Logo

15-16 Haziran ve devrimci sınıf partisi


“İşçi hareketinin politik önderlikten, devrimci bir sınıf partisinden yoksunluğu koşullarında, doğal olarak, 15-16 Haziran Direnişi’nin yarattığı elverişli ortamdan işçi hareketinin politik gelişimi ve sendikaların devrimcileştirilmesi doğrultusunda yararlanılamadı. Öncü bir partinin saflarına çekilebilecek binlerce militan işçi sahipsiz kalıp heba oldu.” (H. Fırat, 15-16 Haziran, Sol Hareket ve İşçi Hareketi, Haziran 1988)

15-16 Haziran Direnişi, işçi sınıfının gücünü dosta-düşmana göstererek, sınıfın biriktirdiği öfkenin ve mücadele azminin bir doruk noktası olmuştu. Bu nedenle kazanımları kadar dersleri de büyük bir önem taşımaktadır.

15-16 Haziran Direnişi deneyimi, kendiliğinden hareketin sınırlarını, sendikal bürokrasinin sınıf mücadelesi için nasıl bir engele dönüşebildiğini, sermaye düzeninden ve kurumlarından hiçbir şey beklenemeyeceğini açıklıkla göstermiştir. Yanısıra, mücadele içinde gelişip-dönüşecek, siyasallaşıp devrimcileşecek olan işçi sınıfının, tam da bu çerçevede devrimci öncü bir partiye olan yakıcı ihtiyacını ortaya koymuştur.

Yüzbini aşkın işçi üretimi durdurup caddelere ve meydanlara aksa da, direnişin ikinci günü daha güçlü bir kalabalıkla İstanbul'u zapt etse de (ki İstanbul'un nüfusu o sıralar yaklaşık 2 milyondur), sonuçta sendikal bürokrasinin dizginleyici rolü aşılamadı. Direnişi izleyen işten atma saldırılarına göğüs gerilemedi. Ve en önemlisi, yılların biriktirdiği çok değerli bir öncü işçi kuşağının heba olmasına engel olunamadı. Tüm bunlar devrimci öncü partinin yokluğunun sonuçlarıydılar.

Elli yıl önce devrimci sınıf partisinin yoksunluğunda gerçekleşen böylesi bir görkemli sınıf eyleminin, sınıfla etle-kemik gibi birleşmiş bir partinin varlığı koşullarında nasıl sonuçlar üretebileceğini tahmin etmek zor değildir. Bu da sınıfla bütünleşmede mesafe alma, öncü işçileri saflarımıza kazanma, devrime hazırlığımızı hızlandırma sorumluluğunun hayati önemini göstermektedir.

Rusya’da Ekim Devrimi'nin zafere ulaşmasının, ama tersinden Almanya'da devrimin yenilgiye uğramasının temel nedeninin öncü devrimci sınıf partisinin yokluğu olduğunu biliyoruz. Devrimlerin ancak devrim için olgunlaşmış toplumsal koşullara başarıyla müdahale edebilecek örgütlü bir devrimci partinin varlığı koşullarında zafere ulaşabileceğini tüm 20. Yüzyıl tarihi açıklıkla göstermiştir. İnsan, tarihin öznesidir. Sınıfın toplumsal-tarihsel özne rolünü oynayabilmesi, ancak ve ancak örgütlü bir güç haline gelebilmesi ile olanaklıdır. Bu ise devrimci partinin varlığından ayrı düşünülemez.

Bugün değerlendirebildiğimizden çok daha fazla olanağa sahipken, bunları başarıyla değerlendirerek saflarımızı büyütememek, dolayısıyla mevcut darlığımızı aşamamak kabul edilemez bir durumdur ve bunu mutlaka sorgulamak gerekmektedir. Onlarca fabrikadan çok sayıda işçi ile ilişkilenip, bunlardan ancak pek azını örgütlü mücadeleye kazanabiliyorsak, çalışmamızda yanlış giden bir şeyler var demektir. Elbette bizi aşan nesnel koşulların etkisini görmezden gelemeyiz. Ancak bu koşulları iyi değerlendirip, öznel eksiklik ve zaafiyetlerimizi aşmak, nesnel koşulların ardına saklanmamak zorundayız.

Tarih işçi sınıfını göreve çağırıyor. İşçi sınıfını tarihin öznesi haline getirmek ise biz sınıf devrimcilerinin temel ve yakıcı sorumluluğudur. Sömürüye, savaşlara, katliamlara, doğanın yok oluşuna, salgınların insanlığı tehdit etmesine son verebilecek olan sınıfı örgütlemek ve gerçek toplumsal-siyasal bir güç haline getirmek bize bağlıdır.

Sınıf çalışmamızın ana ekseni, sınıf hareketine devrimci siyasal müdahaledir. Her koşulda işçi sınıfına siyasal müdahalede bulunmak, devrim mücadelesine kazanmak temel ve değişmez hedefimizdir. Elbette bu, salt genel doğruları söyleyerek değil, fakat işçi sınıfını eyleme çekerek ve eylemi içinde onunla bütünleşerek başarılabilir bir iştir.

Hayat bir bütündür. Sınıflı bir toplumda yaşamaktayız. Burjuvazinin iktidarı varlığını, dolaysız bir şekilde bütün bir toplum üzerinden göstermektedir. Bu gerçeği döne döne kitlelerin önüne çıkartmak ve bilincine yerleştirmeye çalışmak temel önemde sorumluluğumuzdur.

15-16 Haziran büyük işçi direnişi bizlere öncü partinin rolünü ve sorumluluklarımızı hatırlatmaya devam ediyor.

U. Devrez


Üste