” hakkının tabandan oluşmuş komite dışında kimsede bulunamayacağını aklımızdan çıkarmamalı, böyle bir komiteyi oluşturma çabası içinde olmalı ve bunun karşısına çıkan her türden gericilikle mücadele etmeliyiz. Bu mücadele söz konusu “temsilcilerle” kişisel gerilimler yaşamak anlamına gelmemelidir. O bir düşünceyi temsil etmektedir. Bizim görevimizde o düşünceyi bertaraf etmektir. Devrimci politikanın temel ayaklarını o fabrikada örmeye çalışmaktır. Taban inisiyatifini açığa çıkarmak ve açığa çıkan dinamikleri siyasallaştırmak çabası karşısında her türden gericilik yenilmeye mahkumdur.
Yarattığı tahribat üzerinden bakıldığında, benzer bir sorun troçkist çevrelerin çalışma yürüttüğü alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Özü itibariyle söylenecek çok farklı bir şey yok. Tüm bu hareketler sınıf içinde kendilerine “güvenilir” sosyal alanlar yaratmaya çalışıyorlar. Bakıldığında sınıfın içinde gibi görünüyorlar ama gerçekte devrimci sınıf mücadelesinin dışındalar. Tüm bu anlayışlar keskin sınıf savaşları döneminde bu “güvenilir” alanları kaybedecekler. Zira, devrimci politikalarla sınıf mücadelesinde yerini almış bir işçinin sosyal dönüşümü de o kadar devrimci olacaktır. Bu dönüşümü yaşamış bir işçi kendi sınıfının çıkarları üzerinden bakacaktır dünyaya.
Bugün bu tür unsurlar bizim bıraktığımız boşluklarda arıyorlar kendi korunaklı sosyal alanlarını. Demek ki boşluk bırakmayacağız. Sınıfın devrimci partisi olarak devrimci politikalarımızı ete-kemiğe büründürüp, sınıfı partiyle bütünleştirme yolunda güçlü adımlar attığımızda, tüm bu unsurları etkisizleştirmeyi de başarabileceğiz.
E. Yılmaz