Logo

Siyasal sınıf çalışmamız ve sorun alanları


Yıllardır partimizin çalışmasına yön veren temelde sınıf eksenli faaliyettir. Deneyim ve birikim planında küçümsenemeyecek bir mesafe almış bulunuyoruz. Ancak, dönemsel olarak yaşanan hareketliliklere, bu yılın başında birbiri ardına patlak veren işçi-emekçi direnişlerine rağmen, sınıf hareketinin politik planda aşılamayan geriliği, çalışmamızı ilerletmede temel bir güçlük alanı olmayı sürdürüyor. Bu nesnel güçlük karşısında yüklenilmesi gereken halkanın sınıf hareketine devrimci müdahale olduğu ve hareketin devrimci bir mecraya akmasını sağlayabilecek bir önderlik pratiğini hayata geçirmenin önemi konusunda yeterli açıklığa sahibiz. Buna uygun bir faaliyet de örgütlemeye çalışıyoruz.

Ancak, derinleşen krizin, pandeminin ve son olarak emperyalist savaşın işçi ve emekçilerin yaşamında yarattığı yıkıma rağmen, halen varlığını sürdüren bu zayıflığa etkili bir biçimde nasıl müdahale edilebileceği hala da temel önemde bir sorun alanımız. Alabildiğine ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarının özellikle son dönemde emekçi kitleleri harekete geçirmesi bunun olanaklarını artırmış bulunsa da, işçi sınıfı cephesinde uzun yılları bulan çok yönlü kuşatılmışlık gerçeği orta yerde duruyor. Büyüyen hoşnutsuzluğun, biriken öfke ve tepkinin, işçi ve emekçi kitlelerin daha geniş kesimlerini harekete geçireceği beklentisi elbette dayanaksız değil. Ancak, mevcut güç ve olanaklarımız düşünüldüğünde, gelişebilecek bir hareketliliğe devrimci bir çizgide yön verme gibi ciddi bir sorun alanı ile yüz yüze kalacağımız da bir başka temel önemde gerçeklik.

Sınıf çalışmamızı bu gerçeklik ışığında ele almak, özellikle sınıfa dönük çalışma pratiğimizi ve zaman zaman rutinleşebilen müdahale tarzımızı bu gözle irdelemek, önceliklerimizi hedeflerimizi gözeten bir biçimde döne döne gözden geçirmek durumundayız.

“Faaliyetin genel ihtiyaçları” sorunu!

Hedeflerimizi, bu çerçevede önceliklerimizi gözeten bütünsel bir çalışmayı örmek, sınıf çalışmamızda bugüne kadar tartıştığımız en önemli sorunlardan biridir. Pandemiyle birlikte siyasal faaliyetin sınırlandığı, bunun da bir sonucu olarak güç ve imkanların daraldığı bir süreçte bu sorun daha bir önem kazanmıştır.

Bir il raporunda, “Kimi zaman faaliyetin genel ihtiyaçları yer yer sürüklenmemize yol açabiliyor, sorunlara ve çalışmaya daha yukarıdan bakıp müdahale etmenin önüne geçebiliyor” denilmektedir.

Aslında sorun bir yönüyle çok iyi tanımlanmaktadır: “Faaliyetin genel ihtiyaçları”!

Faaliyetin genel ihtiyaçları, dar pratikçilikte ifadesini bulan her yere yetişme, her gelişmeye yanıt verme kaygısı, önceliklerimizi esas alan bir bütünsel çalışmanın örgütlenmesini zora sokabilmekte, giderek bunun yön verdiği bir çalışma tarzı öne çıkabilmektedir.

Kuşkusuz bütün bir faaliyetimizi sınıf hareketine müdahalemizi güçlendirmek üzerinden planlıyor, sınırlı güç ve olanaklarımıza rağmen çok çeşitli araçlarla, yol ve yöntemlerle sonuç almaya çalışıyoruz. Büyük bir emek harcayarak birçok işi bir arada yapmaya çalışıyoruz. Fakat tam da bunun kendisi giderek bir sorun alanına dönüşebiliyor. Bu pratik yoğunluk içinde, zaten ilerletmekte belirgin bir zorlanma yaşadığımız “seçilmiş hedefler”de derinleşme, kendiliğinden geri plana düşüyor.

Önemli bir ile ait bir alt bölge raporunun bu çerçevede işaret ettiği “yoğunluk” yeterince açıklayıcıdır:

“... bölge ekibi bileşenleri olarak merkezi planlamalara, toplantılara vb. katılmak ve direniş yoğunluğu, bizi bölgemize yoğunlaşmak konusunda zora sokuyor. Sendikalarla yapılan toplantılar, miting hazırlık toplantıları, asgari ücret toplantıları, 25 Kasım sürecinde kurumlarla yapılan toplantılara vb. katıldık-katılıyoruz. (…) Merkezi materyallerimizin ve kurumlarla ortak yürüttüğümüz çalışmaların materyallerinin basımı, kargo vb. işlerin planlaması da genelde bizim üzerimizden çözülüyor. Sosyal medya hesaplarıyla (...) ilgilenmek de belli bir zamanımızı alıyor. Bunların üzerine iki başka kurumun planlamalarının yoğunluğu, kadın çalışmasının merkezi yoğunluğu ekleniyor. Açığa çıkan bu tablonun kendisi bölge organı olarak zamanımızın çoğunu alıyor.”

Burada dile getirilenler bir “yakınma” değil fakat mevcut tablonun ortaya konulmasıdır. Böylece bölge çalışmasında neden hedeflenen bir derinleşmenin sağlanamadığının da iyi bir açıklamasıdır. “Faaliyetin genel ihtiyaçları” bizi böyle bir sonuçla, hedeflediğimiz çizgide bir faaliyete yoğunlaşamamak sorunuyla yüz yüze bırakabiliyor.

Eğer biz, “faaliyetin genel ihtiyaçlarına yanıt vermeden derinleşen bir çalışmayı da öremeyiz” bakışıyla hareket ediyorsak, bir dönem bu zayıflığı elbette göze alabiliriz. Ama yılların deneyimi bize, bunun böyle olmadığını, bu çerçevede harcanan onca emeğe rağmen, hedeflenen yoğunlaşma ve derinleşme sağlanamadan, çalışmayı ileriye taşıyacak mevziler yaratılamadan mesafe alınamadığını göstermiş bulunuyor.

İki temel güçlük alanı

Sınıf çalışmamızda bugün, birbiriyle bağlantılı ve temel önemde iki güçlük alanı ile yüz yüzeyiz.

Birincisi, yukarıda işaret ettiğimiz, uzun yıllardır her vesileyle döne döne tartıştığımız fakat aşmakta zorlandığımız, belli mevziler yaratmayı hedefleyen, yoğunlaşan ve derinleşen bütünsel bir çalışmaya yüklenme planında sürmekte olan zayıflıktır.

Diğeri ise en az ilki kadar önemli olan, yeni güçler kazanma ve kadrolaşma sorunudur.

Kadrosal planda yeterli sayıda nitelikli ve deneyimli güçlere sahip olmadığımız için hedeflediğimiz çizgide bir faaliyete yeterince yoğunlaşamıyoruz. Bunu başaramadığımız sürece de, yeni güçler kazanma ve kadrolaşma planında, özellikle de sınıfın ileri kesimlerini politik olarak etkileme doğrultusunda mesafe almakta zorlanıyoruz.

Kuşkusuz yerel parti örgütlerimiz, çalışma yürüttükleri alanlarda çok çeşitli araçlar, yol ve yöntemler üzerinden ve belirledikleri hedefleri de gözetmeye çalışan etkin bir siyasal faaliyeti örgütleme çabası içindeler. Sınıf hareketinin özellikle politik planda aşılamayan geriliğine, yanı sıra güç ve olanaklarımızın belirgin sınırlılığına rağmen, devrimci müdahale çerçevesinde anlamlı pratikler de sergileyebiliyorlar. Fakat bunlar henüz bizim temel sorun alanlarımızı aşmamızı sağlayabilecek bir istikrarı sağlayabilmiş, sınıf çalışmamız toplamında bu yönde az çok verimli bir gelişme çizgisine oturabilmiş değil. Daha çok, elbette çalışmamızla da bağlantılı olarak, karşımıza çıkan olanaklara başarılı müdahalelerin ürünleri.

Sınıf çalışmamızda yılların deneyimi ve birikiminin ürünü olan bu alandaki üstünlüğümüz yeterince açık. Bu son derece önemli kazanımdan da güç alarak, siyasal sınıf çalışması pratiğimizi eleştirel bir gözle irdelemek, sorgulamak, zorlanma alanlarımızı nasıl aşabileceğimiz üzerine döne döne tartışmak ve belli açıklıklar sağlayabilmek durumundayız.

Burada bir noktanın altını önemle çizmek gerekiyor. Gelinen yerde sorunumuz perspektif sorunu değil, çalışmanın yönelimlerinden sapma sorunu değil, emek harcamak sorunu hiç değil, fakat dönemin ihtiyaçlarına yanıt verebilecek hedefli ve yöntemli bir çalışmayı bütünsel olarak örebilmek sorunudur. Çalışmanın temel hedefleri ile genel faaliyetin ihtiyaçları arasındaki dengenin amaca uygun bir biçimde kurulabilmesidir.

Çalışmamızı planlarken, güç ve imkanlarımızın sınırlılığının yol açabileceği bir dağılmanın, giderek rutinleşebilen bir pratiğin önüne geçebilmeli, temel hedeflerimizi her adımda gözetebilmeliyiz. Perspektif planındaki açıklıklarımıza rağmen, nesnel güçlükler ve öznel zorlanmalar, pratikte “sürüklenme” olarak da tanımlayabildiğimiz bir zafiyete yol açabiliyorsa, buna zamanında müdahale edebilmeliyiz.

Sınıf hareketinin verili gerçekliği ve kadrosal plandaki zayıflıklarımız nedeniyle, hedeflediğimiz çalışmayı ilerletmenin güçlüklerini anlamak mümkün olsa da, sorunu sorun olarak tanımlamak, üzerine ısrar ve kararlılıkla gidebilmek zorundayız.

Siyasal müdahale ve çalışma tarzı sorunu

Sınıf çalışmamızın sorunları çerçevesinde bir dönem üzerinde önemle durduğumuz zayıflık alanlarından biri, yoğunlaşmış bir çalışmanın genel siyasal kampanyalar üzerinden örülmeye çalışılmasıydı. Bu çerçevede bir yoğunlaşmanın sınırları, bunun hedeflenen çizgide bir çalışmanın önüne açamaması, kapsamlı tartışmaların konusu olmuş, saptanan hedefler üzerinden derinleşen bir siyasal sınıf çalışmasının örülmesine çubuk bükülmüştü.

Bu çerçevede belli bir ısrar gösterilse ve yer yer anlamlı pratikler sergilenebilse de, bu hala da temel önemde bir zayıflık alanı olmayı sürdürüyor. Faaliyetimiz sınıf zeminine oturmuş olsa da, hala da seçilmiş fabrikalar/fabrika havzaları zemininde kendini üretebilen bir faaliyet çizgisinde istikrar yakalanabilmiş değil. Bunun gerisinde, özellikle fabrika temelli bir çalışmayı ilerletmenin güçlüklerinin üstesinden gelememek duruyor. Belli yüklenmelerle mesafe alamadığımızda, saptadığımız hedeflere genel müdahalelerin ötesine geçen özgün bir yoğunlaşma çabası da giderek zayıflıyor. Bu, güç ve imkanlar planındaki zayıflıklarımızla da birleştiğinde, sınıf hareketine siyasal müdahale, TİS dönemlerine, asgari ücret ya da zam süreçlerine ya da sınıfa dönük genel saldırılar üzerinden yürütülen faaliyetlere daralıyor. Kendini belirlenmiş hedefler üzerinden gündelik olarak üretebilen bir siyasal sınıf çalışmasını örmekte hala da ciddi bir zorlanma içindeyiz.

Bugün dünden farklı olarak, siyasal sınıf çalışması içinde yarattığımız belli mevzilere sahibiz. Henüz güçlü müdahalelerin zemini haline gelememiş olsa da, bu mevziler üzerinden mesafe alabilmenin imkanlarına sahibiz ve bunları yer yer anlamlı bir biçimde değerlendirebiliyoruz da. Sendikal zeminler, sektörel platformlar, sınıfa seslenmede ve siyasal müdahalede küçümsenemeyecek imkanlar. Bu çerçeveden sosyal medyanın kullanımı da önemli bir olanak. Ancak bunları ne ölçüde amaca uygun bir biçimde değerlendirebildiğimiz, bunlar üzerinden hedeflediğimiz çizgide bir müdahaleyi ne kadar başarabildiğimiz çerçevesinde bir tartışma ise bir ihtiyaç. Zira, sınıf hareketine müdahalede genel propaganda ve ajitasyonunun ötesine geçebilmemiz, bu tür araçların hedeflerimize ulaşmamızı kolaylaştırabilecek bir tarzda kullanılabilmesine bağlı. Bunu başaramamak, kullandığımız zemin ve araçları kendi içinde amaçlaştırma zafiyetine yol açacaktır. Bu da dağıtıcı yoğunluklara yenilerini eklemekten başka bir sonuç yaratmayacaktır.

Örneğin, günümüzde sosyal medya üzerinden müdahalenin önemi açık olmakla birlikte, bunun belirlenen hedefler üzerinden pratik ayakları örülemediğinde, bu yönlü bir çabaya yoğunlaşılamadığında, harcanan emeğin karşılığı gereğince alınamamaktadır. Sosyal medya ancak, genel propaganda-ajitasyonun ötesinde somut bir müdahale/ilişkilenmenin de imkânı haline getirildiğinde, amaca uygun bir işlevi yerine getirebilecektir.

Bu tür araçları kullanırken, sınıf genel seslenmenin ötesine geçebilmek, özellikle hedeflerimiz/önceliklerimiz üzerinden somut müdahale imkanlarını yaratmaya çalışmak, bunun yol ve yöntemleri üzerine daha çok yoğunlaşmak durumundayız.

Fabrika zeminine oturan bir çalışma

Sınıf çalışmasında kendisini üretebilecek önemli bir alan olduğu halde değişik nedenlerle uzun dönemdir yol almakta zorlanma yaşadığımız bir bölgede, fabrika çalışması üzerinden anlamlı bir direniş örgütleyen yoldaşlarımız, sınıf çalışmamızı ilerletebilmek açısından son derece önemli şu noktaların altını çiziyorlar:

“... direnişi bizlere içeriden konumlanmanın önemini, sınırlı olanaklara sahip olsak da fabrika temelli çalışmanın yaratabileceği sonuçları bir kez daha gösterdi. Bir fabrikadan başlayarak çalışmamızı nasıl güçlendirebileceğimizi, politik kapasitemizi, ilişkiler ağımızı genişletebileceğimizi gösterdi.”

Fabrika zeminli bir çalışmada sergilenecek ısrarın ne denli önemli olduğunu biz, son derece anlamlı başka deneyimlerimiz üzerinden de biliyoruz. Buna rağmen, bu çizgide bir çalışmayı hayata geçirmenin güçlüklerini aşma başarısını yeterince gösteremiyoruz. Bu çerçevede son bir yılın bazı başarılı örnekleri sorunun giderek aşıldığı yanılsamasına yol açmamalı, bu alanda genel planda yaşanan zayıflıkları sorgulama ihtiyacını ortadan kaldırmamalıdır.

Bu zayıflığın nedenlerine ilişkin kuşkusuz çok şey söylenebilir ve her bir bölge çalışması üzerinden farklı etkenler öne çıkabilir. Örneğin, yukarıda altını çizdiğimiz “yoğunluklar” ile deneyimli ve birikimli kadro planındaki yetersizliklerimiz, en önemli etkenlerden ikisidir.

Fakat bunlar kadar önemli bir diğer sorun alanı, yine yukarıda işaret ettiğimiz, sınıf hareketinin politik planda aşılamayan geriliği nedeniyle, fabrika zeminli çalışmada mesafe almadan yaşanan zorlanmalardır. Kısa dönemde üstesinden gelinemeyecek bu zorlanmaları aşmak doğrultusunda gereken ısrar ve kararlılığı sergileyememek, dahası, “faaliyetin genel ihtiyaçlarına yanıt vermek” kaygısıyla, hedeflenen çizgide bir çalışmanın örülmesine yoğunlaşamamaktır.

Hedeflediğimiz çizgide bir çalışma, saptanan fabrika/havzaları çok yönlü olarak kuşatmayı, genel propaganda ve ajitasyonunun ötesine geçebilen özgün bir seslenme ve müdahaleyi, yaratıcı yol ve yöntemlerle uzun dönemli yüklenmeleri vb. gerektirmektedir. Bu ise ısrar, soluk ve sabır demektir. Siyasal faaliyette harcadığımız emeğin/zamanın önemli bir bölümünü bu çabaya ayırmak demektir. Somutlanan çalışmayı bölge organlarının öncelikli gündemi haline getirmek, gidişatını sürekli olarak tartışmak demektir, vb...

Bu alandaki zayıflığımız, yaşadığımız “yoğunlukları” hafifletmekle elbette kısa dönemde çözülemeyecektir. Ama zaten sorunumuz bugünden yarına mesafe almak değil, somut yönelimlerimiz üzerinde ısrar gösterebilmek, siyasal faaliyetimizin bu doğrultuda az-çok istikrar kazanmasını sağlayabilmektir. Hedefler saptayarak bir dönem yüklenmek, sonra da şu veya bu nedenle, rutinleşen bir genel siyasal faaliyeti taşımanın ötesine geçememek zaafiyetinin üzerine kararlılıkla gitmeliyiz.

Siyasal faaliyetimizin içeriği ve sosyalist propaganda

Deneyimli ve donanımlı kadro sorunuyla da doğrudan bağlantılı olan, siyasal ajitasyonu sosyalist propaganda ile birleştirme alanında da almamız gereken önemli bir mesafe var.

Siyasal propaganda ve ajitasyonumuzda pek çok sorunu ele alıyor, yetersizlikler taşısa da, ekonomik ajitasyonu politik ajitasyonla birleştirmek noktasında çok temelli bir zaafiyet yaşamıyoruz. Ancak işçilerin siyasal eğitimi açısından bu kendi başına yeterli değil. Zira, baskı, terör, hak ve özgürlüklere saldırı, kirli savaş, emperyalist savaş ve saldırganlık vb. konu alan salt siyasal propaganda ve ajitasyonla ile işçilerde köklü bir sınıfsal bilinç değişimi yaratamayız. Bu çerçevede bir faaliyet kuşkusuz işçileri politik olarak etkiler. Dolayısıyla önemi tartışmasızdır. Ama bu sınır aşılamadığı sürece, sınıfı devrimcileştirme çabasında hedeflediğimiz yolu da alamayız.

Toplumda politik sorunlar gündelik olarak öne çıkmakta, baskı, terör, tutuklamalar, hak ve özgürlüklerin kabaca çiğnenmesi, her türlü kuralsızlık ve keyfiyet vb., tüm bunlar büyük bir tepki yaratmaktadır. Gelinen yerde fazlasıyla görünür hale gelen bu olgular üzerinden emekçilere seslenmek, halen gündelik ajitasyonumuzda ağırlıklı bir yer tutmaktadır. Sosyalist propaganda, bunun ötesine geçmek, bu politik görünümlerin gerisindeki sosyal-sınıfsal gerçekleri ortaya koymak, temel sınıf ilişkilerini öne çıkarmak, bunu mülkiyet ve sömürü ilişkilerinden, emek ve sermaye gerçekliğinden giderek yapmak demektir.

Etkili bir sosyalizm propagandasının, cansız, kuru ve soyut bir sosyalizm söylemiyle başarılamayacağının altını da önemle çizmeliyiz.  “Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!” vb. şiarlar olur olmaz yinelenerek işçilerin bilinci geliştirilemez. Elbette temel şiarlarımızı her vesileyle yaymaya çalışacağız. Ama bunu, bu düzene ilişkin sınıfsal gerçekleri somut olgular üzerinden ortaya koymak sistemli çabası ile birleştirmek durumundayız.

Propaganda ve ajitasyonumuz kapitalizmin ürettiği kötülüklerin teşhirinin ötesine geçebilmeli, bu düzenin neden aşılması gerektiği bilincini geliştirmeyi hedeflemelidir. Ancak etkili bir sosyalizm propagandası ile bunu başarabileceğimize göre, siyasal faaliyetimizin içeriğini, bildirilerimizi, bültenlerimizi, kaleme aldığımız yazıları vb. bu açıdan irdelemeli, bu alandaki zayıflığımızı aşma doğrultusunda giderek mesafe alabilmeliyiz.

Sınıf ilişkileri, sömürü ilişkileri, mülkiyet ilişkileri, bunların sermaye devleti ve düzen siyaseti ile bağını ortaya koyan, emekçilerin bilincini bu temel önemde gerçeklikler üzerinden geliştirmeyi hedefleyen bir siyasal faaliyet yürütebilmeliyiz. Ancak bu türden bir faaliyet sınıfın öncülerini etkileyebilir ve böylece devrimci bir sınıf hareketinin gelişiminin önünü açabilir.


Üste