Logo

Komünist bir işçiden çağrı


Komünist bir işçiden çağrı:

Tüm işçi ve emekçileri TKİP saflarında devrim ve sosyalizm mücadelesine çağırıyorum!

 

Partimiz TKİP’nin 10. yılını kutladığı şu günlerde bir parti üyesi ve partili bir işçi olarak duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Aslında 10. yıl vesilesiyle partimizin ideolojik çizgisi ve programının özelde benim için, toplamında mensubu olduğum sınıfım için ne anlam ifade ettiği üzerine siyasal bir değerlendirme kaleme almak isterdim. Ancak henüz bu düzeyi yakalayabilmiş değilim. Bu yüzden kaleme aldığım bu yazı partime olan düşüncelerimi ifade etmekte yetersiz kalacaktır.

1987’de mücadele sahnesine çıkan komünistler, ‘89 çöküşü ile beraber Türkiye’de de artık küçük-burjuva sosyalizmi için bir dönemin kapandığını, içinde bulunduğumuz yüzyılın proletarya devrimleri çağı olacağını, altını çizerek ifade etmişlerdi. Komünist hareket 21 yıllık siyasal mücadelesinin son 10 yıllık döneminde partileşmiştir. TKİP siyasal yaşamı boyunca gelişen bütün süreçlerden alnının akıyla çıkmıştır. O günlerden bugünlere gelişen süreç, partimizin işçi sınıfının dünya görüşü olan Marksizm-Leninizm’in ışığında yürüdüğü yolda ortaya koyduğu irade, ödediği bedeller, devrim davasında sarsılmazlığının bir kanıtı olmuştur. Bugün ulaştığı düzey, ortaya koyduğu iddia ve bu iddiaya uygun konumlanışı ile bunu kanıtlamaktadır.

Türkiye solu 1980 askeri faşist darbesi ile beraber ağır bir yenilgi almıştır. Darbeden sonra ‘80’in ikinci yarısı ile ‘90’lı yıllar, küçük-burjuva hareket için yeniden toparlanma yılları olmuştur. Ancak ‘89 çöküşü ile gelen başka bir yenilgi buna başka bir cepheden darbe vurmuştur. ‘70’li yılların en kitlesel devrimci örgütleri, ‘89 çöküşünün yarattığı anafora kapılarak reformizmin bataklığına saplanmışlardır. Yenilgi sürecini diyalektik yöntemle sorgulamayanlar, süreci ideolojik bir yenilenmeye hasretmeyenler, bugün gelinen aşamada devrimci kimliklerinde zayıflama, iradelerinde kırılma ve ideolojik olarak savrulma ile yüzyüzedirler.

Partimizin küçük-burjuva hareketlerden ayrıştıran özelliği tam da bu noktada belirginleşmektedir.

Komünistler ilk mücadele sahnesine çıktıkları andan itibaren küçük-burjuva devrimciliğini aşmış ve işçi sınıfının devrimci kızıl bayrağını yükseltmiştirler. Kendisini sınıf zemininde var etmek, sınıfla bütünleşmek yolunu seçmiştirler. İlk yıllarında ortaya koyduğu çizgide derinleşmiş, devrim yolunda kilometre taşlarından biri olan partimizi TKİP’nin kuruluşunu ilan etmiştir.

Yazının başında partili bir işçi olduğumu vurgulamıştım. Çünkü böylesine zorlu bir süreçte partimiz işçi sınıfı içerisinde çalışmasını derinleştirmiştir. Artık kadrolarını buradan kazanmaya, sınıf dışında kazandığı kadrolarını da sınıf çalışması içinde dönüştürmeye başlamış olan sınıfın tek devrimci partisidir.

Bu yüzden buradan gururla söyleyebilirim ki, ben bir işçiyim ve sınıfımın devrimci partisinin saflarındayım. İşçi sınıfının kızıl bayrağının bu topraklardaki tek taşıyıcısı olan partimin saflarında işçi sınıfının ve insanlığın kurtuluşu olan sosyalizm için savaşıyorum.

Buradan bir kez daha vurgulamak istiyorum, bu partinin saflarında mücadele ediyor olmam hiç de tesadüf değildir. Benim bir işçi olarak  partimin saflarında yer almam tam da TKİP’nin işçi sınıfı içerisinde  yıllardır yürüttüğü uzun ve soluk ısrarlı bir çalışmanın ürünüdür. Şimdi partim için hasat vaktidir.

Sözün kısası, TKİP öncelikle Türkiye’nin komünist işçilerinin partisidir. Onları kendi kızıl bayrağı altında toparlayıp sosyalizm yolunda seferber edebilecek tek devrimci partidir. Komünistlerin iddiası bu yöndedir ve bu iddialarını pratikleri kanıtlamaktadırlar.

Şan olsun 10. yılında partimiz TKİP’ye!

Yaşasın Devrim Yaşasın Sosyalizm!

E. Marş


Üste