Genel kurullar sürecinde kamu emekçileri hareketi...
Reformist kıskaç hareketi tüketiyor
Kamu emekçileri hareketi, 25 Kasım grevinin sınırlı da olsa ortaya çıkardığı imkanlar mücadelenin daha ilerden örgütlenmesi yönünde değerlendirilemediği için, yeniden bir sessizlik dönemine girmiş oldu. KESK bürokratları, TEKEL sürecinde Türk-İş bürokratlarının dümen suyuna giren, işçilerin mücadelesini karalamaya çalışan açıklamalarıyla, bir kez daha devrimci sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarını karşılama niyetinde olmadıklarını, aksine onun önündeki en temel engeller arasında olduklarını göstermiş oldular. Tüm bu sürecin ardından gerçekleşen toplu görüşme dönemi ise sendikal bürokrasinin bir kez daha kamu emekçileri hareketinde yaratmış olduğu tahribatın boyutlarını gözler önüne serdi. Toplu görüşme süreci hükümete karşı göstermelik masadan kalkma restlerine indirgendiği için düzenin referandum oyununun gölgesinde kalmış oldu. Ne işyerleri ne de alanlar eylemli bir sürecin parçası haline getirilebildi. Sınırlı sayıda kamu emekçisinin katıldığı sınırlı eylemlerle süreç geçiştirilmiş oldu.
Önümüzdeki dönem kamu emekçilerine yönelik saldırıların daha da artacağı bir süreç olarak yaşanacak. Devletin 657 sayılı yasada yapmayı düşündüğü değişikliklerle birlikte kamu emekçilerinin son hakları ve kazanımları da tarihe karışacak. Sermaye hükümeti genel seçimlerin ardından iş güvencesine yönelik saldırılarına kaldığı yerden tüm hızıyla devam edecek.
KESK genel kurulları ise böylesi bir dönemde gerçekleşmeye başlayacak. Bu da demek oluyor ki, kamu emekçilerinin mücadelesi bir kez daha genel kurullarda yürütülen pazarlıklara, koltuk kapma yarışına feda edilecek.
Hatırlanacağı gibi bir önceki genel kurullar, kamu emekçilerinin mücadelesinin ve örgütlenmesinin önündeki engellerin tartışılmasına değil, ÖDP’nin kendi içinde yaşadığı ayrışmanın sonucu olarak ortaya çıkan grup içi kavgalara kürsü olmuştu. Kamu emekçileri hareketinin ve KESK’in bugünkü olumsuz tablosundan üç aşağı beş yukarı aynı derecede payı ve sorumluluğu olan reformist-uzlaşmacı anlayışların koltuk kaygısıyla başvurmak zorunda kaldığı “ilerici” söylemlere sahne olmuştu. Kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesini meclis koridorlarına sıkıştıran, sahte sendika yasasını mücadelenin merkezine koyarak hareketin bugüne kadar biriktirdiği ilerici değerleri ve dinamikleri tasfiye etmeye çalışan reformist gruplar, sorunu mücadele anlayışlarında değil sendikaların ve sınıfın yapısında arayarak kendi dışlarında gören bir tutum içerisine girdiler.
Geçen dönem gerçekleşen genel kurulların ardından neredeyse şubelere kadar ÖDP içindeki ayrışma KESK’e rengini vermeye başladı. Üye, bölge, şube vb. toplantılarında kimi yerlerde yumruklaşmaya varan kavgalar yaşandı. Her iki taraf da birbirini yıpratmak için, alınan eylem kararlarının içini boşaltmaya, fiilen mücadeleyi ortada bırakmaya kadar işi vardırdı. ÖDP ve ondan ayrışanlar (Ufuk Urasçılar), EMEP ve Yurtsever Emekçiler, her fırsatta birbirlerini “kıyasıya” eleştirdiler. Ancak sözkonusu eleştiriler anlayışları değil “kişi”leri hedef aldığı için, en ufak bir inandırıcılıktan ve samimiyetten de uzak kaldı.
Önümüzdeki dönem gerçekleşecek KESK genel kurulları böylesi bir tabloda yapılacak. KESK genel kurulları bir kez daha kamu emekçilerinin acil taleplerinin, örgütlenmenin sorunlarının ve mücadelenin ihtiyaçlarının tartışıldığı, devrimci bir mücadele programının oluşturulduğu platformlar olarak değerlendirilmeyecek. Reformist-uzlaşmacı anlayışlar genel kurullarda, benzer sendikal anlayışa sahip oldukları halde eski yönetimi eleştirerek, sendikal demokrasi, taban örgütlülüğü, devrimci mücadele programı vb. konularda devrimci bir alternatif sunmadan bir kez daha yönetimlere aday olduklarını açıklayacaklar. Eski yönetimi özü itibarıyla değil ama biçim itibarıyla eleştirerek yerden yere vuracaklar. Önümüzdeki dönem uzlaşmacı-sendikal anlayışı kendi üzerlerinden devam ettirmek için yeniden yönetimlere aday olacaklar. Diğer reformist anlayışlar ise ÖDP ve EDP’nin konumuna göre tutum belirleyerek genel kurullarda varlık göstermeye çalışacaklar.
Geçen dönem KESK genel kurulunda yönetime gelen, ilerici iddialar ve söylemler taşıyan Devrimci Memur Hareketi ve Halkevleri ise, bu iddialarına uygun bir pratik sergileyemedikleri için sonuçta reformist anlayışlara yedeklenmiş oldular. 25 Kasım’dan TEKEL’e, toplu görüşme sürecine kadar alternatif bir tutum ya da söylemle tabanın ve ilerici kamuoyunun karşısına çıkamadılar. KESK içindeki ilerici ve devrimci dinamikleri harekete geçirmeye, devrimci bir alternatif olmaya yönelik bir tutum sergilemediler.
Komünist kamu emekçileri bir kez daha kamu emekçilerinin ve mücadelenin acil ihtiyaçları doğrultusunda kurullara müdahale etmeye çalışacaklardır. Reformist-uzlaşmacı anlayışların konumlarını güçlendirmek için ileri sürecekleri eleştirilerin sınırlarını bilerek, tüm tartışmaları mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda tabana doğru yaymak ve genişletmek için çaba harcayacaklardır. Genel kurullarda “kişilerin” değil sendikal anlayışların eleştirisi, mücadelenin ihtiyaçlarının tartışılması, örgütlenmenin ve mücadelenin önünde engele dönüşen sendikal bürokrasinin bertaraf edilmesi hedefiyle hareket edeceklerdir. Sendikal demokrasiyi işletmeye, karar alma mekanizmalarının tabanın iradesine dayanmasını sağlamaya çalışacaklar, işyerlerinden, sektörlerden başlayarak hak almaya dönük bir mücadele programının oluşması için çaba göstereceklerdir. Tabanda devrimci mücadele programı ihtiyacını tartışarak, bu ihtiyaca yanıt verme iddiasında olan tüm unsurlarla birlikte hareket edeceklerdir. Bu doğrultuda üye, işyeri, sendika, şube vb. tabana açık her platformda emekçileri doğru devrimci tutuma çağırarak taraflaştırmaya, genel kurulların öznesi olmaya çağırmaya, genel kurullara bir süreç olarak müdahale etmeye çalışacaklardır.
Komünist kamu emekçileri bu zeminlerin açığa çıktığı her yerde sözkonusu iradenin somut biçimler kazanması için sonuna kadar ısrarcı olacaklardır. Bulundukları mevzileri bu doğrultuda değerlendirecekler ve savundukları her ilkeyi sonuna kadar kararlılıkla uygulama yönünde çaba göstereceklerdir.
Komünist Kamu Emekçileri