Logo
< Deneyimler ışığında üniversite çalışmamız üzerine düşünceler

Nurettin yoldaşın anısına… - Ş.Kaya


Nurettin yoldaşın anısına…

Daha bir kararlıkla, daha büyük bir güvenle!..

 

Ş. Kaya

Fabrika bacalarının, soğuk fabrika duvarlarının, işçi servislerinin arasındasın… İşçilerin mücadele alanlarında, her direnişte, grevde, zindanlarda bizimlesin…

Sevgili yoldaş,

TKİP’nin sesini soluğunu işçi sınıfıyla buluşturduğun sayısız faaliyetlerinden biri sırasında sermayenin kanlı elleri tarafından katledildiğinde, kavganın farklı bir alanında mücadele veren, senin güneşe yükselişine duvarların arkasında tanık olanlar vardı. Bu satırlar sana onların bu tanıklığını kelimelerin diliyle anlatmaya çalışarak, Kasım’ın coşkulu ve umut yüklü günlerine öfke ile bakarken zindanların sesine kulak verecek. Mücadelenin bir kesitinde hapishanede tutsak edildiğin için bu sesi senin daha bir büyük heyecanla dinleyeceğine eminim.

Şu an olduğu gibi o zaman da elimizle uzanacak kadar yakındın bize. O zaman işçi sınıfı partisinin geleceği kazanmak için attığı yeni adımların coşkusu, işçilerin ve emekçilerin sermayenin kölelik zincirlerini kırmak için yükselttiği mücadelenin akışına karışıyordu. Bugün de sermayenin saldırılarına karşı dünya çapında işçi ve emekçilerin kavga alanlarına çıkışına tanık oluyoruz. Yanı başımızda ise işgallerle, direnişlerle, grevlerle işçi sınıfı sermayenin pervasız saldırılarına karşı militan karşı koyuşlar sergileyerek sömürüye karşı isyanı örgütlüyor. Asalak burjuvazinin kalelerinde işçi sınıfının devrimci kalkışmasını örgütleyip kokuşmuş sermaye iktidarını tarihin çöplüğüne gömme kararlılığı ile dün nasıl dolaşıyorduysan, bugün de aynı sokaklarda, aynı fabrikalarda yine aynı kararlıkla dolaşıyorsun. İşçilerin mücadele alanlarında, her direnişte, her grevde senin koca bir dağ gibi yükselen bedenini görür gibi oluyor gözlerimiz. İşçi sınıfı partisinin duvardaki her yazısında, her afişinde seni görüyor, senin dünden miras aldığın ve geleceğe büyük bir sadelikte aktardığın devrimci baş eğmezliğinin sarsılmaz güçlülüğünü soluyoruz. İşçi sınıfının en ufak bir hak arayışı mücadelesinde beliriveriyorsun ve tarihten gelen haklılığımızı gözlerindeki umut dolu bakışlarla işçilere anlatıyorsun.

İşte o zaman yaşamında olduğu gibi ölümün sırasında da sergilediğin devrimci militan sınıf tutumuna iliklerimize kadar tanık oluyor, daha bir kararlıkla, daha büyük bir güvenle geleceğe doğru yürüyoruz.

Duvarlarını hükümsüz kılmak için bedenini ölüme yatırdığın Kırıklar F tipinde iken kaleme aldığın siyasi savunmanda “Sınıf bilinçli bir proleter olarak sustum ve direndim” sözlerinle işkencecilere karşı örgütsel olarak gizlediğin, ancak siyasal olarak savunduğun kimliğinin arkasında ne kadar güçlü bir sınıf devrimcisinin var olduğunu benzeri bir sadelikte dile getirmiştin. Benzeri bir tutumu da tereddüt etmeden partiye ve devrime olan bağlılığının getirdiği sorumlukla F tipi hapishanelere karşı sürdürülen Ölüm Orucu direnişine katılarak göstermiştin. Biz 19 Aralık zindan direnişinin ve katliamının ardından büyüyerek süren Ölüm Orucu Direnişi’nin dışarındaki neferleri olarak seninle omuz omuza sürdürüyorduk bu çetin mücadeleyi. Kavgayı demirlerin ve betonların arasında da sermaye devletinin saldırılarına karşı siyasi bir duruşla yanıt vererek sürdürmüş, her türlü zorbalığın hüküm sürdüğü koşullar karşısında düzene karşı devrimin safında yer almanın “özgürlüğü” ile duvarları hükümsüz kılanların kervanına katılıvermiştin.

 Kavganın apansız akışı sırasında tahliye edilir edilmez soluk almadan sınıfın devrimci çizgide örgütlenmesi faaliyetinin içerisine katılmış olman kadar doğal bir şey yoktu senin için. Yılgınlığın ve devrim davasından kaçkınlığın karşısında sen yine “zor dönemin” sınıf devrimcisi olarak kesintisiz bir şekilde faaliyetin içindeydin.

Yaşam içerisinde herkesin bir hikâyesi vardır. Ancak tüm yaşamı kendi denetiminde tutan burjuvazinin sınıf iktidarının hükmünün geçtiği kapitalist sömürü düzeninde tüm hikâyeler tek düzedir. Tek bir merkezden herkesin geleceği kokuşmuş sermaye düzeninin sınıf çıkarları doğrultusunda şekillendirilirken, ezberi bozarak iktidar mücadelesi veren sınıf devrimcilerinin hikâyelerinden biri de senin devrim davasına adanmış yaşamındır. TKİP’nin saflarında yer almaya başlayarak örgütlü bir sınıf bilinçli proleter olarak yaşamınla ve ölümünle saflarımızda haklı bir onur yarattın. Tıpkı Habip, tıpkı Hatice yoldaşlar gibi proletaryanın partisinin kendi sınıf zeminiyle kurduğu devrimci bağın somut bir göstergesi oldun.

“Karataştan çerçeveye bölünen güneşi parça parça bölen parmaklık”lar arkasında Esenyurt-Avcılar polis şebekesi tarafından katledildiğinin haberini ilk radyoda hışırtılardan belli belirsiz duyabildiğimiz spikerin sesinden aldık. 20 Kasım akşamı dinlediğimiz ve tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız bu haber yüreğimize bir devrimcinin infaz edildiği kuşkusunu düşürmeye yetmişti. Araya hafta sonunun girmesi ve bizim yalnızca radyomuzun oluşundan kaynaklı büyük bir merakla bekleyiş içerisine girmiştik. Dışarıda böylesi süreçlerde hayat ne kadar hızlı akıyorsa duvarların ardında o kadar ağır akıyor. Bir de böylesi bir haber bekliyorsanız.

Ki sınıf mücadelesinin ayak seslerine kulak verip bilincimizle ve yüreğimizle onu kavgamıza katık ettiğimiz hapishane koşullarında, sınıf mücadelesini duvarların arkasında var etmek için dışarıyla et ve tırnak gibi bütünleşmek büyük bir önem taşıyor.

Hafta sonları tecrit hapishaneleri hafta içine göre büyük bir sessizliğe gömülür. Görüşler, kitap, kantin, mektup vb. rutin işleyiş hafta sonu yerini, yemek ve gazete gelişinin dışında, kulakları rahatsız edici kadar derin bir sessizliğe bırakabilir. Devrimci tutsakların kalın duvarlara inat kendi aralarında duyulmayan cümleleri sabırla yineleyerek yaptıkları söyleşiler yırtar bu sessizliği. Ve hücreler arası “top” trafiği sessizliğe rengini veren beton duvarları hükümsüz kılarak mücadelenin kızıllığı sarıp sarmalar herkesi. Hava ne kadar soğuk olursa olsun insanın içi ısınıverir.

Böyle bir Pazar günü, bir siper yoldaşımız tarafından gönderilen ve birkaç havalandırma atlayarak gelen “top”un içindeki küçücük nota sığdırdığı birkaç cümleyi okuyunca seni güneşe uğurladığımızı öğrenmiş olduk. Sonra kavgada bir yoldaşımızı daha kaybetmenin hüznü, sermaye iktidarına olan kinimiz ve omuzlarımızda artan sorumluluğun büyüklüğü ile seni duvarların arkasında uğurlamak ve katledilişini lanetlemek için hızla hazırlığa giriştik. Bir yandan “top”larımızı siper yoldaşlarımıza defalarca kez yazıp atarak programı örgütlemeye, diğer yandan ise sana ilişkin sorulara yanıt vermeye çalıştık.

Siper yoldaşların seni soruyor, devrim davasına adanmış bir komünistin katledilmesinin öfkesini ve üzüntüsünü bizimle paylaşıyorlardı. Duyduk ki senin adın başka hapishanelerin duvarlarında da yankılanmış. Mücadelenin bir kesitini geçirdiğin zindan duvarlarının ardında yoldaşların ve siper yoldaşların mücadeleye olan bağlılıklarını, senin yiğitçe ölümü göğüslemenin karşısında düzene olan öfkelerini bileyerek söylediler.

Senin uğrunda tereddüt etmeden yaşamını verdiğin davamızı sloganlarla selamladık. Yüksek duvarların engellerini aşarak kavgamızı haykırdık: “Alaattin yoldaş ölümsüzdür!”, “Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!”, “Habip, Ümit, Hatice, Hüseyin, Alaattin yoldaş yaşıyor! Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”…

İşçi sınıfının devrimci iktidar mücadelesinin bir neferi olan senin büyük zorbalıkla katledişinin sermaye devletinin tahammülsüzlüğünün sonucu olduğunu bilerek hesabını soracağımızı zindan duvarlarının içinde de dosta ve düşmana duyurduk. Duvarların içi ve dışı işte böylece bir bütün olarak kendi seyrinde ilerliyordu.

“…Vaktimiz yok onların matemini tutmaya…

Akın var güneşe akın güneşi zapt edeceğiz güneşin zaptı yakın...”

Senin bedenini siper ederek yıkmaya çalıştığın tecrit duvarlarının içinden devrimci direngenliğin hiçbir engel tanımayacağını dosta ve düşmana bir kez daha haykırarak  kanıtladık.

Sınıf mücadelesinin bir başka alanı olan zindanlarda da kavga oldukça çetin bir şekilde ilerliyor. Senin yıkmaya çalıştığın düzenin duvarları önünde sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız bir dünya mücadelesi, ödediğimiz bedellerle gün gün avuçlarımızın içinde yükseliyor.  Burjuvazinin kanlı iktidarı ne yaparsa yapsın bu yükselişin önüne geçemeyecektir. Senin sokak ortasında infaz edilmen bunun en somut örneğidir. Sermaye düzenine karşı olan öfkemiz artmış, adımlarımız daha da güçlenmiştir.

 

Sevgili yoldaş,

Biz ölümü de yüzümüzde tebessümle karşılamasını, yeri geldiğinde zindan direnişlerinde olduğu gibi halaylarla kurşunları karşılamasını bilenleriz. Sol hareketin büyük oranda düzenin icazet alanına girdiği, umutsuzluğun hâkim olduğu bugünkü koşullarda umudu, kapitalist toplumun tek gerçek devrimci sınıfı olan işçi sınıfı saflarında sınıfın devrimci partisini geliştirip güçlendirerek büyütüyoruz.

Devrimci iradenin teslim alınamadığına sokaklar, zindanlar, işkencehaneler tanık oldu, kokuşmuş düzeni alaşağı edene kadar tanıklık etmeye devam de edecek. Sömürüsüz dünya özlemimiz o kadar büyük ve sınırsız ki, hiçbir hücre, duvar, kurşunlar ve nicesi onun önünde duramadı, onu durduramadı, durduramayacaktır.

Zulmün duvarlarını yıkarak güneşi zapt edeceğimiz günlerin amansız kavgasında hep seninle olacağız yoldaş!..


Üste