Bir süredir Türkiye’nin gündeminde Kürt sorununa ilişkin demokratik açılım tartışmaları var. Yürütülen mücadelenin dolaysız bir sonucu olarak son 20-25 yılda rejimin inkarcı çizgisi epeyce güç kaybetmekle birlikte bugüne kadar inatla sürdürülmüştü. Ama şimdi bu sorunu artık nihayet çözmek gibi büyük bir iddia ile ortaya çıkılabiliyor.
» Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar / 2 - Kürt açılımının sınırları
» Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar / 3 - Ulusal sorunda reform ya da devrim
» Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar / 4 - Ulusal sorun ve kuyrukçu sol
» Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar / 5 - Kürt açılımı ve burjuva gericiliği
» Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar / 6 - Stratejik zaaf içinde kısır döngü
» Kürt Sorunu Üzerine Konferanslar / 7 - Ulusal sorun ve toplumsal devrim
Her siyasal konuya olduğu gibi temel önemde bir siyasal konu olarak ulusal soruna bakarken de partimizin programına sıkı sıkıya sarılmak durumundayız. Bizim programımız biçimsel bir gereklilik, parti olarak kabul edilebilmenin biçimsel bir aksesuarı değil, fakat siyasal mücadelenin akışı içinde partimizin her zaman ve durumda sıkı sıkıya sarılması...
Peki, ABD’nin özel telkini ve yönlendirmesi, AB’nin onu tamamlayan tutumu ve büyük burjuvazinin mutabakat halindeki desteğine rağmen AKP büyük iddialarla ve üstelik devlet politikası sunumuyla gündeme getirilen Kürt açılımını neden eline yüzüne bulaştırmıştır? Yanıtı basitçe şudur: Çünkü siyasal bedel ödemeyi göze alamamıştır. Başbakan sık sık...