Logo

Siyasal gelişmeler ve gençlik içerisinde parti çalışması


Dünyada ve Türkiye’de önemli siyasal gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Emperyalist savaş ve saldırı politikaları adeta dizginlerinden boşalmış bulunuyor. Ortadoğu emperyalist sistemin çok yönlü çelişkilerinin derinleştiği bir coğrafya durumunda. Hegemonya krizi ve buna bağlı olarak keskinleşen kutuplaşmalar, etnik ve mezhepsel çatışmalar bölgemizi büyük bir yıkıma uğratıyor. İpleri emperyalistlerin ve silah tüccarlarının elinde olan savaş makinesi gerici çeteler her gün bir kıyım gerçekleştiriyor.

Tüm bunların yanı sıra, dünya ölçeğinde sistemin gidişatına ve toplumsal yaşama yön verecek önemli gelişmeler yaşanıyor. Tıpkı 11 Eylül 2001’de ABD’nin göbeğinde yaşanan ve ikiz kuleleri hedef alan saldırılar gibi, Türkiye’de ve Avrupa emperyalizminin bağrında bombalar patlıyor. Bizler bu tür kapsamlı saldırıların ardından neler yaşanabileceğini son 15 yılın dünya olaylarından biliyoruz. 11 Eylül saldırılarının hemen ardından “terör” demagojisi ile Ortadoğu’da taş taş üstünde bırakılmamıştır. Sırasıyla Afganistan, Irak, Libya ve Suriye işgal edilmiş, emperyalistler ve tetikçileri tarafından yıkıcı savaşlar devreye sokulmuştur. Ortadoğu’ya “demokrasi” ve “özgürlük” götürmek yalanıyla halklar katledilmiş, sözde “medeniyetler çatışması” adı altında emperyalist işgal ve egemenlik politikaları gizlenmeye çalışılmıştır. Emperyalist metropollerde ve dünyanın bir dizi bölgesinde polis devleti uygulamaları alabildiğine yaygınlaştırılmıştır. Temel hak ve özgürlükler rafa kaldırılmış, her türden hak arama eylemi azgınca boğulmaya çalışılmıştır.

Krizleri her geçen gün derinleşen emperyalist sistemin savaş ve saldırganlık politikaları bugün dünya gündeminin ilk sırasında yer almaktadır. Bu aynı gündem Türkiye toplumunun ve düzeninin de en temel gündemini oluşturmaktadır. Zira Türkiye, emperyalist sistemin krizlerinin keskinleştiği bir coğrafyanın tam göbeğindedir. Türk sermaye devleti başta ABD olmak üzere emperyalist güçlere kölece ilişkilerle bağlıdır. İç ve dış politikasını bu ilişki dolaysız olarak belirlemektedir. Kürt sorunundan rejim krizine ve ekonomik-sosyal programına kadar sermaye düzeninin belirlediği politikalar, emperyalist sistemin ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir.

Dünya ölçeğinde yaşanan bir diğer önemli gelişme ise, burjuva gericiliğinin dizginlerinden boşalması olgusudur. Dünün “demokrasi beşiği” olarak gösterilen emperyalist merkezler dahil olmak üzere, faşist baskı ve devlet terörü dört bir yanda tırmanmaktadır. Her türden burjuva gericiliği toplumsal yaşamın üzerine bir ağırlık olarak çökmektedir. Irkçılık ve dinsel gericiliğin önü sistemli olarak açılmaktadır.

Tabloyu tamamlayan ve belirleyici bir yerde duran bir diğer olgu ise, dünya ölçeğinde derinleşen ekonomik ve sosyal yıkımdır. Zira sistem yaşadığı çok yönlü krizleri ancak bu denli kapsamlı bir yıkım programı ile yönetebilmektedir. Ortaya çıkan ağır faturayı işçi sınıfı ve emekçilere ödeterek ayakta kalmaya çalışan emperyalist-kapitalist düzen, bu alanda da yolun sonuna yaklaşmaktadır. Zira emek ile sermaye arasındaki çelişki, yılların birikimi üzerinden hayli keskinleşmiştir. Sosyal kutuplaşma toplumsal dengeleri alt üst edecek bir uçuruma dönüşmüş, tüm bu nesnel-toplumsal gelişmeler yeni dönemde dünya ölçeğinde patlamaya hazır dinamikler biriktirmiştir.

 

Kitle hareketleri ve gençlik mücadelesi

Kapitalist sistemin giderek ağırlaşan bunalımları ve bununla birlikte devreye sokulan çok yönlü saldırılar, dünyanın dört bir yanında sınıf ve kitle hareketlerine ivme kazandırmış bulunuyor. Dünyamız bu yönüyle adeta kaynayan bir kazana benziyor. Grevler, kitle eylemleri ve bunların doruğa ulaştığı halk isyanları yaşandı, yaşanıyor.

Tüm bu hareketli süreçleri, üniversiteli ve liseli gençliğin yer yer öne çıkan eylem ve direnişleri kendi cephesinden tamamlıyor. Son yıllarda, Avrupa’dan Latin Amerika’ya ve Asya’ya kadar bir dizi kitlesel gençlik eylemlerine tanıklık ettik. Eylemlerin hedefinde çoğu zaman eğitimin piyasalaştırılmasına yönelik uygulamalar ile kazanılmış hakların gasp edilmesine yönelik saldırılar yer aldı. Bununla birlikte emperyalist savaş ve saldırganlık, birikmiş sosyal sorunlar ile siyasal gericilik, gençlik eylemlerinde öne çıkan gündem başlıkları oldu. Yine Amerika’da siyahi gençlerin polis tarafından katledilmesi örneğinde olduğu gibi kimi toplumsal sorunlar da gençlik eylemlerini tetikleyen bir etken olabildi.

Türkiye’de de, gerek eğitim alanında yaşanan birikmiş sorun alanları (sınav sistemi, paralı eğitim uygulamaları, okullarda devreye sokulan faşist-dinci baskı politikaları vb...), gerekse toplumsal olaylar gençlik kitlelerini harekete geçiren gündemler oldu. Özellikle Haziran Direnişi, Soma katliamı, kadın cinayetleri gibi gelişmeler son 3-4 yıl içerisinde yaşanan gençlik eylemlerinin zeminini oluşturdu.

 

Politik gençlik örgütü ihtiyacı ve gençlik içerisinde parti çalışması

Dünyada ve Türkiye’de yaşanan bu gelişmeleri devrimci bir perspektifle değerlendiren partimiz, her alanda ve her açıdan devrime hazırlığı kendisine parola edindi. Bunun gençlik alanını kesen boyutunu ise, verili toplumsal gündemler üzerinden gençlik kitleleri içinde etkin bir odak olabilmek hedefi oluşturuyor. Zira yaşanan toplumsal kaynaşmalarda önemli bir yer tutan gençlik kitlelerini kucaklayabilmek, devrime hazırlık kapsamında güncel politik bir görev olarak partimizin önünde duruyor.

İşte geçtiğimiz yıllarda ilk somut adımları atılan politik gençlik örgütü politikası, bu iddianın cisimleşmiş halidir. Bu yönüyle partinin gençlik içerisinde biriken mücadele dinamikleri ile devrimci bir zeminde buluşabilmesinin önemli bir aracı olarak gündeme gelen politik gençlik örgütü, daha henüz yolun başındadır. Önemli ilk deneyimler biriktirilmiş, asgari bir örgütsel inşa süreci yaşanmıştır. Ancak bu alanda katedilen mesafe henüz fazlasıyla yetersizdir. Gelişmelere yönelik müdahale ve politik inisiyatif planında yaşanan sorunlar hala da aşılabilmiş değildir.

Gençlik içerisinde güç olabilmek, her şeyden önce dinamik bir politik tutumu, aynı anlama gelmek üzere pratik planda öne çıkmayı gerektirmektedir. Politik gençlik örgütü şahsında önümüze çıkan sorunlar tam da bu alanlarda yaşanmaktadır. Partimiz ve bu alanda tanımlanan organlar, geride kalan bir yılın tablosunu eleştirel bir gözle ele almalı, devrimci sonuçlar çıkarılmalı ve politik gençlik örgütüne yönelik müdahalelerini somutlayabilmelidir. Bu görev parti merkezinin olduğu kadar, gençlik çalışmasının başındaki yerel parti örgütlerinin de önünde durmaktadır. Zira yerel örgütler, gençlik çalışması ile doğrudan ilişkilidir ve sorunlarla dolaysız olarak bağ içerisindedir. Dahası, etkin bir politik çıkış ve pratik yönelim her şeyden önce yerel inisiyatif anlamına gelmektedir. İçerisinden geçmekte olduğumuz süreçte kimi yerellerin ortaya koyduğu pratik bu açıdan öğreticidir. Saptanan gündemler ve tanımlanan görevler doğru ele alındığında ve yerellerde inisiyatifli bir çalışmaya konu edildiğinde sonuçlar elde edilebilmektedir (Ankara katliamı karşısında bazı yerellerde örgütlenen boykot pratiği, kitap parası üzerinden örgütlenen yerel çalışma ve 6 Kasım süreci bu açıdan irdelenmelidir).

Tüm bu deneyimler ışığında, önümüzdeki dönem içerisinde etkin bir politik merkez ve bununla birlikte inisiyatifli bir yerel çalışma, politik gençlik örgütünü gençlik hareketi içerisinde öne çıkaracak, halihazırda biriken mücadele dinamikleri ile buluşmayı daha da kolaylaştıracaktır.

Partinin gençlik içerisinde yürüttüğü çalışmanın bir diğer boyutu ise, çalışma içerisinde öne çıkan genç güçlerin partiye kazanılmasıdır. Bugün gerek politik gençlik örgütü adımı üzerinden, gerekse partinin siyasal çalışmasının sonucu olarak etrafımızda önemli bir gençlik potansiyeli toparlanmış bulunuyor. Ancak gerek politik gençlik örgütü çalışmasına katılan genç güçlerin, gerekse doğrudan çalışmanın taşıyıcısı durumunda olan genç yoldaşların parti çizgisi temelinde eğitilmesi, partinin değerler sistemi ve devrimci konumu üzerinden kazanılması gerekmektedir.

Bu çerçevede özellikle yerel parti örgütlerine önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Zira gençlik çalışması üzerinden kazanılan güçlerle onlar dolaysız ilişki içerisindedir. Bugünkü verili koşullarda bu güçleri her açıdan kuşatması ve eğitmesi gerekenler onlardır.


Üste