Logo
< Tunus’la başladı, Mısır’la sürüyor!..

8 Mart’ta mücadele alanlarına!


Sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel baskı ve ayrımcılığa karşı... Eşitlik, özgürlük ve onurlu bir yaşam için...

8 Mart’ta mücadele alanlarına!

 
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamaya hazırlandığımız şu günlerde, sermayenin hizmetindeki AKP hükümeti, “torba yasa” adı altında kapsamlı bir saldırının hazırlıklarını yapıyor.

Genelde işçi sınıfı ve emekçileri, özelde emekçi kadınları vuracak olan dinci hükümetin saldırısı mücadele daveti kabul edilmeli, 8 Mart alanlarında sermayenin bu pervasızlığına tok bir yanıt verilmelidir.

 

Emekçi kadınlar, işçiler!

Sömürü ve kölelik temeli üzerinde yükselen kapitalist sistem, toplumsal üretimle yaratılan zenginliklerin büyük bir kısmını, azınlık bir sınıf olan asalak patronlara aktarıyor. Toplumsal üretimi gerçekleştiren işçi ve emekçilere ise sigortasız ve sendikasız çalışma, düşük ücretler, kölece çalışma koşulları, işsizlik, yoksulluk ve sefalet reva görülüyor.

Küresel kriz içinde bulunan kapitalist sistem, bunun faturasını işçi ve emekçilere ödetmek istiyor. AKP hükümetinin “torba yasa” adı altında başlattığı kapsamlı saldırı da faturayı emekçilere ödetme aracından başka bir şey değildir. Ve bu saldırı öncelikle de emekçi kadınları hedef almaktadır. Genelde emekçileri onursuz bir yaşama mahkum etmek anlamına gelen “torba yasa”, özelde emekçi kadınları çalışma alanları ve toplumsal yaşamın dışına itmeyi hedeflemektedir.

Asalak kapitalistlere ve emperyalistlere hizmet eden AKP hükümeti, aynı zamanda ortaçağ zihniyetinin de savunucusudur. Bu zihniyet, bir yandan emekçi kadını türban ve çarşaf içine sıkıştırmayı, öte yandan dört duvar arasına kapatmayı “zaruri” saymaktadır.

Sermayenin saldırısına ve ortaçağ zihniyetli hükümetine karşı mücadele etmek, emekçi kadınlar başta olmak üzere tüm işçi ve emekçilerin temel görevi olmalıdır. Bu görevi yerine getirmeyen bir sınıf, köleliği kendine layık görmeye devam etmekten kurtulamaz.

 

Kadın-erkek işçiler, emekçi kadınlar!

İşçi sınıfı ve emekçiler pek çok ülkede krizin faturasını ödemeyi reddetmek ve sermaye saldırılarını püskürtmek için direniyorlar. Yunanistan, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya ve İrlanda’da kadın-erkek milyonlarca işçi, emekçi ve genç genel grev/genel direnişlerle hakları ve onurları için mücadele ediyorlar.

Tunus’ta ve Mısır’da genç kuşaklar ve emekçiler işsizliğe, yoksulluğa karşı mücadele etmekle kalmıyor, onurlu ve insanca bir yaşam için ayaklanarak diktatörlerin tahtlarını da yıkıyorlar.

Bölgemizde ve dünyanın farklı yerlerinde emekçilerin yükselttiği mücadelelerde emekçi kadınlar da önemli bir rol oynuyor. Zira sermaye tarafından yöneltilen her saldırı genelde işçi sınıfı ve emekçileri bir bütün olarak vururken, en yıkıcı etkilerini öncelikle emekçi kadınlar hissediyorlar.

Genel grev, genel direniş ve halk ayaklanmaları, sermayenin hem küresel hem yerel saldırılarına karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini bize gösteriyor.

Amerikalı tekstil işçisi kadınların, 1857 yılı 8 Mart’ında, “10 saatlik işgünü” için, 8 Mart 1886’da “Eşit işe eşit ücret!”, “Sendikalaşma ve oy hakkı!” için yükselttikleri militan mücadeleler de hala emekçi kadınların sermaye egemenliğine karşı nasıl mücadele etmesi gerektiği konusunda yol gösteriyor.

Tam da bu mücadeleler nedeniyle, 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar günü, 1910 yılında Kopenhag’da toplanan II. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar 2. Konferansı’nda, Alman işçi hareketi önderlerinden Klara Zetkin’in önerisiyle kutlanmaya başlamıştır. 8 Mart’ı bize armağan edenlerin, sermayenin ve kolluk kuvvetlerinin azgın saldırılarına rağmen direnen işçi kadınlar olduğu unutulmamalıdır.

 

Emekçi kadınlar, işçiler, emekçiler!

Kadın emekçilerin eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile özdeşleşen 8 Mart’ı, tarihsel anlamı, sınıfsal özü ve devrimci şanına yakışır bir şekilde kutlamak sorumluluğuyla karşı karşıya bulunuyoruz.

Bunun anlamı, 8 Mart’ı, insanın insan tarafından sömürülmesinin, kadınların “ikinci sınıf cins” muamelesi görmesinin esas sorumlusu olan sermayenin egemenliğine karşı kitlesel militan bir mücadele günü olarak örgütlemektir.

Vurgulamayız ki, insanın insan tarafından sömürülüp ezilmesinin kaynağı olan kapitalist sistem, aynı zamanda kadının ikinci sınıf cins olarak da ezilmesine kaynaklık ediyor. Bu ise, cinsler arası eşitlik için, öncelikle insanlar arası eşitliğin sağlanması gerektiğini gösteriyor. Bunun içindir ki, halen kadınların yararlanabildiği tüm medeni, ekonomik, politik ve sosyal haklar, uluslararası işçi sınıfı hareketi ve ona yola gösteren sosyalizm mücadelesi sayesinde kazanılmışlardır.

Bu gerçeği gözönünde bulunduran TKİP, kadın-erkek tüm işçileri ve emekçileri sömürüden ve zincirden arınmış bir ülke ve dünya uğruna omuz omuza mücadele etmeye çağırıyor! Sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel ayrım ve baskılara karşı, eşitlik ve özgürlük uğruna kadın-erkek tüm işçileri, emekçileri ve gençleri 8 Mart’ta mücadele alanlarına çağırıyor!

8 Mart’ta alanlara çıkarak, AKP’nin “torba yasa”sına, kapitalizmin küresel krizinin yıkıcı sonuçlarına, emperyalist saldırganlık ve savaşa, demokratik-sosyal hakların gaspına, faşist devlet terörüne, kadının ezilen cins konumunu ebedileştirmek isteyen dinsel gericiliğe, halkların kardeşliğini baltalayan ırkçı-şovenizme karşı direnişi yükseltelim!

 

Yaşasın 8 Mart dünya emekçi kadınlar günü!

Sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel ayrımcılık ve baskıya son!

Toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliği!

Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz!

 

Türkiye Komünist İşçi Partisi

Şubat 2011

fileadmin/PDF/Parti_bildirisi.8_Mart_2011.pdf

PDF için tıklayınız...


Üste