D. Güneş
İşçi sınıfının örgütlenmesini esas alan partimiz için doğal olarak sınıfın bir parçası olan kadın işçilerin örgütlenmesi büyük bir önem taşımaktadır.
Kadın işçiler kapitalist toplumda ağır sömürü koşullarına maruz kaldıkları gibi, bundan beslenen cinsel baskı ve eşitsizliği de çok yönlü olarak yaşıyorlar. Yanı sıra yirmi küsur yıl boyunca dinci-gerici iktidarın kapsamlı saldırıları ile karşı karşıyalar.
Bu saldırılar bir bütün olarak kadınları hedeflemekle birlikte, işçi ve emekçi kadınlar bunları çok daha ağır ve daha kapsamlı bir şekilde yaşıyorlar. Saldırı politikaları kadınların toplumsal yaşamın her alanında karşı karşıya kaldığı sorunları gün geçtikçe derinleştiriyor. Çalışma yaşamındaki kadın işçilerin sorunları ise yeni boyutlar kazanmış bulunuyor. Krizin faturasının çok yönlü olarak işçi ve emekçilere kesilmesiyle birlikte kadınlar emeğinin daha da değersizleştirilmesine, işyerlerinde cinsel şiddet ve tacizin daha da artmasına tanıklık ediyoruz.
Kadın işçilerin örgütlenmesi sorunu, kadın emeğinin korunması ve işçi sınıfının bir parçası olan kadın işçilerin devrimci sınıf mücadelesine kanalize edilmesi kadar, burjuva gericiliğinin erkek işçilerde yarattığı tahribata karşı durmak ve sınıfın kadını-erkeğiyle birlikte mücadelesini büyütmek açısından da ayrı bir önem taşıyor.
***
Partimizin kadın işçiler arasındaki çalışması uzun yıllara dayanıyor. Geçmiş dönemlerde yerel çalışma alanlarında kadın işçilerin somut taleplerine dönük çalışmalar gündeme alınmış, bu çalışmaların daha sistematik tarzda yürütülmesi hedefiyle komisyonlar kurulmuş, farklı dönemlerde yerel toplantılar, kurultay vb. kitle etkinlikleri gerçekleştirilmiştir.
Daha önemlisi, fabrika örgütlenmelerinde ve işçi direnişlerinde kadın işçilere dönük özgül çalışmaların örgütlenmesi, inisiyatiflerini ve enerjilerini açığa çıkartmayı hedefleyen bir pratiğin sergilenmesidir. Önemli mücadele günleri olan 8 Mart ve 25 Kasımlar’da, kadın işçilerin bu eylemli süreçlerin parçası olması için de etkin bir çaba harcanmıştır.
Kuşkusuz tüm bu çalışmalar, kadın çalışmasının temel parti platformlarında ele alınmasından, gerekli tartışmaların ve politik müdahalelerin yapılmasından bağımsız değildir. Örneğin, II. Parti Kongresi’nde, kadın çalışmasının ilk deneyimlerine de dayanılarak, kadın işçi çalışmasının esasları, temel gündemleri ve örgütlenme araçları kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Yine VI. Parti Kongresi’nde AKP iktidarının saldırı politikalarına karşı yükselen kadın hareketi ile kadın çalışmamızın ilişkilenmesinin sorunları ele alınmıştır.
Son olarak VII. Parti Kongresi’nde, sınıf çalışmamızın temel bir öğesi olarak kadın işçi çalışmasının sorunları ve ihtiyaçları bir kez daha değerlendirilmiştir. Aynı zamanda, heterojen bileşimi ve talepleri ile bir orta sınıf hareketi olan kadın hareketine müdahalenin gerçek zemininin, kadın işçilere dayalı bir kadın hareketinin yaratılması olduğunu dair temel önemde tespitler ortaya konulmuş, bundan çıkan görevler tanımlanmıştır.
***
Yıllara dayalı kadın işçi çalışmamıza rağmen, bu alanda hedeflediğimiz mesafeyi henüz alabilmiş değiliz. Kuşkusuz bu durum sınıf hareketinin ve sınıf çalışmamızın mevcut tablosundan bağımsız değildir.
Partinin ortaya koyduğu değerlendirmeler ışığında, kadın işçi çalışmamıza dair birkaç noktanın altını çizmek istiyoruz:
- İşçi sınıfının bir parçası olan kadın işçiler günümüzde çok sayıda sorun ile boğuşuyorlar. Kriz içinde debelenen düzende tüm fatura işçi ve emekçilere kesilirken, Türkiye’de güvencesiz çalışmanın esas olduğu bir emek rejimi uygulanıyor. Bu tabloda kadın işçilerin sorunları da gün geçtikçe ağırlaşıyor. Temel sanayi alanlarında çalışan kadın işçi sayısı geçmişe nazaran artarken, kadınlar ucuz işgücü olarak görülüyor, kuralsız ve güvencesiz çalışmaya daha fazla mahkûm ediliyor.
Pandemi döneminin de fırsata çevrilmesiyle kadın işçilerin yaşadığı sorunlar daha da boyutlanmış durumda. Ekonomik sorunların gün geçtikçe ağırlaşması kadın işçilerin istihdama katılımını neredeyse zorunlu hale getirirken, aynı zamanda çok daha kötü koşullarda çalışmaya da mecbur bırakılıyorlar. Cinsiyete dayalı ayrımcılık, baskıcı politikalar da bunun bir parçası olarak uygulanıyor. Yanı sıra dinci-gerici iktidar, kadınların “çocuk bakım” sorumluluğunu gerekçe göstererek, esnek çalışma adı altında güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırmayı hedefliyor. Kısacası, önümüzdeki süreçte kadın işçilerin yaşadığı sorunların daha da ağırlaşacağını öngörmek gerekiyor.
Dolayısıyla, kadın işçi çalışmamızda, toplumsal düzeyde belirleyici çelişki olan sınıf çelişkisinden yola çıkarak, kadın işçilerin sınıf temelli sorunları üzerinde yoğunlaşmalıyız. Kadın işçileri bu sorunlar üzerinden harekete geçirmeye ve bilinçlendirmeye çalışmalıyız.
- Halihazırda AKP iktidarının uyguladığı gerici politikalarla kadınlar üzerindeki cinsiyete dayalı ayrımcılığın ve eşitsizliğin arttığı, kadınların kırıntı düzeyindeki haklarının dahi ellerinden alındığı bir süreçten geçiyoruz. Seçimlerin ardından oluşan parlamentoda gericiliğin kazandığı özel ağırlık düşünüldüğünde, önümüzdeki süreçte kadınlara yönelik yeni saldırı yasalarının altına imza atılacağı bir sır değil. Güdük de olsa kadına yönelik şiddetle mücadele kanunu ile nafaka kanununun kaldırılması, saldırı gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. “Ailenin korunması” adı altında, kadınların kazanılmış haklarına saldırı planları yapılıyor. Türkiye’deki kadın hareketi de AKP iktidarının bu kadın düşmanı politikalarına karşı mücadele ediyor. Bu mücadelenin temel itici gücünü AKP karşıtlığı oluşturuyor.
AKP iktidarının bir bütün olarak kadın cinsini hedefleyen saldırıları öncelikli işçi ve emekçi kadınların sorunudur. Her geçen gün artan kadına yönelik şiddet ve cinayetlere baktığımızda, mağdurlarının ezici çoğunluğunun işçi ve emekçi kadınlar olduğunu görüyoruz. Gündemde olan nafaka yasasında olduğu gibi, üç kuruşluk nafakayı kaybetmekle karşı karşıya kalanların da yine emekçi kadınlar olacağı açıktır.
Toplumsal yaşamın tüm alanlarında ve elbette çalışma yaşamında da kadınların cinsel ezilmişliğini ve eşitsizliğini derinleştiren bu politikalara karşı mücadele, kadın işçi çalışmamızın gündemlerinden biridir. Kadın çalışmamız bu sorunlar ekseninde de kadın işçileri bilinçlendirmeyi ve kadın-erkek işçilerin birleşik mücadelesinin örgütlemeyi hedefleyecektir.
- Ekonomik-sosyal sorunların ağırlaşmasına gericiliğin daha da derinleşmesinin eşlik ettiği bir süreçten geçiyoruz. Sosyal mücadelenin gerilediği ve gericiliğin tırmandığı bu dönemde, ataerkil kültür ve değerler daha baskın hale gelmektedir. Toplumsal yaşamda ve üretim alanlarında kadınları eşit bireyler olarak görmeyen, cinsiyetçi politikaların ürünü olarak ikinci sınıf kabul eden geniş bir erkek işçi kitlesiyle karşı karşıyayız.
Bu ataerkil-cinsiyetçi kültür ve değerler, işçi sınıfının kadını-erkeğiyle birlikte mücadele etmesinin önündeki engellerden biridir. Bu bakışın ancak sosyal mücadeleler içinde aşılabildiğini, kadınları eşit mücadele arkadaşı-yoldaşı olarak görme bilincinin ancak böylece gelişebildiğini, işçi direnişleri üzerinden somut olarak gözlemleyebiliyoruz. Yanı sıra, kadınların temel taleplerini erkek işçilere taşımak, toplumun her alanında kadın-erkek eşitliği bilincini geliştirmek, sınıf çalışmamızın olduğu kadar kadın çalışmamızın da temel boyutlarından biridir.
- Geride kalan dönemde, artan iktisadi sorunlar karşısında ağırlıklı olarak sendikalaşma talebiyle gerçekleşen, kadın işçilerin de bir parçası olduğu direnişlere tanık olduk. Flormar, Farplas, Acarsoy, Sinbo, Alba, SML, Özak Tekstil vb. bunlardan sadece birkaçı. Bu direnişler iktisadi taleplere dayanmakla birlikte, her birinde kadın işçilerin işyerlerinde cinsel kimliklerine dönük baskı ve tacizlere karşı çıkışlarının da direnç noktalarından biri olduğunu görüyoruz.
Önümüzdeki süreçte krizin derinleşmesiyle birlikte işçilerin öfke ve tepkilerinin artması ve bunun sonucu olarak ekonomik temelli hareket ve direnişlerin yaygınlaşması kuvvetle muhtemeldir. Son birkaç yılda ardı ardına gerçekleşen direnişlerin çoğunluğunda kadın işçiler ön saflarda yer alıyor, erkek işçilerle omuz omuza mücadele veriyorlar. Rosa Luxemburg’un o ünlü “hareket etmeyen zincirlerini fark edemez, zincirlerini fark edemeyen kendini özgürleştiremez” sözleri belki de en iyi kadın işçilerin durumuna açıklık getiriyor. Kadın işçiler harekete geçtiklerinde, kendilerine vurulan esaret zincirlerini daha rahat fark etmeye başlıyorlar. Direnişler içinde devrimci enerjileriye öne çıkmalarının gerisinde bu var.
Bizzat örgütlediğimiz direnişler dışında, imkanlarımız ölçüsünde, hem mevcut direnişler üzerinden kadın işçilerle dayanışmanın örgütlenmesi, hem de sınıf temelli bir kadın hareketi yaratmak için kadın işçi direnişlerine özel bir ilgi göstermemiz gerekiyor.
- Son bir nokta olarak belirtelim ki, kadın işçi çalışmamız sadece kadın işçilerin örgütlenmesi ve mücadelesinin ivme kazanması açısından değil, “kadın hareketinde sınıfsal esaslara dayalı iç saflaşma ve taraflaşma” yaratabilmek açısından da önem taşıyor.
TKİP VII. Kongresi Bildirgesi’nde ifade edildiği gibi:
“Sınıf eksenli kadın hareketi ise temelde toplumsal nedenlere ve dolayısıyla sınıfsal eksene dayalıdır. Kadın ezilmişliği burada kendini sınıfsal mahiyette sorunlar üzerinden ortaya koyar. Buna ilişkin özgün istemler ortaya çıkarır. Böylece emekçi kadın hareketine güçlü, sağlıklı ve istikrarlı bir zemin sunar. Öteki emekçi katmanlara mensup kadın kitlelerinin burjuva feminist hareketin ardından sürüklenmesinin önüne geçecek olan da budur. Burada sınıfsal olanla ile ezilen cinse özgü olan organik olarak iç içedir. Birbirinden beslenir, birbirini besler. “
Deneyimlerimiz de gösteriyor ki, kadın işçi çalışmasına yoğunlaşmayı başardığımız, bunu hedefli, sistemli ve sürekli bir çalışma olarak örebildiğimiz koşullarda, sonuç almak da o denli olanaklı olacaktır.