Liseli gençlik çalışmasına yüklenmek, geleceği örgütlemektir!
Liseli gençlik çalışmasının sorunları
Genel olarak gençlik hareketindeki durumun aksine, onun kendine özgü bir alanı olan liseli ayağında son yıllarda olumlu bir gelişim yaşanıyor. Anlık parlayıp sönen bir gelişme olmadığı, son birkaç yıldır belli bir istikrar taşıdığı oranda, bir çekim merkezi de oluşturuyor.
Doğal olarak devrimci faaliyet böyle bir gelişmeyi hesaba katmadan sağlıklı bir ilerleme yaşayamaz. Komünistler olarak bu gelişmeye, hem politik bir liseli gençlik hareketi geliştirme görevi çerçevesinde, hem de bundan da güç alarak genel gençlik hareketindeki dağınıklık ve zayıflığı gidermek üzerinden yaklaşıyoruz. Ayrıca, liseli gençliğin en azından ileri kitlesi planında yaşanan gelişme, gençlik alanına yönelik politik ve örgütsel perspektiflerimizin daha geniş ölçekte hayat bulmasının maddi temelini de büyütüyor.
Baskı ve saldırılara rağmen liselerde kaynaşma ve hareketlilik sürüyor
Elbette her toplumsal mücadele dinamiği gibi gençlik hareketi de öncelikle ileri kitlesi üzerinden değerlendirilebilir. Çünkü hareket bizzat ileri kitlesinin nicel ve nitel tablosu, sosyal siyasal etkinliği, daha özelde bilinç ve örgütlülük düzeyi üzerinden kendini ifade eder.
Bu açıdan, genel gençlik hareketinin ağırlık merkezini oluşturan üniversiteli gençlik cephesindeki zayıflık ve gerileme tüm ağırlığıyla sürüyor. Devletin üniversitelerdeki soruşturma ve okuldan atma saldırısının kalıcılaşmasıyla, gençlik hareketindeki kırılma ve gerileme her yıl daha da derinleşiyor. Elbette hızlı bir sirkülasyon yaşanması nedeniyle bu durumun değişme olasılığı her zaman vardır. Aslında Türkiye gibi çözümsüz, geleceksizlik sorununun derinden yaşandığı ülkelerde, toplumsal-siyasal süreçlerden bağımsız olarak, gençlik kendi alanında her an yeni bir canlanmaya kaynaklık edebilecek bir potansiyel taşıyor. 2000’li yılların ikinci yarısına girmeden önce düzen bu potansiyeli zapturapt altına almayı başardı. Bugün gençlik hareketinin taşıyıcısı ileri kitle, soruşturma ve okuldan atılma temel engelini aşamadığı müddetçe kırılma ve zayıflama sürecektir. Bu başarılmadan, geniş gençlik yığınlarının içine hapsolduğu cendereyi parçalamak mümkün değildir.
Baskının daha katmerlisinin yaşandığı bir alan olan liselerde ise son yıllarda bir kaynaşma ve hareketlilik göze çarpıyor. Elbette bu henüz geniş yığınların mücadeleye aktığı bir genel hareketlenme değil. Fakat gençliğin doğasına-yapısına yaraşır şekilde ileri kitlesinde bir artış ve aktivite yaşanıyor. Kimi yerlerde sol çevrelerin eylem kitlesinin önemli bir bölümünü liseliler oluşturabiliyor, ki bu son birkaç yıldır süreklilik gösteren bir durum. Bu gelişme, bir parça hareketin olduğu tüm kentlere yayılmış olarak yaşanıyor.
Liseli gençlik alanında gelişmeleri şekillendiren başlıca nedenler
Bu nedenler başlı başına bir değerlendirmenin konusu olabilecek kapsamda olmakla birlikte, burada bizi ilgilendiren yönlerine işaret etmekle yetineceğiz.
Öncelikle ve özellikle işçi ve emekçi çocuklarının okudukları liseler, bulundukları yereldeki toplumsal yaşamın doğrudan bir parçasıdırlar. Bu bakımdan, özellikle taşra kentlere doğru gidildikçe, kendine özgü bir yaşam alanı oluşturan üniversitelerden oldukça farklı bir konuma sahiptirler. Bir liselinin okulunun hemen dışı, aynı zamanda onun kimliğini ve kişiliğini bulduğu, olduğu kadarıyla özgüvenine kaynaklık eden doğal çevresidir. Mahalle ya da semtinde yaşanan her gelişme liseliyi de etkilemekte, ister istemez doğrudan ilgi alanına girmektedir.
Yine özellikle işçi ve emekçi çocuklarının okuyabildiği liselerde, toplumsal çelişkiler alabildiğine çıplak ve çarpıcı bir şekilde su yüzüne vurur. Sınıflardaki sayıdan öğretmenlerin niteliğine, eğitim araçlarındaki kaliteden kantin harcamalarına, uygulanan baskılardan kılık kıyafet dayatmalarına kadar her konuda sınıf farklılıklarının yansımaları göze çarpar. Bir liseli salt okulunun not ortalamasından ve üniversite kazanma oranından bu sınıf çelişkilerini benliğinde hisseder.
İşçi ve emekçi çocukları payına üniversitelere girişin hem eğitimdeki eşitsizlik hem de ekonomik nedenlerle zorlaşması, doğal olarak üniversitelerde sınıfsal bileşimde değişime yolaçmıştır. Nitekim, üniversiteli gençlik hareketindeki zayıflığın temel nedenlerinden biri de bu değişimdir. İşçi ve emekçi çocukları, geçmişten bu yana hareketin merkezleri durumundaki üniversitelerden taşralara itilmektedir. Bunların çoğu liselerle benzer özelliklere sahiptir.
Öte yandan, liseli gençliğin büyük bir kesimi, geleceğin işçisi ya da işsizi olarak, daha şimdiden yaz tatillerinde ağır çalışma koşullarıyla tanışmaktadır. Meslek liseliler için bunun staj adı altında bir sömürü uygulaması olarak yerleşmiş olduğu biliniyor. Bu sömürü işçi ve emekçi çocuklarının önemli bir kesimini öğütmektedir. Bu durum, sınıf çelişkilerinin doğrudan üretim alanlarından, bizzat ezilen sınıfın bir parçası olarak hissedilmesine ve bu çerçevede toplumsal süreçlere şu veya bu düzeyde ilgiye yol açmaktadır.
Burada değinilmesi gereken yönlerden biri de, geleceksizlik sorununun özellikle işçi ve emekçi çocukları payına yakıcı bir şekilde kendisini dayatmasıdır. Görünürde, bu yığınlar içinde bir kesimin gelecek sorunu en azından bir dönem için, üniversite hayalleri şeklinde çözülmüştür. Gerçekte ise işçi ve emekçi çocuklarının ezici çoğunluğu açısından bunun bir hayalden öteye geçemeyeceği apaçık bir gerçektir. Bu koşullar, geniş liseli gençlik yığınlarını gelecek konusunda daha işin başında düzenden beklenti taşımamaya, önemli bir kesimini farklı arayışlara itmektedir. Bu arayışların belli bir bölümünün politik olduğunu söylemek bile gereksizdir.
Daha tali sayılsa da, liselerin 4 yıl olmasının da alandaki hareketlenmeye etkide bulunduğu söylenebilir. Hem fiziksel ve zihinsel gelişim açısından, hem de toplumsal değerler çerçevesinde önemli bir dönüm olan 18 yaşın liselerde yaşanıyor olması, liseli gençlik kitlesini geçmişe göre daha inisiyatifli hale getiriyor. Geçmişte bunlar üniversiteli gençlik hareketinin en diri öğeleri idi. Şimdi olduğu kadarıyla arayış ve sorgulamanın yoğunlaştığı yaş dönümü liselerde yaşanıyor.
Hareketin geleceği konusunda yansıyanlar
Liseli gençlik hareketi alanında bütün bu nedenlerin dolaysız etkisi altında yaşanan gelişmeler, son yılların toplumsal süreçleri tarafından da olumlu yönde beslenmiş oldu. 2007 1 Mayıs’ından alırsak, son yıllarda bir nebze canlanan ve militan öğeler taşıyan sınıf ve kitle hareketi, kendi döneminin genç kuşaklarını da doğallığında etkilemiştir. Toplumsal-siyasal süreçlerdeki gelişmeler ile sınıf ve kitle hareketi cephesinde yaşananlar (25 Kasım kamu eylemi, TEKEL Direnişi vb.) bu alandan olumlu etkilenmenin süreceğine işaret etmektedir.
Kapitalist-emperyalist sistemin dünya ölçeğindeki bunalımı ve Türkiye’deki süreçler ise, liseli gençlik alanındaki arayışların egemenler tarafından kontrol altına alınmasını fazlasıyla zorlaştırıyor. Son yıllarda emperyalist metropollerde yaşanan gençlik hareketleri aynı zamanda bunu göstermektedir. Türkiye gibi çözümsüz toplumsal sorunların yaşandığı bir ülkede ise doğal olarak hareket sürekli bir dinamik tabana sahip demektir. Liselerde uygulanan baskılara, son yıllarda ayyuka çıkarılan polisiye önlemlere rağmen, ileri kitlesindeki artışın ve genel olarak kaynama ve arayışın sürmesinin en temel nedeni budur. Bu açıdan liseli gençlik alanında yaşanan gelişmenin bundan böyle, zaman zaman yavaşlama yaşansa bile, belli bir düzeyde süreceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Liseli gençlik hareketimizin belli özellikleri
Ülkemizdeki liseli gençlik hareketi genel gençlik hareketinin özelliklerini taşımaktadır. Özellikle ileri kitlesi, toplumsal-politik sorunlara liselerin güncel özgün sorunlarından çok daha fazla ilgi göstermektedir. Bu ilginin yarattığı nitelik, en yakıcı sorunlar olarak karşısına dikilen sınav sistemi ve paralı eğitim uygulamalarına da politik düzlemde yanıt üretmesine yol açmaktadır. Bu, gerek devrimci siyasal faaliyet, gerekse genel liseli gençlik hareketinin sağlıklı bir temelde geliştirilmesi için önemli bir olanaktır.
Bu alanda, ileri kitledeki güçlü politik ilgiye karşın, politik birikimdeki geriliğin altı çizilebilir. Bu da toplumun genel yapısı düşünüldüğünde şaşırtıcı değildir. Hatta üniversiteli gençlik hareketinin ileri kitlesinde bile bu açıdan fazlasıyla rahatsız edici bir tablo yansıyorken, liselerden yansıyan düzey anlaşılırdır.
Son yılların ileri liseli gençlik kitlesi sözkonusu olduğunda, onun devrimci mirasa ve değerlere olan sempatisi de ayrıca vurgulanmayı hak etmektedir. Bunu ülkemizdeki gericiliğin onyılları bulan ideolojik, siyasal, kültürel hegemonyasına karşın, toplumsal çelişkilerden beslenen temiz devrimci damara önemli bir gösterge sayabiliriz. Bu kadarı bile Türkiye’nin nasıl bir devrim toprağı olduğunun iyi bir ifadesidir. Küçük-burjuva liberal akımların reformist-tasfiyeci kimliğini geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde gönül rahatlığıyla sergilediği günümüzde, liseli alanına gelindiğinde, yine devrimin, devrimci savaşın, radikal şiarların, devrimci mirasın yardımına başvurmaları, bizzat onların kendi inançsızlıklarına, ruhsuzluklarına, takatsizliklerine vurulan bir darbedir. Ve bu, bu topraklarda geleceğin nerede olduğunun dolaysız bir göstergesidir.
Liseli gençlik hareketinin ortaya çıkardığı olanakları, özellikle ileri kitlesinin politik duyarlılığını değerlendirmenin her siyasal akımın pratiğinde farklı yansımaları var. Kimisi salt ileri kitleyi kendi içine dönük bir çalışmayla, daha çok politik propagandayla kazanmayı temel amaç haline getiriyor. Bunlar için alanın ve genel gençlik hareketinin görevleri diye bir şey yoktur. Kimisi, ileri kitleyi belli ölçülerde harekete geçiren politik bir hatta yürürken, bir yandan da devrimci özlemlerini istismar ederek onları düzeniçi sularda yozlaştırmaya önderlik ediyor. Kimisi ise kitlelerin geriliği argümanıyla faaliyetini en geri sınırlara, yani akademik-demokratik sorunlara, daha doğrusu kendiliğindencilik düzeyine hapsediyor.
Liseli gençlik çalışmasına yaklaşımımız ve alanın önemi
Partimiz açısından bu alana müdahalenin esasları, doğrudan siyasal sınıf çalışmasının görev ve ihtiyaçlarına tabi olarak belirlenmiştir. Bu hiçbir biçimde sınıf çalışması alanına kadrolar devşirmek sınırlarında anlaşılmamalıdır. Nitekim geçmişten bugüne gençlik alanına yönelik faaliyet ve müdahalemiz, kastedileni az çok ifade etmektedir. Değişik dönemlerde yapılmış temel parti değerlendirmeleri de gençlik hareketine yaklaşımımızın çerçevesini yalın bir şekilde ortaya koymaktadır. Elbette gençlik hareketine yönelimimizde işçi sınıfının aydın öğe ve profesyonel kadro ihtiyacı önemli bir yerde duruyor. Fakat bu gelişkin bir siyasal gençlik hareketinin varlığını gerektiriyor. Bununla birlikte gençlik hareketi, her zaman sınıf ve emekçi kitle hareketini güçlendiren ve onun tarafından beslenen temel bir toplumsal mücadele dinamiği olarak zaten doğal bir öneme sahiptir. O yüzden, gençlik hareketini birleşik, kitlesel, devrimci bir hareket olarak geliştirmeyi hep devrimci sınıf mücadelesinin önemli bir boyutu olarak ele aldık.
Dolayısıyla, daha baştan belirtildiği üzere, liseli gençlik alanındaki gelişmelerin doğurduğu olanaklar da, parti tarafından hem devrimci bir liseli gençlik hareketi geliştirmek, hem de genel olarak gençlik hareketinin dağınık ve zayıf tablosunu aşmak çerçevesinde bir ilginin konusudur.
Özellikle liseler özgülünde meselenin böyle ele alınmasının devrimci sınıf mücadelesi bakımından daha yaşamsal nedenleri de var. Meslek liseleri başta olmak üzere özellikle işçi ve emekçi çocuklarının okuduğu liseler, sınıf saflarına yeni katılımların en önemli kaynağıdır. Buralardan sağlanacak her birikim, doğrudan sınıf çalışması alanına yansımaktadır ve yansıyacaktır. Öte yandan, üniversiteye girebilenler üzerinden de liseler doğrudan üniversiteli gençlik çalışmasının candamarı durumundadır. Nitekim bugüne kadarki pratiğimiz, gerek sınıf çalışması, gerekse üniversiteler açısından bunun birçok örneğiyle doludur. Bu olgular liseli gençlik çalışmasına büyük bir değer ve önem kazandırıyor. Özellikle üniversiteli gençlik hareketinin dipte gezdiği günümüz koşullarında, bu candamarının önemi sürekli artmaktadır.
Sermaye devleti de bu benzersiz önemden kaynaklı olarak liseleri kontrol altında tutabilmek için elinden gelen hiçbir şeyi esirgemiyor. Sadece idare ve polis baskısıyla değil, aileleri kullanarak, sınav sistemini gerçek bir asosyalleştirme silahına dönüştürerek, yetmediği yerde uyuşturucu-fuhuş-çetecilik sarmalında yozlaşmayı dayatarak, sanal dünyayı bir uyuşma aracına çevirerek liseli gençliği alabildiğine çürütmeye çalışıyor. Örneğin bugün dinci gericiliğin, faşist ideoloji ve örgütlenmelerin yatağına dönüştürülmemiş meslek lisesi neredeyse yok gibidir. Bu, devlet tarafından büyük bir hassasiyetle ve adım adım uygulanan, asla ihmal edilmeyen bir politikadır. Yalnızca bu bile, bu alana yönelik hedeflerimizin kesin bir şekilde hayata geçirilmesinin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaya yeter.
Verili koşullarda kendi iç dinamiklerindeki zayıflık, meslek liselerini dışarıdan etkilemeyi ve kuşatmayı bir zorunluluk haline getiriyor. Zira meslek liselerinde sola açık işçi ve emekçi çocukları hiç de azımsanmayacak bir oranda oldukları halde, politik düzeylerinde ve kavrayışlarındaki zayıflıklardan ötürü harekete katılımları fazlasıyla sınırlıdır. Sırf meslek liselerindeki sermaye ablukasını yarmak için bile, genel liseli kitlesinin ileri birikimine yaslanarak bütünsel bir liseli gençlik hareketi geliştirmeyi başarmak gerekiyor.
İleri kitleye müdahalede gözetilmesi
gerekenler
Bugün liseli gençlik hareketini geliştirip devrimcileştirmek, her şeyden önce ileri kitleye doğru müdahaleler yapmayı gerektiriyor. Zira bu kitle içinde varlık gösteremeden alanın toplamına yönelik isabetli taktik politikalar da, güncel pratik çalışma hattı da oluşturulamaz. Ve eğer alanın genel görevlerine karşı bir bakışınız ve pratiğiniz varsa, ileri kitleye müdahale, gerçekte hareketin kendisine müdahaledir.
Yeri geldikçe belirtildiği üzere, bu kitle ancak eldeki olanaklar üzerinden bir politik hat oluşturularak ve ancak mevcut güçler harekete geçirilip, alana özgü pratik politika yapılarak mücadelenin bir parçası haline getirilebilir. Fakat devrime sempati besleyen ve politik etkinlik sergileyen ileri kitlenin devrimci mücadeleye kazanılmasının güncel plandaki başlıca yolu, onun devrimci duyarlılığına ve ilgisine seslenebilen devrimci ajitasyon-propaganda, devrimci eylem ve örgütlenmedir. Çoğu zaman gerçek politik kimlik ile politik faaliyetin örtüşmediği, liseli gençlik alanındaki başlıca siyasal gruplar üzerinden de görülebilir. Liseli gençlik içinde güç olan gruplar, bu gücü doğrudan devrimci propaganda üzerinden sağlıyorlar. Silahlı mücadeleyle uzaktan yakından ilgisi kalmamış bazı reformist grupların dahi liselilere yönelirken sembolleri üzerinden silahlı savaşımı öne çıkarması, savaşın sürdüğünden söz etmesi, bunun en çarpıcı örneğidir. Özetle bugüne kadarki veriler, ileri liseli kitlesini devrimci mücadeleye kazanmada, onun devrimci mirası ve değerleri sahiplenmede sergilediği duyarlılığın büyük bir önem taşıdığını göstermektedir.
Burada önemli olan, bu doğrultuda bir müdahaleyi, liselilerin ve genel olarak gençliğin güncel yakıcı sorunlarına müdahaleden koparmadan yapabilmektir. Dahası, bizzat bu sorunlara yönelik etkili, yaygın ve güçlü bir politik faaliyet örgütleme perspektifiyle hareket etmektir. Diğer türlü, belki dönemsel bir hareketliliğin ileri çıkardığı öğeler geçici olarak kazanılabilir, fakat alanda kalıcı bir örgütlenme ve faaliyet örülemez. Kendi içinde güncel olarak öne çıkan akademik-demokratik sorunlara gömülmek, bunları devrimci stratejik hedeflerden koparmak ve devrimci propagandayı zayıf yürütmek ne denli geçici olmaya mahkumsa, genel gençlik hareketini geliştirmenin ihtiyaçlarını gözetmeyen kendi içinde bir kadro faaliyeti de o denli geçici olacaktır.
Buradan kaynaklanabilecek sorunları sağlıklı bir şekilde aşmak, gerek faaliyetin içeriğini, gerekse araç, yol ve yöntemlerini alanı kavrayan bir dengede tutturmayı gerektiriyor. Bunun için ilk olarak, ileri kesimin bir yandan toplumsal sorunlara yönelik ilgisi, bir yandan devrimci ajitasyon ve eyleme yakınlığı, fakat öte yandan aynı kitlenin politik düzeyi ve birikimindeki gerilik ile aile-düzen karşısındaki zayıflığı hesaba katılmalıdır. İkinci olarak ise, geniş yığınların geriliği nedeniyle kitlelerden kopulmamalı, onların verili andaki duyarlılığı gözetilmelidir. Çok da uzun sayılmayacak bir zaman içinde giderek güçlenen bazı yerel çalışmalarımız ve sergiledikleri bir dizi etkinlik, yapılması gerekeni somut deneyim olarak ortaya koymaktadır.
Liseli gençlik çalışmamızın sorunlarına dair
Liseli gençlik çalışmamız hala ciddi zayıflıklar taşıdığı ölçüde, bu deneyimler belli yerellerle sınırlı kalabiliyor. Oysa, alanın önemine uygun bir ciddiyetle yaklaşıldığında ve gereken ilgi gösterildiğinde, hem deneyimler gelişecek hem de zayıflıklar geride kalacaktır. Bu açıdan kendi çalışmamızın pratik-somut sorunlarına eğilmek özel bir ihtiyaçtır.
Esasında partimizin III. Kongresi, liseli gençlik çalışmamızla ilgili sorunları birçok yönüyle masaya yatırmış bulunuyor. Özellikle alana ilişkin yeni sayılabilecek örgütsel yapılanmaya kongre tartışmaları gözetilerek yönelinmiştir.
Liseli çalışmamız uzun sayılabilecek bir dönem boyunca genel gençlik çalışmamızın organik bir uzantısı olarak yürütüldü. Bu dönemde partimizin gençlik çalışmasına, politik önderlik planında değil fakat örgütsel müdahalelerinde yer yer belli sınırlılıklar sözkonusu oldu. Partinin yakın örgütsel önderlik ve müdahalesi yetersiz kaldığı ölçüde, gençlik çalışması, alanda kendi siyasal pratikleri içinde döneme özgü bir örgütsel-siyasal kimlik edinen unsurlar tarafından omuzlandı. Yakın zamana kadar liseli gençlik çalışması, bu çalışmanın içinde şekillenmiş güçlerden oluşturulmuş merkezi bir yapı tarafından yürütülmekteydi.
Bu çalışma uzun bir dönem boyunca kendine özgü sonuçlar da yaratarak belli bir mesafe katetti, anlamlı deneyimler ve güçler biriktirdi. Liselilerin bulundukları yerellerdeki siyasal çalışmamızla ilişkisi ise, çoğu yerde gençliğin enerjisini bölge çalışmaları çerçevesinde değerlendirmek şeklinde kurulmaktaydı. Hem gençlik çalışmamızın durumundan hem de liseli gençlik hareketine yönelik müdahalenin yerellerle ilişkisinin gereklerinden kaynaklı, bölge çalışmaları ile liseli gençlik çalışması arasında sorunlar yaşanabildi.
Liseli çalışmamızın giderek zayıfladığı bir dönemin ardından, çalışma yerel bölge örgütleri üzerinden yürütülmeye başlandı. Bu, liseli gençliğin yukarıda da ifade edilen konumlanışı ve özellikleri dikkate alınarak yapılan bir düzenlemeydi. Çalışmanın genel gençlik çalışmasıyla ilişkisi ve kendine özgü merkezileşme ve politik önderlik ihtiyacı için de uygun yapılanmalara gidildi.
Bu adımların atıldığı dönemin başında çalışma güç ve olanaklar planında oldukça zayıflamış olduğu için, yeni düzenlemeler üzerinden çok sınırlı yol katedilebildi. Özellikle çalışmanın merkezileşme ve politik önderlik planındaki ihtiyacına yanıt vermek üzere atılan adımların güçleri üzerinden yaşanan darlık ve yetersizlik, çalışmaya yüklenerek anlamlı mesafeler alan bazı yerellerin deneyiminin toplama maledilmesini güçleştirdi.
Her şeye karşın çalışmaya yüklenen bölgelerde yeni yapılanmaya uygun olarak katedilen yol, temel sorunun öncelikle yerel örgütlerimiz üzerinden yaşandığını gösteriyor. Alanın öneminin gerektirdiği bir ilgiye konu olan yerellerde nitelikli ve ileri bir liseli çalışması ve örgütlenmesi şekilleniyor. Bizzat buradan sağlanacak birikimler üzerinden, çalışmanın merkezileşme ve politik önderlik ihtiyacı da daha ileriden yanıtlanabilecektir. Nitekim belirli yerellerdeki gelişme, doğrudan merkezi liseli yayınına yansımakta, geçen döneme göre çok daha nitelikli katkıların akmasını sağlamaktadır. Yine belli yerellerin yarattığı olanaklar, liseli gençlik hareketinin toplamına yönelik daha etkili müdahalelerin zeminini döşemektedir.
Kısacası, artık bölge örgütlerimiz liseli çalışması yürütmek ve liseli gençlik alanında örgütlenmekle yükümlü olduklarını bilince çıkardıklarını gösterebilmelidirler. Mesele liseli gençliği bölge-sınıf çalışmasında değerlendirmek değil, bizzat bölgelerdeki imkânları seferber ederek yaygın ve etkili bir liseli gençlik çalışması yürütmektir. Dolayısıyla her yerel örgütümüz, liseli güçleri olsun ya da olmasın, özellikle en genç militanlarından mutlaka liseli birimleri kurarak, liseli gençlik çalışmasına yüklenmeyi temel bir iş edinmelidir.
III. Kongre iradesi çerçevesinde partinin liseli gençlik çalışmasına yaptığı müdahalelerden biri de, yine alanın somut durumuna, gelişmelerine, özelliklerine dair yapılan değerlendirmeler üzerinden atılan örgütlenme adımıdır. Doğal olarak bu, bugüne kadarki birikim ve deneyim üzerinde yükseliyor. Daha çok liseli gençlik alanındaki devrimci arayışı kucaklayıp, alana yönelik militan bir siyasal çalışmaya yöneltmeyi amaçlayan, bu bağlamda faaliyetimizin politik niteliğini alandaki ihtiyaçlar çerçevesinde geliştirmeyi hedefleyen bu adım, henüz sınırlı olsa da anlamlı sonuçlarla ilerliyor. Liseli gençliğin özellikleri ve hareketin taşıyıcısı durumundaki ileri kitlesinin eğilimleri dikkate alınarak alandaki gençliğin genel örgütlenmesi ihtiyacına yanıt olabilmesi için gündeme getirilse de, sözkonusu olan halihazırda bir öncü müdahaledir. Kuşku yok ki genel örgütlenme ihtiyacının tam olarak nasıl karşılanacağını, son tahlilde bizzat kitle hareketinin gelişimi belirleyecektir. Fakat devrimci siyasal önderlik, hareketi sağlıklı bir şekilde devrimci mücadeleye kanalize edebilmek üzere bilinçli müdahalelerde bulunmaksızın yol alamaz, kendini eğitip sınayamaz, kitlelerle kaynaşamaz. Kendi başına hiçbir ismin bir anlam ifade etmeyeceğini unutmadan, tercih edilen isimlendirmenin politik niteliği ve vurgusu dahi, ileri gençlik kitlesi için doğal bir odak olma hedefiyle hareket edilmesi gerektiğini göstermektedir.
Bu adım da dahil hiçbir merkezi aracımız, hiçbir şekilde yerellerde esnek araçların kullanılmasının karşısına konulmamalıdır. Asli yönelime bağlı kalmak, kitleleri devrimci mücadeleye kanalize etmek, düzene karşı savaşıma çekmek koşuluyla çalışmanın yerelleştirilmesi ve bu çerçevede yaratıcı yerel araçların devreye sokulması doğal bir önderlik misyonudur. Geçmişe göre bu alanda belli bir zayıflama olduğu ortadadır. Bunun üzerine gidilmeli, yerel çalışmaların özgün yöntem ve araçlarla güçlendirilmesi liseli çalışmamızın temel bir boyutu olarak düşünülmelidir.
Son olarak, liseli gençlik çalışmamızın en zayıf yönünün hala meslek liseleri ayağı olduğunun altını kalınca çizmek istiyoruz. Yukarıdaki vurgular, meseleye yaklaşımımızın özünü ifade ettiği için uzatmıyoruz. Şu kadarını söylemeliyiz ki, bu alan somut pratik bir ilgiye, planlı, sistematik ve kesintisiz bir çalışmaya konu edilmediği müddetçe, iddialarımız ölü sözler olarak kalmaya mahkumdur. Yerel örgütlerimiz için meslek liselerine yönelik gerçek bir pratik yoğunlaşma sınıf yöneliminin başlıca boyutlarından biri olduğu gün, liseli gençlik çalışmasına gerçek önderlik sorumluluğu da yerine getirilmiş olacaktır.