Logo
< Sendikal bürokrasiye karşı nasıl bir mücadele?

“Kız kardeşlik” mi, sınıf kardeşliği mi?


Geçtiğimiz günlerde TİP milletvekili Sera Kadıgil’in bir röportajı vesilesi ile “kız kardeşlik” kavramı gündeme geldi. Kadıgil, Meral Akşener ile ilgili sorulan soru üzerine siyasi görüş olarak taban tabana zıt olduklarını belirtti ama “ülkücü camia”da bir kadın lider olarak öne çıkmasına övgüde bulundu. Bununla da yetinmeyip kadın örgütlerinin kendisine öğrettiği “kız kardeşlik” mefhumu çerçevesinde çok gerekmedikçe AKP’li kadın vekillere karşı söylemde bulunmadığını, çünkü her kadını aslında kadın mücadelesine kazanılabilecek bir birey olarak değerlendirdiğini ifade etti.

Kendisini “sosyalist” ve “işçi partisi” olarak ifade eden bir partinin milletvekilinin faşist Akşener ve kadın düşmanı politikaların baş aktörü AKP’nin kadın vekillerini dahi kadın mücadelesine kazanabilecek bireyler olarak görmesi “talihsiz bir açıklama” olarak değerlendirilemez. Her ne kadar “kendi kişisel değerlendirmesidir”, “partiyi bağlamaz” denilebilirse de, gerçekte TİP’in reformizminden güç almaktadır.

Kadın sorununu toplumsal ve sınıfsal temelinden kopararak ele alan feminist ideoloji homojen bir yapıda değildir. Feminist terminolojide kullanılan pek çok kavrama da kullanana göre farklı anlamlar yüklenmektedir. Kendisini sosyalist feminist, eşitlikçi feminist olarak tanımlayanlar “liberal feminizm”i, “burjuva feminizmi”ni eleştirmektedir. Ancak ortaya koydukları ayrımlar sorunu sınıfsal temelde ele almaktan uzaktır. Çoğu zaman yapılan eleştiriler ya da ayrım çizgileri biçimsel olmanın ötesine geçmemekte, kadın sorununa reformist bakışın farklı versiyonlarını oluşturmaktadır.

“Kız kardeşlik”, “kadın dayanışması” gibi pek çok kavram da kim nasıl kullanırsa oraya çekilebilmektedir. Nitekim Kadıgil’in “kız kardeşlik” değerlendirmesinin ardından feminist camiada kimisi açıktan Kadıgil’e cevaben, kimisi de genel çerçevede tartışmalar yaşandı. Meral Akşener’in faşist kimliği vurgulanarak, feministler için “kız kardeşlik” kavramının her sınıftan ve her düşünceden kadını kapsamadığı vb. tartışıldı.

Feminizmde kimlerin “kız kardeş” olabileceği tartışmasının yanıtı ne olursa olsun, işçi ve emekçi kadınlar açısından aslolanın sınıf kardeşliği olduğu açıktır. Ensar Vakfı’nda açığa çıkan çocuk tacizinin ardından “bir kereden bir şey olmaz” diyen bir kadın bakanla, her dönem sermaye devletinin kirli yüzünün bir parçası olan Akşener’le ya da çoğu kadın olan işçilerin hakkını gasp eden ETF patronu Senem Dikmen’le işçi ve emekçi kadınların yan yana gelebileceği biz zemin yoktur. Fakat karşı karşıya gelmeleri gereken pek çok zemin vardır.

Mesele Akşener gibi burjuvazinin temsilcisi tek tek kişiler de değil bu kişilerin mensubu olduğu sınıftır. Onlar tam da sınıfsal konumları gereği davranmaktadır. Bu uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin doğal bir sonucudur. İşçi ve emekçi kadınlar da sınıfsal konumlarının gereğini yerine getirebilmeli, sınıf kardeşliği temelinde yan yana gelip birleşmeli, burjuva kadınlardan da onların mensubu olduğu sınıftan da hesap sormak için sınıf savaşını büyütmelidirler.

B. Bahar


Üste