Bahar dönemi aynasında kitle çalışmamızın sorunları
Komünistler olarak bahar gündemleri üzerinden yoğun bir faaliyet sürecini geride bıraktık. Ortaya çıkan tabloyu enine boyuna ele almak, politik-örgütsel sonuçlar çıkarmak ve buradan hareketle yeni faaliyet dönemine somut değerlendirmeler üzerinden girmek sorumluluğu ile yüzyüzeyiz. Bunu en başta 1 Mayıs aynasından yansıyanlara bakarak, partinin dönemsel olarak saptadığı hedefler üzerinden katettiği mesafeyi ya da sorun alanlarını ortaya koyarak yapabilmek ayrı bir önem taşıyor.
Bu süreci elbette her bir parti örgütü bizzat kendi faaliyet alanlarından doğru işletecektir. Nerelerde yol katedildi, nerelerde tıkanıklık yaşandı, her birisi parti örgütleri ve partili güçler tarafından tartışılarak sonuçlar çıkartılacaktır. Fakat tüm sonuçlarıyla birlikte bu tartışmayı en başta kitle çalışmasını kesen boyutları üzerinden yapabilmek, yeni dönem açısından ayrı bir önem taşımaktadır.
Yöntem sorunu üzerine
Parti olarak bahar dönemi boyunca bir dizi gündem üzerinden kitlelere yönelen bir faaliyet süreci işlettik. Bu süreçte bir dizi aracı bir arada kullandık. Kimi etkinlikleri hayata geçirdik ve olanaklı olduğu koşullarda eylemsel süreçler örgütledik. Elbette bunun kendisi toplamında büyük bir emek, büyük bir çaba anlamına geliyor.
Fakat komünistler olarak yoğun bir enerjiyle yüklendiğimiz bahar sürecinin ardından buna uygun sonuçlar elde etmekte zorlandığımız bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor. Bunun kendisi kitle çalışmamız açısından yeni bir durum ya da yeni bir tartışma konusu değil elbette. Geçtiğimiz yıllarda da sorun farklı yönleri ile ortaya konulmuş, çeşitli tartışmalara konu edilmişti. Ancak komünistler olarak gelinen yerde bu sorun alanına yöntemsel bir açıklık getirme ihtiyacıyla yüzyüzeyiz.
Denilebilir ki, sorun kitle çalışmasında uygulanan yol ve yöntemler üzerinden yaşanmaktadır. Ya da sorun nesnel koşullarla ilgilidir; sınıf ve kitle hareketinin verili tablosu, sınıfın bilinç ve örgütlenme düzeyi, yürütülen kitle çalışması üzeriden istenilen sonuçları almayı zora sokmakta, bu koşullarda genel bir kitle çalışması üzerinden bire bir sonuçlar elde edebilmek kolay olmamaktadır.
Elbette nesnel koşullar yürütülmekte olan siyasal çalışmayı sonuçları üzerinden etkilemektedir. Fakat sorun, ortaya konulan çaba ile sonuçlar arasındaki “açının”, günün koşullarından, nesnel dengelerinden ötesinde olmasıyla ilgilidir. İşin yöntemsel boyutu budur ve buradaki tartışma adı geçen mesafenin giderek azaltılması, olağan denebilecek sınırlara çekilmesi tartışmasıdır. Yani nerelerde yanlış yapılmaktadır, eksik ve zayıf kalan kalan yan nedir çerçevesinde gündeme gelen bir yöntem tartışmasıdır.
Bu açıdan partinin tüm güçlerinin ve örgüt platformlarının kitle çalışmasında yönteme dair verimli bir tartışma süreci işletebilmesi bu alanda mesafe katetmek bakımından önemli bir yerde durmaktadır. Bunu sadece son bahar döneminin verileri üzerinden değil toplam 25 yıllık deneyim ve birikimimiz üzerinden yapabilmek, dahası dışımızdaki deneyimlerden faydalanarak tartışmanın kapsamını genişletmek ayrıca önem taşımaktadır.
Kitleleri taraflaştırmalıyız
Kitle çalışmasında yöntem denilince, ilk olarak ajitasyon-propaganda, eylem ve örgütlenme ilişkisi akla gelir. Daha güncel bir tanımla, kitleleri taraflaştırmak, harekete geçirmek ve bu hareket zemini üzerinden örgütlenmek kitle çalışmasının temel ayaklarını oluşturmaktadır.
Burada ilk halka, yani çalışmanın kitleleri taraflaştırma boyutu büyük bir önem taşımaktadır. Zira siz hedeflediğiniz alanlarda sınıf ve emekçi kitleleri parti politikaları doğrultusunda bir taraf haline getiremiyorsanız zaten harekete geçirme olanaklarından da yoksunsunuz demektir. En genel anlamıyla sınıfı devrime kazanma süreci tam da düzen-devrim ekseninde taraf haline getirmekle mümkün olabilir. Kazanmanın yolu taraflaştırmaktan geçmektedir ki bunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bu noktadaki her türlü belirsiz ya da hedefsiz yaklaşımlar kitleleri kazanma sürecini sakatlayacak, dahası şu veya bu biçim altında düzen kanallarına itecektir. Son 1 Mayıs tablosu üzerinden bunu rahatlıkla görebiliriz. Onbinlerce emekçi ya politik kortejlerin dışında hareket ederek 1 Mayıs’a katıldı ya da şu veya bu reformist çevrenin çağırısına yanıt verdi. Bu veriler bile kitleleri devrimci politika etrafında saflaştıramamanın sonuçlarını ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla yeni faaliyet döneminde kitle çalışması planlanırken, hedef alanlarda partinin çeperini genişletmeyi, bu eksende sınıf ve emekçi kitlelerle temas noktalarını çoğaltmayı ve buradan hareketle taraflaştırmayı saflarımızda özel bir kaygı haline getirebilmeliyiz. Kullanılacak araçlar tanımlanırken, yapılacak eylem ya da etkinlikler tartışılırken, kitleleri saflaştırmak ve parti politikaları ekseninde yan yana getirmek bakışı öne çıkarılmalıdır. Kaldı ki ne kadar çok insanı taraf haline getirirseniz hareket ve örgütlenme zemininiz o kadar genişler. Süreçlere müdahale gücünüz ve organizasyon kabiliyetiniz o denli artar. Ancak böylesi bir yaklaşım, ortaya konacak enerji ile sonuçlar arasındaki mesafeyi kapatabilir. Ancak bu bakışın ürünü olarak saptanacak yöntem ve araçlar isabetli olacak ve sonuç yaratacaktır.
Kitleleri saflaştırmak açısından propaganda-ajitasyon çalışmasının önemi
Devrimci bir parti için genel olarak propaganda-ajitasyon çalışması, kitleleri kazanmak ve harekete geçirmek açısından temel bir işleve sahiptir. Zira devrimci propaganda-ajitasyon faaliyeti, gerek saptanmış politikaların dolaysız bir şekilde yığınlara taşınmasının gerekse bu politikalar etrafında emekçilerin harekete geçirilmesinin en etkili araçlarından birisidir. Dahası bu yöntemin gücü ve kitleler üzerindeki etkisinin bilincinde olan burjuvazi ajitasyon ve propagandadan hiçbir zaman vazgeçmemiş, dünden bugüne tüm incelikleri ile uygulayagelmiştir. Bugün çeşitli gündemler üzerinden dev medya kuruluşlarının, dünya çapında etki alanına sahip olan internet ağının ya da yeri geldiğinde herhangi bir mahalle derneğinin burjuvazi tarafından etkin bir şekilde kullanıldığını biliyoruz. Zira sınıf düşmanı bütün bunları kullanarak emekçilerin evlerine, işyerlerine, sokaklarına, yani bütün yaşam alanlarına girdiğinin ve bu yolla kendi politikaları doğrultusunda saflaştırdığının fazlasıyla bilincindedir.
Dolayısıyla kitlelere yönelik çalışma yürüten parti örgütlerinin propaganda-ajitasyon faaliyetinin etkisi ve işlevini bu kapsamda ele alması büyük bir önem taşımaktadır. Yani kitle çalışmasında emekçilerin bütün bir yaşamına girmeyi hedefleyerek hareket edebilmek, kullanılacak olan araçları buna göre seçmek kritik bir yerde duruyor. Bunun kendisi ise öncelikle yerel parti örgütlerine büyük bir sorumluluk yüklüyor. Zira merkezi olarak saptanmış politikaların yerelleştirilmesi, bu doğrultuda etkin bir kitle çalışmasının hayata geçirilmesi en başta yerel parti örgütlerinin önünde duran bir sorumluluk alanıdır. Kaldı ki parti, merkezi olarak saptanmış politikalarını gazete, web sayfası, afiş vb. merkezi araçlar üzerinden kitlelere sistematik olarak taşımaktadır. Fakat yerellerde hayata geçirilecek olan ajitasyon-propaganda faaliyeti salt bir takım merkezi araçların tüketilmesine indirgenemeyecek denli önemli bir konudur. Toplumun taraflaştığı, harekete geçtiği tarihsel dönemlerde bu tarz merkezi araçların elbette çok daha özgün işlevleri olacaktır. Ama günümüz koşullarında kitleleri saflaştırmak ve harekete geçirmek söz konusu olduğunda, yerel çalışmalar daha kritik bir yer tutmaktadır.
Dolayısıyla yeni dönemde yerel parti örgütlerinin üzerinde hareket ettiği zemine tam bir hakimiyet içerisinde olması, merkezi politikaları zengin araçlarla ve güçlü bir ajitasyon-propaganda faaliyeti üzerinden yerelleştirebilmesi kitle çalışmasının bir başka temel ayağını oluşturmaktadır.
Esnek örgütlenmeler
Bir dizi alanda partinin yılları bulan bir faaliyet süreci var. Bu alanlarda çeşitli kurumlarımız, derneklerimiz, işçi birliklerimiz, belli yönleriyle kitle örgütü diyebileceğimiz esnek araçlarımız var. Dahası bizim bizzat içerisinde yer almadığımız, şu veya bu ayrımlar üzerinden kurulmuş kurumlar ya da kitle örgütleri var. Kitlelere müdahalenin esnek zeminleri bunlar. Buralar, parti politikaları ile emekçi kitlelerin dolaysız bir şekilde buluşabileceği, en azından düzenle karşı karşıya geldiğinde, taraflaştığında, mücadeleye yöneldiğinde kendisini bulabileceği zeminler. Ama bu türden eğilimler kitle hareketinin kabarmadığı dönemlerde kendiliğinden karşımıza çıkmıyor. Bugün için duyarlı, görece politize olmuş kimi öncü işçiler ya da gençler tekil olarak bu alanlara kendiliğinden yönelebiliyorlar. Ya da düzenin şu ya da bu saldırısı üzerinden harekete geçen tepkili kitleler buralara hızla yönelebilirler. Bu zeminler üzerinden kitleleri taraflaştırmak, devrimci bir temelde buluşabilmek bilinçli bir çaba ve ısrarla başarılabilir ancak.
Öncelikle partinin uzun bir süredir birer araç olarak devreye soktuğu dernek, kültür kurumu, işçi birlikleri gibi zeminleri daha etkin bir pozisyona kavuşturmak, sınıf ve emekçi kitleler içerisinde çekim merkezleri haline getirmeyi başarmak, yeni dönemde sınıfı parti politikaları etrafında taraf haline getirmenin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Bunlar aynı zamanda eylem, etkinlik yani daha genel planda emekçileri harekete geçirme zeminleridir de. Dolayısıyla her birisi kendi özgünlüğü içerisinde örgütlenme alanlarıdır. Diğeri, kendi dışımızda kitlelerin yüzünü döndüğü, kendisini ifade ettiği bu tarz kurum ya da kitle örgütlerini devrimci politika etrafında taraflaştırmak, en azından düzen kanallarına yönelmelerinin önüne geçmektir.
Önümüzdeki dönemde sınıf ve emekçi kitleleri devrime kazanmak, politik bir eksende taraflaştırmak için bu tarz zeminleri daha etkin bir şekilde değerlendirmeyi başarabilmeliyiz. Bunun kendisi siyasal çalışmayı bu zeminler üzerine kurmak anlamına gelmiyor asla. Tersine bu yaklaşım, partinin siyasal faaliyetinin, bu alanların yaratacağı güç ve olanaklar üzerinden güçlendirilmesi olarak ele alınmalıdır. Bu bir bakışaçısı ve yönteme dair bir sorundur. Eğer bu zeminleri doğru ele alır ve değerlendirirseniz verimli sonuçlar elde edersiniz. Bunu başaramazsanız, hem o araçlar işlevsizleşir hem de siyasal çalışmanız bu zeminler üzerinde daralır.
Kitle çalışması ve motivasyon sorunu
Kitleleri kazanma bakışı her şeyden önce ona uygun bir iddia, ruh hali ve motivasyona sahip olmayı gerektirir. Bunlardan yoksun bir çalışma sonuçlarını üretemez. Siyasal faaliyette sıradanlaşma ve rutin, en başta yukarıda altı çizilen süreçlerin zaafa uğramasının kaçınılmaz bir sonucudur.
Bir örnekle açmak gerekirse, geçtiğimiz 1 Mayıs’ta onbinlerce işçi, emekçi, genç ve kadın alanlara aktı. Bu kitleler tam da bizlerin faaliyet yürüttüğü alanlardan, fabrikalardan, emekçi semtlerinden, okullardan hareketle Taksim’i doldurdu. Yani partinin bahar dönemi öncesinde fethetme çağırısını yaptığı enginler bizlerin çalışma alanlarından yola çıkarak dağınık, şekilsiz bir biçimde 1 Mayıs alanlarında aldı yerini. İşte enginleri fethetme ruhu, her şeyden önce, tüm somutluğu ile geride bıraktığımız 1 Mayıs üzerinden harekete geçen onbinleri kucaklama iddiası demektir. Zira alanları dolduran kitleleri rutin, iddiasız ve dolayısıyla ruhsuz bir kitle çalışması üzerinden bir araya getirmek ve harekete geçirmek asla mümkün değildir. Bu ruh halini kırmanın yolu gözlerimizi kendi çalışma alanlarımızın sınırlarına değil gözlerimizin uzandığı en uzak ufuklara dikmekten geçiyor. İşte Taksim meydanına hakim bir noktadan bakıldığında enginler tüm görkemiyle gözlerimizin önüne serilecektir. Ve bu enginleri devrim davasına kazanmak partimiz açısından hiç de uzak bir hedef değildir.
Yeni faaliyet dönemine bu bakış ve ruh haliyle, bu iddia ve motivasyonla yüklenmek kitle çalışmamızın bir başka kritik halkasıdır. Tüm parti örgütleri ve partili güçler bu yaklaşımı çalışma alanlarına hakim kılmalı ve bu motivasyonla hareket etmelidirler.