Logo

Kitle ilişkilerini çok yönlü kuşatma


Kitle ilişkilerini çok yönlü kuşatma!

Tüm enerjimizle devrimci sınıf faaliyetimizde karşı karşıya kaldığımız sorunları aşarak, mesafe almaya yoğunlaşmış durumdayız. Bu yoğunlaşma içerisinde sınıf eksenli kitle faaliyetimizin güçlenmesine özel bir önem verdiğimizi sıklıkla ifade ediyoruz. Yerel parti örgütlerimizde bu sorunu ele alıyor ve tartışıyoruz.

Parti yayınlarında kitle çalışmasının bir dizi yönü ele alınmaktadır. Kitlelerle üretim alanları ve yaşam alanları ekseninde “çok yönlü bağlar kurabilmek”, “kitleleri kuşatmak” ve  “kitleleri örgüleyerek sınıf mücadelesine ve devrim saflarına kazanmayı başarabilmek”... Döne döne yaptığımız bu vurguları “nasıl”, “hangi yol ve yöntemlerle” sorularıyla birlikte ele almak çalışmamızın önünü açacaktır. Bu yaklaşım aynı zamanda gündelik faaliyetimizin örgütlenmesinde işçi ilişkilerini geliştirmeye yönelik yaşadığımız tıkanma noktalarını aşmamızı kolaylaştıracaktır.

Sınıf kitlelerine devrimci önderlik edebilmenin bir yanı siyasal süreçleri doğru yorumlayabilmek, bunun üzerinden somut politikalar üretebilmektir. Diğer yanı ise kitlelelerin bir parçası olmayı başarmaktır. Bugün sınıf faaliyetimizin fabrikalardaki köklerini sağlamlaştırmak için gösterdiğimiz iradi çabamızı artırmış durumdayız. Ancak bu çabamızı örgütlerken üretim alanlarında, sanayi havzalarında işçi ilişkileriyle kurduğumuz bağımızın süreklileştirilmesini başarmaktan bilinç düzeyini ilerletmeye, ilişkiyi siyasallaştırmaya kadar geniş bir düzlemde sorunlarla karşı karşıyayız.

Seçilmiş hedef fabrikalar merkezli kesintisiz faaliyet sürdürebilmemiz, buradaki işçilerin sosyal yaşam alanları dahil çok yönlü kuşatılmasını başarmamızdan geçiyor. Bu gerçekliğin altını sıklıkla çiziyoruz. Bizim için yeni olmayan bu bakışın yaşam içerisinde uygulanmasında ciddi bir zorlanma içerisinde olduğumuzu söylemeliyiz. İlişki kurduğumuz işçilerin bilinç düzeylerini ve gündelik yaşamdaki ihtiyaçlarını ve düşüncelerini dikkate alan bir tarz izlemekte zorlanıyoruz. Eğer söz konusu olan hak arama mücadelesinin verildiği bir dönemin dışında bir işçiyle ilişki kurabilmek ise, gündelik yaşamın sınırları ve akışı içerisinde hapsolmuş bir işçi profili karşımıza çıkabiliyor. Burada işçinin sınıf kimliğinden çok nereli olduğu, hangi mezhepten olduğu öne çıkabiliyor. Bu nedenle alışkanlıkları, kültürel değer yargıları, geçmişi vb. özellikleri üzerinden ilişkiyi güçlendirecek bir hat izlemek önem taşıyor.

Pek çok işçiyle fabrikaları üzerinden temas kuruyor, fabrikalarda örgütlükler yaratmaya çalışıyor, özgün gündemler üzerinden etkili müdahalenin yollarını bulmaya çalışıyoruz. Sınıf ve kitle hareketinin bugünkü geri düzeyinin ilişkilerimizi hızla ilerletmemizin ve derinleştirmemizin önünde nesnel bir engel olarak durduğunuda sıklıkla ifade ediyoruz. Kitle çalışmasını örgütlenme ayağını hedef fabrikalarımızın içerisinde komiteler, işçi birlikleri vb. kurmak konusunda gösterdiğimiz çaba ile tamamlamaya çalışıyoruz. 

Ancak bugün sınıf hareketinin dağınık, parçalı ve örgütsüz tablosu içerisinde işçilerle ilişkilenme çabamız kısa zaman içerisinde karşılık bulamayabiliyor. Ya da işçilerin doğrudan parçası olacağı mekanizmalar, politikalarımızı ete-kemiğe büründüreceğimiz somut zeminler yaratamayabiliyoruz. Fabrikaların gündemlerine ilişkin müdahalemizi sürdürürken, mevcut durgunluk koşullarında işçilerle bağlarımızı ilerleteceğimiz üretken ilişkiler kurmak mümkün olmayabiliyor. Bu durumda ilişkimiz tekdüzeleşebiliyor.

Buna karşın iradi çabamızı çok yönlü zengin bir yaklaşımla güçlendirilmeliyiz. Böylesi bir çabanın karşılık yaratacağından kuşku duymamalıyız. Geçtiğimiz yıl bizzat parçası olduğumuz direniş ve örgütlenme deneyimlerimize ve toplam deneyimlere baktığımızda, sınıf hareketinde yeni bir canlanmanın, sınıf kitlelerinde hak arama ve mücadele eğiliminin güçlendiğini görüyoruz. İçine girdiğimiz yeni dönem sınıfın bu eğilimlerinin artacağı yeni gelişmeleri de içinde barındırıyor.

Hedef fabrikalarda genel gündemlerin özgünleştirilmesinin ve fabrika içindeki sorunların somut talepler ile mücadeleye dönüştürülmesinin başarılması, altan alta mayalanan sınıfın öfkesinin örgütlenmesinde ve bilinçli bir hatta bürünmesinde belirleyici bir yer tutuyor. Ancak bugün temas kurduğumuz işçiler sınıf mücadelesi deneyiminden yoksunlar. Bu nedenle bilinç ve örgütlenme düzeylerinin geriliğini gözeten bir emeği harcamak durumundayız.

Sınıf kitlelerinin bilinç düzeyini ilerletebilmek, onlarla güçlü bağlar kurmayı başarmaktan geçmektedir. Bu bağlar ancak fabrikada ve sosyal yaşam içerinde göstereceğimiz çaba ile kurulabilir.

İşçilerin özel yaşamlarındaki sorunlarına ilgi göstermek devrimci bağlarımızın güçleneceği somut bir alandır. Bu konuda belli eksiklikler yaşamaktayız. İşçi ilişkilerimizin aile yaşamından çocuklarının yaşadıkları sorunlara ya da onların her türlü ihtiyacını gözlemlemeye kadar düşünsel bir çaba içerisinde olmak her kadronun sorumluluğudur. Kitle çalışmasını genel bir çalışmanın ötesine çıkarmak demek, tek başına somut alanlar üzerinden somut politikalar üretmeyi başarmak demek değildir. Fabrika temeline oturmuş bir siyasal faaliyet düzeyine ulaşmayı başarmak ve bu politikanın somutlandığı fabrika hedeflerimizi tek tek örgütlemek demektir. Kitlelerin içinde kök salmak, onların gündelik yaşam içerisideki sorunları üzerinden ne düşündüklerini, ne hissettiklerini bilebilmektir. Sınıfı “kendiliğinden sınıf” olmaktan çıkararak “kendisi için sınıf” olabilmesini sağlama süreci, gündelik yaşamda kendini üretir.

İşçilerin fabrikalarında, günlük yaşamlarında karşılaştıkları sorunlara karşı ortaya koydukları tepkilere tanık oluyoruz. Her bir işçinin yaşadığı bu sorunların kaynağı kapitalizmdir. Bu sorunlara parti kadroları olarak devrimci bir alternatif yaklaşımla çözüm bulma çabamız, işçilerle bağlarımızın kuvvetleneceği bir alandır. Bu aynı zamanda siyasal bir müdahaleyi ifade eder. Böylesi bir yaklaşım içerisinde işçi ilişkilerimizi daha iyi tanıyabilir, bilinçlerine sürekli müdahale edebilme olanağına sahip olabiliriz. Bu çabamız devrimci sınıf kimliğimizin doğal bir yansıması olarak görülmeli ve zamanımız bu şekilde değerlendirilmelidir. Her bir işçi ilişkimizin kişilik-kimlik özelliklerini, olumlu yönlerini ve geri eğilimlerini değerlendirme konusu ederek sürekliliği olan bir müdahale tarzı geliştirmeliyiz.

Örneğin bugün zorunlu mesaiye bırakılmak işçiler için şikayet edilecek bir sorun olmaktan çok ellerine birkaç kuruş daha fazla para geçmesini sağlayan bir olanak olarak görülmektedir. 12 saaten fazla çalıştırılmak kanıksatılmaktadır. Ya da dinin toplum yaşamındaki etkisinin fabrikalardaki izdüşümünü birebir gözlemliyoruz. İşçilerin yaşadıkları sorunların çözümünü dinin gerçek üstü vaadlerinde aradıklarını biliyoruz. Dinsel gericilik bugün aynı zamanda sosyal ilişkiler ağı ile de işçileri gerçek anlamda kuşatmış durumda. Üretim alanlarında emek gücü sömürülen işçilerin mesai saatleri dışında dini örgütlerin kurumlarında bilinçleri bulandırılıyor. Sermaye iktidarı işçileri fabrikaları üzerinden tarikatlarda örgütleyerek sınıf mücadelesindan uzak tutmaya çalışıyor.

Kitleleri tanımadan ve yaşam alanlarında derinleşen ilişkiler kurmayı başaramadan, onlara etkili ve sürekli bir müdahale olanağını da yaratamayız.

İşçi ilişkilerimizi politikalarımız doğrultusunda harekete geçirebilmek onlara güven vermekten geçmektedir. Bu güven aynı zamanda devrimci bir bakışla kurulan sosyal ilişki zemininde şekillenir. Gündelik yaşamlarında yüz yüze kaldıkları sorunlara ortak olmayı, onlara destek vermeyi başarabilmek, bunların çözüm için azami bir çaba sarf etmek bu güveni sağlamlaştıracaktır. Kapitalizmin her türlü ilişkiyi metalaştırdığı günümüzde içtenlikle ve özveriyle ortaya konulan bu çaba işçi ilişkilerimizi etkilemeyi kolaylaştıracaktır.

Fabrikada, sokakta, evde kitlelerin düşüncelerine kulak vermek, kitleleri anlamanın bir adımıdır. Kitlelerin içinde bulunduğu durumu görebilmek, ona önderlik edebilmenin koşuludur. İşçi sınıfının dinsel gericilik ve şoven milliyetçilik başta olmak üzere burjuva ideolojisinin her türlü rengi ile kuşatıldığı bugün işçi ilişkilerimizin gündelik sorunlarına ortak olmak siyasal bağlarımızı güçlendirecektir.

İşçilerin sınıfın bir parçası olduklarını bilincine varmalarını sağlamak için kitle bağlarını geliştirmeli, sınıf faaliyeti içerisinde bu alandaki zayıf yönlerimizi güçlendirmeliyiz.

B. Emek


Üste