Logo

Haziran Direnişi ve emekçi kadınların örgütlenmesinin önemi - D. Güneş


Haziran Direnişi ve emekçi
kadınların örgütlenmesinin önemi

D. Güneş

Haziran Direnişi eylemli süreç olarak geride kalsa da, anlamlı bir birikim ve deneyim bıraktı. Çok yönlü olarak değerlendirilmesi ve sonuçlar çıkartılması gereken bu süreçte dikkat çeken olgulardan biri kadınların direnişe kitlesel katılımı idi. Fakat daha önemlisi, devletin vahşi terörüne karşın ön saflarda yer aldılar ve direnişe güç katan bir rol oynadılar. Başta Taksim olmak üzere kent meydanlarında ve emekçi semtlerinde gerçekleşen eylemlerde belirgin bir yer tuttular.

Kadınların bu kitlesel ve etkin katılımının yılların birikimi olduğu açıktır. Onyıllardır sermaye sınıfının uyguladığı sosyal yıkım saldırılarından en çok etkilenen kesimlerden biri kadınlar olmuştur. Özellikle AKP iktidarı döneminde kadını bir yandan ucuz işgücü olarak gören, öte yandan her alanda kadının yaşamına müdahale eden politikalar kadınlarda ciddi bir tepkiye yol açmış, bu tepki Haziran Direnişi ile açığa çıkmıştır. 

Direnişin en önemli sonuçlarından biri, kadınlar direnişe güç katarken direniş içinde güçlendikleri gerçeğidir. Kendi güçlerinin farkına vardıkları gibi, çifte baskı ve ezilmişlik kıskacında kendilerine biçilen rolü sorgulamaya başlamışlardır. Bu sürecin kadınlar üzerindeki etkisi, buradan açığa çıkan birikim ve olanaklar son derece önemlidir.

Haziran Direnişi, komünistlerin yıllardır kadın sorununa ve kadınların devrim mücadelesinde örgütlenmesi ihtiyacına ilişkin vurgularının önemini tüm somutluğuyla göstermiştir. Bu somut gerçek ışığında emekçi kadın çalışmasını güçlendirme ihtiyacı tüm yakıcılığıyla önümüzde durmaktadır.

 

Emekçi kadın çalışmamızda zorlanma alanları

Komünistler, siyasal mücadele sahnesine çıktıkları andan itibaren kadın sorununa devrimci bakışı ortaya koydular, kadınların örgütlenmesinin devrimci mücadeledeki kritik önemine işaret ettiler. Sol harekette tasfiyeciliğin yarattığı savrulmanın kadın sorunu üzerinden yansımalarına karşı da güçlü bir ideolojik mücadele yürüttüler. Ancak kadın sorununun kapsamı ve kadınların örgütlenmesi ihtiyacı konusunda tam bir açıklık taşınmasına rağmen, emekçi kadın çalışmasında kimi dönemlerdeki yüklenmeler dışında sistematik ve istikrarlı bir çalışmayı oturtabilmek olanaklı olamadı. Kuşkusuz bu sorun partinin toplam sorunlarından (sınıf ve kitle çalışması, kadro sorunları vb.) bağımsız değildir. Zira, değerlendirmelerimizde de ifade edildiği üzere, kadın çalışması sınıf çalışmamızın bir parçası, kadın işçilerin örgütlenmesine yönelik ayağıdır. Sınıfa yönelik ısrarlı çalışmaya rağmen henüz istenen mesafenin alınamaması, kadın çalışmamızı da doğrudan etkilemiştir. Yine, kadın çalışmasını sınıf çalışmasının özgül bir alanı olarak ifade ediyorsak, bu alana özgü politikalar üretmek, bu ihtiyaca yanıt verecek kadro sorunundan bağımsız değildir.

Önümüzdeki süreçte partinin temel sorun alanlarında yaşadığı zorlanmaları aşma çabasında, sorunun emekçi kadınlara dönük boyutu daha özel bir ilginin konusu olabilmelidir. Haziran Direnişi’nin gösterdikleri ve açığa çıkardığı olanaklar, emekçi kadın örgütlenmesine yönelmenin, bu açıdan gerekli irade ve çabayı göstermenin önemini yeterli açıklıkta ortaya koymuştur.

 

Emekçi kadın çalışmasını güçlendirmek için!

Sürecin gösterdikleri ve geçmiş çalışmamızın deneyimleri ışığında emekçi kadın çalışmamızı güçlendirmek çerçevesinde birkaç noktanın altını çizmek istiyoruz:

Birincisi, çalışmamızın sınıfsal yönüdür. Haziran Direnişi’nde çok değişik kesimlerden onbinlerce kadın sokaklara çıkmışlardır. Eylemli süreç içinde sınıf devrimcileri ağırlıklı olarak emekçi semtlerindeki kadınlarla buluşmuşlardır. Bunların bir kısmı çalışıyor olsa da, eylemli süreçte sınıfsal kimlikleri ile öne çıkmamışlar, AKP’nin politikalarına karşıtlık üzerinden alanları dolduran kadın kitlesinin içinde yer almışlardır. Bu süreçte dört duvar arasına hapsolan ev kadınları da sokaklarla çıkmışlar, kabuklarını tam olarak kıramasalar da bilinç planında belli bir değişim yaşamışlardır.

Dolayısıyla, emekçi kadın çalışmamız çerçevesinde, emekçi semtlerinde bir değişim süreci yaşayan, politikleşen kadınları kucaklamak gibi bir bakışımız olması gerektiği gibi, bu hiçbir şekilde çalışmanın sınıfsal yönünü, işçi kadınlara yönelik çalışmanın belirleyici önemini karartmamalıdır. Asli olan işçi kadınların örgütlenmesidir, işçi kadınlara yönelimdir.

İkincisi, emekçi kadın çalışmamızı, çalışma tarzı sorunlarımızın ışığında ele almak gerekmektedir. Partimiz son yıllarda döne döne sınıf ve kitle çalışmasının sorunlarını ele almış, partinin yaşadığı darlığı aşabilmek için çalışma tarzı sorunlarına çubuk bükmüştür. Çalışma tarzı sorunları tüm çalışma alanlarımızı kesmekte, kadın çalışmasını da bu açıdan sağlanan açıklıklar çerçevesinde ele almak gerekmektedir.

Geçmiş dönemde yürütülen emekçi kadın çalışması ya emekçi kadınları ilgilendiren kimi gündemler ekseninde yoğunlaşan çalışmalar ya da kimi etkinliklere endeksli biçimde gerçekleşmiş, sorasında bir boşluk yaşanabilmiştir.

Oysa, çalışmada mesafe alabilmek için öncelikli olarak, kadınları doğrudan ilgilendiren her türlü gelişme karşısında tutum alabilmek ve gündelik bir müdahale tarzını oturtabilmek gerekmektedir. Örneğin, kadın istihdam paketi, kadın işçilerin gündelik olarak yaşadığı sorunlar, kadınların cinsel kimliklerine yönelik saldırılar, gericiliğin kadınlar üzerindeki etkileri vb., gündelik müdahalelerin konusu olabilmelidir. Elbette bu işçi sınıfını ilgilendiren diğer sorunların önemini azaltmamakta, beraberinde etkin bir tarzda ele alınmasını gerektirmektedir.

Yanı sıra, kadınlara yönelik sosyalist propaganda da çalışmanın temel bir öğesi olabilmelidir. Haziran Direnişi’yle birlikte kadınların bu sistemin çözümsüzlüğünü daha net gördükleri, yaşamın değişebileceğine dair umutlarının tazelendiği bir süreçte, sosyalist propagandaya daha açık hale geldikleri unutulmamalıdır.

En önemlisi de, politik hedefleri net, somut plan ve programlara dayalı, her türlü aracı etkin bir şekilde kullanabilen sürekli ve sistemli bir çalışma ile emekçi kadın çalışmasında mesafe almak, sürecin açığa çıkardığı imkanları değerlendirmek olanaklı olabilir.

Üçüncüsü, etkin bir kadın çalışması bir ekip ve kadro sorunudur. Sistemli bir emekçi kadın çalışması, alana yönelim sağlayan, özgül politikaları üretebilen, bu alanda yoğunlaşabilen kadrolarla yürütülebilir.

Bu açıdan sorumluluk öncelikle yerel örgütlere düşmektedir. Emekçi kadın çalışmasının önemi konusunda sağlanacak tam bir açıklıkla birlikte alana özgü politikaların üretilebilmesi, çalışmanın bizzat yerel örgütlerimiz tarafından sağlanan politik açıklıkla yürütülmesi, politik hattının, yönelimlerinin bizzat yerel örgütlerimiz tarafından çizilmesi ve buna yatkın kadroların bu alana yönlendirilmesi gerekmektedir. Ancak yerel örgütlerimizin doğrudan müdahalesiyle oluşturulan ekipler/komisyonlarla çalışmayı güvencelemek, süreç içinde yaratılmış imkanları toparlayabilmek, çalışmayı daha ileri düzeyde örgütleyebilmek başarılabilir

Sonuç olarak komünistler Haziran Direnişi’nin yarattığı birikimi ileriye taşıyabilmek için her alanda olduğu gibi emekçi kadın çalışmasında da yeni bir dönemi açma sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Tüm sınırlılıklarına rağmen Haziran Direnişi, “Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz!” şiarının ne denli güncel olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.


Üste