Logo
< Partimizin düşünen önderleri savaşan neferleri -II

Tekstil işçisi sınıf kardeşlerime merhaba!


Tekstil işçisi sınıf kardeşlerime merhaba!

 

“Yaşamak direnmektir!”

Hatice Yürekli

“Toplumun tüm ezilen-sömürülen kesimleri bu saldırının hedefi durumundadır. F tipi tabutluk saldırısını geri püskürtmek için devrimci ve komünist tutsakları sahiplenmek, aynı zamanda geleceğimize sahip çıkmak anlamına gelecektir.”

Öncelikle içinizden biri olarak sizleri selamlıyorum. Ben bir tekstil işçisi, aynı zamanda da bir sınıf devrimcisiyim. Bugün devrimci politik kimliğimden dolayı tutsak edilmiş bulunmaktayım. Devrimcileşme sürecim, bir işçi olarak doğallığında sınıfsal baskıya, insanın insan tarafından sömürülmesine karşı gelişen tepkimin sınıfsal-siyasal bir ifade bulmasıyla olmuştur.

Tekstil sektörü, çok iyi bildiğiniz gibi, bıktırıcı uzun mesailerin olduğu, gerici bir disiplinle sömürü çarkları arasında öğütüldüğümüz, hiçbir sosyal hakkımızın olmadığı ve hiçbir derdimize çözüm olmayan sefalet ücretleriyle aslında birer ücretli köle durumuna getirildiğimiz bir çalışma alanı. Tüm diğer sermayedarlar gibi tekstil patronlarının da tek derdi, emeğimizi azgınca sömürerek, bizleri birer makina gibi kullanarak, sermayelerini büyütmek ve sefahat içinde yaşamaktır. Bizim sefaletimiz onları ilgilendirmez. Ayakta durmaya yetecek kadar karnımızın doyması onlar için kafidir. Sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar, hatta günlerce üstüste çalıştırılırız, buna rağmen sefalet içinde yaşarız.

Bu bir yazgı değil! Ama çoğunluğumuz bir yazgı olarak düşündüğü için katlanıyor bunca zorluğa. Sınıf bilinçli başka işçi kardeşlerim gibi ben de, bu sömürü ve zorbalığın bir kader olmadığını kavradığım andan itibaren onun karşısında yer aldım. Bu sömürü düzeninin gerçekliğinin farkına vararak devrimcileştim ve ona karşı mücadele etmeye başladım.

Bu çürümüş düzene ve onun çeteleşmiş devletine karşı olduğum ve devrimci mücadeleyi seçtiğim için bugün zindanda tutsak edilmiş bulunuyorum. “Cezaevleri”nde yaşam koşulları her geçen gün kötüleşiyor, saldırılar yoğunlaşıyor. Bu saldırılara karşı mücadelede onlarca devrimciyi şehit vermiş bulunuyoruz.

12 Eylül faşist darbesinden sonraki süreçte bütün “cezaevleri” birer ölüm makineleri haline getirilmişti. Devrimcilere siyasal kimliklerini ve onurlarını teslim etmeleri dayatılmıştı. ‘84’e gelindiğinde, devrimci tutsaklar, bu onursuzluk dayatmasına bedenlerini ölüme yatırarak açlık grevleriyle karşılık verdiler. Dört devrimci şehit düştü. Süreç boyunca “cezaevleri”ndeki kötü yaşam koşullarından dolayı onlarca devrimci yaşamını yitirdi. ‘91’de Eskişehir tabutluklarına girmek istemeyen devrimcilerden ikisi devlet tarafından katledildi. ‘96’ya gelindiğinde, zindanlardaki koşullar iyice kötüleşmiş ve geri çekilen tabutluk cezaevleri yeniden gündeme getirilmişti. Bu saldırıyı da geri püskürtmek için tutsak devrimciler yine bedenlerini ölüme yatırdılar. Bu Ölüm Orucu ve Süresiz Açlık Grevi eylemlerinde 12 devrimciyi daha şehit verdik. Saldırılar devam etti, süreç içinde değişik cezaevlerinde buna yeni ölümler eklendi.

Bugün de F tipi denilen tabutluk cezaevleri gündeme getirilmiş bulunuyor. Devrimci sınıf mücadelesinin önünü almaya dönük hesapların bir uzantısı olan zindanlara yönelik bu saldırılar, ancak işçi ve emekçilerin gerçek bir sahiplenmesiyle geri püskürtülebilir. Bu açıdan siz sınıf kardeşlerimize önemli sorumluluklar düşmektedir. Sizi kölece çalışma koşullarına mahkum ederek yaşamınızı yıkıma uğratan sermaye sınıfı ve devleti, aynı zamanda bize zindanlarda ölümü dayatmaktadır. Bu dayatmalara sessiz kalmamanız geleceğinize sahip çıkmanız anlamına gelecektir.

Tüm baskı ve adaletsizliklerin ortadan kalkmasının yolu bu düzenin değişmesinden geçmektedir. Bu haklı mücadelede bize gerçek ve doğru yolu gösterecek, biz işçi sınıfını kendi iktidarına taşıyacak partimiz kurulmuş bulunuyor. Türkiye Komünist İşçi Partisi sömürüye karşı mücadelede yolumuzu aydınlatmayı önüne bir görev ve sorumluluk olarak koymuştur. Ben de TKİP’ye inanmış bir devrimci olarak bu onurlu mücadelede üzerime düşeni yapacağım. Ama bu mücadelede belirleyici güç sizin gücünüzdür, işçi sınıfının üretimden gelen gücüdür. Bu güce dayanarak, tüm güçlerimizi birleştirerek, bu saldırıları geri püskürtelim ve faşist sermaye devletine gereken cevabı verelim. Toplumun tüm ezilen-sömürülen kesimleri bu saldırının hedefi durumundadır. Bu nedenle, F tipi tabutluk saldırısını geri püskürtmek için devrimci ve komünist tutsakları sahiplenmek, aynı zamanda geleceğimize sahip çıkmak anlamına gelecektir.

Öyleyse sermayenin faşist devletinin saldırılarına karşı gücümüzü birleştirelim, örgütlenelim, savaşalım. O zaman kazanan biz olacağız.

F tipi tabutluklara girmeyeceğiz! Direneceğiz!
Yaşamak direnmektir!
Direneceğiz ve kazanacağız!

Ulucanlar Cezaevi/Ankara
(Kızıl Bayrak, Sayı: 61, 19 Haziran ‘99)


Üste