Logo

Günün görevlerini başarmak için tarihsel olandan bakmak!..


Günün görevlerini başarmak için tarihsel olandan bakmak!..

Sınıf hareketinde uzun süredir yaşanan sessizliğin son yıllarda gerçekleşen mevzi direnişlerle birlikte bir nebze de olsa kırıldığı görülmektedir. Özellikle sendikal örgütlenme ve hak arama eylemleri işgal-grev-direniş biçimleriyle militan eylemlere dönüşebilmektedir.

Hareketin mevzi direnişler sınırında kalması, birleşik bir karakterden yoksun olması ise başlıca zaafıdır. Ancak yaşanan mevzi direnişlerin bu zayıflığı aşma zemini yarattığı da açıktır.

Sınıf hareketinde yaşanan değişimleri zamanında görebilmek ve gelişme dinamiklerini tespit edip buna doğru müdahalelerde bulunabilmek, komünistlerin sınıfa devrimci önderlik iddiasının da pratikteki karşılığı olacaktır.

Bunun bir yanı, içinden geçilen döneme ve olaylara sınıfın devrimci ideolojisi ve onun pratikte somutlanmış hali olan programımız üzerinden bakabilmeyi, süreçleri tarihsel bir gözle ele alabilmeyi gerekli kılarken, diğer yanı da sınıf kitleleriyle çok yönlü bağlar kurabilmeyi, fabrikaların nabzını tutabilmeyi gerektirir. Yanı sıra, değişen koşullara anında yanıt verebilecek, kendini buna uyarlayabilecek esnek ve dinamik örgütsel formasyonlara ve kitle çalışmasının çok yönlü eğitici zeminlerinden geçerek yetişmiş kadrolara ihtiyaç vardır.

Bugün sınıf hareketinde yeni bir kıpırdanıştan söz ediyorsak, başta partimizin yerel örgütleri olmak üzere sınıfla doğrudan temas içinde olan parti militanlarımıza kadar partimizin tüm güçleri, bu tespit üzerinden mevcut çalışmalarının niteliğini, çalışma tarz ve yöntemlerini bu gözle yeniden irdeleyebilmelidirler.

Sınıf hareketinde gözlemlenebilen değişimlerin bölgemizde, fabrikalarda karşılığı ne düzeydedir? Dün nasıl bir çalışma tarzı izliyorduk ve bu çalışma tarzı bugünün ihtiyaçlarına ne oranda yanıt veriyor? Bu ve benzeri sorular çoğaltılabilir. Önemli olan, parti örgütlerimizin mevcut çalışma tarzını, faaliyetini ve güçlerini bu bilinç ve perspektifle sürekli bir değerlendirme konusu ederek dönemsel değişikliklere anında gerekli yanıtı verebilecek bir dönüşüm pratiğini sergileyebilmeleridir.

Örneğin sınıf hareketinde uzun yılları bulan durgunluğun fabrika çalışması yürüten güçlerimiz üzerinde nasıl bir sonucu olmuştur ya da olmaktadır? Öncü müdahalemizin tüm ısrarına ve çabasına rağmen sınıf hareketinin nesnel gelişme dinamiklerinin sınırlayıcı etkileri nedeniyle kısa vadede sonuç alamamanın güçlerimizde bir atalete yol açması söz konusu mudur?

Kimi örnekler üzerinden yer yer bu tür durumların yaşandığını biliyoruz. Elbette bunun gerisinde, hareketin mevcut durumu üzerinden çalışmaya uzun soluklu bakabilmek, hatalı ve erken çıkışlarla fabrikalardan atılmamak gibi haklı kaygılar bulunmaktadır. Zira bir dönem kimi güçlerimiz şahsında bir işyerine girip kısa sürede direniş patlatmak adına önemli imkânların boşa düşürüldüğü durumlar olabilmiştir. Ama bugün sınıf içinde örgütlenme ve çeşitli hak arama eylemleriyle mücadelede yeniden bir ivmelenme olduğunu görüyoruz. O zaman güçler planında bu durumun ne kadar anlaşıldığına dikkat eden, önceki dönemin onlar üzerinde yaratmış olabileceği muhtemel etkileri gözeten ve buna zamanında müdahale eden bir yaklaşım içerisinde olabilmeliyiz.

Buradaki dengeyi sağlayabilmek, içinde bulunduğumuz döneme ilişkin net bir bakışa, bir bilinç açıklığına sahip olabilmeyi, sınıf hareketinde yaşanan gelişmeleri ve değişen koşulları iyi bir şekilde izleyip tahlil edebilmeyi ve buna uygun dönüşümlere kendimizi uyarlayabilmeyi gerekli kılar.

Bolşevizmin tarihsel deneyimleri üzerinden de bunu görebiliyoruz. Bolşevikleri iktidara taşıyan süreç devrimci teorinin devrimci sınıfla bütünleşmesiyle gerçekleşmiştir. Ama bu bütünleşme süreci Rusya proletaryasıyla sıkı bağlara sahip olan Bolşeviklerin, proletaryanın her dönemki eylemine dâhil olması, ona önderlik edebilmesi sonucunda gerçekleşmiştir. Elbette öyle dönemler olabilmiştir ki, Bolşevikler bile proletaryanın peşinden sürüklenir hale gelebilmiştir. Bu da Rusya’daki sınıf hareketinin düzeyine ve yerel inisiyatiflerin gücüne bağlı bir durumdur. Ama devrimci teorinin ışığında hareket eden Bolşevikler, proletarya hareketindeki dönemsel değişimlere kendilerini uyarlamasını bilmişlerdir.

Şüphesiz ülkemiz sınıf hareketi açısından devrimci süreçlerin iyimser beklentilerinden henüz uzak olsak da, yarının böylesi süreçlerine hazırlıklı olabilmek ve ona önderlik edebilmek de bugüne, mevcut olana ne kadar önderlik edebildiğimiz, onun nabzını ne oranda tutabildiğimize bağlı olacaktır. Bugün mücadelenin fabrikalar temelinde yeniden bir ivmelenme yaşadığını tespit ediyoruz. Bu tespit bizlerin iyimser beklentilerine dayalı bir öngörüden kaynaklanmıyor. Yaprağın kıpırdamadığı bir dönemin ardından sendikaların bile son yıllarda bir örgütlenme “atağı” yaşadığı bir dönemden sözediliyor.

Sınıf ve kitle hareketin yaşanacak değişimleri önden birebir kestirebilmek mümkün olmasa da, gelmekte olanı var olandan görebilmek, sezebilmek devrimci önderliğin vasıfları arasındadır. 2008’den itibaren dünya çapında yaşanan kapitalist krizin ve devreye sokulacak saldırıların bir dizi sosyal-ekonomik etki ve sonuçlarının olacağı partimiz tarafından erken bir tarihte öngörülmüştü. Nitekim her ülkede farklı boyut ve muhtevada kendisini ortaya koyan sonuçlar bu öngörüyü doğrulamış bulunmaktadır.

Bugün ülkemizde sınıf hareketi cephesinde fabrika temelli yaşanan direniş ve mücadele eğilimleri de bundan bağımsız değildir. Sermaye iktidarı değişik yol ve yönetemlerle sınıf kitlelerindeki bu mücadele eğiliminin önüne geçmeye çalışacak, ancak sınıfa dönük ağır saldırıları devreye sokmaktan geri durmayacaktır. Bu da sınıf çelişkilerini keskinleştirecek bir zemin yaratacaktır.

Yarın bu çelişkiler üzerinden ayağa kalkacak kitlelerin peşinden sürüklenmek istemiyorsak eğer, bu eğilimi iyi izleyebilmek ve onu açığa çıkartıp yeni örneklerle büyütme görevi duruyor önümüzde. Bu da düne göre daha atılgan, enerjik bir çalışma temposunu, daha hedefli ve sistematik bir müdahale tarzını gerekli kılıyor. Sınıf kitleleriyle birlikte ama her zaman onların bir adım önünde olabilmeliyiz. Kaçırılan her fırsatın, heba edilen her imkânın, sınıfa devrimci önderlik hedefi ve iddiamızın biraz daha uzağına savrulmamıza yolaçacağı bilinciyle hareket edebilmeli, dünkü sınıf hareketinin yaratmış olduğu atıl ruh halinden kurtulabilmeliyiz.

Fabrika çalışmamızda kitlelerin nabzını tutabilmeli, ruh hallerini ve duyarlılık noktalarını çözümleyebilmeliyiz. Yaşanan en ufak bir eylemliliğe bile, kendi içindeki öneminden ziyade hedeflerimiz noktasında bizlere sunacağı imkânlar üzerinden bakabilmeli, önemsemeliyiz. Çalışmayı belli hedef veya hedefler doğrultusunda çeşitli planlamalara dayalı ve eylemsel hatları içerecek bir sistematikle ve tarzda yürütebilmeliyiz.

Bugün fabrikalar üzerinden süren mücadele ve direnişlerin sayısı ne oranda artarsa, sınıf hareketinin mevcut dağınık ve parçalı durumuna son verebilmenin zemini de o ölçüde güçlenecektir. Gerek ideolojik-programatik çizgimizle gerekse de sınıf çalışmasında yılları bulan deneyimlerimizle bunu sağlayabilecek tek politik özne olarak partimiz durmaktadır. Sınıf devrimcileri olarak üzerimize yüklenen böylesi zorlu görevlerin altında kalkabilmek için, içinden geçtiğimiz süreçlere tarihsel bir perspektifle ve misyon duygusuyla bakabilmeliyiz.


Üste