Logo

Bahar dönemi, sınıf hareketi ve partili düzeyin başarısı


Bahar dönemi, sınıf hareketi ve partili düzeyin başarısı


Bahar dönemi 1 Mayıs’la birlikte geride kaldı. Bu yılın bahar dönemi, krizle girilen yeni dönemin şartları ve ihtiyaçlarına bağlı olarak şekillendi. Krizin faturasının kapitalistler tarafından işçi ve emekçilere kesildiği bir dönemde faturayı ödememek için sınıfın direnişinin örgütlenmesi temel gündemdi. Bahar döneminin tarihsel mücadele günleri de bu gündemle ilişkilendi. İşçi sınıfı ve emekçilerin krizin faturasına karşı mücadelesi tarihsel mücadele günlerinin sınıfsal özüne uygun olarak karşılanmasına, tarihsel mücadele günleri de krizin faturasına karşı mücadelenin devrimci bir doğrultuda gelişimine hizmet etti. Krizin büyüttüğü gerilimler, sınıfların mevzilenmesini belirginleşirken siyasal temsilcilerinin de öne çıkmasını koşulladı. Bu dönem içerisinde gerçekleşen yerel seçimler buna ek imkanlar sağladı.

2009 yılının ilk aylarını işçi sınıfı ve emekçiler sermayenin kapsamlı bir saldırı dalgasıyla karşıladı. Hemen her fabrikada kapitalistler ile işçiler karşı karşıya geldiler. İşten atmalar, ücret gaspları, sosyal hakların tırpanlanması gibi uygulamalar istisnasız her fabrikada gündeme geldi. Mücadele bilincinden uzak ve örgütsüz işçi sınıfının bu saldırılara göğüs germesi çok mümkün değildi. Öyle de oldu.

Örgütlü ve öncü bölüklerinin kararlı bir tutum alması ve sermayeye karşı direnişi omuzlaması halinde bu dağınıklığa son verilebilirdi belki. Ama özellikle metal işçileri kendilerine bağlanan umutları boşa çıkardılar. İcazetçi-uzlaşmacı anlayışa sahip sendika yöneticileri, böyle bir sorumluluğun altına girmeyince, ortaya çıkmış bulunan olanaklar kaybedildi.

Diğer taraftan bu dönemde sendika konfederasyonlarının başını çektiği merkezi mitingler yapıldı. Fakat bu mitingler de sınıfın militan mücadelesinin üzerinde yükselmediği ve bu mücadeleye hizmet etmediği için, bir kez daha hava boşaltma eylemleri olarak kaldılar. Bu arada işçilerin kapitalistlere karşı fabrika ölçeğinde sürdürdükleri mevzi direnişler yayıldı. Ancak bu direnişler kendi sınırlarında ne kadar önemli olurlarsa olsunlar, sınıf hareketi için birleşme ve mücadele merkezleri haline gelemediler. Bulundukları havzalarda başlangıçta yarattıkları etkileri de zaman içinde kaybettiler. Havzalardaki kaynama ve hareketlilik siyasal alana taşınamadı. Böyle olduğu ölçüde mevzi direnişlerin etkisi de sönük kaldı. Kısmi bazı başarılar bile kendinden menkul sonuçlar yaratmanın ötesine geçemedi.

Fakat özellikle 1 Mayıs’ın bir irade çatışmasına dönüşmesi ve sonuçta Taksim’e çıkılması, bu sorunların aşılması için önemli imkânlar yarattı. En azından ileri ve öncü unsurları üzerinde yaşanan özgüven sorununun aşılmasına önemli katkılar sundu. En önemlisi de devrimci mücadele ve örgütlenmeye karşı olan mesafeli duruşun giderilmesi için yarattığı imkânlardır. Düzenin Taksim’deki “makul” dayatmasının gerisinde de bu mesafenin kapatılmasına engel olma çabası vardır. Fakat Taksim’e çıkması polis terörüyle engellenen kitlenin önemli bir bölümünü genç işçiler oluşturmaktadır. Bu işçilerin bir bölümü de TKİP saflarında mücadele etmektedirler. Taksim çıkışı da bu gücün siyasal mücadelenin merkezine ilerleyişi için bir başlangıç noktasıdır, bir simgedir.

İşçi sınıfının devrimci partisi açısından bu dönem, sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek için çok yönlü bir politik-pratik yoğunlaşma dönemi oldu. Kapitalizmin krizine karşı sosyalizmin bayrağını yükselten komünistler, aynı zamanda işçi sınıfının saflarının toparlanması için çabalarını yoğunlaştırdılar. Fabrikalarda, atölyelerde, sanayi havzalarında krizin faturasına karşı işçi sınıfının mücadelesini örgütlemek ve yönetmek üzere hareket ettiler. Bu süreç içerisinde sınıf cephesinden örülen mevzi direnişlerin birçoğunda taraf olarak çıkabildiler. Maddi ilişkilerinin yokluğu durumunda bile komünistler bu direnişleri etkilemek ve deneyimlerini sınıfa taşımak doğrultusunda belli bir çabanın sahibi oldular. Bu dönem içerisinde devam eden metal TİS’lerini sınıfın toparlanması ve genel bir direnişin örgütlenmesi yönünde bir imkan olarak değerlendirmeye çalıştılar. Metal TİS’leri boyunca sınıfın partisi olma misyonuna uygun bir politik etkinlik içinde oldular. Ama harekete yön verebilmek için gerekli maddi güçlere sahip olamamak bu müdahalenin sınırlarını belirledi. Ancak sonuçta bu süreç, partinin doğru yolda olduğunu gösterdi ve yığınağı nereye yapması gerektiği konusunda önemli açıklıklar sağladı.

Bahar dönemi Şubat ayından itibaren seçim gündeminin etkisi altına girdi. Düzen cephesinden seçim oyunu işçi ve emekçileri gerçek sorunlarından uzaklaştırmanın bir imkanı olarak değerlendirilirken, reformizm de kendi cephesinden bu oyunun parçası oldu. İşçi ve emekçilerin ileri ve örgütlü kesimleri edilginleştirildi. Seçim sürecinin başlamasından önce krizin faturasına karşı ileri güçler payına ortaya konulan mücadele ve örgütlenme çabası kesintiye uğratıldı, açıkça baltalandı.

Bu koşullarda komünistler bir yandan düzenin seçim oyununu bozmak hedefiyle hareket ettiler. Diğer yandan ise reformizmin yerel seçimler üzerinden yaydığı liberal hayallere karşı mücadele ettiler. Bununla birlikte işçi sınıfı ve emekçileri örgütlü bir mücadele yoluna sokabilmek için seçim sürecinin olanaklarından en iyi biçimde yararlanmaya çalıştılar. Kapitalizme karşı sosyalizm bayrağını yükselterek, kapitalizmin krizine karşı işçi ve emekçilere çıkış yolunu gösterdiler. Yaygın, tok ve yoğun bir çalışma süreci olarak örgütlenen seçim dönemi asgari bir başarıyla sonuçlanmış oldu. Böylelikle aylar boyunca kesintisiz devam eden siyasal sınıf çalışması ivme kazanarak devam etti.

Seçim sürecinin yüksek tempolu çalışma düzeyi, ardından 1 Mayıs ön hazırlık sürecine taşındı. “Krizin faturasını ödememek için 1 Mayıs’ta alanlara” şiarının öne çıkarıldığı hazırlık sürecinde oldukça yaygın bir ajitasyon ve propaganda çalışması yürütüldü. Bu çalışma yaygın olduğu kadar yoğun da bir çalışma oldu. Çeşitlilik bakımından oldukça zengin merkezi-yerel, legal ve illegal araçların kullanıldığı güçlü bir seslenme faaliyeti yürütüldü.

Hem çeşitlilik ve hem de illegal araçların kullanılma yoğunluğu bakımından bu düzeyde bir çalışmanın eşi yoktur. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki bu araçların yanı sıra, seminerlerden panellere, sempozyumlardan sokak eylemlerine, fabrika direnişlerinden şenliklere kadar bir dizi eylem ve etkinliğin örgütleyicisi olunmuştur. Ortaya konulan bu düzey, komünistlerle karşılaştırılamayacak denli büyük olanakları olan reformistleri dahi geride bırakmıştır.

İşçi sınıfının siyasal temsiliyetine uygun olarak dönem boyunca ortaya konulan bağımsız ve net devrimci politikalar, tarihsel mücadele geleneğine sahip çıkmak konusunda net ve tavizsiz tutum, işçi sınıfı ve emekçileri kazanmak doğrultusunda sergilenen çok yönlü,yaygın, sistematik ve sürekli bir kitle çalışması, bu dönem gerçekleşmiş hemen hemen tüm işçi direnişlerinde örgütleyen ya da en azından taraf olan siyasal sınıf çalışması, Taksim’i kazanılmasında hem politikada ve hem de militanlıkta başı dik bir duruş... İşte bahar dönemi boyunca komünistlerin politik-pratik çalışma ve mücadelelerinin genel tablosu böyledir.

Bu tablo yüz ağartıcıdır. Fakat bu henüz işçi sınıfı hareketine yön verecek bir önderlik düzeyi değildir. Bu düzeye ulaşmak için doğru yolda yüründüğü açıktır. Politik-pratik ve örgütsel bakımdan elde edilen nitelik ortadadır. Örgütsel gövde işçi sınıfı zemini üzerindedir. Mevcut birikimlerin niceliğinin toplamını aşacak ölçüde bir politik-pratik çalışma düzeyi sergilenmektedir. Bu da örgütsel niteliğin gelişkinliğini göstermektedir.

İhtiyaç, sınıfın önderlik ihtiyacına yanıt verecek düzeye ulaşmak, bunun için sıçramalı bir gelişmenin koşullarını oluşturabilmektir. İhtiyaç, sınıfın önderliğini kazanarak ülkenin siyasal geleceğini belirleyebilmektir. Artık sınama bu alandadır. Bunun için kritik halka örgütsel niteliği yükseltmektir. Bununla birlikte işçi sınıfının ileri ve öncülerini, özelde ise genç unsurlarını kazanabilmektir. Eldeki güç ve imkânları da işçi sınıfına yön verecek bir biçimde örgütleyebilmektir.

Bu görevlerin altından kalktığımız ölçüde gelecek bizimdir, bundan kuşku duymuyoruz.


Üste