Logo

Ekim davası yaşıyor!.. Proletarya devrimi ve sosyalizm davası yaşıyor!..


 

Ekim davası yaşıyor!..
Proletarya devrimi ve sosyalizm davası yaşıyor!..

1 Kasım 2003’te Almanya’nın Köln kentinde gerçekleştirilen
Parti Gecesi’nde TKİP Yurtdışı Örgütü adına yapılan konuşma...

Sevgili dostlar, yoldaşlar, işçi kardeşler!

Partimizin 5. kuruluş yıldönümünü kutlamanın coşkusunu yaşıyoruz. Coşkumuzu bizimle birlikte paylaşmaya gelen sizleri, Partimizin Yurtdışı Örgütü adına içten devrimci duygularla selamlıyorum. “Sınıfsız, Sömürüsüz ve Savaşsız Bir Dünya İçin Yeni Ekimler’in Partisi’ni Güçlendirelim Gecesi”ne hoşgeldiniz!

Dostlar, emekçi kardeşler!

Gecemizi “Yeni Ekimler’in partisini güçlendirelim” şiarıyla düzenlemiş bulunuyoruz. Yeni Ekimler ve bunun yaratıcısı olacak devrimci sınıf partileri, günümüz dünyasında işçi sınıfı, emekçi kitleler ve ezilen halklar için yaşamsal önemdedir. Günümüzde insanlık yeni Ekimler’e mecburdur. Çünkü insanlığın yaşadığı sorunların gerçek çözümü Ekim’in, Sosyalist Ekim Devrimi’nin ideallerini gerçekleştirmekle mümkündür ancak.

Sosyalist Ekim Devrimi ezilenler ve emekçiler dünyasının kapitalist barbarlığa karşı ilk büyük zaferi olmuştu. Emperyalizm ve gericilik uzun süre bu zaferin kabusunu yaşadı. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’nın yıkılışından sonra emperyalist haydutlar, bu kabustan kurtulduklarını sanarak, nihai zaferlerini ilan ettiler. Onlara göre devrim ve sosyalizm davası yenilmiş ve bitmiş, kapitalizmin ebediliği kanıtlanmıştı. Dünya gericiliği bunu yoğun bir ideolojik ve psikolojik saldırı konusu yaptı. Emperyalist merkezlerde planlanan ve sistematik olarak pompalanan, dünyanın dört bir yanında yankılanan gerici bir kampanya yürütüldü. Amaç umutları kırmak, kapitalist sistemin yenilmezliğini bilinçlere kazımak, devrime ve sosyalizme inancı, bu büyük tarihi davaya bağlanan umutları temelden yok etmekti.

Ama bu gerici propagandanın çökmesi için aradan kısa bir zamanın, yalnızca on yıllık bir zamanın geçmesi yetti. Bugün artık hava tümüyle farklıdır. Bugün artık sosyalizmin başarısızlığı değil, fakat kapitalizmin barbarlığı tartışılıp sorgulanıyor. Kapitalist barbarlık karşısında sosyalizmin insanlık için yeniden bir umut, bir çıkış yolu, bir çözüm olanağı olarak belireceği yeni bir tarihi döneme girmiş bulunuyoruz.

İşte bu sosyalizmin o büyük davasının yaşadığını gösteriyor!

Ekim davası yaşıyor!.. Proletarya devrimi ve sosyalizm davası yaşıyor!..

Kardeşler,

Kapitalizm bugün insanlığı görülmemiş sorun ve acılarla yüzyüze getirmiş bulunuyor. Kapitalizm bugüne kadar insanlığın hiçbir sorununu çözememiş, tersine onlara sürekli yenilerini eklemiştir.

Kapitalizm tarihi boyunca insanlığa kan ve gözyaşı, fiziki ve manevi çürüme, savaşlar ve faşist barbarlıktan başka bir şey verememiştir. Emek üretkenliğinin bunca gelişkinliğine ve toplumsal servetin bolluğuna karşın, kapitalist dünyanın her yanında işsizlik, yoksulluk, hastalık, açlık ve cehalet kol geziyor. Bir milyardan fazla insan işsizliğin pençesinde kıvranıyor. Kapitalist dünya her gün onbinlerce çocuğa mezar oluyor. Silahlanmaya yüzmilyarlarca dolar yatırılırken, yoksul ülkelerde günde 24 bin insan açlıktan ölüyor. Yiyecek, giyecek, konut, sağlık ve eğitim hizmetleri, bir avuç asalağın dışında kimseye yetmiyor. İnsanın kendine yabancılaşması akılalmaz boyutlara ulaşıyor. Fiziki ve manevi çürüme giderek hızlanıyor. İnsan için gerekli ve güzel olan herşey kapitalist tekellerin kârlarına feda ediliyor. Temel demokratik hak ve özgürlükler gaspediliyor, polis devleti uygulamaları, baskı ve terör rejimleri güçlendiriliyor. Emeğin yarattığı değerler refah ve mutluluk kaynağı olacağına, kapitalizmin elinde insanlığa ölüm ve yıkım getiren silahlara dönüşüyor.

Tablo bunlardan da ibaret değil! Emperyalist burjuvazi dünyamızı silah deposuna çevirerek ve yeni bir savaşlar dönemi başlatarak, insanlık için daha ağır felaketler ve yıkımlar hazırlamaya devam ediyor.

Yaşanmış tarih gösteriyor ki, emperyalizmin bütün bu çabaları proletarya ve halkların özgürlük mücadelesine, toplumsal devrim isteğine karşıdır. Kendi köleleştirici egemenliklerini pekiştirmek içindir. Emperyalist amaçlar uğruna başlatılan savaşlar serisi Irak halkasıyla devam ediyor. Dün başka bölgelerde ve ülkelerde halklara büyük acılar ve yıkımlar yaşatanlar, şimdi de Irak ve Ortadoğu halklarına ölüm kusuyorlar. Yüzmilyarlarca doları silahlanmaya yatırarak, savaş teknolojisini sürekli geliştirirek, daha büyük savaşlara ve yıkımlara hummalı bir hazırlık yapıyorlar.

Kapitalizmin barbarlığı çok yönlü olarak günden güne ağırlaşıyor.

İnsanlık gitgide daha yakıcı bir biçimde, şu iki temel seçenekle yüzyüze kalıyor:

Ya kapitalist barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!

Dostlar,

Kapitalist dünyanın bu iç karartıcı gerçekleri Türkiye üzerinden iyi görülebilir. Bugünün Türkiye’sinde iktisadi ve sosyal sorunlar gitgide ağırlaşıyor. İçerde İMF-TÜSİAD saldırı programları uygulanarak emekçiler açlığa ve sefalete sürükleniyor. Dışarda ise ülkemiz bölge halklarına karşı emperyalizmin bir saldırı ve savaş üssü haline getirilmiş bulunuyor. 80. yılında artık tümüyle çürümüş ve kokuşmuş bir cumhuriyet tablosuyla yüzyüzeyiz.

Türkiye’nin Amerikancı iktidarı, bugün Irak’ta Amerikan emperyalizminin tetikçisi olmak için çırpınıyor. Bu şaşırtıcı da değildir. Zira Türk sermaye devletinin yakın tarihi, Amerikan emperyalizmine uşakça bağlılığın ve hizmetin tarihidir. Bugün buna yeni boyutlar ekleniyor. Türkiye’nin egemenleri emperyalist işgalcilerin safında Irak halkının direnişini boğmaya hazır halde bekliyorlar. Bu ağır suça bahane olarak da bir kez daha Kürt halkına düşmanlığı kullanıyorlar. Kürt halkının en temel ve en meşru ulusal haklarını çiğneyenler, en haklı isteklerini inkar ve imha ile karşılayanlar, bu aynı tutumu Irak Kürtlerine karşı da arsızca savunabiliyorlar. Bunu, Irak halklarına karşı emperyalist işgalcilerin saflarında savaşmanın maskesi olarak kullanıyorlar. Böylece savaşa karşı olan Türk emekçilerini de şoven duygularla sersemletip etkisizleştirmeye çalışıyorlar.

Bu gerici-şoven kampanyanın karşısına dikilmek zorundayız. Her ulus gibi Kürtlerin de kendi devletlerini kurma hakkı vardır, hiç kimse bu hakka ipotek koyamaz. Elbette biz Güney Kürtlerinin bu hakkı kendi özgücüne dayanarak ve bölge halklarının desteğini alarak kullanmasından yanayız. Kürtlerin olduğu kadar tüm bölge halklarının temel çıkarları bunu gerektirmektedir. Yapılması gereken emperyalizmden özgürlük beklemek değil, bölge halklarıyla emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı aynı saflarda birleşmektir. Özgürlüğü ve eşitliği elde etmenin bundan başka bir yolu yoktur.

Güney Kürtleri bugün kendileri için de felaketler getirebilecek hatalı bir yol tutmuş olsalar da asıl sorunumuz bu değildir. Amerikancı Türk sermaye devletinin kirli ve karanlık hesaplarının karşısına dikilmektir bugün esas yapılması gereken. Bir işgal gücü olarak Irak halklarına karşı savaşa katılması, Türkiye’deki Amerikancı iktidarın halkımıza ve tüm Ortadoğu halklarına karşı işleyebileceği en ağır suçtur.

Günün acil ve yakıcı görevi, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı etkili bir mücadele cephesi örmek, Irak direnişiyle ve Ortadoğu halklarıyla eylemli dayanışmayı yükseltmektir!

Dostlar,

Kapitalist sistemin durumu ortadadır. Kapitalizm temel sorunlarla ve onulmaz çelişmelerle yüzyüzedir. Dün onun yenilmezliği ve ebediliği ilan ediliyordu, bugün ise karanlık geleceği tartışılıyor. Kapitalizm yeniden bir bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemine girmiş bulunuyor.

Emek-sermaye çelişmesi, emperyalizmle ezilen halklar arasındaki çelişme, emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkiler giderek keskinleşiyor. Milyonları bulan geniş insan kitleleri kapitalizmin barbarca sonuçlarına karşı harekete geçiyor, “başka bir dünya mümkün” diye haykırıyorlar. İnsanlık bugüne kadar kapitalizme karşı sosyalizmden başka bir alternatif üretmedi. Dolayısıyla başka bir dünya olacaksa eğer, bu sosyalist bir dünyadan başkası olmayacaktır. Önümüzdeki dönemde sosyalizm insanlık için gittikçe güçlenen bir alternatif haline gelecektir.

Bunun bilincinde olarak devrim ve sosyalizm mücadelesine her zamankinden daha güçlü ve inançlı bir biçimde sarılmanın zamanıdır!

Yoldaşlar, dostlar, işçi kardeşler! Dünyanın içine girdiği yeni dönem, Türkiye’nin sosyal ve siyasal yaşamı, Türkiye sol hareketinin ve toplumsal muhalefetin bugünkü durumu, biz komünistlere özel sorumluluklar yüklüyor. Bir dizi yenilgi ve tasfiyeci süreçlerin ardından bugün sol hareket, hala tarihinin en zayıf, dağınık ve iddiasız dönemini yaşıyor. Sol hareketin bir bölümü kendi devrimci geçmişinden koparak düzenin icazet alanına kaydı. Herşeye rağmen devrimcilikte ısrar eden sınırlı bir kesim ise, yapısal zaaflarıyla hesaplaşma gücü ve yeteneği gösteremeden siyasal yaşamını sürdürmeye çalıştı. Ama bu tutumla geleceği hazırlanmak ve onu başarıyla kucaklamak olanaklı değildi. Biz bunu daha en baştan ve döne döne hatırlattık; geçmişiyle hesaplaşma yeteneği gösteremeyenlerin geleceği kucaklayamayacağını hep vurgulaya geldik. Yazık ki gelişmeler, herşeye rağmen devrimcilikte ısrar etmek isteyenlerin bugün gelip dayandıkları nokta bizi doğrulamıştır. Bir dizi gelişmenin ağır ve bunaltıcı etkisi altında, yapısal olarak zaten zayıf bu akımlar sürekli bir gerileme ve tasfiyeci çözülmenin tüketici etkisi altında giderek yolun sonuna yaklaşıyorlar. Partimiz bu sürecin dışındadır ve tümüyle ayrı bir yerde durmaktadır. Zira o geçmişle köklü bir hesaplaşmanın ürünüdür. Kendini başında itibaren yeni tarihi döneme hazırlamış, bunun bilinci, açıklığı ve dinamizmi içinde olmuştur. Bu sayededir ki, geleneksel akımlar geçmişten hazır devraldıklarını tüketip bitirir ya da çürütürken, partimiz tümüyle kendi öz çabası ve emeği ile kendini önümüzde uzanan yeni döneme hazırlamıştır. Bugünün Türkiye’sinde devrim bayrağını ancak partimizde temsil edilen işçi sınıfı devrimcileri taşıyabilir. Devrimci önderlik ihtiyacına ancak partimiz yanıt verebilir. Sınıf ve kitle hareketine devrimci müdahaleyi ancak partimiz yapabilir. Partimiz bunu başarabilecek birçok ön koşula sahiptir. Devrimci sınıf programı ve çizgisi, bunlardan ayrı düşünülemeyecek olan devrimci direnişçi kimlik, bunun ifadesi olan moral güç ve değerler sistemi yaratılmıştır. Partimiz başarılı bir politik-örgütsel gelişme çizgisine oturarak, sınıf mücadelesini daha geniş ölçekte ve daha etkin bir biçimde sürdürebileceği bir döneme girmiştir. Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin artık gerçek ve giderek güçlenen devrimci bir sınıf partisi vardır. Bugün Türkiye’de TKİP vardır! Yurtdışı örgütümüz adına sizleri partimizin yükselttiği bayrak altında toplanmaya, onun temsil ettiği büyük dava uğruna etkin bir biçimde mücadele etmeye çağırıyoruz! Yasasın Türkiye Komünist İşçi Partisi!


Üste