Logo

Kadroların marksist eğitimi sorununa gerekli önem verilmelidir


Kadroların marksist eğitimi sorununa gerekli önem verilmelidir

 

Marksist-leninist yöntem siyasal mücadele sahnesine çıktığı andan itibaren komünist hareketin temel rehberi olmuştu. Komünistler “yeni bir kültür yeni bir gelenek” şiarı ile ortaya çıktıklarında, arkalarına aldıkları kuvvet marksist-leninist birikimden başka bir şey değildi. Geleneksel sol hareketle konulan ayrım çizgileri hiç de sosyalist devrimi savunmakla ilgili değil, marksist yöntemin uygulanması, süreçlerin bu bilimsel birikimin ışığında değerlendirilmesi ve gereken sonuçların çıkarılmasıyla ilgiliydi. Bu konuda EKİM 2. Genel Konferansı’ndaki değerlendirmeler ve tartışmalar yeterli açıklıktadır.

20 yıllık tarihimiz bu bilimsel kavrayışa nasıl sadık kaldığımızın da tarihidir. Tasfiyeci rüzgarlar ve dönemsel gelgitlere kapılmadan, sınıfın tarihsel misyonunun bilinciyle yürünen 20 yıllık yolda marksist yönteme bağlılık sayesinde devrimci kalmayı başarabildik.

EKİM’den Parti’ye giden süreçte marksist-leninist bakışaçısında ısrar partimizin en önemli üstünlüğü olmuştur. Elbette yazının konusu bu değil, fakat buradan hareketle, marksist-leninist teoriye olan yabancılaşma sorununu tartışmaya açmaktır. Bugün gelinen yerde partinin yönetici organlarıyla militanları arasında bu konuda bir açı ortaya çıkmıştır. Sıklıkla ifade edilen “genç ve deneyimsiz kadroların” en önemli eksikliklerinden biri, markist teoriye olan mesafeleri, bu alandaki belirgin boşluklarıdır. Marksizmi salt parti yayınlarından öğrenmek, parti yayınları aracıyla devrimcileşmek, yeni dönem kadrolarının temel yönelimidir. Soruyu şuradan sormak gerekir. Bugün kaç tane yoldaşımız Marksizmi temel kaynaklarından öğrenerek kendini geliştirme ve partinin kolektif birikimine katkı sunma eğilimindedir? Sorunun cevabı, Ümit yoldaşın deyimiyle, ortodoks marksist sayılabilecek bir hareket için pek kabul edilebilir değildir.

Marksizmi kaynağından öğrenme ve özümseme yönünde parti tabanında bir isteksizlik olduğunu söylemek gerekiyor. Bunun nedeni ise elbette tek tek kadroların bilinci ile açıklanamaz. Partinin yönetici organları da bu konuda yeterli müdahaleyi gerçekleştirememektedirler. Dönüp bakıldığında, yayınlarımızda düzenli olarak kadro sorunu tartışılmakta ve her defasında kadroların çok yönlü eğitimi üzerinde durulmaktadır. Ama çubuk bükmek adına ideolojik eğitim sorunu yeterince vurgulu bir biçimde ortaya konulmamaktadır. Bu sorun daha çok partinin süreçleri ve süreçlere uyum düzeyinde ele alınmaktadır. Bu tartışmaların önemi yeterince açıktır. Ancak bu temel marksist eğitim sorununu geri plana düşürmemelidir. Bunun bir parti tüzüğü maddesi olması bir yana, kadrolarımızın sözkonusu tartışmalardaki dönüşümlerinde alınacak mesafe ile marksist eğitim bir uyum içerisinde olacaktır. Marksizm üzerine kulaktan dolma bilgilerle kadrolar nasıl partinin işaret ettiği düzeye çekilebilir?

Kuruluş dönemi kadrolarının inisiyatifli olması, yaratıcılıkları ve daha bir dizi özellikleri yeni dönemin “genç ve deneyimsiz kadroları” ile kıyaslanmakta, arada bir açı olduğundan yakınılmaktadır da, nedense o dönemki marksist birikim üzerinden tek kelime edilmemektedir. Bu konu adeta kadroların bireysel inisiyatifine bırakılmış durumdadır. Bu da haliyle günlük mücadele içerisinde vakit sıkıntısı çeken yoldaşların ilk aksattığı alan olmaktadır.

Marksist eğitim kadroların inisiyatifine bırakılamaz. Partinin bu konuda net bir eğitim politikası olabilmelidir. Özellikle yerel yönetici yoldaşların gerekirse tek tek kadrolara dönük ideolojik eğitim politikası olmalıdır. Bunun dışında “okumak gereklidir” türünden yinelemeler kadrolar için pratik bir yönelim yaratmayacaktır.

A. Demir

 

 


Üste