Sınıf çalışmamızın bir parçası olarak işçi-emekçi kadın çalışmasında yaşanan zorlanma alanlarından biri de ajitasyon-propaganda alanında karşılaşan sorunlardır. Kapitalist düzenin çifte sömürü, baskı ve çok yönlü kuşatması altındaki kadınlara ulaşmak daha fazla çaba ve enerji gerekmektedir. Bunun kendisi bir zorluk gibi görünse de, kapitalist düzenin her gün döne döne ürettiği sorunlar kadınlarda ciddi tepkiler biriktirmektedir. Bu tepkileri devrimci sınıf mücadelesine kanalize edebilmek, sorunun çözümü konusunda doğru temelde bilinçlendirmek gibi görevlerimiz var. Bu nedenle işçi-emekçi kadınlara yönelik ajitasyon ve propaganda önemli bir yerde durmaktadır.
Genel anlamda ajitasyon kitleleri harekete geçiren, kitlelerde birikmiş tepkiyi eyleme dökmeye çağıran bir içeriktedir. Propaganda ise daha çok bir fikri-konuyu yayma anlamını içerir. Yazılı, sözlü ve görsel araçlarla yapılırlar.
İşçi-emekçi kadın çalışmasında belirlenmiş alanlar üzerinden -bu fabrika ya da işçi havzası olabilir- yoğunlaşan bir çalışma öncelikli bir ihtiyaçtır. Böylelikle belirlenen hedef kitleye seslenişin düzenli ve sistematik hale gelmesi, ajitasyon-propaganda çalışmalarının daha isabetli olmasını sağlayacaktır.
Bu aynı zamanda çalışma yürütülen alanı tanıma, sorunlarını tespit etme ve politika üretmeyi kolaylaştıracaktır. Bu, ajitasyon-propaganda araçlarının diline ve içeriğine de yansıyacaktır. Zira çoğunlukla bu alanda karşımıza çıkan “dışarıdan seslenme”, “üstenci üslup”, “kitlenin ruhunu yakalayamama” gibi sorunlar daha kolay aşılabilecektir.
İşçi-emekçi kadınlarla gerek evlerinde gerekse çalışma alanlarında yaptığımız sohbetler ve gözlemlerden öğrenmeli, sorunları isabetli tespit etmeli, buna uygun bir ajitasyon-propaganda geliştirmeliyiz. Sürekliliği olan böylesi bir çalışma “zamanlama” sorununu da çözecektir. Zira güncel siyasal gelişmeleri zamanında yakalayıp, buna uygun bir ajitasyon-propaganda yürütmek, yapılan çalışmanın etkisini artıracaktır. Öte yandan sistemli bir çalışmanın getireceği “ustalaşma-uzmanlaşma”nın önemi de unutulmamalıdır.
Değinilmesi gereken bir diğer nokta da, ajitasyon-propagandada tekyanlılıktan çıkmaktır. Böylesi bir çalışma, zamanla yapılanı bir “iş” haline soktuğu için, sıradanlaşabilmekte, bu da verimi ve yaratıcılığı köreltmektedir. Bu açıdan ajitasyon-propaganda çalışmalarına önden hazırlık yaratıcılığı da geliştirecektir. Örneğin bir bildiri dağıtımı söz konusu olduğunda, dağıtım biçiminde yapılan küçük bir farklılık dahi bildirinin etkisini artırabilir. Bu çalışmada kültür-sanat alanını da etkin kullanabilmeliyiz.
Çalışma yürütülen alanın çok yönlü bilgisine sahip olmak, hem pratik müdahale içinde politika üretebilmek, hem de yapılan propaganda-ajitasyonun etkisini arttırabilmek için gereklidir.
Kadın sorununa dair teorik-güncel eğitim çalışmalarının sürekliliği ise, konuya hakimiyet sağlayacak, bu da ajitasyon-propagandanın diline ve içeriğine yansıyacaktır.
Tüm bunlar düzenli toplanan ve tartışan çalışma birimlerinin varlığı ile mümkündür. Tek tek yoldaşlar bu konuda yetenekli olabilir; ancak önemli olan, bu yeteneğin kendini örgütlü bir çalışma içinde üretebilmesidir. Sadece planlama için bir araya gelmemek, işçi ve emekçi kadınların sorunları ve taleplerini güncel gelişmeler ışığında çok yönlü tartışmalarla ele alabilmek gerekir.
Özetle, işçi ve emekçi kadın çalışmasında ilerlemek, politikalarımızı onlara ulaştırmak, bu alanda yaşanan sorunları aşmak için daha fazla çabaya, yaratıcı yol ve yöntemlere ihtiyaç vardır.