Logo
< “İmkansız” zamanlara hazırlık!

Direnişler ve öncüyü kazanmak!


U. Devrez

Bir dizi işkolunda işçiler ekonomik ve sendikal talepler ile harekete geçmiş durumdalar. Bugün için niceliksel ve niteliksel olarak bir sınırlılığı ifade ediyor olsa da, kriz koşullarına karşı atılan bu adımlar çok önemli bir yerde duruyor. Hepimiz biliyoruz ki, bütün maratonlar ilk adımla başlar. İlk adımı atmış olmak tek başına bir şey ifade etmez ancak o olmadan da yürünmesi gereken yol yürünemez. Mevzi direnişlerin önemi burada ortaya çıkmaktadır. Yürünmesi gereken yolu gösterebilmesi, bu olmasa bile sınıfın üzerindeki ölü toprağının bir nebze olsun atılabilmesidir.

Düşük ücretlere karşı verilen tepkiler, sendikalaşma girişimleri ve işten atmalara tepki olarak karşımıza çıkan direniş ve eylemler bugün için sınıfın tablosunu ve sınırlarını gösteriyor. Bu sınırın çok geri bir noktada olduğu ortadadır. Bu geriliği görüp yola çıkmadan vazgeçmek, başka yollara sapmak, nesnel tabloyu görmemek değil ona esir olmak anlamına gelir. Yıllardır gericiliğin etkisi ile bilinçleri zincirlenen, baskı ile hareketsiz kılınan işçilerin attıkları adımları güçlendirmek için verili tablolarını da görmezden gelmeden, onu nasıl aşacağımıza yoğunlaşmak gerekmektedir.

Direnişlere müdahalede kilit nokta

Bizler için bir direnişin, bir sınıf eyleminin gerçek kazanımı; o anki taleplerinin karşılanıp karşılanmamasında değil, sınıfın bilinç ve örgütlülük düzeyinin ne kadar ilerletilebildiğinde aranmalıdır. Bu noktanın gözden kaçırılmaması, kavranacak temel halkayı da belirlemektedir. İçinde bulunduğumuz veya bulunmadığımız, bir şekilde bağımızın olduğu, dayanışma içinde olduğumuz veya örgütleyicisi olduğumuz bütün direnişlere bu gözle bakabilmemiz gerekiyor.

Ekonomik ve sendikal taleplerle başlayan direnişlerin bu dar talepler eksenine sıkışıp kalmaması, direnişteki işçilerin bakışlarını bu darlıktan çıkartabilmek, direnişin talepleri karşılanmasa bile bizler için önemli bir kazanım olacaktır. Zira sonrasına bir birikim, örgütlü güçler bırakabilmek buradan geçmektedir.

Direnişin ekonomik ve sendikal taleplerinin karşılanması, bu noktada elde edilecek kazanımlar da elbette moral ve güç dengelerini sınıfı kazanmak noktasında lehimize çevirecektir. Ancak buradaki dengeyi iyi kurabilmek mevzi direnişlerin önemini bir kat daha arttıracaktır.

İçinde bulunalım veya bulunmayalım, her bir direnişe yaklaşımımızı bu eksende değerlendirmek, yol haritası çizmek, toplumsal ve siyasal gericiliği parçalamak için neler yapılabileceğini ortaya koymak, bir hareket planı oluşturmak, öncüyü kazanmak için yeri geldiğinde tek tek işçiler üzerinden yoğunlaşmak önemlidir. Mesele bizlerin sınıf adına neler yaptığı değil, sınıfın sınıf mücadelesine ne kadar katılabildiği, az önce söylediğimiz gibi bilinç ve örgütlülük düzeyinin ne kadar geliştirilebildiğidir.

Direnişlerle dayanışmak önemlidir. Ancak bundan daha önemlisi, direnişteki güçleri sınıf mücadelesine kazanabilmektir. Kalıcı olan budur. Bu noktada, işçilere sermaye iktidarına, sendikal bürokrasiye dair gerçekleri söylemek tek başına bir şey ifade etmemektedir. İşçi sınıfının verili bilincini ve kurduğumuz bağın örgütlülük düzeyini göz önünde bulundurmak zorundayız.

Gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktan geri durmamalı fakat işçilerin bilinç ve algı düzeyini gözetmeyi de başarabilmeliyiz. Düzen güçlerinin ve sendikal bürokrasinin işçiler üzerindeki etkisini görmezden gelerek atacağımız adımlar, çabalarımızı boşa düşürebilir.

Sendikal bürokrasinin devrimci düşmanlığında önemli bir deneyimi olduğunu, sınıf devrimcilerine karşı işçileri manipüle etmedeki yetenekleri göz ardı edilemez. Sadece direnişler üzerinden değil, sınıf çalışmamızın her alanında karşı karşıya geldiğimiz sendikal bürokrasi ile mücadele, bizlerin onlara karşı mücadelesi olmadığı ölçüde, yumruğumuzu doğru zamana saklamak, onları devirecek hazırlığı yapmak, anı yakalamak önemlidir. Sabırsızlığımızın çalışmamıza olumsuz etkilerini birçok vesileyle görmekteyiz. Bunları söylerken, sabırlı olmayı, sabrederken planlı bir hazırlık ve mücadele içinde olmayı beklemeci olmakla karıştırmamak gerekir. Sabır, süreci kendiliğindenliğe bırakmak, sendikal bürokrasi ile karşı karşıya gelmekten kaçmak, ona karşı mücadeleden geri durmak değildir.  

Sınıfla güçlü bağlar kurabilmek, direnişin yanında olduğumuzu, samimiyetimizi ortaya koymak, sınıf mücadelesinin deneyimlerini işçilerin bilincine seslenecek, işçilerin kendilerinin sonuç çıkarmasını sağlayabilecek durulukta ortaya koyabilmek gerekir.

Bunu başarabildiğimiz noktada gerisi planlı-örgütlü müdahale, yoğunlaşmış-hedefli çalışmadır. Her bir örgütümüz ve yoldaşımız direnişlere müdahaleyi bu gözle değerlendirmeli ve süzmelidir. Öncü güçleri devrimcileştirmeden, siyasal çizgimize kazanmadan sınıf adına kazanımdan bahsedemeyiz. Bu hiç de dar grup çıkarlarımızı sınıfın çıkarlarının önüne geçirmek değildir. Sınıf mücadelesinin güçlendirilmesi, ileriye taşınması için gerekliliktir. Elbette her ikisinin dengesini doğru kurabilmek koşuluyla.


Üste