D. B. Keskin
Sınıf eksenli siyasal güç olma partinin yeni dönemdeki temel hedefidir. Partinin V. Kongresi bunu açıkça ortaya koymuş, bu çerçeveden “Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!” şiarını yükseltmiştir. Bu şiar, partinin herhangi bir alandaki sorununa yaklaşımında da ana eksendir.
“İdeolojik eğitim ve donanıma ilişkin sorunlar, örgütsel ve kadrosal sorunlar, devrimci iç yaşama ilişkin sorunlar, illegalite ve buna bağlı olarak örgütsel güvenlik sorunları, elbette çalışma tarzı sorunları vb., tüm bu sorunlar son yıllarda parti gündeminde özel bir yer tuttu. Fakat gelinen yerde bütün bunlar, artık sınıf eksenli çalışmada katedeceğimiz mesafeye bağlı olarak ele alınıp anlamlandırılacak ve sağlıklı bir biçimde çözülebilecek sorunlardır.” (TKİP V. Kongresi Açılış Konuşması, Aralık 2015)
Partinin IV. Kongresi’nde ise her alanda darlığı aşmaya çubuk bükülmüş ve çalışma tarzı sorununa özel olarak vurgu yapılmıştır. Açılış Konuşması’nda politik önderliğe dayalı çalışma tarzının oturtulması sorununa ilişkin şunlar söylenmektedir:
“Politik önderliğe dayalı çalışma tarzının başarıyla uygulanabilmesi bundan da [yayın faaliyetindeki zaafiyet] önemli bir sorundur ve başarısı için başarılı bir yayın faaliyeti olmazsa olmaz koşuldur. Bunu anlayamazsak eğer, partinin gelişimini sekteye uğratan en temel sorunlardan birinden bihaber olduğumuzu ortaya koymuş oluruz. Anlıyor da gerekleri konusunda sorumluluk göstermiyorsak eğer, partiye karşı sorumsuzluk içindeyiz demektir.”(IV. Kongre Açılış Konuşması, Kasım 2012)
Partinin yayın faaliyeti ve politik önderliğe dayalı çalışma tarzının başarıyla uygulanabilmesi sınıf eksenli siyasal güç olma hedefiyle de dolaysız olarak bağlantılıdır. Bugün gelinen noktada da bütün bu sorunlar V. Kongre’nin ortaya koyduğu eksen üzerinden aşılmak durumundadır. Bu, sınıf eksenli siyasal güç olmaya dönük çalışma tarzının uygulanabilmesi olarak formüle edilebilir. Buna göre, sınıf eksenli siyasal güç olma, çalışma tarzının uygulanmasında esas eksen olmalı, yayın faaliyeti de bu eksene odaklanmalıdır.
Peki “diğer alanlardaki sorunlarımız ne olacak” diye sorulabilir. Kuşkusuz yukarıda işaret edilen diğer alanlarda belli bir mesafe katedilse de hala belli eksikliklerle karşı karşıyayız. Bu durumda, bu sorun alanlarında hedefler belirlemek ve bu hedefleri de sınıf eksenli siyasal bir güç olma hedefi ile bağı içersinde gündemimize almak durumundayız. Bunu şu şekilde soru haline de getirebiliriz: Hedefimiz sınıf eksenli siyasal güç olmak ise, bunun için politik önderliğe dayalı çalışma tarzının başarıyla uygulanması ve yayın faaliyetindeki zaafların aşılması noktalarında hangi hedefleri önümüze koymalıyız?
Başarılı bir yayın faaliyetinin, politik önderliğe dayalı çalışma tarzının oturtulması açısından “olmazsa olmaz” bir koşul olması, bu sorunun önemi kadar pratikte öncelikli olarak görülmesi gerektiği anlamına da gelir. Gündelik siyasal çalışmada yayınların işlevine uygun bir yere sahip olması yolunda hedefler belirlemek öncelikli bir yerde durmaktadır. Bu açıdan da esasta partinin merkezi yayınlarını güçlendirmek önceliklidir.
Gündelik siyasal çalışma, hele de sınıf çatışmalarının keskinleştiği, siyasal gericiliğin ağırlaştığı içinde bulunduğumuz dönemlerde zorlayıcı ve dağıtıcı bir biçime dönüşebilmektedir. Bir takım zorlukların çabucak üstesinden gelmek ihtiyacı ve bunun bir parçası olarak kolaya kaçma eğilimi kendini gösterebilmekte, bu da daha karmaşık sorunların yolunu düzlemektedir. Örneğin basit bir örgütsel güvenlik zaafiyeti siyasal faaliyetin gerilemesine yol açabilir. Benzer bir durum yayınlar açısından da geçerlidir. Bu alanda bırakacağımız boşluk daha ağır sorunlarla yüzyüze gelmemize sebep olabilir. Ya da ideolojik eğitim alanındaki zaaflarımız bizi başka bir yöne savurabilir. Dolayısıyla, zaaflarımızı sınıf eksenli siyasal güç olmak hedefi doğrultusunda sürekli ele almak ve üzerine gitmek durumundayız. Bu, zaaflarımızı yıpratıcı bir şekilde sürekli dile getirmek değil, esas eksenimize uygun hedefler belirleyerek onları aşmaya çalışmak anlamına gelmektedir.
Partinin merkezi yayınlarının güçlendirilmesi çerçevesinde PYO’nun günlük çıkarılması tam da böyle bir hedeftir. Bu hedefi başarıyla yerine getirmek sınıf eksenli siyasal güç olmak yolunda belli bir eşiğin atlanması anlamına gelecektir. Elbette bunun için yayının niteliğinin güçlendirilmesi, yayına katkıların genişlemesi, içeriğinde gündelik ve toplumsal sorunların çeşitli yönleriyle işlenmesi, yayının kapsamının genişletilerek düzenli dağıtımının örgütlenmesi vb. koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Kısacası, bütün bu alanlarda hedefler belirlemek ve günlük yayın hedefine uygun yol almak gerekmektedir.
Partinin merkezi yayınlarına ilişkin hedefinin esasının sınıf eksenli siyasal bir güç olmak olduğunu vurguladık. Bu açıdan esas sorun alanlarından birisi -daha çok PYO üzerinden tartışılan, fakat belli açılardan MYO’yu da kesen- “sınıfın nabzını tutmak” sorunudur. Vurgulamak gerekir ki, bu sorun MYO’yu da kesmektedir. Çünkü MYO salt içe dönük bir yayın değildir, aksine sınıfın özellikle öncülerinin devrimci eğitimi açısından temel bir yerde durmalıdır.
PYO’yu ve yine MYO’yu kesen bu tartışma, bir yanıyla da nicelik sorunudur. Saflarımızdaki işçilerin sayısının artması bu sorunda belli bir mesafe katetmenin önünü açacaktır.
Sorunun esasında ise, nitelik eksikliği ve doğru bir kavrayışla sorunun çözümüne odaklanmamak yatmaktadır. Peki bu ne anlama geliyor? “Sınıfın nabzını tutamamak” konusunda genellikle hemfikir olunmaktadır. Bu açıdan yayınlara katkı sunmak gerektiği konusunda yeterince bilinç açıklığı bulunmaktadır. Fakat pratikte sorumluluklara yaklaşımdaki alışkanlıklar, tam da pratik faaliyete yönelik bakıştaki yanlış kavrayışın etkisiyle bu soruna yol açmaktadır. Yani sorunun pratikte çözümüne bakışta boşluk doğmaktadır.
Bu alışkanlıkların başında sınıfla daha kolay iletişim kurulabilen esnek araçlara, son dönemde de özellikle sosyal medyaya, partinin merkezi yayınlarını ikinci planda tutacak derecede ağırlık verme bulunmaktadır. Bu alışkanlık esasta yukarıda bahsettiğimiz kolaya kaçma eğiliminden gelmektedir. Türkiye’deki nesnel koşulların ağırlığıyla da birlikte güncel ihtiyaçları bir an önce karşılama zorunluluğu, pratiğe yönelik doğru kavrayıştan yoksun olunduğu ölçüde bu eğilimi güçlendirmektedir. Sınıfın daha geniş kesimine seslenmek için bu esnek araçlar “işlevsel” görüldüğü oranda, buna öncelik verme eğilimi doğabilmektedir.
Sosyal medya ve esnek araçların önemine birçok kez vurgu yapıldı. Şunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var: Bu araçların esasta amacı, daha esnek örgütlülükleri, çalışma gruplarını, bülten çevrelerini oluşturmak, işçi ve emekçilerin politik mücadeleyle ve örgütlenmeyle tanışmasını sağlamaktır. Bu araçları -biraz da uçlaştırarak- partinin merkezi yayınlarıymış gibi kullanmak, onların geniş kesimleri kapsama, harekete geçirme ve örgütlenmeye adım atmasını sağlama özelliklerinin boşa düşmesine ve darlaşmasına sebep olacaktır. Bu da esas işlevini yitirmesi demektir.
Partinin merkezi yayınları ise politik ve ideolojik önderliğin esas araçlarıdır. Dolayısıyla en başta Merkez Komitesi üyeleri olmak üzere tüm parti kadrolarının ve kolektif açıdan da tüm parti organlarının öncelikli sorumluluk alanıdır. Bu alanda boşluk bırakılması, bu boşluğun daha önemli sorunlara yol açması anlamına gelecektir.
IV. Kongre’de yukarıda alıntılanan bölüm şöyle devam etmektedir:
“Yeni dönemde parti yayınlarını güçlendirmek için gösterilecek çaba, başta MK üyeleri olmak üzere şu veya bu kadronun gerçekte ne olduğunun en önemli göstergelerinden biri olacaktır. Kongre sonrası dönemde tüm partiyi ve onun her bir kadrosunu bu açıdan gerçek bir sınav beklemektedir. Bu sınavdan başarıyla geçmek, gerçek partili kadrolar olduğumuzun en dolaysız göstergelerinden biri olacaktır.”
Sonuç olarak, partinin merkezi yayınları önceliklidir, bunların işlevine uygun bir içeriğe kavuşturulması öncelikli hedef olmalıdır. Başta Merkez Komitesi olmak üzere tüm kadrolar ve organlar bu yönde daha somut hedefler belirleyerek adım atmak zorundadır. Partinin yayın faaliyeti ve güncel görevler üzerinde çokça durulduğu yerde, bugün bunları daha güncel ve somut hedeflere dönüştürmek temel bir sorumluluktur.
Öte yandan esnek yayınlar, yerel bültenler, sosyal medya, vb. ise kitle çalışmasının araçları olarak bugün daha fazla önem kazanmakta, buna dönük de adımlar atmak bir ihtiyaç olarak kendisini dayatmaktadır. Fakat bu adımlar merkezi yayınları güçlendirmeye dönük olmalı, yani öncelikli hedeflere bağlanarak atılmalı, esas olanın merkezi yayınların güçlendirilmesi olduğu gerçeği unutulmamalıdır.