Logo

Eleştiri-özeleştiri üzerine


Eleştiri-özeleştiri üzerine

Siyasal, toplumsal, bireysel vb., alanlarda eleştiriye tahammülsüz ya da eleştiriyi saldırı olarak algılama zihniyetinin egemen olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Hal böyle olunca, özeleştiri yapmaktan uzak durma eğilimi de hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Toplum-birey etkileşimi kaçınılmaz olduğu için, eleştiriye tahammül edemeyen bir toplumun bağrından çıkıp gelen bireylerin de bu sorunu yaşamaları şaşırtıcı değil.

İçinde yaşadığımız burjuva toplum, aynı zamanda bir dogmalar dünyasıdır. “Tartışılamaz/mutlak doğru” diye sunulan sadece din değildir; özel mülkiyet, sömürü, devlet, aile vb. de bu kategoriye dahildir. Sistemi sorgulayanı cezalandıran rejim, toplumu “sorgulamayan bireyler yığını” sınırlarında tutmak istiyor. Doğası gereği eleştiri-özeleştiri yöntemini dışlayan bu sistem, sadece toplumun değil bireylerin de gelişimi önünde engeldir.

Devrim ve sosyalizm mücadelesine katılanlar, elbette sistemi şu veya bu şekilde sorgulayarak bu adımı atıyorlar. Ancak bu adım atılsa bile, egemen dünya görüşü ve düzenin dayattığı yaşam biçiminden kurtulmak bir süreç işidir. Dolayısıyla eleştiriyi olgunlukla karşılayamamak, hatta kimi zaman eleştiriyi bir gerilim gerekçesi yapmak devrimciler arasında da sıkça karşılaşılan bir durumdur. Devrimci polemiklere karşı sergilenen gerici ayak diremeler de, sorunun bireylerin ötesinde olduğuna işaret ediyor. Eleştiriye karşı “hassas” olanların başkalarını rahatlıkla eleştirmeleri, hatta kimi zaman bunu devrimci ahlak sınırlarının dışına taşırmaları da bu sorunun bir parçasıdır. 

Bu noktada şunu vurgulamak gerekiyor ki, siyasal mücadelesinde/yaşamında eleştiri-özeleştiri yöntemini kullanmayı başaramayan veya bundan uzak duranların gelişimleri de sorunlu, sınırlı, parçalı olacak, dahası geri dönüş eğilimini de içinde barındıracaktır. Bu kısa değinmelerden sonra, devrimci mücadelede eleştiri-özeleştiri yönteminin önemine geçebiliriz. 

Eleştiri-özeleştiri gelişmenin temel koşuludur

Eleştiri-özeleştiri yöntemi karşısındaki tutum, birikimle, bilinç donanımıyla, gelişme kaygısı taşımakla ilgilidir. Bu özgüvenle, komplekslerden arınmakla, ne pahasına olursa olsun sürekli bir gelişim kaygısı taşımakla, bu yönde çaba harcamakla da ilgilidir. O halde bir yerde eleştirilmeye tahammül edememe durumu varsa, orada geçmişin henüz aşılamayan izleri mevcuttur. Oysa devrimcilik salt kendini değil dünyayı değiştirme iddiasıdır aynı zamanda. Bu durumda kendini değiştirme iddiası veya iradesindeki zayıflık, dünyayı değiştirme eylemine de olumsuz yansıyacaktır ki, bir sınıf devrimcisi için bu tutarsızlığın kabul edilemez olduğu açıktır. 

Kökleşmiş alışkanlıkların değiştirilmesinin, devrimcilik öncesi yaşamdan miras bir takım anlayışların aşılmasının kolay olmadığı açık olmakla birlikte, sınıf devrimcisinin mücadelede ayak bağına dönüşen alışkanlıklara, davranışlara, komplekslere tahammül etmemesi gerektiği de o kadar açıktır. 

Eleştiriyi bir saldırı olarak algılamak, geçmişi aşamamanın göstergelerinden biridir. Zira eleştirinin olmadığı yerde ciddi bir gelişmeden söz etmek mümkün değil. O halde, dinamik bir gelişim için eleştirilmeyi ve eleştirmeyi bilmek gerektiği gibi, özeleştiri yapmayı da bilmek gerekiyor.

Eleştiri zamanında ve kazanıcı bir yöntemle yapılmalıdır

Eleştiriyi kendi başına sihirli bir formül olarak ele alıyor değiliz elbette. İlkin, eleştirinin doğru zamanda yapılması gerekiyor. Gecikmiş eleştiri ya tepkiyle karşılanacak ya gerekli etkiyi yaratmakta zorlanacaktır. Zira sorunlara gecikmiş müdahale, aşılması gereken bir takım alışkanlık veya zaafların kökleşmesine alan açar. Sürecin doğal akışı içinde ortaya çıkan alışkanlık, zaaf veya eksikliklerin aşılması ile kökleşmiş alışkanlıklarla mücadele etmek arasında belirgin farklar olacaktır. İlki belli bir çaba ve doğru yönlendirme ile aşılabilirken, ikincisinin üstesinden gelebilmek için çok daha yoğun emek harcamak gerekecektir. 
Şu veya bu sebepten dolayı eleştiriden kaçınmanın, sorunun/sorunların daha da büyümesine alan açması kaçınılmazdır. Oysa devrimci siyasal mücadelede geliştirici, kazanıcı, ön açıcı müdahalelerle partili güçleri uyarmak esastır.
 

Yöntemin böyle olması gerektiği genelde bilinse de “eleştiriden uzak durma” tutumu sergilenebilmektedir. Bu tutumun arka planında farklı nedenler olabilir. Çalışma tarzı bu nedenlerin aşılmasını kolaylaştırabileceği gibi, kalıcılaşmasına da yol açabilir. Örneğin eleştiriye ölçüsüz tepki gösteren, bunu bir gerilime dönüştüren kişi veya kişilerin olduğu yerde yeni güçlerin bu konuda sağlıklı bir eğitimi zor olacaktır. Eleştiri-özeleştiri yönteminin çalışma tarzını tamamladığı yerde ise durum tersi olacaktır.

Eleştiriden geri duruş, görevler/haklar bütünlüğü içinde parti ve devrim davasını güçlendirme sorumluluğunu belli bakımlardan zayıflatacaktır. Yapıcı eleştiriden uzak durmak aşılması gereken sorunların daha çok tahribata yol açmasına ortam hazırlayacak, partili militanların ve parti örgütlerinin gelişimini olumsuz yönde etkileyecektir. 

Ne kırıcı olmak ne hata ve zaafları geçiştirmek...

Devrimci eleştiri-özeleştiri yöntemi kazanıcı, ön açıcı olmayı hedefler; doğal olarak bu amaca uygun bir üslupla yapılmak durumundadır. Eleştiri, sorun alanlarına yoldaşça bir uyarı ve dikkat çekmedir, böyle algılanmalıdır. Üslupta niyetten bağımsız olarak sorun olsa bile, her partili öncelikle eleştirinin uyarıcı yönüne dikkat etmelidir.

Deneyimler, kişinin süreçlerine ne kadar özeleştirel yaklaşmaya çalışsa da, yeterince nesnel/gerçekçi olmasının kolay olmadığını gösteren örneklerle doludur. Bu anlaşılır bir durumdur. Bundan dolayıdır ki, yoldaşlar, organlar veya parti tarafından yapılan eleştiriler üzerinde sükunetle durmayı, dikkatle irdelemeyi, anlayıp çözümlemeyi, sorunların kaynağına inip çözücü müdahaleleri başlatmayı önemsemek, sınıf devrimcilerinin davranış tarzı olmalıdır. 

Eleştiriden kaçınmak, hata, zaaf veya yetersizliklere gerekli önemi göstermemek, aşılması için ön açıcı müdahalelerde bulunmaktan geri durmak, özellikle parti saflarına yeni katılan güçlere gösterilen “hassasiyet” üzerinden açıklanabiliyor. Henüz düzenle/devrimcilik öncesi yaşamıyla hesaplaşma sürecinde olan partili güçlere belli bir hassasiyetle yaklaşmak elbette gereklidir. Fakat bu hassasiyetin, incitmemek kaygısıyla onları uygun yer ve zamanda eleştirmekten geri durmak şeklinde kendini göstermesi, ortada bir yöntem sorunu olduğuna, kadro politikasının yeterince net olmadığına işaret eder. 

Böyle bir tutum kazanıcı ve geliştirici müdahaleyi zayıflatacaktır. Zira uyarıcı, geliştirici devrimci eleştirinin olmadığı ya da bu silahın uygun anda uygun yöntemle kullanılamadığı yerde kişilerin potansiyellerini açığa çıkartmak mümkün olmayacaktır. Devrimci militanların bireysel gelişimlerinin sınırlı kalması veya yavaş ilerlemesi sonucunu getirecektir. Bu ise, parti faaliyetinin mümkün olanın gerisinde bir tempoyla gelişmesi anlamına gelecektir. 

Güçleri eleştiri-özeleştiri silahıyla donatmalıyız!

Eleştiri-özeleştiri yöntemini devrimci bir silah olarak kullanmanın bir yönü partili militan ve kadroların, dolayısıyla partinin dinamik bir gelişim çizgisi yakalayabilmesi ve bunun süreklileşmesini sağlamaktır. Diğeri ise, parti saflarına akan güçleri eleştiri-özeleştiri silahını etkili kullanabilmek konusunda eğitmektir. 

Her ikisi birbirini tamamlamalıdır. İlkinin olmadığı yerde ikincisin gelişmesi zaten olası değil. İkinciden yoksunluk ise, çözümlerin parça ile sınırlı kalması, bütünü kapsamaması anlamına gelecektir. O halde ilk adım partili güçlerin, parti organlarının dinamik gelişimini amaçlarken, bunu tamamlayan ikinci adım ise, bu tarzı, eleştiri-özeleştiriyi devrimci bir silah olarak kullanma ya da buna dönüştürme tarzını parti saflarında yerleştirmek olmalıdır. 

Kadrolaşma politikası

Verimli bir kadrolaşma politikasında devrimci eleştiri-özeleştiri yönetiminin önemli yeterince açıktır. Zira partinin kadro birikimi için saptadığı nitelik düzeyine bir anda ulaşılabilmek mümkün değildir. Bu, süreç isteyen, disiplinli emek, planlı çalışma, hedeflere ulaşma noktasında ısrar ve kararlılıkla ulaşılan bir düzeydir.

İdeolojik, politik, pratik, örgütsel alanlarda belli bir birikim ve deneyim temeli üzerinde şekillenen parti kadroları, ancak eleştiri-özeleştiri yönteminin devrimci tarzda uygulanabildiği faaliyet alanlarında yetişebilir. Çok yönlü bir gelişim kolektif bir faaliyet içinde mümkün olduğuna göre, sürecin eleştiri-özeleştiri yöntemiyle denetlenmediği yerde pek çok aksaklığın ortaya çıkacağı, bunun partili güçlerin kadrolaşma sürecini olumsuz yönde etkileyeceği açıktır. 

Kadrolaşma gibi partinin temel gündemleri arasında yer alan bir soruna çözüm üretme çabasında, hem kadro politikasının hem tek tek kadroların gelişim süreçlerinin, dönemsel olarak eleştirel değerlendirmelere konu edilmesi ihmal edilmemelidir.

Eleştiri: Temel sorunlarda çözücü halkalardan biri

Parti değerlendirmelerine bakıldığında, diyalektik bir yöntemin izlendiği görülür. Toplam parti faaliyetinin başarısı, gelişimi, güçlü yanları, yarattığı potansiyeller vb. vurgulanırken, öte yandan partinin zaaf alanları, yeterince değerlendiremediği olanaklar, dönemsel hedeflere ulaşma noktasındaki zorlanmalar, bu alanlarda katetmesi gereken mesafenin de altı çizilir. Taktik politik alandaki saptamaları, örgütsel alan, kadro sorunu, partili güçlerin çok yönlü eğitimi ve diğer alanlara dair değerlendirmeler tamamlar. Bu diyalektik yöntemi her parti organı, her militan ve kadro da kendi süreçlerini çözümlerken kullanmalıdır. 

Tablonun tüm yönleriyle görülüp kavranmasını mümkün kılan diyalektik yöntem, aynı zamanda eleştiri-özeleştiriyi de kapsar. Devrimci bir partinin ciddiyetinin hataları karşısında aldığı tutumla ölçüldüğü dikkate alındığında, komünistlerin eleştiri-özeleştiri yöntemine verdikleri önem daha iyi anlaşılır. 

Partinin taktik-politik çizgisinin alanlara özgülleştirilmesi, devrimci sınıf çalışmasının gelişimi, kadrolaşma politikası, eğitim sorunu ve diğer alanlardaki sorunların, zaafların, eksikliklerin saptanabilmesi ve buna dayanarak çözücü müdahalelerde bulunulabilmesi, ancak eleştiri-özeleştiri yönteminin etkin kullanımıyla mümkün olacaktır. 

Nasıl ki, kendi süreçlerine özeleştirel yaklaşamayanlar zaaf veya yetersizliklerinin farkına varamazlarsa, bunu başaramayan parti örgütleri için de bu geçerlidir. Böyle bir organ zaaf veya yetersizliklerini göremeyecek, göremeyince de bunları aşamayacak ve parti nezdinde tartışmalı duruma düşmekten kurtulamayacaktır.

Bu durumda varolan olanakları yeterince değerlendirebilmek, hele alandaki potansiyellerin farkına varıp açığa çıkartmak, yani parti faaliyetini nicel ve nitel açıdan güçlendirme çabasının kazanımlarının sınırlı olacağını öngörmek zor olmasa gerek. Sorunun bu boyuta ulaştığı yerde parti faaliyetinin rutinleşmesini önlemek de zor olacaktır. Faaliyetin rutinleştiği yerde ise, devrimci siyasal çalışmada harcanan emeğin karşılığını yeterince derleyip toparlamak mümkün olmayacaktır. 

Aksamalara zamanında müdahale edilmelidir

Devrimci siyasal faaliyette sürecin denetiminin önemi yeterince açıktır. Denetimin olmadığı yerde faaliyetin kendiliğinden bir seyir izlemesinin önüne geçmek zordur. Denetim ise özü itibariyle, faaliyetin eleştiri-özeleştiri yöntemiyle irdelenmesi, saptanan hedefler ile katedilen mesafe arasındaki açının ortaya çıkarılması, aksamaların nesnel ve öznel sebeplerinin açığa çıkartıp aşılması yönünde çaba harcamak anlamına gelir. 

Eleştiri-özeleştiri yönteminin devrimci basıncı altında kalmayan kişi veya organların faaliyeti denetleme tarzları da sorunlu olacaktır. Zira kendinden memnun, “herşeyin en iyisini yapıyoruz ama sorunları bir türlü aşamıyoruz” gibi, sorunların kaynağını “dışarıda” arayan bir bakışın, faaliyetin sorunlarını isabetle saptayıp zamanında müdahale etmesi mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla, eleştiri-özeleştiri yönteminin başarıyla uygulanamadığı yerde faaliyetin denetlenip, sorun alanlarına çözücü müdahalelerde bulunmak da istenen düzeyde olmayacaktır.

Değişme ve değiştirme iddiası...

Devrimci disiplini tamamlayan devrimci demokratik işleyiş parti saflarında eleştiri-özeleştiri için uygun koşullar sağlasa da, eleştiri-özeleştiri yönteminin her zaman devrimci bir silaha dönüştürüldüğü anlamına gelmiyor bu. Zira eleştiri karşısında ayak diremeler yaşanabiliyor. Bu ayak direme kimi yerde kişinin gerçekliği ile yüzleşme cesareti gösterememesinden kaynaklanırken, kimi zaman değiştirme gücü ve iradesinin yetersizliğinin dolaysız sonucu olabiliyor. İlkinde küçük-burjuva kendinden memnuniyet ruh halinden, ikincisinde aşamayacağı gerçeklerle yüzleşmenin yaratacağı ağırlıktan duyulan endişeden söz etmek mümkündür. 

Her iki durumda da değiştirme gücü ve iddiasında bir zayıflık sözkonusudur. İlkinde kendine güven güçlü gibi görünse de, aslında gerçekliğiyle yüzleşme cesaretinden yoksunluk, değişme/değiştirme iddiasında bir zayıflık vardır. İkincisinde sezilen kadercilik de ilki ile aynı noktada buluşur; değişme/değiştirme gücü ve iddiasında zayıflık!

Bu çıkmazı aşmak, iradi bir çaba ile gelişim süreçlerini durağanlaşmaktan koruyan bir tarzı ikame etmekle mümkündür. Bu ise, öncelikle kişinin kendine ve süreçlerine eleştiri-özeleştiri yöntemiyle yaklaşabilmesini gerektirir. Yanısıra yoldaşlarının yaptığı eleştirileri dikkatle dinlemesi, anlamaya çalışması, eleştiri isabetli ise, bunu gözeterek hareket etmesini zorunlu kılar. Aksi halde, sorunların kronik bir hal alması işten bile olmayacaktır. Oysa her sınıf devrimcisi nasıl sınıflar çatışmasındaki durağanlığın aşılması için mücadele ediyorsa, kendi süreçlerinin gelip bir sınıra dayanmasını önlemek için de çaba sarfetmekle yükümlüdür.

Eleştirenin eleştirilmesi…

Eleştiriye maruz kalanların, eleştireni karşı bir eleştiriyle yanıtlama yoluna başvurdukları örnekler az değildir. Eleştiri yöneltene, “ama sende de şu şu hata ve zaaflar var, onları görmüyorsun” diye karşı eleştiriyle yanıt vermek, savunma refleksinin dışavurumlarından biridir. 

Bu yaklaşım iki açıdan da sorunludur. İlkin devrimci kaygılarla yoldaşlar tarafından dile getirilen bir eleştiriyi boşa düşürmeyi amaçlar. İkincisi ve daha tehlikesi ise, “ne sen beni eleştir, ne de ben seni” şeklinde anlaşılmaya uygun bir mesajı taşır ki, bunun devrimci parti yaşamında kendinden öte bozucu etkileri vardır. 

Böyle bir anlayışı elbette kimse açıkça savunmaz. Ama eleştiriyi olgunlukla karşılama düzeyinden yoksunluk, bu bozucu eğilimin boy vermesine uygun bir iklim yaratır. Böylesi bir anlayışla karşılaşan tüm partili güçler, bunu eleştiriye konu edip mahkûm etmelidirler. 

Devrimci sorumluluk, siyasal faaliyette, örgütsel alanda, kişilerde veya başka yerde sorun, aksama, zaaf vb. görüldüğü yerde, doğrudan muhatapları uyarmayı ve eleştirmeyi zorunlu kılar. Verili koşullarda bu yapmanın kolay olduğu söylenemez. Ama parti ve devrim davasın karşı yüklenilen sorumluluğun hakkı, zorluğuna takılmadan bu görev yerine getirildiğinde verilebilir ancak. 

Eleştiri-özeleştiri yönteminin devrimci bir silaha dönüştürülmesi noktasında yaşadığımız sorunlar, partinin toplam sorun ve zorlanma alanlarından bağımsız değildir elbette. Fakat unutmamalıdır ki, sorun ve zaafların aşılmasında devrimci eleştiri-özeleştiri yönetiminin özel bir rolü vardır, olacaktır. 


Üste