Logo

Sınıf hareketinin önündeki yasalcı-icazetçi engeller


Sınıf hareketinin önündeki
yasalcı-icazetçi engeller

İşçi sınıfı bugün çok yönlü bir kuşatma ve cendere altında. Bu durum sınıf hareketinin bağımsız devrimci bir çizgide gelişimini zora sokmakta ve sakatlamaktadır.

Bu kapsamlı kuşatmada ağırlığı toplumsal yaşamı saran gerici burjuva siyasal atmosfer oluştururken (düzen solu, dinci gericilik, şoven milliyetçilik vb.), liberal-reformist sol akımlar ve Kürt hareketinin ideolojik-politik etkisi de bir başka cepheden tamamlamaktadır. Bu etkenlere, sendikal bürokrasisinin tablosu ile komünist hareketin sınıfı devrimcileştirme çabalarının yetersiz kalması da eklenmelidir. Tüm bu etkenler, sınıf hareketinin devrimci bir çizgide gelişmesinin önünü kesmektedir.

TKİP IV. Kongresi’nin sol hareketin genel tablosuna dair yaptığı şu tespit durumu özetlemektedir:

“Ara akımların tasfiyesi ile birlikte solda tablo artık çok daha net bir görünüm kazanmıştır. Artık sahnede kendi konum ve kimliklerini açık ve net bir biçimde temsil eden üç temel akım vardır. Küçük-burjuva sosyalizminin reformist kanadı esas olarak TKP, ÖDP, EMEP ve Halkevleri tarafından temsil edilmektedir. Küçük-burjuva sosyalizminin devrimci kanadını kentsel tonda DHKP-C ve kırsal tonda MKP temsil etmektedir. Devrimci proletarya sosyalizminin temsilcisi ise TKİP’dir.

 “‘90’lı ilk yıllardan farklı olarak bugünün Türkiye’sinde birleşik bir ağırlık oluşturan bir devrimci hareket olgusundan sözedecek durumda değiliz artık. Geleneksel halkçı devrimci akımlardaki geniş çaplı çözülme ve tasfiye bu zemini ortadan kaldıralı yıllar oldu. Bu olgu reformist akımlara geniş bir alan açmakta, onların gerçekte devrimin potansiyelini oluşturan güçleri saflarına çekmelerini ve devrimci kimlik yönünden sürekli heba etmelerini kolaylaştırmaktadır.

“Bu durumu gözönünde bulunduran TKİP IV. Kongresi, bir yandan reformist akıma karşı sistemli bir ideolojik mücadele ile politik teşhir görevine işaret ederken, öte yandan partinin sınıf hareketi ekseninde devrimci bir güç odağı olarak öne çıkmasının özel önemine dikkat çeker.”

Bu tabloda üzerinde durmak istediğimiz nokta, reformist solun sınıf hareketini geriye çekici ve bozucu etkisidir. Bunu kolaylaştıran ve dayanak oluşturan zeminlerden birisi, sendika bürokrasisinin sınıf hareketi üzerinde kurduğu tahakkümdür. Reformist sol, sendikalara çöreklenmiş bürokratların yardım ve desteğiyle sınıf hareketinin ileriye doğru her çıkışını geriye çekmektedir. Mücadele yasal sınırları zorlamaya ve militan bir karakter kazanmaya başladığı andan itibaren önüne dikilmekte, böylece ileri bir mecraya yönelmesini engellenmektedir. Son yıllarda gündeme gelen bir dizi işçi direnişi, sendikal örgütlenme girişimi ve eylemler buna tanıklık etmektedir. TEKEL ve Çel-Mer direnişleri, Daiyang-SK grevi bunun çarpıcı örnekleridir.

Öte yandan, geleneksel halkçı akımlar da sınıf hareketinin gelişimini zora sokan bir rol oynamaktadır. İdeolojik-politik çizgideki zaafiyetleri ve bundan beslenen pratikleri buna yol açmaktadır. İşçi sınıfına güvensizlik sadece ideolojik-politik planda yaşanmamakta, pratikte de sınıfa uzaklık olarak kendini göstermektedir. Sınıf hareketinde dönemsel çıkışların yarattığı kendiliğinden yönelim, hareketin geriye çekilmesi ile birlikte sınıftan uzaklaşma olarak kendini göstermektedir. İdeolojik-sınıfsal kimliği nedeniyle, elindeki güç ve imkanları sınıf hareketine yöneltmekten, sınıfı devrimcileştirmeyi hedefleyen istikrarlı bir çalışma yürütmekten uzak bir pratik içindedir. Yöneldiği kadarıyla da, daha çok kendi dar grupsal hesaplarının yön verdiği bir pratik çaba sergilemektedir. Bu da reformizmi güçlendiren bir rol oynamaktadır.  

Sendikal bürokrasi barikatı

Sendikal bürokrasi yıllardır sınıf hareketinin önündeki en temel engellerden biridir. “Sınıf sendikacılığı” iddiası taşıyanlar da buna dahildir. AKP zulmüne karşı milyonları ayağa kaldırmak iddiası ile ortaya çıkanların hazin tablosu gözler önündedir. Değil milyonları ayağa kaldırmak, kendi iç çatışmaları ve koltuk hesapları nedeniyle, sermayenin çok yönlü saldırıları karşısında sınıfı savunmasız bırakmaktadırlar. Dahası, sendikal alanı savundukları siyasal anlayışların arka bahçesi haline getirmekte, grupsal çıkarlar için heba etmektedirler. 

Sınıf devrimcilerinin sınıf hareketini devrimcileştirme çabalarının önünü kesmek için ise her türlü çabayı ortaya koymaktadırlar. Sınıf mücadelesinin güncel görev ve sorumlulukları sözkonusu olduğunda hızla ortalıktan kaybolanlar, sınıf sendikacılığının gerektirdiği sorumluluklardan çeşitli bahanelerle imtina edenler, sınıfı devrimci bir çizgide harekete geçirme çabasını kesintisiz olarak sürdürenleri ise gerici bir tutumla etkisizleştirmeye çalışmaktadırlar. Sendikal alanı sınıf devrimcilerine kapatmaya çalışırken, kendi siyasal anlayışlarının temsilcisi reformist sol güçlere ise sonuna kadar açmaktadırlar.

Reformist solun bozucu ve geriye çekici rolü

Son yıllarda geleneksel halkçı akımlardaki çözülme ve tasfiyeye bağlı olarak reformist sol güçlere geniş bir alan açılmaktadır. Sermaye devletinin geleneksel halkçı akımlara yönelik sistemli saldırısı da bunu kolaylaştırmaktadır.

İşçi sınıfın militan mücadeleye yöneldiği her durumda reformizm bunun karşısına dikilmekte, sınıf hareketinin her ileriye çıkışının önüne çıkmakta, bu çıkışları yasalcı-icazetçi bir zemine hapsetmektedirler. Düzen karşısındaki konumlanışları bunu gerektirmektedir.

Reformist solun düzen içi konumu ve mücadele pratiği, sınıf hareketini devrimci bir çizgide geliştirme çabasını kesintisiz olarak yürüten sınıf devrimcilerine karşı da burjuva ayak oyunlarına, kirli yol ve yöntemlere başvurmalarına yolaçmaktadır.

Devrimci siyaset sahnesine çıkışımızdan bugüne çeşitli reformist sol çevreler sınıf devrimcilerine karşı bu yol ve yöntemleri kullandılar. Bugün ise çok daha pervasız bir biçimde başvurmaktadırlar. Sınıfın geri bilincine seslenmekte, sendikal bürokrasisinin sunduğu zemin ve imkanlara dayanarak, sınıfı devrimcileştirmeyi hedefleyen her çaba ve girişim karşısına gerici bir tarzda dikilmektedirler. Devrimci siyasal mücadelenin bedellerini ödemekten kaçınan bu çevreler, bir taraftan “devrimci”, “komünist” olma iddialarını sürdürürken, öte taraftan sınıfın bağımsız devrimci hareketini ve pratiğini geliştirmeyi esas alan sınıf devrimcilerine karşı düzen gericiliğinin kullandığı silahları kullanmaktan çekinmemektedirler.

Sınıf hareketinin bugünkü geri ve parçalı tablosu bu silahların kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. Ancak sınıf hareketinin ileriye çıkışı, düzeninin icazet alanının dışına çıkmayı zorlayan militan bir eylemlilik süreci bu söylemleri yerle bir edecektir. Zira bu çevreler sınıf hareketinin düzenin sınırlarını zorlayacak eylemli çıkışını ne ideolojik-politik ne de pratik olarak kucaklayabilme olanaklarına sahiptirler.

Sınıf devrimcileri reformist sola karşı ideolojik mücadele ve politik teşhirin gereklerini yerine getirecekler ve karşılarına çıkan engelleri aşarak sınıfı devrimcileştirme çabasını kesintisiz olarak sürdürecekler.


Üste