İddianız büyükse
ufkunuz engin olmalı!
Devrim yapma iddiası, devrimin gücünü örgütleme sürecinde, işçi sınıfı ve emekçi kitleler içerisinde örgütlenme pratiğinde kendisini ortaya koyar. Bu konuda ortaya konulan çaba, ısrar ve yönelim, esasta devrim konusundaki iddia ve kararlılığın bir göstergesidir. Zira günümüz dünyasının biricik devrimci sınıfı olan işçi sınıfı örgütlenmeksizin, onun öncüleri devrime kazanılmaksızın, değil devrimi gerçekleştirmek gündelik olaylara dahi müdahale etmek mümkün değildir. Her gerçek devrimci parti bu yalın gerçeğin bilinciyle yüzünü devrimin gücüne, işçi sınıfına döner. Bütün güç ve olanaklarını devrimci çizginin ve politikanın hayat bulacağı sınıflar mücadelesinde rolünü oynamak doğrultusunda kullanır. Başta büyük Ekim Devrimi olmak üzere tüm tarihsel deneyimler bunu tüm açıklığıyla göstermektedir.
Bugün darlığı kırma ve enginlerle buluşma iddiasını daha güçlü bir şekilde önüne koymuş bulunan komünistler, işçi sınıfı ve emekçi kitleler içerisinde yürüttükleri parti faaliyetine hep bu gözle bakmalı, atılan her adımın devrimle ilişkisini sıkıca kurabilmeli, gündelik faaliyette devrime hizmet etmeyen ve bu temelde sonuçlar üretmeyen her türlü işi bir kenara bırakmasını bilmelidirler. Bu ise kitle çalışmasında var olan tarzı, yol ve yöntemleri yaratıcı bir sorgulamanın konusu haline getirmekle mümkün olabilir ancak.
Unutulmamalıdır ki, siyasal yaşamda sonuç vermeyen her türlü çaba sadece zaman ve enerjinin tüketilmesine, devrimin güç ve olanaklarının biriktirilememesine yol açmaktadır.
Kitle çalışmasında yerleşik kalıplar ve rutin yaratıcığı öldürüyor
Siyasal yaşamda çalışma tarzı sorunu, toplam parti faaliyetinin seyrini ve sonuçlarını belirleyen bir rol oynamaktadır. Bu dolaysız olarak kitle çalışması için de geçerlidir.
Komünistler olarak, son dönemde çalışma tarzı sorunlarının altını döne döne çizmemize rağmen bu alanda henüz anlamlı bir mesafe alabilmiş değiliz. Bunun gerisinde, kitle çalışmasında aşılamayan tarz, kalıplar ve alışkanlıklar yer almaktadır. O halde yüklenilmesi gereken halka hala da kitle çalışması tarzımız, bu konuda gelişim süreçlerimize ayak bağı olan kalıplar ve alışkanlıklarımızdır.
Devrimci yaşamda yerleşik alışkanlıklar ve kalıplar yaratıcılığın baş düşmanıdır. Kitle içerisinde yürütülen parti çalışması açısından da bu böyledir. Eğer bu alışkanlıkların üzerine gidilemezse, bütün bir devrimci faaliyet aynılaşır. Hayatın devrimci devinimi silikleşir. Canlı özü kaybolur. Rutinin en büyük tehlikesi tam da buradan gelir.
Oysa devrim ve devrimcilik doğası gereği canlı ve dinamiktir. Yeniyi kurma iddiası, eski olanla sürekli bir mücadeleyi gerektirir. Fakat görülmektedir ki, yerleşik alışkanlıklar ve kendini tekrar eden bir faaliyet tarzı, eskiden kopmayı zora sokmaktadır. Bugün saflarımızda kitle çalışmasında gereğince bir yenilenmenin yaşanamamasının gerisinde bu yatmaktadır. Bunun içindir ki gerçek anlamda bir zihniyet değişimi büyük bir önem taşımaktadır. “Çalışma tarzında köklü bir değişime yönelebilmek, yıllar içinde oluşan alışkanlıkları, ölçüleri ve kalıpları geride bırakabilmek öncelikle zihniyet değişimini gerektiriyor. Zira, sorunlar üzerine yoğunlaşma ve güçlü bir iradi yüklenme ancak köklü bir zihniyet değişimi üzerinden mümkündür.” (Ekim, sayı: 287, Şubat 2013)
Bahar dönemi tablomuz bu gerçekliği bir kez daha gözler önüne sermiştir. Peki, bu zihniyet değişimi nasıl gerçekleşecektir? Bunun ilk adımı, mevcut pratiğin somut müdahalelerle değiştirilmesidir. Yani bu doğrultuda adımlara atmaktır. Dönüştürücü bir müdahale pratiği, bugüne kadar kafalarda oluşan ölçü ve kalıpların parçalanmasının zeminini döşeyecektir. Zira sorunları üreten zemine pratik olarak yönelmeden gerçek bir zihniyet değişimi de sağlanamaz.
Zihniyet değişiminin gerçekleşebilmesi, devrimci eleştiri silahının da etkin ve kesintisiz kullanılmasını gerektirmektedir. Var olanın devrimci eleştirisi yapılmadan, yılların alışkanlıkları ve kalıplar aşılamaz.
İddianız büyükse ufkunuz engin olmalı
Siyasal yaşamda ve her alanda darlığı kırmak için herşeyden önce devrim iddiasına uygun bir ufka sahip olmanız gerekir. Zira devrim iddiası, dünyayı değiştirme iddiasıdır ve bu büyük iddiayı ancak yüzünü geleceğe dönenler, ufkunu engin kılanlar taşıyabilir. Bugünün darlığı ile hareket edenler, geleceği görmekte zorlananlar ve her türden “olmazcılar” bu iddiayı taşıma gücünü gösteremezler.
Parti bu nedenle ufku geniş tutmayı, düşünsel darlığı kırmayı öncelik olarak belirlemiştir. “Darlığı kırmaya öncelikle kafamızdaki bir takım kalıpları kırmakla başlamalıyız. Ufkumuzu daraltan, hayallerimizi dizginleyen, bizi alışılmış olana tutsak eden, tüketici rutine bağlayan, yaratıcılığımızı felce uğratan, kısırlaştıran tüm ölçüleri, tüm kalıpları kırıp atmalıyız. Bugüne kadarki bütün başarı ölçülerimizi radikal bir biçimde değiştirmeliyiz. Küçük grup psikolojisine, mezhepçi zihniyete özgü darlıklara ve sınırlılıklara saflarımızda yaşam hakkı tanımamalıyız. Siyasal çalışmanın hedeflerini belirlerken ve başarıyı değerlendirirken ufkumuzu geniş tutmalı, inançlı ve iddialı olmalı, yıla yılları sığdırmak azmiyle hareket etmeliyiz.” (TKİP IV. Kongresi Kapanış Konuşması’ndan...)
İşte böylesi bir yaklaşım ve buna uygun bir pratik yönelimle ancak sınıf-kitle çalışmasında amaca uygun bir tarza kavuşabiliriz.
Çözüm hayatın içerisinde!
Bütün bu tartışmaların sonuçlarını üreteceği alan yaşamın kendisidir. Dolayısıyla müdahalenin gerçekleşeceği alan da siyasal yaşamın canlı-dinamik özü olmalıdır.
Peki bu nasıl olacaktır? Faaliyetin çok yönlü eleştirisiyle, mevcut pratiğin döne döne değerlendirilmesiyle. Kitle çalışmasının rutinden, kendiliğindencilikten ve alışkanlıklardan çıkarıp planlı bir çalışmaya dönüştürülmesiyle. Bu temelde denetlenebilir ve müdahale edilebilir hale getirilmesiyle... Zira planlı çalışma demek faaliyetin bir takım hedeflere bağlanması demektir. Planlı çalışma demek disiplin, denetim ve müdahale demektir. Planlı çalışma demek faaliyete yön vermek demektir.
Planlı bir çalışmayı hayata geçirmek için üzerinde hareket edilen zeminin tanıması büyük önem taşır. Eldeki güç ve olanakları bilmek, doğru yönlendirmek için onları tanımak fazlasıyla önemlidir. Bu devrim davasına kimden ne alacağını bilmek demektir. Var olan enerji ve olanakları devrim davası uğruna hedefli bir şekilde seferber etmek demektir. Herkese yapabileceği işleri bulup tanımlamak demektir. Dolayısıyla “çözüm hayatın içindendir” vurgusu burada anlam kazanmaktadır. Darlığı mı kırmak istiyoruz? O halde etrafımıza o genişlikte bakmalı, devrimin güç ve olanaklarını hayatın içerisinden bulup çıkarmayı başarmalıyız.
Bu nedenle başarılı bir sınıf kitle çalışması için kendiliğindenci değil planlı bir çalışmayı, rutin değil dinamik bir çalışma tarzını saflarımızda oturtmayı başarmalıyız. Zira ufuktan, hedeften, dinamizmden ve plandan yoksun bir çalışma gündelik olarak sağa sola koşuşturmaktan öte bir sonuç yaratmayacaktır.