Logo

Parti çalışmamızın sorunları üzerine düşünce ve öneriler - Alaattin Karadağ


TKİP III. Kongresi’ne...

Parti çalışmamızın sorunları üzerine düşünce ve öneriler


Alaattin Karada
ğ


Sevgili yoldaşlar...

Parti kongresine iletmiş bulunduğumuz bölge raporu belli yönleriyle eksik kaldı. (...) Ben, eksik kalan yanları da gözeterek ve kongremizin tartışmalarına kendimce katkı sunma düşüncesiyle, bu bireysel raporu yazıyorum. Yöntem itibariyle, biraz da zaman darlığından dolayı, düşünce ve önerilerimi kısa maddeler şeklinde sıralamaya çalışacağım...

Yoldaşça selamlar...

Daha güçlü bir yerel çalışma için:

Bölgemizde uzun bir süredir sistematik bir şekilde faaliyetimiz sürüyor. Daha önce gönderdiğimiz raporlarda ifade ettiğimiz gibi bölgede kesintisiz faaliyet yürüten tek hareket biziz. Her iki alandan yaygın bir şekilde süren faaliyet bölgede herkesin dikkat ve ilgisini çekmektedir. Şüphesiz kendi başına bir pratik faaliyet kitlelerin bize akıp gelmesini sağlamayacaktır.

Aslında bu politik arenaya ilk çıkışımızdan beri süregelen bir sorundur. Biz tahlil ettik, tanımladık ve mahkum ettik. Bilinç altında şöyle bir durum da ortaya çıktı: Biz böyle mahkum edince sanki kitleler bize akın akın gelecekti. Politik gelişmelere yaygın materyallerle karşılık verdik. Ve yine sandık ki, bu materyaller yaygınlaştıkça kitleler bize akın akın gelecekti. Oysa ki somut ve kalıcı kitle bağları geliştirme çalışması hep zayıf kaldı.

Örneğin ani gelişmelerde ya da politik gündem üzerinden ilk aklımıza gelen materyal çıkarıp dağıtmak olabilmektedir. Güçlerimizi harekete geçiremediğimiz ya da kurumlarımızda ve yerellerde daha etkili eylem ve etkinlikler yapamadığımız oranda, aklımıza ilk gelen materyal tüketimi oluyor. Materyal her halükarda tüketilecektir. Ama bu çalışmanın kitle ayağı eksik olduğu zaman (karşılığının ne olduğundan bağımsız olarak) kendi başına materyal tüketimi zamanla kitlelerin gözünde araçların sıradanlaşmasını getirebilmektedir.

Evet bölgede yaygın ilişkilerimiz bulunmaktadır. PYO'nun düzenli bir şekilde dağıtımı ve satışı örgütlenmektedir. Düzenli çıkan bir yerel bültenimiz bulunmaktadır. Ancak yerel bültende, yerel ve genel gündemin etkin bir şekilde işlendiğini söyleyemeyiz. İnsanları-ilişkileri harekete geçiremesek de en azından ani gelişmelerden bizleri haberdar etmelerini, çevrelerinden bizleri bilgilendirmelerini sağlayabilmeliyiz. Yerel basının ve yerel derneklerin sürekli takip edilmesi durumunda bile aslında yerel sorunlardan haberdar olunabilir. Önümüzdeki döneme bu şekilde bakabilmeliyiz.

 Yerel basın ve yerel derneklerin durumu:

Alanımızdaki yerel dernekler, yerel basın ve CHP'nin izlediği politika, İstanbul’un diğer bölgelerinden önemli farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin hemen hepsi solcu geçinmekte, kimi sol değerleri sahiplenebilmektedirler. Denizler’i, Nazım Hikmet'i, belli başlı şair ve aydınları, ölüm yıldönümlerinde anıp sahiplenebiliyorlar. Elbette ki kendi cephelerinden. Nazım Hikmet'in İstanbul’da ilk ve tek heykeli bu bölgede bulunuyor. Önceki belediye başkanı döneminden kalma Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Deniz Gezmiş, Oktay Rıfat gibi ilerici aydın ve devrimcilerin birçok cadde ve sokakta ismi bulunmaktadır.

Yerel dernekler bir takım sosyal-kültürel etkinlikler yapmakta, patronlarla emekçileri hemşericilik söylemi üzerinden aynı ortamda buluşturabilmektedirler. Örneğin Sabra Tekstil asalağı gibi birçok patron yerel derneklere maddi katkı sunabilmekte ve böylece sömürü alanını genişletebilmektedir. Yereldeki derneklerin ve yerel basının diğer yerellere göre daha aktif ve sosyal olduklarını söylemek mümkündür.

 Kendini solcu-ilerici olarak ifade eden yerel halkın oranı azımsanmayacak derecededir. Yerel nüfusun büyük oranının Ardahan, Kars, Erzurum, Tokat gibi illerden göç etmiş Kürt-Alevi emekçilerden oluşması, kendilerini bu şekilde tanımlamalarında büyük bir etkendir. Tartışmalara ve konuşmalara gelince herkes devrimci-solcu geçinir. Yakın zamanda kurumumuzun etrafında esrar satan ve tarafımızdan müdahale sonucu bize silah çeken gençler ile bölgede HÖC'lü bir genci kalçasından bıçaklayan gene esrar kullanan gençler dahi “biz de solcuyuz” diyebilmektedirler!

 Toplantı-etkinlik var deyince insanları toplamak güç olabilmektedir. Ancak aynı insanlar “kavga var, arkadaşlarımıza saldırıyorlar” deyince kavgaya koşarak gelebilmektedirler. Faaliyetimize katılan ve son dönemde öne çıkan kimi gençlerimiz dahi “biz anlamayız okumaktan-yazmaktan, bize kaba-güç gerekir; bize vereceksiniz, biz de adamların kafasına sıkacağız” diyebilmektedir.

Yerelde polisin jandarmadan görevini devralmasından sonra, yereldeki emekçilerin tepkilerinin olumlu yönde olduğunu gözlemledik. “Burası Esenyurt, başka bölgelere benzemez, gelsinlerde görürler günlerini” vb. yönde birçok insanın tepkisiyle karşılaştık. Örneğin yakın zamanda Yunus ekiplerinin bir taksiyi durdurmak istemesi sonucu taksiden silahla karşılık veriliyor. İki polisin yaralanmasıyla ve uyuşturucu kullanan iki gencin tutuklanmasıyla sonuçlanan olay sonrası birçok insanın “oh olsun, hak ettiler, keşke gebertselerdi” biçiminde tepkilerini gözlemledik.

Aslında bu durumu daha etkin bir şekilde değerlendirebilmeliyiz. Örneğin 1 Mayıs şahsında bahar dönemi çalışmamızı örerken yerelde bir kültür-sanat festivali örgütleyebiliriz. Bu çalışmanın zemini fazlasıyla bulunuyor. 1 Mayıs'ın hemen ertesinde startı verilecek olan festivalde hem 1 Mayıs atmosferini yerele taşımış, hem Mart-Mayıs ayı devrimci önderlerin anılmasıyla birlikte yerelde sol geçinen gerici çevrelerin etkinlik alanlarını da sınırlandırmış oluruz. Ayrıca kendini solcu olarak ifade eden emekçileri kucaklamak için daha geniş bir kanal açmış oluruz.

Genel gündemin yerelde etkin işlenmesi:

Genel politik gündemi yerelleştirmede zorlandığımızı belirtmiştik. Aslında son dönemde yaşadığımız bir çalışma deneyimi, kitlelerin gündemine giren genel politik gündemi yerelde iyi işlediğimizde karşılığını alabileceğimizi göstermesi açısından önemlidir.

İsrail'in Filistin halkına yönelik en son yaptığı katliam ülke genelinde olduğu gibi yerelde de işçi-emekçilerin ilgi konusu oldu. Saldırının hemen ertesinde bölgenin merkezi geçiş güzergahlarına rulo ile yazılamalar yaptık. Birkaç gün sonra silinen yazılamaları yeniledik. Açık bir bildiri kaleme alarak dağıtımını örgütledik.

Birbirini besleyen bu çalışma kısa sürede liseliler cephesinde yankısını buldu. Liselilerle ortak yapılan bir eylemin ardından bir sürü liseli kuruma gidip-gelmeye başladı. Bu süreçte bazıları daha da öne çıkarak aktifleştiler. Dinci-gerici akımları dışta tutarsak, gündem üzerinden yerelde yürütülen tek devrimci faaliyet olması dolayısıyla da bu deneyim genel anlamda da bölgede bir etki yarattı.

MYO şahsında yayınlara katkı sorunu:

İşler ve görevler tanımlanırken somut ve net olmalıdır. Tanımlamakla kalınmamalı denetim mekanizması iyi çalışmalı, tanımlanan işler ve görevler hayata geçmediği taktirde daha somut yaptırımlara başvurulmalıdır. Aslında sadece MYO için değil genel anlamda alınan kararların şu ya da bu nedenle geciktirilmesi, ya da boşa çıkarılması beraberinde birçok sorunu zincirleme bir şekilde getirmektedir. Örneğin bültene yazılacak olan yazılar gecikince bülten geç çıkmakta ve müdahale geç olmaktadır. Okunması gerekenler zamanında okunmadığı zaman süreç geç kavranmakta, müdahale de geç olmaktadır. Geç kalınan bir randevu sonucunda görüşmeler aksadığı zaman sorunlara geç müdahale edilmektedir vb., vb... Tüm bu gecikmeler beraberinde devrimci kimlik ve kişiliğin de gelişimini geciktirmektedir

Örneğin MYO'ya yazı yazılması gerektiğini her yoldaş bilmektedir. Ayrıca basınımızda bu konu sayısız kez işlenmiştir. Bir insana yazı yaz diyerek kendi başına bırakmak başka bir durumdur. Ama konu belirleyerek önüne yararlanacağı kaynakları koyarak yönlendirmek başka bir şeydir. Konuştuğum yoldaşların hepsine (üniversiteliler de dahil) “neden MYO'ya bugüne kadar yazı yazmadınız” diye sorduğumda, hemen hepsi de “bugüne kadar kimse bizi bu şekilde yönlendirmedi” yanıtını vermişlerdir.

Kuşkusuz yeni dönemde MYO’nun çıkarılması daha düzenli ve kollektif bir şekilde örgütlenecektir. Ancak yeni aksamalara mahal vermemek için tıpkı PYO nasıl belli bir gündem çerçevesinde planlanıp çıkarılıyorsa MYO için de aynı yöntem izlenmelidir. İnsanlarımızdan somut konular üzerinden yazılar istenmeli ve bu konuda sürekli biçimde yönlendirilmeler yapılmalıdır.

Sabra ve sonrasında açığa çıkanlar:

Sabra saldırısı ve saldırıya verilen yanıt bölgede bulunan diğer sol çevreler üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Tavizsiz bir şekilde yapılan karşı saldırı ve direniş karşısında etkilendiklerini gizlememekle birlikte, uzun süredir böylesi bir direnişle karşılaşmadıklarını beyan edebilmişlerdir. Saldırıya karşı verilen bu direngen tutum mahallelerin içerisinde olsaydı etkisinin daha da çok olabileceğini söylemek mümkündür.

Yeni dönemde kitlelerin bizi parti ismi ile anmaları ve bilmeleri gerektiğini söylüyoruz. Sabra saldırısına verdiğimiz yanıt, 1 Mayıs'ta il genelinde izlediğimiz politika ve alanda sergilediğimiz direngen tutum, diğer devrimci çevreler üzerinde de etki bırakmıştır. (Yerelde bir mahallede ilişkide olduğumuz, daha önce Cephe sempatizanı, şimdi ise bağımsız olan bir grup genç 1 Mayıs'ta bizim kortejle birlikte alanda buluştular. Yoldaşlarımızın direngen tutumlarına tanık olan bu gençler sonrasında “biz sizi bu kadar direngen bilmiyorduk” diyebilmişlerdir...). Hatırlanacağı üzere ... eylemi öncü güçler ve devrimci çevrelerin gözünü üzerimize çevirmelerine neden olmuştu. Önümüzdeki dönemde böylesi direngen, militan eylemlerimiz çoğaldıkça kitlelerin bizi parti ismiyle anabileceklerini, partimize daha da yakınlaşabileceklerini düşünüyorum.

Eğitim ve kişiliğin devrimcileştirilmesi sorunu çerçevesinde bazı öneriler:

Kitaplarımızın-birikimimizin incelenmesi ve özümsenmesi döne döne vurgulanmıştır. Defalarca işaret edilmesine rağmen, gerekli ilgi ve önem neden gösterilmemiştir, üzerinde dikkatle durulması gereken bir konudur. Açık çalışmada yer alan yoldaşlarımız sürekli sağa-sola koşuşturmaktan okumaya ve yazmaya zamanlarının kalmamasından yakınmaktalar. Sürekli sağa-sola (materyal kullanımı, pratik faaliyet, toplantılar, ilişkilerin ziyareti vb.) koşuşturan ve yerellerde yaşanan gelişmeleri ya da pratik faaliyeti yayına yansıtmaktan ibaret katkılar yapan bir komünistin kadrolaşması (uzun yıllar da geçse) zordur. Kaldı ki yarın kitle hareketi ve sınıf çalışmamız daha da güçlendiğinde okumaya-yazmaya daha az zaman kalacaktır.

Şüphesiz MYO’nun düzenli çıkması, PYO’nun Parti Kuruluş Kongresi öncesi dönemde olduğu gibi marksist klasiklerden makaleler alıntılayarak yayınlanması ya da ideolojik mücadeleye ağırlık verilmesi, saflarımızda teoriye/marksist klasiklere olan ilgiyi arttıracaktır.

Devrimci kimlik ve kişiliğin geliştirilmesi için ek olarak şu yöntemler de denenebilir: Örneğin “Bolşeviklerin Yeraltı Çalışması” tarzında popüler broşürler düşünülebilir. Düşman saldırısı sonrasında yaşanan blok direnişlerin yazıları ve partinin poliste-mahkemede-zindanda alınması gereken örnek komünist tutuma ilişkin yaklaşımları broşür haline getirilebilir.

Bir devrimcinin saflarımıza geldikten sonra parti çizgisine ve kimliğine ulaşması için izleyeceği yöntem, düşman saldırısı karşısında alacağı tutum, zindanda-F tipi hücrelerde devrimci yaşamı vb. popüler bir dille anlatabiliriz. Sabra saldırısı sonrası bir kez daha görüldü ki, her an herhangi bir yoldaşımız gözaltına alınabilir, farklı saldırılarla karşı karşıya kalabilir ve tutuklanabilir. Zindan ve F tipi gerçeği başlı başına yoldaşlarımızın sistemli bir eğitimle hazır hale getirilmesini gerektirmektedir. Güçlerimizin önceden bu saldırılara hazırlıklı hale getirilmesi yaşamsal önemlidir.

Mali sorun çerçevesine dair bir düşünce:

(Yayınlanamaz bölüm...)

İşçi milislerine dair bazı düşünceler:

Aslında şimdiki alanımıza gelmeden önce de kendi alanımızda böylesi birim-milis tartışmalarını ara ara yapıyorduk. (Yayınlanamaz bölümler...) Aslında bu önemli ve yakıcı konuyu daha önceden parti olarak gündemimize almalıydık. Daha önce Ravelli'de, Kalmaksan'da, en son olarak da Sabra Tekstil'de karşı karşıya kaldığımız saldırılar karşısında böylesi örgütlenmeler sınıf çalışmamızın geleceği açısında da hayati bir önem taşıyor.

Örneğin yakın zamanda GU deneyimi üzerine PYO'da bir değerlendirme yazısı çıkmıştı. O değerlendirmede patron işbirlikçisi bir temsilcinin aralarında yoldaşlarımızın da olduğu öncü işçileri ihbar etmekle kalmıyor, diğer işçilere de düzenin ağzında “terörist” propagandası yapıyor. Ya da aynı duruma bir başka örnek yerelde yaşanan Castleblair deneyimi üzerinden verilebilir. Böylesi savunma birimlerine dayalı olarak yapılacak her eylem fabrikalardaki çalışmayı güçlendirmekle kalmayacak, diğer işçilerin de bu çizgiye kazanılmasını sağlayacaktır. Kaldı ki işbirlikçilerin ve hainlerin cezalandırılması meselesi sınıfın mücadelesinin doğasında vardır. Geçmiş yıllarda grev kırıcılarına karşı yapılan cezalandırmalar buna örnektir.

(...)

Profesyonel Dağıtım Grupları’nın yeniden gündeme getirilmesi:

Sınıf çalışmamızın güçlenmesiyle çalışma farklı ihtiyaçları beraberinde getirmektedir. Sabra saldırısı gösterdi ki daha aktif ve dikkatli olmamız gerekiyor. Dağıtım yapılacak yerler hakkında iyi bilgiler toplanmalı ve dağıtım esnasında önlem alınmalıdır. Kuruluş Kongresi öncesinde gündemimize giren Profesyonel Dağıtım Grupları’nı yeniden gündeme getirebiliriz. Bu grup her yerelde bir taraftan kendini eğitip geliştirirken, diğer taraftan da bölge ve bölgedeki fabrikalara dair dosyalar oluşturup organların önüne koyabilir. Teknik donanımının sağlanmasıyla birlikte de ani gelişmelerde anında müdahale edebilir. Böylece yerel sınıf çalışmamız daha disiplinli ve sistematik bir şekilde yürütülür.

Ümit (Nurettin)

Esenyurt / İstanbul

 


Üste